Ana içeriğe atla

Sitemiz işleyişi için sadece bu siteye ait çerez kullanmaktadır. Üçüncü parti çerez kesinlikle kullanılmamaktadır.
Daha bilgi edinin.

Hizmet

Bir Annenin Bakış Açısından Pratik Tanrıbilim

Hayat ile Hizmetin Dengesi

  • Kayra Akpınar

Yayın Tarihi: 01.07.2015

Hayatta önemli olan şeyler nedir? Zamanımızın büyük çoğunluğunu kiminle geçirmeliyiz ve bu zamanı nasıl geçirmeliyiz? Dünyadaki herkesin denge sağlamakta zorlandığını söylemek yanlış olmaz herhalde. Eminim ki her gününün 24 saatini iyi bir şekilde kullanmayı başaran kişiler vardır ama bana birazcık benziyorsanız muhtemelen geriye dönüp haftanın nasıl geçtiğine baktığınızda zamanın nasıl bu kadar çabuk geçtiğine hayret ediyorsunuzdur.

Haftamı dolduran yoğunluğa baktığımda kendime şu soruyu sormadan edemiyorum: Hayatımı Tanrı’nın isteyeceği şekilde yaşadım mı acaba? Hayatımdaki öncelikleri nasıl bir sıraya koymalıyım? Hangisi Tanrı’yı daha çok onurlandırır; evimde aileme ya da ev arkadaşıma hizmet etmek mi, yoksa dışarıda Müjde’nin gerçeklerini duymaya ve görmeye ihtiyacı olanlara hizmet etmek mi? Sadece hizmetle mi uğraşmalıyım, yoksa maaşlı bir işe sahip olmak mı bilgece olur? Çok fazla soru ama fazlasıyla az cevap var. Kutsal Kitap bile gündelik hayatımızı nasıl yaşayacağımıza dair siyah beyaz cevaplar vermiyor. O zaman günlerimizi, haftalarımızı ve hayatımızı nasıl şekillendirmemiz gerektiğini nereden bileceğiz?

Hangisi Tanrı’yı daha çok onurlandırır; evimde aileme ya da ev arkadaşıma hizmet etmek mi, yoksa dışarıda Müjde’nin gerçeklerini duymaya ve görmeye ihtiyacı olanlara hizmet etmek mi?

Öncelikleri dengeleme konusunu ilk düşünmeye başladığımda aklıma Meryem ve Marta’nın öyküsü geldi (Luk. 8:38-42). Çoğumuz öyküyü iyi biliyoruz. İsa Beytanya’ya geliyor ve Marta onu evine buyur ediyor. Böyle büyük bir öğretmeni ve mucizeler yapan birini evinde ağırlamak Marta için büyük bir onur. Ona hizmet etmek ve güzel bir yemek hazırlamak ona heyecan veriyor. Hemen yemek hazırlıkları için koşuşturmaya başlıyor. Rab İsa için hazırlamak istediği şölenle uğraştıkça gerçekten de ne kadar çok işi olduğunu fark ediyor ve ona yardım etmesi için Meryem’i aramaya çıkıyor. Onu bulduğunda görüyor ki Meryem İsa’nın ayaklarının dibinde oturmuş O’nu dinliyor, Marta sabırsızlanıyor ve müdahale etmesi için İsa’ya bakıyor. Luka 10:40’a bakarak devam edelim:

Marta ise işlerinin çokluğundan ötürü telaş içindeydi. İsa'nın yanına gelerek, “Ya Rab” dedi, “Kardeşimin beni hizmet işlerinde yalnız bırakmasına aldırmıyor musun? Ona söyle de bana yardım etsin.”

Hatırlayalım ki İsa’yı evine davet eden Marta’ydı ve belki de bunu olması gerektiğinden daha büyük bir olay haline getirmişti. Ben de Marta gibiyim. Bazen üstüme bir iş alıyorum ve sonra benden daha az iş yapmakta ve Tanrı’yla vakit geçirmeye daha fazla odaklanmakta olan bir “Meryem” görüyorum ve onun durup bana yardım etmesi gerektiğini düşünüyorum. Ona karşı gücenmiş hissediyor ve “bana bir zahmet yardım etse, ben de durup Tanrı’yla vakit geçirebilirim” diye düşünüyorum. Ama İsa’nın Marta’ya cevabı farklı: Çok fazla şey için dertlenip üzüldüğünü ve tek bir şeyin, yani Rab’le vakit geçirmenin ve O’nun sözlerini dinlemenin gerekli olduğunu söylüyor (Luk. 10:41-42). Kıyaslama yapıldığında diğer her şeyin daha az önemli olduğunu, İsa’yla vakit geçirmek için mücadele vermeye değdiğini Marta’nın anlaması gerekiyordu. Pavlus’un Filipililer 3:7-8’de söylediklerine bakalım:

Ama benim için kazanç olan her şeyi Mesih uğruna zarar saydım. Dahası var, uğruna her şeyi yitirdiğim Rabbim İsa Mesih'i tanımanın üstün değeri yanında her şeyi zarar sayıyorum, süprüntü sayıyorum. Öyle ki, Mesih'i kazanayım ve Kutsal Yasa'ya dayanan kişisel doğruluğa değil, Mesih'e iman etmekle kazanılan, iman sonucu Tanrı'dan gelen doğruluğa sahip olarak Mesih'te bulunayım.

O halde benim hayattaki bir numaralı önceliğim, Mesih’i daha fazla tanıyabilmek için O’nunla vakit geçirmek olmalı; gerçekten de benim arzum bu. Ne var ki bunun doğru olduğunu bilsem de bunu olması gereken öncelik olarak tutmam benim için zor. Genç, bekâr bir bayanken Rab’le olmak için vakit ayırmak kesinlikle daha kolaydı, özellikle de bunu günün istediğim herhangi bir zamanında yapmam mümkün olduğu için. Fakat bekâr biri için bile Tanrı’nın sözüne ve O’na tapınmaya yeterince vakit ayırmak zor olabiliyor. Evli ve üç küçük çocuk annesi olarak bunu daha da zor buluyorum. Ne var ki yine Meryem gibi ben de günün dertlerini ve işlerini bir kenara koyup Rab’bin ayaklarının dibinde O’nu dinlemek için vakit ayırmalıyım. Tanrı’nın sözünde ve tapınmada vakit geçirmediğimde günümü kendi gücüme dayanarak yaşamış oluyorum ve kendimi Marta’nın Luka 10:40’ta olduğu durumda kolaylıkla bulabiliyorum.

Benim hayattaki bir numaralı önceliğim, Mesih’i daha fazla tanıyabilmek için O’nunla vakit geçirmek olmalı.

Rab’le baş başa vakit geçirmek ve O’na tapınmak son derece önemli olsa da, Tanrı’nın bu hayat için bizden tek beklentisi bu değil elbette. Efesliler 2:8-10’da şu sözleri okuruz: “İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı’nın armağanıdır. Kimsenin övünmemesi için iyi işlerin ödülü değildir. Çünkü biz Tanrı’nın yapıtıyız, O’nun önceden hazırladığı iyi işleri yapmak üzere Mesih İsa’da yaratıldık.” Biz iyi işler yapmak için yaratıldık. Tanrı kendisine Kutsal Kitap’ı okumak dışındaki şekillerde de tapınmamızı istiyor. Yapmamızı beklediği görevler var. Bunun iyi bir örneğini Aden bahçesinde görebiliriz. Adem ve Havva Tanrı’yla birebir vakit geçirmenin ve O’nun huzurunda olmanın nasıl bir şey olduğunu biliyordu. Fakat Tanrı’nın onlara bahçede yaptırdığı tek şey bu değildi. Yaratılış 2:15 der ki “RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Adem’i oraya koydu.”  Tanrı insanların çalışmasının iyi olduğunu söyler. Bizi bu şekilde tasarladı ve O’nun yüceltilmesi için yapabileceğimiz görevler verdi bize.

Çalışmak Tanrı’ya tapınmanın bir yolu olabilir, özellikle de bunu Rab için yapar gibi gönülden yaptığımızda (Kol. 3:23). Yaptığımız şeyi elimizden gelen en iyi şekilde yaptığımızda Tanrı’yı onurlandırırız. Çalışmanın pratik bir amacı da vardır tabii ki: İhtiyaçlarımızı sağlamamıza araç olur. Süleyman tembel kişi ile çalışkan kişi hakkında çok söz söyler ve çalışma miktarımızın dengesi konusunda uyarılarda bulunur.

Toprağını işleyenin ekmeği bol olur,
Hayal peşinde koşansa yoksulluğa doyar.
Güvenilir kişi bolluğa erer,
Zengin olmaya can atansa beladan kurtulamaz.
Hatır gözetmek iyi değildir,
Çünkü insan bir lokma ekmek için bile suç işler.
Cimri servet peşinde koşar,
Yoksulluğa uğrayacağını düşünmez.  (Özd. 28:19-22)

 Yiyecek, giyecek ve ev ihtiyaçlarımızı karşılayabilmemiz için çalışmamız önemlidir. Fakat burada bir uyarı da vardır. Eğer çalışmaktaki amacımız maddesel zenginlik ise o zaman yanlış şeylere odaklanmışızdır. Ayrıca elimizde olanlar konusunda cimri davranıyorsak, bir gün kendimizi yoksul bir halde bulabiliriz. Kutsal Kitap’ın öğretisi nettir: “Çalışmak istemeyen yemek de yemesin” (2Se. 3:10). Kutsal Kitap’ta tembelliğe kötü gözle bakılır.

O halde yine bu alanda denge görüyoruz. Tapınmaya vakit ayırmamız esastır, fakat bunun bizi tembelliğe itmesine izin vermemeliyiz. Çalışmalıyız, fakat işkolikler haline gelmemeliyiz.

Hayatımıza eklediğimiz her bir şey için yeni bir denge bulmamız gerekiyor ve bu denge muhtemelen hayatımızdaki şartlara göre değişiyor.

Dert etmemiz gereken tek şey tapınıp Tanrı’yla vakit geçirmek ile çalışmak arasında denge sağlamak olsaydı hayatlarımız oldukça basit olurdu. Fakat hayatımızdaki bu iki vazgeçilmez şeyin yanı sıra düşünmemiz gereken pek çok şey vardır. Hayatımız boyunca ilişkiler geliştiririz; öncelikle ailemiz ve arkadaşlarımızla, sonra da eşimiz ve çocuklarımızla. Bunun yanı sıra sağlıklı bir şekilde yaşamayı da öğrenmeliyiz. Doğru şekilde besleniyor, yeterince hareket ediyor, yeterince uyuyor muyuz? Hayatımıza eklediğimiz her bir şey için yeni bir denge bulmamız gerekiyor ve bu denge muhtemelen hayatımızdaki şartlara göre değişiyor.

Odağımın nerede olması gerektiğini ne veya kim belirliyor? Önderlik üzerine bir konferansta kilise önderi Wayne Cordeiro “destek noktası” kullanma ilkesinden bahsetti.1 Destek noktası, yatay bir kaldıracın veya sopanın salınırken destek aldığı yerdir. Hayatınızı uzun bir cetvel olarak hayal edin. Onu dengeleyen destek noktası sizin yüreğinizdir. Cetvel boyunca hizmetinizin farklı yönleri vardır: aile, sağlık, hizmet, çalışma, maddi durum, vs. Hayatımızdaki her şeyi düzenli klasörlere veya kutulara koyup onlarla teker teker ilgilenemeyiz; hepsi hep birlikte akar ve durur. Hayatınızda özellikle ilgilenmeniz gereken alanları Kutsal Ruh’un yüreğinize göstermesi gerekiyor. Tanrı zamanın ötesinden bakarak hayatlarımızı görebildiği için hem şu anda olanlar hem de ileride olabilecekler konusunda bizi uyarabilir. O’nun yönlendirmesini takip ederek şu anda neye odaklanmamız gerektiğine karar verebiliriz. Belki de şu an hayatınızda her şey yolunda ve Rab’le kaliteli zaman geçirmek, çalışmak, aile ve arkadaşlarınızla vakit geçirmek ve kilisenizde hizmet etmek için fırsat buluyorsunuz. O zaman hayatınız böyle görünüyor:

 

Görsel
Dengeli Yürek

 

Dengedesiniz. Fakat Kutsal Ruh’un size ailenizin ilgiye ihtiyacı olduğunu gösterdiği zamanlar olabilir, böyle olunca cetvelin aile tarafına “parmağını basar”. Destek noktanızı, yani yüreğinizi, ilginizi Ruh’un işaret ettiği yöne doğru kaydırmazsanız hayatınız denge dışı olabilir ve sorun çıkabilir. Fakat Ruh’un işaret ettiği yere ilginizi odakladıkça hayatınızdaki dengeyi yeniden sağladığınızı göreceksiniz. Ailenizdeki durum iyileştikçe Kutsal Ruh bu sefer kilisenizdeki hizmetinize daha çok ilgi vermeniz gerektiğini gösterebilir. O zaman siz de odağınızı o yöne kaydırırsınız. Tüm hayatınızı ve yaptığınız her şeyi Tanrı’ya hizmet olarak gördüğünüzde, bir şeye odaklanmak için başka bir şeyden ‘çalma’ hissi konusunda endişelenmeniz gerekmez. Tanrı, ailenize olan hizmetinizi kilisenize olan hizmetinizden daha az değerli görmez; tıpkı işte geçirdiğiniz zamanı hizmette geçirdiğiniz zamandan üstün saymadığı gibi.

Tanrı bilgimiz arttıkça ve O’nun önemsediklerini daha iyi anladıkça günlerimizi nasıl şekillendireceğimizi belirlemek kolaylaşacaktır. Özellikle Yeni Antlaşma boyunca, yaptığımız her şeyi Tanrı’nın yüceliği için yapmak üzere teşvik ediliriz.

Tanrı bilgimiz arttıkça ve O’nun önemsediklerini daha iyi anladıkça günlerimizi nasıl şekillendireceğimizi belirlemek kolaylaşacaktır.

Kendi hayatımda karşılaştığım en büyük zorluk üç küçük çocuk annesi olarak, bekârken hizmet edebildiğim gibi hizmet etmeyi istemem. Vaktimin çoğunu çocuklarım, eşim ve evin işleri aldığı ve “gerçek hizmete” yeterince vakit ayırmadığım için kızdığımı fark ediyorum. (Pavlus 1Ko. 7:25-35’te bu kaygı çatışmasından bahseder). Yukarıda bahsettiğim ilkeyi göz önünde bulundurduğumda duruma farklı bir şekilde bakabiliyorum. Öncelikle hatırlamalıyım ki hayatımın tümü benim hizmetim ve Rab’bin beni şu an için bulundurduğu konumda ilgimin büyük çoğunluğuna çocuklarımın ihtiyacı var. Onlara hizmet etmek, onları sevmek ve onlara Tanrı’nın yollarını öğretmek son derece önemlidir. Yasa’nın Tekrarı 11:18-19’da Tanrı İsraillilere çocuklarını Tanrı’nın yolunda eğitmenin önemini anlatır: “Bu sözlerimi aklınızda ve yüreğinizde tutun. Bir belirti olarak ellerinize bağlayın, alın sargısı olarak takın. Onları çocuklarınıza öğretin. Evinizde otururken, yolda yürürken, yatarken, kalkarken onlardan söz edin.” Tanrı’nın onlar için yaptığı ve onlara buyurduğu her şeyi öğretme sorumluluğunun ebeveynlere ait olduğunu Tanrı çok net bir şekilde söyler. Çocuklarımızın Tanrı’nın yolunda yürüyüp O’nun bereketi altında yaşamaya devam edebilmeleri için onlara gerekli şeyleri öğretmek biz ebeveynlerin elinde. Bu ilkeyi dile getiren pek çok ayet vardır:

Oğlum, babanın uyarılarına kulak ver,
Annenin öğrettiklerinden ayrılma.
Çünkü bunlar başın için sevimli bir çelenk,
Boynun için gerdanlık olacaktır. (Özd. 1:8,9)

Oğlum, unutma öğrettiklerimi,
Aklında tut buyruklarımı.
Çünkü bunlar ömrünü uzatacak,
Yaşam yıllarını, esenliğini artıracaktır. (Özd. 3:1,2)

Çocuğu tutması gereken yola göre yetiştir,
Yaşlandığında o yoldan ayrılmaz. (Özd. 22:6)

Gelin, ey çocuklar, dinleyin beni:
Size RAB korkusunu öğreteyim. (Mez. 34:11)

RAB’bin sevgisini sonsuza dek ezgilerle öveceğim,
Sadakatini bütün kuşaklara bildireceğim. (Mez. 89:11)

O halde çocuklarınızı Tanrı bilgisinde yetiştirme sorumluluğunuzu hafife almayın ya da hor görmeyin. Sonraki neslin Tanrı’yı nasıl tanıyacağını ve O’na nasıl hizmet edeceğini şekillendirmekte olduğunuzu hatırlayın. Onları sevmek ve onlara Tanrı’nın sözünü öğretmek için zaman ayırın. Çocuklarımız sonsuza dek yanımızda olmayacak ve dünyada öylesine çeşitli etki güçleri var ki büyüdükçe rasgele bir şekilde Tanrı’yı tanıyacaklarını varsayamayız. Ebeveynler olarak çocuklarımıza Tanrı’nın yollarını öğretmeye kararlı olmalıyız. Zamanlarını boş şeylerle doldurma ayartısına karşı durmalıyız. Biz kendi istediklerimize odaklanabilelim diye çocukları bir şeylerle meşgul etmeye çalışmak fazlasıyla kolay. Bunu asla yapmamalıyız demiyorum tabii ki ama kendi hayatımdan görüyorum ki bunun hayatın normali haline gelmesi çok kolay. Sonra geriye dönüp bakınca görüyorum ki çocuğumla oynamak, ona sevgi göstermek ve istediğim şekilde ona Tanrı’nın sevgisini gösterebilmek için pek çok fırsat kaçırmışım. Bizim hayatımız nasıl hızlı geçiyorsa onların da hayatı hızlı geçiyor ve bir bakacağız ki artık evden ayrılıp kendi hayatlarını kurmuşlar. Bu yüzden çocuklarınızla şimdi geçirdiğiniz zamanın değerini bilin. Destek noktası örneğinde olduğu gibi, öyle bir zaman gelecek ki artık çocuklarımın daha az ilgiye ihtiyacı olacak ve ben de başka şeylerle ilgilenebileceğim.

Sonraki neslin Tanrı’yı nasıl tanıyacağını ve O’na nasıl hizmet edeceğini şekillendirmekte olduğunuzu hatırlayın.

Bu makalede anlatılan konular hakkında düşündüğüm ve bunları öğrendiğim için artık dengeli bir hayatımın olduğunu, günümü nasıl şekillendirmem gerektiğini iyi bildiğimi ve herhangi bir alanda gerektiğinden fazla çabalamadığımı söylemeyi çok isterdim. Her gün dönmeye devam eden bu dünyada yaşamaya devam eden ve hâlâ Rab’de olgunlaşmaya ihtiyacı olan bir insan olmam her şeyi başaramadığımın yeterli kanıtıdır herhalde. Hiçbirimiz her zaman doğru olanı yapmayı başaramayacağız, fakat bu da Tanrı’nın yönlendirişini duymayı ve yaptıklarımızı O’na yücelik getirecek şekilde yapmayı öğrenme çabasının bir parçasıdır.

Dolayısıyla bu yazıyı Filipililer 1:9-11’deki duayla sonlandırmak istiyorum: “Duam şu ki, sevginiz, bilgi ve her tür sezgiyle durmadan artsın.  Öyle ki, üstün değerleri ayırt edebilesiniz ve böylece Tanrı’nın yüceltilip övülmesi için İsa Mesih aracılığıyla gelen doğruluk meyvesiyle dolarak Mesih’in gününde saf ve kusursuz olasınız.” Benim de duam şu ki hayatımızı kutsal ve doğru olanı ayırt ederek şekillendirebilelim ve Ruh’un hayatımıza getirdiği denge Tanrı’ya yücelik ve övgü sunsun! 

  • Telif Hakları © 2015
  • Sarah Wibberley
  • Tüm Hakları saklıdır. İzin ile kullanıldı.
İlk yayınlama: e-manet Sayı 40 (Temmuz - Eylül 2014), s. 18–22.