Kavgalar öyle kendiliğinden olmaz. Kavgalara insanlar sebep olur.
Elbette, dürüstçe fikir ayrılıklarını ve aynı fikirde olmamaya razı olma meselleri var, fakat Kutsal Kitap kavgacılığı bundan farklı ele alır. Kavgalar, en azından Özdeyişler’de gereksiz münakaşalar olarak görülür; onurlu insanların da (Özd. 17:14; 20:3), ihtiyarların da kaçındığı (1Ti. 3) bir şeydir; sevgiyle azarlamanın veya ilkeli bir kanaatin ürünü olarak değil, insanların kavgacı ve geçimsiz olmasından meydana gelir.
Öyleyse kavgacı insan nasıl biridir? Ayırt edici göstergeleri nelerdir? Aşağıda on iki olasılık yer almaktadır.
Şayet aşağıda sıralananlar gibiyseniz, muhtemelen kavgacı birisiniz….
- Her kanaatinizi aynı yoğunlukta savunuyorsunuz. Sizin için ikinci veya üçüncü derece konular yoktur. Her şey önceliklidir. Ölümüne savunacağınız asli bir amacınız hiç olmamıştır.
- Konuşmakta çabuk, dinlemekte yavaşsınız. Nadiren soru soruyor ve bunu da savınızı desteklemek veya karşı tarafı suçlamak için yapıyorsunuz. Öğrenmeye değil, savunmaya, hakim olmaya ve de yıkmaya çalışıyorsunuz.
- Hizmet ve sadakat konusunda sadece, Karmel Dağı’nda Baal’ın peygamberlerine karşı sergilenen güç gösterisini örnek alıyorsunuz. Ya da sevdiğiniz tek İsa, tapınaktan para bozucuları kovan İsa. Bunlar Kutsal Yazılar’dan gerçek örneklerdir. Ancak Kutsal Kitap bir kitaptır ve de iğneli sözler ve kırbaçlamalar bireysel etkileşimin doğal yöntemleri değillerdir.
- Nüansları göremiyor, koşul içeren görüşleri doğru bulmuyorsunuz. Yaşamdaki her şey siyah veya beyazdır; gri yoktur.
- Emin olmadığınız noktada başka birine de inanmazsınız. Argümanları bağlamıyla anlamaya çalışmıyorsunuz. Başkalarının motivasyonlarına olabilecek en kötü ihtimali iliştiriyor ve en az onurlandıran yorum ne ise onu yapıyorsunuz.
- Fikrinizi dile getirmekten kendinizi alamıyorsunuz. İnsanlar her düşündüğünüzü sizden duyuyorlar mı? Duymasınlar. Bu ihtiyacınız için mutlaka bir günlüğünüz, bir dua iç odanız veya bir köpeğiniz olsun.
- Karşı fikirde olanlara sempati duyamıyorsunuz. Günahkârların da acı çeken kişiler olduğunu unutuyorsunuz. Kendinizi başkalarının yerine koyamıyorsunuz.
- İçgüdüsel ilk tepkiniz eleştirmek, son tepkiniz cesaretlendirmek. Kavgacı insanlar başkalarını neredeyse her zaman azarlanmaya, nadiren tazelenmeye muhtaç olarak görürler.
- Dar bir ölçüt aracınız var ve her şeyi buna sıkıştırıyorsunuz. Hayatı, hakkında zaten fikir sahibi olduğunuz her şeyi sığdırdığınız minik bir prizmadan görüyorsunuz. Her şey bir sosyal adalet meselesi. Her şey düzenleyici ilkeyle ilişkili. Her şey Obama’nın hatası. Her şey Trump’la ilgili. Tümüyle feministlerle alakalı. Ya da ataerkil zihniyetle. Ya da yaşamımı mahveden ailemle. Sahip olduğunuz tek şey çekiç olduğunda dünya size çivi gibi görünür.
- Sürekli reddedilmiş hissetmek size bir tatmin ve ruhsal güvenlik hissi verir. Kurbanı suçlamak doğru olmaz ama bazı insanlar yapı itibariyle ancak geride bırakılmış olarak yaşamlarını sürdürebilirler. Bu tür insanlar kendilerini hep zulüm altında görürler. Hakaretin peşinde hep. Barış içinde nasıl yaşayacaklarını bilmezler, ancak savaşta hayatta kalabilirler.
- Kendinizi asla kafede bir elinizde dondurma masa tenisi oynarken değil de, siperde göğsünüze kayışla bağlanmış bir el bombasıyla yaşar halde görüyorsunuz. Hatırlıyorum da yıllar önce, bana Irak’ta dondurma aracını koruyan silahlı konvoy sorumlusu olduğunu süklüm püklüm anlatan bir asker vardı. Etrafı bombalarla örülü bir bölgede araç kullanmak son derece tehlikeliydi. Cesaret gerektiren şerefli bir işti. Ve de önemliydi; askerler bile arada bir dondurma istiyordu. Ancak amper her zaman 11’de olmak gerekmiyor, yani durum her zaman uç noktada olmak zorunda değil. Tanrı’yla ilgili meseleleri ciddiye almak, diğer her şeyle ilgili hastalık derecesinde ciddiyete sahip olmakla aynı şey değildir. G. K. Chesterton’u anımsayın: “Evreni, saldırmak gereken bir canavarın kalesi ve buna rağmen kendi yuvamız gibi akşamleyin döndüğümüz bir yer olarak hissetmeliyiz.”
- Fikrinizi değiştirmiyorsunuz. Eğer bir meseleyle ilgili fikriniz onca başkan geçmişken hâlâ apaynı kalmışsa, bir Hristiyan, hatta bir canlı olduğunuzdan bile şüphe ederim. Elbette, gerçek asla değişmez ve çoğu kanaatimiz da değişmemesi lazım. Ancak kavgacı insanlar çekişmeleri kışkırtırlar, çünkü her şeyi zaten bildiklerinden dinleme, öğrenme veya soru sorma ihtiyacı duymazlar.
Bu maddeler size nokta atışı mı oldu? Mesih’e bakın, Mesih’e yönelin. Bizi değiştirme gücüne ve bizi bağışlama kudretine sahiptir. Barış Prensi’nin ölümü aracılığıyla Tanrı’yla ve birbirimizle barış ve esenlik içinde yaşayabiliriz.