Ülkeden ülkeye ve coğrafyaya göre farklılık gösteren, toplumu şekillendiren kültürel özellikler vardır. Bunlar kimi zaman çok olumlu olabilirken bazen de belli gruplar için oldukça zorlayıcı olabilir.
İçinde bulunduğumuz coğrafyaya bakıldığında, kadınlarımızın durumu tarih boyunca o kadar da kolay olmamıştır örneğin. Sadece kadın olmak buna yeterli neden sayılmıştır. “Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin” sözüne bu topraklarda inanılagelmiştir.
Bir kadın olarak 27 sene önce Rab’bi bu topraklarda tanıdım. İman edip yaşamımı tümüyle Rab’be adamamın ardından çok geçmeden küçük sorumluluklar alarak hizmet etmeye başladım. Bu topraklarda, bu coğrafyada yetişmiş bir kadın olarak bu kültürü aldım tüm etkileriyle; olumlularını olduğu gibi, zorlayıcı olanlarını da.
1990 yılında yaşamım kökten değişmeye başladı. Aldığım kültür ile şekillenen hayat görüşüm ve bireysel algım değişmeye, hatta kökten sarsılmaya başladı. İsa Mesih’i Rab ve kurtarıcım olarak kabul ettikten sonra gördüm ki Tanrı beni yalnızca günahımdan kurtarmadı, kimliğimle de barıştırdı, özgür kıldı. Beni bir kadın olarak hizmetinde kullanmaya başladı.
Şu gerçeği bilmek ve Tanrı’ya güvenerek teslim olmakla başlıyor süreç: Tanrı insanları kendi benzeyişinde ve büyük bir sevgi ile yarattı. Kendi özelliklerinin kimilerini erkeklere kimilerini ise kadınlara verdi. Bizler kadınlar ve erkekler olarak birlikte Göksel Babamızı yansıtıyoruz. Yani kadınlar da çok değerliler. Yani bizler kadın oluşumuzu kutlayabiliriz. Kimliğimiz nedeniyle oluşmuş kırıklıklarımızı, yaralarımızı, ezilmişliklerimizi O’nun ellerine güvenle bırakabiliriz. Göksel Babamız onları tek tek ellerine alıp ilgilenecek. Vaadimiz olan bol yaşam yüreklerimize akacak.
Rab ile yürüyüşümde çok önemli ve benim yaşamımı değiştiren bir gerçek gördüm. Kültür bizden çalıyor, kötü olan bizden çalıyor, dünya bizden çalıyor. Kötünün planları çalmak, öldürmek ve yok etmek üzerine kurulu ama size harika bir haberim var! Tanrı kayıplarımızı zafere çevirir. Cesaretimizi hiç yitirmeyelim! Kayıplarınız derin ise beklentiniz daha da büyük olsun, Rab daha da büyük bir zafer çıkaracak demektir. O zaman beklentilerimizin ölçütü hangi standarda göre olmalı? Hizmet etmek istiyoruz ama engellerimiz var, kısıtlı hissediyoruz. O zaman ne dileyelim Rab’den, ne kadar dileyelim, hangi ölçütlere göre umut edelim? Durumlara göre mi? Bilimsel, elle tutulur gerçeklere göre mi? Dünyanın bize öğrettiklerine göre mi?
Hayır!
Durumlardan çevirelim gözlerimizi, tıpkı İsa’nın dokunuşu ile mucizevi bir şekilde şifa alan beli bükük kadın gibi. O kadın beli bükük haliyle ancak yere bakabiliyordu. Tıpkı bizler gibi, değil mi? Bizler de aynen o durumda oluyoruz. Kötünün bizden çaldıklarıyla o kadar belimiz bükülmüş ki görüp görebildiğimiz yerden, taştan, topraktan başka bir şey değil; yani yersel, yani dünyasal gerçekler. Ama bir gün Nasıralı İsa Mesih ile karşılaşırız, O bir dokunur ve mucize olur, şifa buluruz. Başımızı artık göklere kaldırırız; umudumuz, beklentimiz artık göklerdedir. Ve zaferle yürürüz. O’nun gücü ile hizmet ederiz.
O zaman karar vermeliyiz! Dünyada iki büyük plan işlemekte. Biri çalmak, öldürmek ve yok etmek üzerine. Diğeri ise yaşam, bol yaşam planları; zafer, şifa, doğa üstü mucizeler ve bizi dolduranın doluluğu üzerine. Seçim hakkı bizlere verildi.
Payımıza ve mirasımıza sahip çıkalım. Rab bizde ve bizim aracılığımızla yaşamı, bol yaşamı çoğaltmak istiyor.
Rab hepinizi bol yaşam ile bereketlesin.