Çocukken genç olmaya hep can atardım. Her nedense gençlerin etkinlikleri çok eğlenceli gözüküyordu. O yüzden bir an evvel büyüyüp gençlik grubuna katılmak için gün sayıyordum. Nihayet bir gün gençlik kampına katılabildim; sanki cennetteydim. Artık özgürlüğe ermiştim... Ne var ki kısa bir süre içinde gençlik çağının mayın dolu koca bir tarla olduğunu fark ettim. Bir yandan kızlar büyülüyor, hormonlar da deliriyor, öbür yandan sigara, alkol ve uyuşturucu gibi şeyler çağırıyor ve daha neler neler.
Genç olmak var ya, harika bir şey ama çok da tehlikeli bir dönem. En kötüsü henüz ergenlik çağına ermiş bir delikanlının bütün bu kaosun içinde hayatının en büyük kararlarını veriyor olması. Ben de birçok yanlış yaptım ama çok şükür ki çok derine inmeden Rab beni çekti kurtardı. Bunda kilisenin olgun kardeşlerinin payı çok büyüktü. Bu yüzden genç kardeşlerimi bu tuzaklardan kurtarmak için çabalamak istedim. Ama kolay değil. Yeni özgürlüğe kavuşmuş gençlerimize ulaşmak hem büyük hikmet hem de inanılmaz sabır ister. Aynı zamanda onların bu çağın mayın tarlasını zararsız bir şekilde atlatıp sağlıklı bir hayata devam etmelerini görmek kadar güzel bir şey yoktur.
I. Kilise gençlerle neden ilgilenmeli?
Kilisenin özellikle gençlere ulaşmak konusunda öncüllük yapması gerektiğine inanırım. Neden? Çünkü Mesih’in topluluğu Tanrı’nın ev halkıdır (1Ti. 3:14-15). Tanrı’nın ailesinde sadece büyükler değil, gençler de önemli bir rol oynuyor. O yüzdendir ki Elçi Pavlus henüz genç olan Timoteos’a şu sözleri yazar: ‘Gençsin diye kimse seni küçümsemesin. Konuşmada, davranışta, sevgide, imanda, paklıkta imanlılara örnek ol (1Ti. 4:12).’ Maalesef toplum konu gençlere gelince onlardan pek bir şey beklemiyor. ‘Kanı kaynayan genç işte, ne yapsın’ diyerek onlara bahane uyduruyor. Ama Rab gençleri bu şekilde küçümsemiyor. Genç imanlıları da kutsal kriterlerine tabi tutuyor. Titus’a yazan Pavlus, genç kadın ve erkekleri sağduyulu, temiz bir tanıklık sergilemeleri için özendirmesi gerektiğini yazar (Tit. 2:4-6). Kısacası Rab için kutsal ailesinin her ferdi ne kadar önemliyse bizim için de önemli olmalı.
Bu bağlamda özellikle gençlerle ilgilenmek çok önemlidir. Kiliselerimizde çoğunlukla çocuklara yönelik çok etkili programlarımız var. Onlar için harika etkinlikler ve kamplar düzenleriz. Ama her nedense on beş yaşlarına geldiklerinde bocalıyorlar. Yani en tehlikeli döneme geldiklerinde resmen boşta kalıyorlar. Neden? Bir yandan, ergenlik çağına gelen biriyle ilgilenmek gerçekten çok zordur. Vücutları değişiyor, duyguları karışıyor, dünya cezbediyor, kendilerini bir şey sanıyorlar ve benzeri daha birçok gelişme yaşıyorlar. Öbür yandan, çoğumuz hâlâ eski kampların ve etkinliklerin onlara yeteceğini sanıyoruz. İşte burada yanılıyoruz. Ergenlik çağına giren kardeşlerimiz bu geçiş sürecinde hiç olmadığı kadar çok özel bir ilgiye muhtaçlar. Tabii özgürlüğü yeni keşfeden gençlerimiz bunun farkında değil ve bazen bizi itebilirler. Ama bu noktada onlardan vazgeçip onları gençliğin acımasız kaderine terk etmek yerine, onlarla anlamlı bir iletişim kurmak için özel bir çaba sarf etmemiz gerek.
II. Kilise gençlerle nasıl ilgilenmeli?
Gençlik çağına girmiş kardeşlerimize ulaşmak için öncellikle bizim onlara karşı bakışımızın değişmesi gerek. Onlara artık çocuk gözüyle bakamayız. Eskiden belki basit komutlarımıza olumlu karşılık verirlerdi ama belirli bir yaştan sonra buyurduklarımızın mantığını aramaya başlarlar. Başta bu bizi şaşırtabilir; oysaki sevindirmeli, çünkü çocuk olgunlaşıyor demek. Kendi kendine düşünüp karar vermesi gayet doğal ve gerekli. Sonuçta çocuk yetiştirirken amacımız çocuğun bir gün olgunluğa erişmesi değil mi? İlk yıllarda Rab’bin ilkelerini öğretiriz ama ergenlik çağına gelince artık kendi iradeleriyle bunu uygulamaları gerekir. Bu geçiş süreci içinde bizim rolümüz değişir. Artık patron ve öğretmen değiliz, bundan sonra rehber ve danışmanız. Genç ona bu şekilde yaklaştığımızı hissederse bize daha çok güvenir ve yardımımıza başvurur.
Kilise bağlamında “Pazar Okulu” genellikle on dört yaşlarında sona eriyor ve gençlerin büyüklerin toplantılarına katılmaları bekleniyor. Fakat birden “katı yemeklere” başlayan gençlerin bundan pek tat almaları beklenemez. Bu süre zarfında çoğu zaman kilisenin bir köşesinde oturur, dinler gibi yaparlar ama akılları başka bir yerdedir. Aslında kilisenin özellikle bu zorlu süreçte onlara sağlıklı bir düzen kurması gerekir. Yıldan yıla gençlik kampına ya da konferansa katılmaları kesinlikle yeterli olmayacak. Çünkü bu zorlu süreçte, genç ne kadar kendi içine kapanırsa ya da dışa verirse, esas çok büyük desteğe muhtaçtır.
Gencin en büyük ihtiyaçlarından biri kendini bir yere, bir gruba ait hissetmektir. Yani hepimiz gibi sevildiğini bilmek ister. Bunda kilise topluluğuna büyük görev düşüyor. Kilisenin gençlerle ilgilenmesi için birini görevlendirmesi çok yararlıdır. Genç bir çift olsa daha iyidir. Gençlerle vakit geçirmek çok önemlidir. Geziler olsun, yemekler olsun, oyunlar olsun, onlarla kaynaşmak için bunlar çok etkili birer araç olabilir. Ancak gençlik grubu sadece bundan ibaretse ilişkiler pek derine inemeyecek ve gençler hep eğlence peşinde koşacaklar. Gençlik grubunda düzen ve yetki çok önemlidir. Bunlar Rab’bin sözünden gelir. Bazısı gençleri sıkmamak için pek Kutsal Kitap’ı öğretmek istemez. Ancak bizim tecrübemize göre gençlere interaktif ve yaratıcı bir şekilde öğreti verildiğine, bunları çok büyük bir iştahla karşılarlar. Düz vaaz vermek yerine bazen küçük gruplara bölünüp ilgili konular ya da ayetler tartışılabilir ve sonra fikirlerini paylaşmalarına fırsat verilebilir. Bu şekilde sosyal kabiliyetlerini de geliştirebilirler. Yine de bu ortamlarda dikkatlerini Rab’bin sözüne çekmek çok önemli. Sonuçta insanların fikirlerinden ziyade esas önemli olan Tanrı’nın gerçekleridir. Yine de bunları birlikte konuşmak ve keşfetmek oldukça etkili olabilir.
Gençler için birlikte olmak, gruba ait hissetmek her şeyden daha önemlidir. Bu yüzden gençlik grubunda aile olgusunu yaratmak çok önemlidir. Grupta kendilerini güvende hissetmelerini sağlamak gerek. Tabii aile demek sadece sevgi demek değil, terbiye de var. Gruptan biri diğerlerine kötü örnek oluyorsa ya da zarar veriyorsa engel olmak lazımdır. Gerekirse kişiyi uzaklaştırmak lazımdır. Yoksa az bir mayanın tüm hamuru kabartması gibi, az bir günah tüm gruba yayılıp her birinin bozulmasına yol açabilir. Tabii gençlik önderinin gençler arasında olup biten her şeyden haberdar olması imkânsız. Yanlış bir şey varsa genellikle en son duyan gençlik önderidir. Bunu önlemek için her bir gençle düzenli olarak oturup konuşması gerekli. Bu özel ilişki çok değerlidir. Erkek erkeklerle, kadın kızlarla özel bir şekilde ilgilenmeli ve onlara yol göstermeli.
Son yıllarda kiliseler arası Gençlik Hizmeti (KGH) adı altında ortak bir hizmet sürmektedir. Türkiye genelinde hizmet eden gençlik önderleri düzenli bir şekilde bir araya gelip birbirlerine destek veriyor. Ayrıca ortak bazı etkinlikler de düzenlemekteler. Periyodik olarak yeni gençlik önderlerini donatmak üzere seminerler düzenlenir. Üç yılda bir “Yüz Yüze” adında ulusal bir gençlik kampı yapılması da planlıyor.
Özetlemek gerekirse, kilise topluluğu gençlerini göz ardı etmek gibi bir lükse sahip değildir. “Çocuklarımız geleceğimizdir" deriz. Maalesef çoğu zaman ergenliğe kadar iyi gideriz, sonra gençlik ateşini görünce korkup kaçarız. Ancak başlattığı işi son güne kadar sürdüren ve bitiren Rabbimiz gibi biz de O’nun sağladığı hikmet ve anlayışla gençlerimizi olgunluğa kadar taşımalıyız. Her kilisede gençlerle özel olarak ilgilenen bir hizmet olmalı. Bu hizmetin kalbi Rab’bin Sözü olduğu gibi, omurgası her biriyle kurulan özel ilişkidir. Ancak o zaman “bütün beden her eklemin yardımıyla kenetlenip kaynaşmış olarak her üyesinin düzenli işleyişiyle büyüyüp sevgide gelişir.” (Ef. 4:16)