Ana içeriğe atla

Sitemiz işleyişi için sadece bu siteye ait çerez kullanmaktadır. Üçüncü parti çerez kesinlikle kullanılmamaktadır.
Daha bilgi edinin.

Hizmet

Kutsal Kitap’ı Sadakatle Okumak

Yayın Tarihi: 07.10.2025

Eminim birçok Hristiyan, bu yazının başlığını görür görmez, içten içe bir rahatsızlık hissedecektir. Nitekim “Kutsal Kitap”, “okumak” ve “sadakat” sözcükleri birleştiğinde, birçok Hristiyan’ın kendini eksik gördüğü bir konu ortaya çıkıyor. Aslında eğer okuryazarsak, okumak o kadar da zor değildir. Gün içinde onlarca, yüzlerce, belki de binlerce sözcük okuyoruz. Ancak Kutsal Kitap’ı okumak zor olabiliyor. Kutsal Kitap’ı sadakatle okumak ise daha da zor olabiliyor. Bu yazıda, Kutsal Kitap’ı okumada sadakat üzerinde düşünmek ve faydalı olabileceğini umduğum bazı pratik noktaları ortaya koymak istiyorum.

Kutsal Kitap’ı sadakatle okumakta zorlanmak bir bakıma çağımıza özgü bir sorundur.

Sorunumuz

Kutsal Kitap’ı sadakatle okumakta zorlanmak bir bakıma çağımıza özgü bir sorundur. Eski zamanlarda herkesin Kutsal Kitap’ı sadakatle okuduğunu ima etmiyorum. Aksine, kilise tarihinin uzunca bir kısmında, sıradan bir kilise üyesinin Kutsal Kitap’ın tamamına, üstelik bir de kendi dilinde ulaşması mümkün değildi. Ancak ve ancak 15. yüzyıldan sonra matbaanın gelişip yaygınlaşması, yüzyıllar içerisinde farklı dillere çeviri yapılması ve kitapların ucuzlamasıyla birlikte Kutsal Kitap bu denli ulaşılabilir oldu. Üstelik kitaplara erişim şöyle dursun, bundan hemen hemen elli yıl öncesinde kadar dünyada iki kişiden biri okuryazar değildi.

Bugünse okuryazarlığın %90’lık bir orana yaklaştığı dünyamızda, Kutsal Kitap en çok dile çevrilmiş olan kitaptır; birçok dilde türlü boyutta, türlü kapak tasarımında veya o dilin türlü çevirisinde temin edilebilmekte ya da dijital olarak okunabilmektedir. Ne var ki, bütün bu avantajlara rağmen, Kutsal Kitap okuryazarlığının arttığı söylenemez. Her şeyin kolaylaştığı bu çağda, ne yazık ki, sürekli meşgul, dikkati dağınık veya eğlence arayışında olmak gibi, çağımıza özgü birçok dezavantaj mevcuttur. Bunlar Kutsal Kitap’ı sadakatle okumayı zorlaştırmaktadır.

İkinci olarak, Kutsal Kitap’ı sadakatle okumakta zorlanmak bir bakıma da ülkemize özgü bir sorundur. Türkiye’de ikinci veya üçüncü kuşak Hristiyan bir ailede doğan kişi sayısı oldukça azdır. Belki Amerika veya Avrupa gibi –ismen dahi olsa– Hristiyan nüfusun çok daha fazla olduğu ülkelerde, çocuklar kendi ebeveynlerini veya büyük ebeveynlerini günün belirli saatlerinde Kutsal Kitap okurken görebilirler ve onları örnek alabilirler. Ya da okunan kitap Kutsal Kitap olmasa bile, kitap okuma alışkanlığına sahip rol modellere rastlamak daha mümkün olabilir. Oysa ülkemizdeki Hristiyanların muhtemelen pek azı böyle bir temele sahiptir. Dolayısıyla, Türkiye’deki birçok Hristiyan için okuma alışkanlığı, özellikle de Kutsal Kitap’ı okuma alışkanlığı edinmek daha zor olabilmektedir.

Kutsal Kitap’ı okumada sadakat, her Hristiyan’ın ölene dek uğrunda çabalaması gereken bir şeydir.

Ancak şu da var ki nerede olursak olalım, temelimiz ne olursa olsun, Kutsal Kitap’ı sadakatle okumakta zorlanmak aslında her Hristiyan’a özgü bir sorundur. Hristiyanlar olarak Tanrı’nın lütfu sayesinde, Mesih’in Müjdesi’ne iman aracılığıyla aklanmış olup Kutsal Ruh’un içimizdeki işleyişiyle günden güne kutsallaştırılıyoruz. Bununla birlikte, Mesih’in ikinci gelişinde yüceltileceğimiz konuma kavuşturulana dek hâlâ zayıflıklara sahibiz ve sahip olacağız. Dolayısıyla, Kutsal Kitap Tanrı’nın Sözü olduğuna göre, Kutsal Kitap’ı okuma konusunda zorlanmamız ve onu hiç okumamak veya gelişigüzel okumak üzere ayartılmamız da en beklenilir şey olacaktır. Nitekim ruhsal savaşta silahımız bu Söz olduğuna göre (bkz. Ef. 6:10-12, 17), silahımızı bırakmamız Düşman’ın en çok isteyeceği şeydir. Bu yüzden de Kutsal Kitap’ı okumada sadakat, her Hristiyan’ın ölene dek uğrunda çabalaması gereken bir şeydir.

Ancak sorunun doğasını anlamanın yanında, özellikle Kutsal Kitap’ın doğasını anlamamız gerekiyor. Eğer Kutsal Kitap’ın yüceliğine dair bir anlayışımız yoksa, hiçbir analiz, hiçbir taktik, hiçbir irade gücü fayda etmeyecektir.

Kutsal Kitap: Muhtaç Olduğumuz Tanrı Sözü

Kutsal Kitap’ın yüceliğine dair anlayış öncelikle şu farkındalıkla başlar: Kutsal Kitap, Yüce Tanrı’nın Sözü’dür. Bir insanın sözleri nasıl onun varlığından, karakterinden, nefesinden dışarı taşıyorsa, nasıl onun bir uzantısıysa, Kutsal Kitap da aynı şekilde Yüce Tanrı’dan gelmektedir. 2. Timoteos 3:16 ayeti bunu harika bir şekilde ortaya koymaktadır: “Kutsal Yazılar’ın tümü Tanrı esinlemesidir.” Burada Tanrı esinlemesi olarak çevrilen Grekçe sözcük, “Tanrı tarafından üflenmiş”, “Tanrı’nın nefesinden çıkmış” veya “Tanrı’dan soluklanmış” şeklinde de çevrilebilir. Bunların hepsi Kutsal Yazılar’ın yüce doğasını vurgulamaktadır. Kutsal Kitap öyle bir kitaptır ki yazılışında insan yazarlar yer almış olsa da, içerisinde farklı edebî türleri barındırsa da, nihai kaynağı Tanrı’nın kendisidir. Başka bir deyişle, Kutsal Kitap konuştuğunda, her şeyi güçlü sözüyle yaratmış olan yüce Tanrı konuşmaktadır (bkz. Yar. 1).

İkinci farkındalık ise şudur: İnsan, Tanrı’nın Sözü’ne muhtaçtır. Kutsal Kitap yalnızca belirli bir grup insanın üzerinde durduğu, belirli bir zümreye özgü akademik bir kitap değildir. Evet, teologlar bu kitap üzerinde akademik çalışmalar yaparlar ve Tanrı’nın kilisesi bu çalışmalardan birçok fayda görmüştür. Ancak Kutsal Kitap Tanrı’nın Sözü’yse, ona herkesin ihtiyacı vardır. Yaratıcı’nın varlığını ve karakterini, yaratılan insanlar olarak bizim dünyadaki amacımızı, kaçınılmaz ölümümüzün nedenini, yaşamımızda izlemememiz gereken yolları, gelecekte bizi ne gibi şeylerin beklediğini, yani yaşamın büyük konularını bize yetkili ve yanılmaz olarak anlatan yegâne kaynak Kutsal Kitap’tır. Üstelik Kutsal Kitap bize bunları aktarırken, bize yalnızca bilgi vermekle kalmaz, bize yaşam verir. Rabbimiz İsa Mesih’in İblis tarafından denenirken Eski Antlaşma’dan alıntıladığı gibi, “İnsan yalnız ekmekle yaşamaz, Tanrı’nın ağzından çıkan her sözle yaşar” (bkz. Yas. 8:3). Yine Rabbimiz İsa Mesih, Yuhanna 6:63’te şöyle der: “Yaşam veren Ruh’tur. Beden bir yarar sağlamaz. Sizlere söylediğim sözler ruhtur, yaşamdır.”

Kutsal Kitap Tanrı’nın Sözü’yse, ona herkesin ihtiyacı vardır.

Mezmur yazarı da bu yaşam veren sözlere ne denli muhtaç olduğumuzun resmini harika bir şekilde çizmektedir. 19. Mezmur’da 7-8. ayetlerde şöyle okuruz: “RAB’bin yasası yetkindir, cana can katar, RAB’bin buyrukları güvenilirdir. Saf adama bilgelik verir, RAB’bin kuralları doğrudur, yüreği sevindirir, RAB’bin buyrukları arıdır, gözleri aydınlatır.”

Burada yasa, buyruk ve kural sözcüklerinin hepsi, Davut’un döneminde Tanrı halkının elinde tuttuğu Tanrı Sözü’ne gönderme yapmaktadır. Bunlar öyle sözlerdir ki canı (veya ruhu) tazeleyip iyileştirir (7. ayet), saf adama bilgelik verir (7. ayet), yüreği (yani insanın bütün varlığını) sevindirir (8. ayet) ve gözleri aydınlatıp bize anlayış verir (8. ayet). Hangimiz kendisi için, komşuları için, dünya için bunları istemez? Gerçekten de hepimiz Tanrı’nın tamamlanmış Sözü olan Kutsal Kitap’a muhtacız.

Peki Kutsal Kitap’a dair bu yüce anlayışla birlikte, onu okumada sadakat ne anlama geliyor?

Okumada Sadakat

Kutsal Kitap’ı okumada sadakat dediğimizde aklımıza gelen ilk şey, Kutsal Kitap’ı her gün “saatlerce” okumak olabilir. Ya da Kutsal Kitap’ı açar açmaz veya kapatır kapatmaz “musmutlu” olmanın sadakat göstergesi olduğunu düşünebiliriz. Ya da sadakati, Kutsal Kitap’ta o gün okuduğumuz ayetlerin aklımıza bir daha çıkmamak üzere kazınması olarak düşünebiliriz. Bunlar her ne kadar arzu edilir şeyler olsa da, doğrudan sadakat anlamına gelmez. Sadakat, kusursuzluk demek değildir. Kusursuzluk ancak Mesih’in ikinci gelişinde sahip olacağımız bir şeydir. Ancak sadakat –kusurlu da olsa– Mesih’i beklerken gösterebileceğimiz bir şeydir.

Peki imanlı birey için Kutsal Kitap’ı sadakatle okumak derken neyi kastediyoruz? Temelde şu üç şeyden bahsedebiliriz:

Sadakat –kusurlu da olsa– Mesih’i beklerken gösterebileceğimiz bir şeydir.

İlk olarak, Kutsal Kitap’ı sadakatle okumak Tanrı’nın bütün Sözü’nü okumaktır. Ne yazık ki Kutsal Kitap’ın harikalığını veya olağanüstülüğünü yanlış anlayıp bazen ona atılacak bir zarmış gibi veya bakılacak bir falmış gibi yaklaşabiliyoruz. Acaba Tanrı bugün bana ne demek istiyor, diye rastgele bir sayfayı açıp gözüne ilişen ayetleri okuyan Hristiyanlar olduğunu duydum.

Ya da bazen kendimize hızlıca bir psikolojik tahlil yapıp anlık duygusal ihtiyaçlarımıza göre ayetler sipariş edebiliyoruz. Kaygılardan ötürü düşmüş bir moddayken, kaygı başlığı altında ayetler arayıp yalnızca onlara odaklanabiliyoruz. Elbette en büyük ruh hekimi Rabbimiz’in kendisidir ve Tanrı Sözü ruhsal (veya psikolojik) sorunlarımıza yetkiyle ve yanılmazlıkla hitap eder. Mevcut sorunlarımızı düşünerek de okumalar yapabiliriz ve yapmalıyız. Ancak bunlar Kutsal Kitap’taki beslenme düzenimizin takviyesi olmalıdır, ana besini değil.

Ya da bazen sadakatimiz Kutsal Kitap’tan ayetler içeren ruhsal okuma (veya sessiz zaman) kitaplarıyla sınırlı kalıyor. Bu kitaplar genellikle her gün için belirli birkaç ayet içeriyor ve bu ayetlere dair belirli bir yazarın düşüncelerini sunuyor. Bunlar da yine takviye olabilir, ancak ana besin olmamalıdır. Nitekim üç dört paragraflık ruhsal okumanın yazarından ziyade, o paragrafların üzerindeki birkaç cümlelik ayetlerin yazarı olan yüce Tanrı’ya zaman ayırmamız daha doğru olacaktır. Dolayısıyla, Kutsal Kitap’ı sadakatle okumak öncelikle onu, içerisindeki bütün kitaplara, bütün bölümlere, bütün ayetlere, bütün sözcüklere sadık kalarak okumaktır. Başka bir deyişle, Tanrı’nın bütün söylediklerine dikkat kesilmektir, yalnızca istediğimiz yerlerine değil.

İkinci olarak, Kutsal Kitap’ı sadakatle okumak Tanrı’nın bütün Sözü’nü düzenli olarak okumaktır. Herhâlde sadakat sözcüğü hepimizde bir “düzen” veya “istikrar” anlamı çağrıştırıyordur. Kutsal Kitap’ın bütününü okuyor olsak bile, bunu ara sıra yapıyorsak, aradığımız sadakatten bahsetmek zordur. Haftanın yalnızca bir günü 20 bölüm okumaktansa, haftanın her günü 20 ayet (veya bir bölüm) okumak çok daha tutarlı olacaktır. Pratik adımlar kısmında bu noktadan daha fazla bahsedeceğim.

Kutsal Kitap’ı sadakatle okumak Tanrı’nın bütün Sözü’nü düzenli olarak okumaktır.

Üçüncü olarak, Kutsal Kitap’ı sadakatle okumak Tanrı’nın bütün Sözü’nü düzenli olarak dikkatle okumaktır. Okumuş olmak için okumanın yanlış olduğunu bilsek de, ne yazık ki, içimizdeki yasacılık çoğu zaman kendisini gösterebiliyor. Şunu söylemeliyim ki, Kutsal Kitap’ı böyle okumak dahi onu hiç okumamaktan iyidir, ancak elbette ideal değildir. Bu belki kısa vadede bizi suçluluk duygusundan kurtarabilir, ancak uzun vadede bizi beslemeyecektir. Dolayısıyla, elimizdeki sözlerin ne kadar harika, O’nun nihai Yazarı’nın ne denli yüce olduğunu fark ederek okumaya başlamalı ve okumayı dikkatle sürdürmeliyiz. Bu noktada duanın ve derin düşünmenin olmazsa olmaz olduğunun altını çizmemiz gerekiyor. Tanrı Sözü’ne sevgi şiiri niteliğinde olan 119. Mezmur’da şu şekilde çok kısa bir dua görürüz: “Gözlerimi aç; yasandaki harikaları göreyim” (18. ayet). Yine Mezmurlar’da Tanrı Sözü’nü okuyan mutlu adam şöyle tarif edilir: “Ne mutlu o insana ki... zevkini RAB’bin Yasası’ndan alır ve gece gündüz onun üzerinde derin derin düşünür” (Mez. 1:2; vurgu eklendi).

Pratik adımlara geçmeden önce, dikkat ve derin düşünme noktasında 17. yüzyılda yaşamış Püriten vaiz ve yazar Thomas Brooks’tan bir alıntı yapmak isterim. Kendisi Precious Remedies Against Satan’s Devices adlı kitabında şöyle der:

Unutmayın, kutsal ve göksel gerçeklerin can için tatlı ve yararlı olmasını sağlayan şey, aceleyle okumak değil, bunlar üzerinde ciddiyetle derin derin düşünmektir. Balı toplayan şey, arının çiçeğe dokunması değil, çiçeğin üzerinde bir süre kalmasıdır. [Kutsal Kitap’ı] en çok okuyan değil, üzerinde en çok derin derin düşünen kişi en seçkin, en tatlı, en bilge ve en güçlü Hristiyan olacaktır.1

Pratik Adımlar

Peki nereden başlayacağız?

1) Nasıl okuyacağınıza karar verin.

Kutsal Kitap’ın bütününü okurken nasıl bir program izleyeceksiniz? Günde kaç bölüm okuyacaksınız? Kutsal Kitap’ı bir yılda mı bitireceksiniz, iki yılda mı? Bir yılda bitirmek istiyorsanız, her gün en az dört bölüm okumanız gerekecektir. İki yılın daha uygun olacağını düşünüyorsanız, günde iki bölüm okuyabilirsiniz. Eğer Kutsal Kitap’ı okumada sadakat konusunda adım atmaya yeni yeni başlıyorsanız, günde dört bölüm okuduğunuz bir plana birden başlamak sizin için zor olabilir. Bu noktada Eski Antlaşma’dan bir bölüm ve Yeni Antlaşma’dan bir bölüm olmak üzere günde iki bölüm okuyarak başlayabilirsiniz. Ya da Kutsal Kitap’ı üç yıldan daha uzun bir sürede bitirecekseniz, günde yalnızca bir bölüm de okuyabilirsiniz.

Kutsal ve göksel gerçeklerin can için tatlı ve yararlı olmasını sağlayan şey, aceleyle okumak değil, bunlar üzerinde ciddiyetle derin derin düşünmektir.

Eğer yılın her ayı ve günü için okumalar sunan bir programı takip ediyorsak (ki bu faydalı olabilir), bir günün okumasını ihmal ettiğiniz takdirde ertesi gün programa kaldığı yerden devam etmenizi öneririm. Yoksa sonraki gün okunacak bölümler birikir ve okuma kaliteniz düşebilir. Ayrıca zaman içerisinde programda başarısız olduğunuzu hissederek tamamen pes edebilirsiniz.

2) Ne zaman okuyacağınıza karar verin.

Tanrı bize O’nun Sözü’nü okumamızı buyurur, ancak onu yaşadığımız ülkenin saatine göre saat kaçta okuyacağımızı söylemez. Bununla birlikte, günün kabaca da olsa belirli bir zamanını veya günlük rutininizin belirli bir noktasını seçmek bilgece olacaktır. Dünyasal şeyler için saatler belirliyoruz. Neden? Yapmak istenileni verimli bir şekilde yapabilmek için. O hâlde göksel şeyler için de kabaca bile olsa saat belirlemek çok daha mantıklı değil midir? Yoksa çoğu zaman bizi şaşırtan unutkanlığımız içerisinde ancak kafamıza estiği zaman Kutsal Kitap okuruz ve hatta bazı günler kafamıza hiç esmez bile. Dolayısıyla –istisnai günler olsa bile– günün belirli bir zamanında karar kılmak faydalı olacaktır. Üstelik böylece günün diğer işlerini de Kutsal Kitap okumaya harcadığımız zamanı göz önünde bulundurarak düzenleyebiliriz.

Birçok Hristiyan, Kutsal Kitap’ı günün telaşına atılmadan önce, sabahları okumayı daha faydalı bulduğunu söyler. Nitekim her yeni günü Kayamız olan Tanrı’nın Sözü’yle başlatmak, o günün beraberinde getirebileceği sarsıcı şeyler karşısında bizi daha sağlam kılacaktır. Elbette Kutsal Kitap okumanızı sabah ve akşam (veya sabah, öğle ve akşam) olmak üzere bölüştürmeniz de mümkündür. Her durumda, ben de sabahı kaçırmamanın en iyisi olduğunu düşünüyorum.

Tanrı’nın yardımına muhtaç olmadığımız hiçbir an yoktur.

3) Duayla başlayın.

Kutsal Kitap’ı dikkatle okumaktan bahsederken duaya değinmiştik. Kutsal Kitap’ı okumaya başlamadan hemen önce, o anki okumamız için dua etmeye zaman ayırmak önemlidir. Tanrı’nın yardımına muhtaç olmadığımız hiçbir an yoktur. Dikkat, anlayış ve itaat için Tanrı’nın Ruhu’nun yardımını dilemek, okumamızın seyrini gerçekten de değiştirecektir. Üstelik eğer okumamızı sabahları yapıyorsak, genel sabah duamız ile okuma öncesindeki duayı da birleştirebiliriz. Eğer dua etmede zorlanıyorsanız, mezmur yazarının izinden gidip yalnızca şöyle diyebilirsiniz: “Ya Rab, gözlerimi aç ki, yasandaki harikaları görebileyim” (Mez. 119:18).

4) Okuduklarınız üzerinde derin derin düşünün.

Kutsal Kitap olağanüstü bir kitap olmakla birlikte, içerisinde her kitapta olduğu gibi belirli ana fikirler barındıran metinler vardır. Tanrı, Kutsal Kitap’ın farklı yerlerinde bize farklı gerçekler aktarmak ister. Okuduğunuz metinde Tanrı’ya dair ne öğreniyorsunuz? İnsana dair ne öğreniyorsunuz? Bu metin sizi neye çağırıyor? Aklınıza takılan veya sizi etkileyen bir şey var mı? Bu gibi soruları es geçmeden metin üzerinde derin derin düşünebilirsiniz. Anlamlandırmakta zorlandığınız veya teşvik aldığınız ayetleri bir iman kardeşinizle veya pastörünüzle paylaşabilirsiniz. Okuduklarınız hakkında başkalarıyla konuşmak derin düşünme sürecinizi zenginleştirecektir. Bununla birlikte, sabahki okumalarınız üzerinde gün içinde de ara ara düşünerek Tanrı Sözü’nü daha iyi sindirebilirsiniz.

5) Duayla sonlandırın.

Duayla başladığımız okumamızı duayla bitirmek de önemlidir. Okumamızda Tanrı’ya dair veya kendimize dair öğrendiğimiz ne varsa, bunları duaya getirebiliriz. (1) Tanrı’ya bize açıkladıkları için övgülerle başlayabilir; (2) kendi kusurlarımıza dair gördüklerimiz için itirafta bulunabilir; (3) Tanrı’ya yaşamamızda yapmış, yapmakta ve yapacak olduğu şeyler için şükran sunabilir ve (4) ilgili dileklerimizi Tanrı’ya getirebiliriz.

Tanrı hepimize Kutsal Kitap’ı sadakatle okumada yardımcı olsun.

  • 1Thomas Brook, Precious Remedies Against Satan’s Devices (New Haven, Connecticut: Nathan Whiting, 1832), s. 11.
  • Telif Hakları © 2025
  • Samet Şahin
  • Tüm Hakları saklıdır. İzin ile kullanıldı.