1. Sizin Havari Kursu programınız, öbür kiliselerin öğrencilik yetiştirme programlarından hangi yönlerden farklı?
Ayrıntılara girmeden önce Havari Kursumuzun özgeçmişine değinmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, her şey ya ihtiyacı görmenizle ya da ihtiyacı hissetmenizle başlar. Bizler de Havari Kursu’na ihtiyaç olduğunu gördüğümüz için başladık. Yetişkin bir imanlı kardeşimizi Tiranus İncil Okulu’na gönderdik. Rab “hazineniz nerede ise yüreğiniz orada olacaktır” der (Mat. 6:21). Bu kardeşimizi Tiranus İncil Okulu’na gönderdikten sonra oraya farklı bir yürekle bakmaya başladık. Tiranus’taki kardeşlerin iyi niyetinden ve samimiyetlerinden kesinlikle eminiz. Ama siz ne kadar iyi niyetli ve samimi olursanız olun, Türkiye gibi ekonomik sıkıntısı yoğun olan bir ülkede, bir insanı mevcut durumunun içinden alır (bu kişi ister eğitiminden önce işsiz olsun ister asgari ücretle çalışmış olsun) başka bir yere götürür ve orada eğitim verirseniz, o kişi kesinlikle (tümünü kastetmemiz mümkün değil) beklenti içine girer. Öğrenciyle birebir ilgilenmediğimiz zaman bazen gurura ve Mesih’e ait olmayan farklı düşüncelere de kapılabilir. Halkımızın yetişme şekline baktığımız zaman, “Babam benim geleceğimi düşünür, beni okutur”, “Devlet bana iş verir” anlayışı içindedir. Böyle biri iman ettiği zaman beklenti içinde olmasına şaşırmamamız lazım. Tiranus İncil Okulu bunun ne kadar önünü kesmeye çalışırsa çalışsın, siz birinin mevcut durumunu değiştirir, farklı bir ortama götürürseniz aklına şu gelecektir: “Demek ki bu insanlar benim potansiyelimi gördüler, ben de bu yolda hizmet edip ekmeğimi kazanacağım.”
Bunun yanı sıra bazı yabancı kardeşler de hikmetsizce, “Kardeşim, bu okul bittikten sonra ne yapmayı düşünüyorsun? Bir planın yoksa seninle falanca şehirde beraber hizmet edelim” dediğinde kişinin aklı tamamen farklı çalışmaya başlar. Bizler özellikle doğuda bu tür örneklerden çok acı çektik.
Diğer yandan, aslında her kilisenin kendi üyelerini eğitmekle yükümlü olduğunu görüyoruz. Nitekim Rabbimizin son buyruğu gayet açıktır: “Bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin.” (Mat. 28:19) Bu demek oluyor ki her imanlı Mesih’in havarisi olmak üzere yetiştirilmelidir. Dolayısıyla yerel kilisenin ana işi öğrenci yetiştirmektir. O yüzden gençlerimizi eğitim almak için uzaklara göndermektense, kendi çapımızda buna çözüm bulmaya çalıştık. Böylece 2003 yılında 6-7 kişilik bir sınıfla başladık. Bunlar Kutsal Kitap’ı okumuş, vaftiz edilen olgun imanlılardı. Haftanın iki günü 3-4 saatlik dersler vermeye başladık. Okula paralel olarak, aynı Milli Eğitim’in yaptığı gibi, yılı iki döneme ayırdık. İlk dönemde Eski Antlaşma’nın bütün kitaplarını ve pratik teoloji dediğimiz bir takım dersleri öğretmeye başladık. İkinci dönemde ise Yeni Antlaşma kitapları ile sistematik teoloji derslerini çalıştık. Rab’bin inayetiyle, o yıldan beri hemen her yıl yeni bir öğrenci grubuyla bu şekilde devam ettik.
Baştan amacımızı belirledik. Biz öğrencilerimize bilgi yüklemeyecektik. O yüzden katılan her öğrenciyle kişisel danışmanlığa başladık. Bu danışmanlık ilişkisinde öğrencilerin iç dünyasına girmeye ve uygulamayla ilgili sorunlara değinmeye başladık. Zamanla danışmanlık kursumuzun en temel ve önemli unsuru olmuştur. Onun dışında pek az ödev veriyoruz, çünkü katılan kişilerin çoğu ya okuyor ya da çalışıyor. Tek şartımız öğrencilerin derse gelmeden önce ilgili Kutsal Kitap bölümlerini okuyup üzerinde çalışmış olmaları. Onun dışında ayda bir kere sınav oluyorlar ve birkaç kitap raporu yazmaları gerekiyor. Bu şekilde amacımız, öğrenci olsun ev hanımı olsun çalışan olsun, tüm kilise üyelerimize temel bir eğitim imkânı sağlamaktır.
Kısacası kursumuzun felsefesi şudur: Temel inanç eğitimi her imanlının ulaşabileceği şekilde ve seviyede, kendi kilise topluluğu tarafından sağlanmalıdır.
2. Bu kursun ana hedefleri nedir? Hedeflere nasıl ulaşmaya çalışıyorsunuz?
Birçok Hristiyan eğitim programları doğrudan önder yetiştirmeye odaklanırlar. Bu tarz bir eğitimin emsalini Kutsal Kitap’ta görmüyoruz. İsa Mesih’in önder veya öğretmenler değil, öğrenciler yetiştirdiğini görüyoruz. Sorun şu ki birini önderlik eğitimine aldığında onun önderlik beklentileri de başlar. O yüzden bizim hedefimiz, her bir kilise üyemizi birer Mesih havarisi olmak üzere donatmaktır. Tabii bu sadece derslerle olmaz. O yüzden danışmanlık bizim programımızın olmazsa olmazıdır. Çünkü asıl hedefimiz öğrencilerimizin Mesih’e yaraşır bir karaktere sahip olmalarını sağlamaktır.
Karakter değişimi çoğunlukla kişisel danışmanlık esnasında gerçekleşir. Fakat bununla birlikte sağlam Kelam bilgisi de şarttır. Çünkü Tanrı’yı gerçekte ve ruhta tapındığımız ve tanıdığımız oranda karakterimiz O’nunkine benzer bir hale dönüşür. O yüzden öğrencilerimizin Rab’bin sözünün tümüne hâkim olmalarını amaçlıyoruz. Ayrıca aynı kilisede olduğumuz için onların pratik olarak öğrendiklerini ne kadar uyguladıklarını ölçme şansımız da oluyor. Benzer şekilde, kilisede armağanlarını kullanmalarına fırsat vermeye çalışırız. Zaman zaman farklı şehirlere hizmete gittiğimizde onları da yanımıza alıp armağanlarına göre fırsatlar tanımaya çalışırız. Sonuç olarak, hedefimiz her bir kilise üyemizi verimli birer Mesih havarisi olmak üzere yetiştirmek, “öyle ki, kutsallar hizmet görevini yapmak ve Mesih’in bedenini geliştirmek üzere donatılsın.” (Ef. 4:12)
3. Kursa katılanların hayatlarında en belirgin değişiklik nedir?
Havari kursumuz mükemmel olmadığı gibi, mezun olan kardeşlerin hiçbiri de ermiş kişiler değildir. Ama hamdolsun şunu diyebiliriz ki bugüne kadar mezun olanların büyük çoğunluğu Rab’le yürümeye devam ediyor. Bazıları kilisemizde hizmet ediyor, bazıları önderlik de yapıyor. Çoğu Rab’le çok ciddi ve derin bir ilişki içindedir. Genel olarak Kelam bilgileri üst düzeyde, çünkü derslerimizin bir amacı da onlara kendi kendilerine öğrenmeyi sağlamaktır.
Kursumuzun en belirgin katkılarından biri, kardeşlere disiplinli bir düzen öğretmektir. Havari Kursu gibi bir program, öğrencileri ancak bir yıl boyunca bu düzene zorlayabilir. Ama önemli olan onların kurstan sonra da Mesih’in yolunda ilerlemeleri ve kendilerini geliştirmeleridir. O yüzden ana amaçlarımızdan biri onlara Kutsal Kitap’ı düzenli olarak okumayı öğretmek ve öğrendiklerini hayatlarında ve kilisede uygulamalarına yardım etmek. Çoğu mezunumuzda bunu görebiliyoruz.
4. Bu kişilerin kilisenize katkısı nedir?
Kursumuza katılanlar kendi kilisemizden olduğu için her birini yakından izlemeye fırsatımız var. Rab’bin her imanlıya farklı farklı armağanlar verdiğini biliyoruz, aynı şekilde herkesin kapasitesinin farklı olduğunu da düşünüyoruz. Bundan dolayı mezun olan herkesin birer önder veya öğretmen olacağını beklemeyi çok mantıklı ve sağlıklı bulmuyoruz. Tersine, herkesi kendi ruhsal kabiliyetleri ve kapasiteleri doğrultusunda teşvik etmeye çalışıyoruz.
Genel olarak, katılan kişilerin kurs süresince sık sık kilisedeki paylaşım zamanlarında katkıda bulunduklarını ve müjdelemede daha aktif bir rol aldıklarını görüyoruz. Daha sonra armağanları ve arzuları doğrultusunda onlara fırsat sağlamaya çalışıyoruz. Kimi çocuklara ders vermek istiyor, kimi üniversite hizmetine destek vermek istiyor, kimi ise daha çok çevre şehirlere gidip müjdelemeye katılmak istiyor. Mezun olanlardan bazıları bugün kilisede önderlik yapıyor, bazıları yeni hizmetler yürütüyor, bazıları ise farklı şehirlerde başka kiliselere destek veriyor. Sonuç olarak kursun kilisemizi her yönden zenginleştirdiğini görebiliyoruz. Önemli bir not daha eklemeliyiz ki kurs sayesinde belki herkesten çok öğretmen olan bizler fazlasıyla bereketten payımızı alıyoruz. Her yıl dersleri tazeleyip vermek bizi de taze tutuyor ve teşvik ediyor.
5. Bu röportajı okuyanlar, daha iyi bir öğrenci olmak veya daha iyi bir şekilde öğrenci yetiştirmek isterlerse onları teşvik etmek için ne söyleyebilirsiniz? Onların genelde kaçırdığını gözlemlediğiniz önemli bir şey var mı?
Aslında hepimiz Mesih’in öğrenci yetiştirme buyruğunun ne denli önemli olduğunu biliyoruz ancak bu yola koyulsak da kısa bir süre sonra asıl hedefimizden kayabiliyoruz ve daha çok projelere odaklamaya başarıyoruz. Neden? Çünkü bir an evvel elle tutulan bir sonuç görmek istiyoruz. İnsanlarla çalışmak ise çok büyük sabır ister. Hatta beklediğimiz sonucu hiçbir zaman göremeyebiliriz. Ama Mesih’in belirlediği yol ve yöntem bu değildir; çünkü o projelerden çok insanlara değer verirdi. Kendisi de yeryüzündeki hizmeti süresince en çok 12 havari yetiştirmeye odaklandı. Olağanüstü gücü ve ilahi yetkisiyle elbette ki çok daha farklı ve görkemli işlere imza atabilirdi ama kendisi On İkilere yatırım yapmaya karar verdi. Bu yöntem başta ne kadar mantıksız gelse de, sonunda bu şahıslar kilisenin temelini oluşturdular. Kaldı ki bugün sağlıklı birer kilise kurmak istiyorsak, bu ancak Mesih’in gösterdiği ve buyurduğu gibi öğrenci yetiştirmeyle olur.
Önemli bir nokta daha şu ki çoğu eğitim programımız bilgi bazlıdır. Yani, çok bilgi yüklemeye çalışırız ama ne ilginçtir ki öğrencilerin karakterleri bunlarla pek değişmiyor. Mesih’i öğrenci yetiştirmede örnek aldığımızda, O’nun bir şeyleri öğretmekten çok kendi hayatıyla onlara örnek olduğunu görebiliyoruz. Ayrıca öğrencilerini sıralara oturtup ders anlatmaktan çok, onlarla birlikte hizmet ederek bolca zaman geçirdiğini fark edebiliyoruz. İşte öğrenci yetiştirmenin püf noktası tam şudur: derin ve şeffaf bir ilişki kurmak. Sonuç olarak, öğrenci yetiştirme konusuna bir proje olarak yaklaşamayız. Tersine, yüreğimizi açarak ve öğrencilerimizle her şeyimizi paylaşarak bir oluruz.
6. İsa’yı izlemeyi nasıl öğretiyorsunuz? Yani bu bir tür bilgi ama daha çok ilişkinin derinleşmesi söz konusu. Sizce nasıl öğretilir bu?
Öğrenci yetiştirirken bazen şöyle bir hata yapabiliriz: Öğrenciyle o kadar derin bir ilişki kuruyoruz ki bir yerden sonra Mesih’i değil, bizi izlemeye başlıyorlar. Başta bize hayran olmaları ve bizi her konuda örnek almaları normaldir. Fakat amacımız her zaman onları Mesih’e bağlatmak olmalı. İlişkileri bir tek bizimle olursa eninde sonunda hayal kırıklığına uğrayacaklar. Ama onları Rabbimiz İsa Mesih’le derin bir ilişki kurmaya sevk edebilirsek, zaman geçtikçe olgunlaşacaklar. Böylece bir gün onlarla yakından ilgilenemesek de onlar yine emin ellerde olacaklar. Sonuç olarak, önemli olan bizim aramızdaki ilişki değil, onların Mesih’le aralarındaki ilişki.
Bunu teorik olarak söylemek kolay elbette, pratik olarak nasıl olur? Örneğin, ilk biriyle ilgilendiğimiz zamanlarda mutlaka ki birçok sorunları ortaya çıkacaktır. Bunları bizimle uzun uzun konuşmak ister ve biz de çözüm üretmeye çalışırız. Ancak bu hep böyle devam ederse pek sağlıklı olmaz. Öğrencinin imanı derinleştikçe sorunlarını Rab’be dua aracılığıyla konuşarak çözmeye teşvik etmeliyiz. Böylece Rab’le olan ilişkisi daha da güçlenir. Yahya’nın yaptığı gibi, kendimiz alçalmalı ve Rab’bi ön plana çıkarmalıyız. Bu açıdan öğrenci yetiştirmek biraz da çocuk yetiştirmeye benzer. Başta çocuk her şeyi anne babadan bekler. Onlar da seve seve bütün ihtiyaçlarını karşılar. Ancak çocuk büyüdükçe sorumluluk üstlenmeye başlamalı. Anne baba da onu bazı konularda özgür bırakmalı ve deneyim kazanmasına izin vermeli. Çünkü eninde sonunda o çocuk da büyüyecek; çocuk kendi ihtiyaçlarını karşılamayı öğrenmeli. Benzer şekilde, Elçi Pavlus’un dediği gibi, amacımız şu olmalı: “Her insanı Mesih’te yetkinleşmiş olacak Tanrı’ya sunmak…” (Kol. 1:28). Hepimiz yetiştirmemiz için Rab’bin bize emanet ettiği kardeşler için Tanrı’ya hesap vereceğiz. O yüzden, onları bizim değil, Mesih’in karakterine bürünmüş olarak teslim etmeye gayret etmeliyiz.