Ana içeriğe atla

Sitemiz işleyişi için sadece bu siteye ait çerez kullanmaktadır. Üçüncü parti çerez kesinlikle kullanılmamaktadır.
Daha bilgi edinin.

Düşünce

Dünya Görüşü

Yaratıcılığın Tanrısal Yanı

Yayın Tarihi: 01.04.2004

Ezberlemek mi kolaydır yoksa öğrenmek mi? Taklit etmek mi yoksa yeniden yaratmak mı? Ezberlemek tembel işidir. Kötü bir alışkanlıktır, ne var ki günümüzde aldığımız eğitimin neredeyse büyük çoğunluğu ezber üzerine kurulmuştur. Taklit de kolaydır, çünkü düşünmeye pek alışmamış bir toplum olarak öykünmeyi daha kolay buluruz.

Oysa yaratıcılık öğrenilen bir eylemdir. Biraz çaba ister, biraz disiplin ve çalışma ile yaşam tarzımız haline getirebiliriz ve ondan sonra yaşamımızın  her alanı bundan olumlu olarak payını alacaktır.

Yaratıcılık aslında tanrısal yanımızdır. Yaratıcılık Tanrı’ya özgüdür.

İman yaşantımızda, hizmetimizde ve bütün eylemlerimizde bir farklılık yaratacaktır. Bu Tanrı’nın bedeninin zenginliğini ve renkliliğini yansıtacaktır. Yaratıcılık, özgünlük ve bireyselleşme açısından çok ciddi bir önem taşımaktadır.

Yaratıcılığın tanrıbilimsel yanına da bazı dayanaklar koyabiliriz. Yaratıcılık aslında tanrısal yanımızdır. Yaratıcılık Tanrı’ya özgüdür. İçimizdeki tanrısallığı dost bilip yaşamımıza katmaktır yaratıcılık... Kutsal Kitap’tan yaratıcılığın Tanrı’dan geldiğini okuyoruz. Her şeyi yaratan Tanrı’dır. Her şey Tanrı’nın yaratmasıyla oluşuyor ve başlıyor. Biz Tanrı’nın temsilcileri olarak bir anlamda yaratma işlevine sahibiz. Özellikle sanat ve edebiyat alanında yaratma işlevi yoğun olarak görünmektedir.

Tanrı bize yaratma ve yönetme yetkisini verdi. O zaman insanın olduğu her yerde çeşit çeşit yaratma faaliyeti ve kültür oluşmaktadır. İşte o kültür de kabul edilebilir bir şeydir. Dünya üzerinde yerel kültürler olduğu gibi ortak bir kültür vardır. Ortak kültür özellikle aynı bedenin üyelerinin katkısıyla oluşur. O evrensel kültürün tanıtıldığı ve yansıtıldığı araç sanattır. Edebiyattır ve müziktir.

Anlatılan obje Tanrı olunca sanat da gelişecektir. Tanrı’nın insanlara sunduğu bütün güzelliklerin ve düşüncelerin etkili bir şekilde sunulması gerekir. Bizler Tanrı’yı her türlü yaratıcılıkla insanlara sanat aracılığıyla yansıtabiliriz.

Estetikle biz dünyayı güzelleştiriyoruz. Daha yaşanılır bir şekle sokuyoruz. Güzellik bizim özümüzde vardır. İşte o güzelliği hayatın her noktasına sokmak gerekir. Estetiğin kaynağı Tanrı’nın sevgisi ve derinliğidir.

Anlatılan obje Tanrı olunca sanat da gelişecektir. 

Sanat içinde bir de iletişim kaygısı bulunmaktadır. Bizler Tanrı’nın dünyadaki temsilcileri olarak bize emanet edileni en etkili ve çarpıcı bir şekilde iletmekle sorumluyuz. Müjdenin nasıl iletildiği, iletilip iletilmediği kimi durumlarda ileti kadar önemli olabilmektedir. Bu durumda Mesih inanlıları iletişimde çok kuvvetli olmalıdır. İletişim becerilerin geliştirebilmek için ciddi bir çabanın içine girebilmelidir. İletişim sanatı, edebiyatı da içine alır. Hele kalıcı bir ileti için yazmak mutlaktır.

Oysa durup bir çevrenize bakın. Ne kadar yaratıcıyız? diye kendinize bir sorun. Verdiğimiz vaazlar ne kadar özgün? Müjdeleme yöntemimiz ne kadar bize has? Öğrenci yetiştirme ya da önder eğitimi konusunda ne kadar yeni ve bize ait metotlara sahibiz? Bu alanlarda ne kadar kafa yorduk ve bize özgü bir yaratıcılıkla sonuçlar elde ettik?

Bu yazıyı okurken durup bir düşünelim yaratıcılığımızı nasıl ortaya koyabilir ve nasıl fark yaratabiliriz, yaptıklarımızda ve yaşamımızda?

Yazın ve yaratıcılık ilişkisi.

Yaratıcılık nedir diye sorulsa, aşağıdaki gibi yanıtlar verilebilir.

  • İnsanın özündekini en iyi biçimde sunması,
  • Birikimlerini, özüyle birleştirip bir senteze varması,
  • İnsanın bir şeyi yoktan var etmesi,
  • İnsanın yeni bir şeye varlık kazandırması...

Olmayan bir şeyi ortaya çıkarması, olan bir şeyi hiç kimsenin tanımlayamayacağı biçimde dile getirmesi,

Daha önce kimsenin düşünmediği gibi düşünmesi ve farklı bir bakış açısı kazandırmasıdır...

  • Platon, “Yaratıcılık yeni bir gerçekliğe yaşam kazandırmaktır,”
  • Rollo May, “Yaratıcılık, bilinci yoğunlaşmış kişinin kendi benliğiyle karşılaşmasıdır,”
  • Charles Haanel, “Yaratıcılık bizim adımıza çalışan bir yabancıdır,” der.

Yaratıcılık daha önce kimsenin düşünmediği gibi düşünmesi ve farklı bir bakış açısı kazandırmasıdır.

Yaratıcılık için alışkanlıkların dışına çıkmak gereklidir. Herkesin okuduğu best seller kitapları okumak yerine olağanın dışına çıkmak işe yarar. Ayrıca yaratıcılık bir sınır gerektirir. Bu sınır, olağanın içinde olağanüstüyü yakalamaktır.

Yaratıcılık sancılı bir uğraştır. Canımız istesin ya da istemesin her gün oturup yazmaya çalışmazsak yaratıcılık bize pek uğramaz.

Gustave Flaubert’in George Sand’a 1866 yılında yazdığı mektup Madam Bovary gibi dünya klasiğini yaratan büyüklükte bir yazarın bile yazarken çektiği sıkıntıları yansıtması açısından çok önemlidir.

...Bütün günü, başım ellerimin arasında, bir tek sözcük bulmak için acınası beynimi zorlamakla geçirmenin nasıl bir şey olduğunu bilemezsiniz. Sizin için fikirler tıpkı geniş bir nehir gibi akıcıdır. Benim içinse damla damla akan incecik bir su. Ben bir çağlayanı ancak çok büyük bir çabayla oluşturabilirim.... kısacası benim ömrüm beynimi de yüreğimi de zorlamakla geçiyor....1

Yani yaratıcı diye düşündüğümüz insanların böyle bir yetiye sahip olabilmek için ne çok kafa patlattıklarını, ne çok ter akıttıklarını görebiliriz. Yaratının % 95’i ter ise % 5’i zekadır. Yaratıcılık çaba gerektirir, ama buna değer.

Aslında bu bir yaşam kararıdır. Herkes gibi mi olacağız? Yoksa kendimiz gibi mi? Farklılığı, zenginliği ve renkliliğiyle kendimiz gibi mi?

  • 1The Correspondence of Gustave Flaubert and George Sand, Harvill Press Edition, London.1999, paragrafı çeviren, Sevim Gündüz.
  • Telif Hakları © 2004
  • Soner Tufan
  • Tüm Hakları saklıdır. İzin ile kullanıldı.
İlk yayınlama: e-manet Sayı 4 (Nisan - Haziran 2004), s. 3–4.