SİLAS’ın Türkiye için hazırladığı anekdotal (sistematik olmayan) istatistiklere göre, Müslüman bir geçmişten gelen ve Mesih’e iman ettiğini söyleyen vatandaşlardan yalnızca yüzde 25’i uzun süre kilisede aktif olarak kalıyor. Vaftiz ise uzun dönem süreklilik için çok daha belirgin bir gösterge oluyor. Vaftizli imanlıların yüzde ellisinden fazlası bir kilisenin parçası olmaya devam ediyor.1 Mesih’i izlemekten vazgeçmek İsa’nın yaşadığı dönemlerde dahi bilinen bir şeydi. İsa’yı büyük bir istek ve hevesle takip eden pek çok kişi daha sonra O’nu terk etti (bkz. Yuhanna 6:66). Açıktır ki iman ettiğini iddia edenlerin bazıları Mesih’e iman etmek ne anlama geldiğini bilmiyorlar.
Dallas Willard kurtulmamış olanlara ilan ettiğimiz mesajın eksiksiz olduğundan emin olmamız gerektiğini söylüyor. Yalnızca günahtan kurtuluşla ilgili bir müjdeye sahip olamayız; Mesih’in bizim için şimdi ve burada istediği şeyi, yani O’nun için yaşanan yeni bir yaşamı içeren bir Müjde’ye sahip olmak zorundayız. Eğer Müjde’yi yalnızca, “İsa’nın günahların için öldüğüne iman et ki öldüğünde cennete gidesin” sözleriyle ilan ediyorsak hayati öneme sahip olan ruhsallığa direnç gösteren bir teolojide kalmışız demektir. İman eden kişiler bir süre sonra Mesih’in yaşadığı ve öğrettiği gibi yaşamak istemediklerini anlarlar.
The Great Omission pek çok yıl boyunca yazılmış ve sunulmuş makalelerin bir derlemesidir. Willard, öğrenci olma çağrısına vurgu yapar ve ruhsal biçimlenmeyi tarif eder. Başka bir deyişle nasıl öğrenci olunacağını tanımlar.
İsa’nın Çırağı Olmak
Öğrencilik yalnızca süper Hristiyanlar için midir?
Willard, imanlının bir öğrenci, bir çırak olması gerektiğini göstererek başlar. İsa’nın öğrencileri yalnızca bir takım bazı doktrinler ileri süren kişiler değillerdir; Göklerin Egemenliği’ndeki yaşama ilişkin gelişen anlayışlarını, yeryüzündeki yaşamlarının her alanına uygularlar. Kendini Mesih gibi olmaya adamaya sabit bir kararlılık göstermek de buna dahildir.
Bunun tersi durumda, Mesih’in öğrencisi olma kaygısı taşımayan imanlının yapacak “çok daha önemli” işleri vardır. Bu kişinin, Mesih gibi olmaktan çok kendisinden nihai bağlılık talep eden daha başka şeyleri vardır. Ancak öğrenci olmamaya yönelmek imanlıya pahalıya patlar. İsa’nın bizler sahip olalım diye verdiği bol yaşamı almasına engel olur (Yu. 10:10).
Peki, Mesih gibi olmaktan çok daha önem verdiğimiz şeylerin olup olmadığını nasıl anlarız? Özellikle yanıtlarımızın ve seçimlerimizin ardındaki arzularımızı ve amaçlarımızı incelemek, bunu anlamayı sağlar.
İsa’ya derin bir güven duymadığımız sürece İsa’nın öğretisini izleme yeteneğimiz körelir. O’nun, bizi etkileyen her şeyden çok daha yüce olduğuna güvenmeliyiz. Bu nedenle düşmanlarımızı sevmeye, kendimizi ve sahip olduklarımızı O’na emanet etmeye gerçekten gücümüz vardır. Göklerin Hükümranlığı’nın sağladığı güvenlik ve yeterlilik olmasa o kadar korku dolu ve öfkeli oluyoruz ki başkalarını sevemiyoruz. Mesih’e güvendiğimizde ise anbean olayları ve sıkıntıları Tanrı’nın sağlayışını göstereceği noktalar olarak kabul ediyoruz; sabırla Ruhu’nun yaşamlarımızdaki etkinliğini bekliyoruz.
Ruhsal Biçimlenme Ve Karakter Gelişimi
Ruhsal biçimlenme, insan ruhunun ve iradesinin belirli bir şekle ya da karaktere biçimlenmesi sürecidir. Willard diyor ki, “Yanlış anlaşılmasın; bu herkes için geçerli olan bir süreçtir. İnsanların en ahlaksızı da tıpkı en hayranlık uyandıranı gibi bir ruhsal biçimlendirmeden geçmiştir.” (s. 104)
Hristiyan’ın ruhsal biçimlenmesi, İsa Mesih’i seven ve O’na güvenen imanlının O’nun karakterini almasıyla sonuçlanan süreçtir. Bu süreç düşüncenin yenilenmesini, duyguların yenilenmesini, sosyal ilişkilerin yenilenmesini ve canın yenilenmesini içerir.
Karakter, davranışlar aracılığıyla şekillenir ve davranışlar aracılığıyla değişir. Birey olarak, O’na itaat etmek için öğrenmem gereken her şeyi öğrenmeye ve itaat etmeye kararlı olmam, ruhsal biçimlenmenin ve değişimin gerçek yoludur. Aynı zamanda çoğunlukla direkt bir çaba göstererek Tanrı’ya teslim olamayız. Sadece iyi niyete sahip olmak içinde bulunduğumuz durumların çoğunda yetersiz kalır. “Çalışmaya” odaklanmak yerine niyetimiz ve çabamız eğitim aracılığıyla eyleme dökmek olmalıdır.
Willard bunu şu şekilde açıklamaktadır:
Bizler “alıştırmalarla eğitilmiş olmalıyız.” İsa’nın öğretişleri “zor” görülür, çünkü benliğimize özgü kişiliklerimiz O’nun öğretişlerine karşı koymak üzere şekillenmiştir. O halde eğer alıştırmalarla eğitilmemişsek, çalışmak için normal olarak ya çok geç olacak ya da fırsat yok olacaktır. Bizler ruhsal disiplinlerin peşinde koşarak alıştırmalarla eğitiliyoruz. Bir disiplin, tek başına çaba göstererek yapamayacağımız şeyleri yapabilecek hale gelmek için peşinde koştuğumuz, tekrarladığımız eylemdir. Yaşamlarımızda geliştirdiğimiz değeri olan her şey disiplinin ve gönüllü olarak seçilen ve planlanan etkinliklerin bir sonucudur. Ruhsal eğitim benliğimizi Mesih’in yapacağını yapmaya hazır hale getirecektir. (s. 85, 86)
Willard, Mesih’in benzerliğinde olmanın dışavurumunun, ruhsal biçimlendirme sürecinin odağı olmadığı konusunda uyarır. Dışsal değişim esas vurgu olursa süreç bozulacaktır. Örneğin, Mesih’in öbür yanağını çevirme buyruğunu ele alalım. Eğer tüm amacınız öbür yanağınızı çevirmek olursa, kendinizi acılıkla ve intikam hisleriyle dolu bulabilirsiniz. Ancak Mesih’in karakterini içinde barındıran bir insana dönüşmüşseniz, uygun halde savunmasız olmak normalleşecektir. (s. 152).
Pek çok kere Willard ruhsal disiplinleri uygularken Tanrı lütfunun rolünden söz eder. Tanrı biz çabalarken dualarımızda, Kutsal Kitap üzerinde derin düşünürken ve diğer eylemlerimizde bize lütfunu sunar. Lütuf çabaya karşı değildir, kazanma tutumuna karşıdır (s. 80). Bir imanlının kutsal bir yaşam sürdürmesi için göreceği lütuf, günah işlediğinde göreceği lütuftan çok daha fazladır. Bunun sebebi yaptığı her kutsal davranışın Tanrı’nın lütfu tarafından desteklenmesidir. Willard, lütuf görmeyi gayretle istemenin, lütfu nasılsa (aklanmak ve kutsal kılınmak amacıyla) kazanamayacağımızdan ötürü yersiz olduğu bahanesinden vazgeçmemiz gerektiğini vurgular (s. 76).
Willard ruhsal disiplinleri Kutsal Kitap’ı ezberlemek, dua, tek başına kalmak, sessizlik, kutsal yazıları etüt etme, hizmet, tapınma ve oruç olarak tarif eder. Bu tür etkinlikler, Mesih’e benzer olmak üzere karakterimizin şekil alması için Ruh’un yaşamlarımızda çalışmasıyla etkileşim halinde olurlar. Hizmette ve yaşamda huzur veren bir güç sağlarlar. Willard en çok da Kutsal Kitap’ı ezberlemek ve tek başına kalmak konularındaki disiplinleri geliştirir.
Willard Kutsal Kitap’ı ezberlemenin önemini Yeşu 1:8 ayetinde dayandırır: “Yasa Kitabı’nda yazılanları dilinden düşürme. Tümünü özenle yerine getirmek için gece gündüz onu düşün. O zaman başarılı olacak ve amacına ulaşacaksın.” Sürekli Tanrı’nın sözü üzerinde düşünmek Mesih gibi olmak üzere büyümenin temelidir. Zihnimizi Kutsal Kitap’ın gerçekleriyle doldurmak gündelik yaşamımızda değişiklik yaratır. Akılda tutulan Tanrı’nın yasası, zihinlerimize ve canlarımıza Tanrı’nın düzenini getirir. Bu, ruhsal biçimlenmede kesinlikle esastır.
Tek başına olmak önemlidir, çünkü tek başına olmadan iç görüye sahip olmak zordur. Tek başına ve sessiz kalmak sosyal varlığımızın çarpıklıklarını düzeltmek için gereklidir. “Tek başınıza kalarak etrafınızdaki yaşamın dayattığı otomatik tepkilerden kendinizi kurtarmaya başlarsınız.” (s. 175). Yalnız kalmak ve sessiz olmak çoğu kişi için bedenlerini ve canlarını günahtan devre dışı bırakabilmenin ve Göklerin Egemenliği’nde kendilerine yeni bir ayar kazandırmanın tek yoludur. Willard yalnızlığı vurgularken kiliseye katılmanın veya sırf Kutsal Kitap’ı etüt etmenin ve dua etmenin değişim yaratmada etkisiz kalabileceğini söylüyor. Çünkü beden ve can öylesine yorgun, öylesine parçalanmış, öylesine bir mücadele içinde olabilir ki bunlarla tam olarak meşgul olunamayabilir. Bu tür etkinlikler uygun bir şekilde yerine getirilmediklerinde kuralcı, etkisiz ritüellere dönüşebilirler.
Willard şunları önermektedir:
- Baba ile ilişkinizi İsa’nın yaptığı gibi sürdürün. Egemenlik yaşamında O’nun öğrencisi olmak için düzenli olarak O’nunla buluşmalar ayarlayın.
- Bütün etkinliklerinizi daima, Kurtarıcımız ve Öğretmenimiz İsa’yla birlikte gerçekleştirin, bunu samimi bir kişisel yolculuk olarak görün. Tanrı’nın varlığını deneyimlemek, zihnimizi sürekli olarak doğrudan O’na yöneltmektir. “Pusulanın ne yöne çevrilirse çevrilsin ibresinin sürekli olarak kuzeyi göstermesi gibi, bizim de zihinlerimiz hep Tanrı’ya döner.” (s. 125).
- Yaşamlarınızda Tanrı’nın hakimiyetini anlamaya sürekli gayret edin. Yüreğinizin içinde ve iç varlığınızda neler olup bittiğini irdeleyin. Etüt edin ve üzerinde derin düşünün. İtirafla dua edin ve Tanrı’dan yardım isteyin. Sonra da doğru olmayan şeyi değiştirmek için adımlar atın.
Willard İsa Mesih’e ilişkin anlayışımızı genişletmemizi istiyor. “O’nu bir düşünür olarak, insan ırkının en önde gelen düşünürü olarak görmemiz gerekiyor. Bütün olası profesyonel alanlarda en bilgi sahibi kişi O’dur” (s. 191). Willard İsa’nın öğrencileri olarak, bizi yapmak zorunda olduğumuz her şey için Mesih’in yardımını istemeye zorluyor. “Eğer İsa’nın uğraşmakta olduğunuz her konuda oldukça yetenekli ve akıllı biri olduğunu düşünmüyorsanız, O’na Rab derken tam olarak neyi kastediyorsunuz?” (s. 169)
Ayrıca Willard, İsa’nın kendisini işitenlere karşı savaşlar kazanmak için değil, onlara anlayış ve içgörü kazandırmak için mantık kullandığını gösteriyor. İnsan zihninin doğasında duygular, güvenilir biçimde iman veya inanç oluşturmaz. İnancı üreten unsurlar anlayış ve içgörüdür. İnsanların anlayışını gözardı ederek yüreklerini veya karakterlerini değiştirmek için onlara bir şeyler yaptırmaya çalıştığımızda boşuna uğraşıyoruz.
Eleştiri
Bu kitabın en büyük katkısı ruhsal biçimlenmeyi vurgulamasıdır. Willard’ın Mesih’e benzer olmak üzere gayret etmeye kararlı olma çağrısı, her bir imanlının bu kitabı okuduktan sonra edineceği bir cevherdir. Tek başına kalmanın ve derin düşünmenin değişime nasıl yardımcı olduğunu açıklamak, sosyal medyaya çok büyük önem verildiği ve dikkat dağılmasına bağımlı hale gelinmiş günümüzde oldukça gerekli bir meydan okumadır.
Willard’ın, duyurduğumuz kurtuluş mesajının Mesih’te yeni bir yaşamı içermesi gerektiğiyle ilgili kiliseye yaptığı uyarı, kilise için gereklidir. Duyurulan Müjde'nin çoğunlukla bu konuyu vurgulamakta zayıf kaldığından söz eder. Ancak Willard, bireyin Müjde mesajını bir bütün halinde kabul etmesinin Mesih’in öğrencisi olmayı sürdüreceğinin garantisi olarak görür ve bu varsayımı bahsettiği kadar kolay bir adım değildir. Pek çok kişi ilkin yalnızca kurtuluşun bereketini sadece anlamaya ve kabul etmeye hazır olur ve ancak devamında, bu bereketleri ve sevinci tattıktan sonra, anlamaya ve itaatkâr olmak üzere adım atmaya başlar.
Willard’ın felsefe geçmişi kitapta sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Onun iyi geliştirilmiş fikirleri okuyucuya güçlü bir meydan okuyuş sunmaktadır. Kitapta zayıf olan, Kutsal Kitap yorumlarının eksik oluşudur. Değindiği kimi noktalar böylelikle çok daha güçlü olabilirdi veya eğer sözünü ettiği noktaları Kutsal Kitap üzerinde geliştirseydi başka bir bakış açısından ele alınabilirlerdi.
Willard’ın “can” tanımı ve bir mantıkçı olarak İsa’ya değinmesi, İsa’nın bize sunduğu yaşamı yaşamanın yollarını bulmamıza pek de pratik bir yardımı dokunmuyor. Ancak yine de Willard’ın mesajı, müjdelemede ve kilise hizmetinde odak noktamızı daha güçlü bir hale almak için ihtiyaç duyulan güçlü bir vurgu taşır.
- 1SİLAS Sekreteri Chad Hensley’den alınan kişisel e-posta iletisi, Ekim 2015.