Ana içeriğe atla

Sitemiz işleyişi için sadece bu siteye ait çerez kullanmaktadır. Üçüncü parti çerez kesinlikle kullanılmamaktadır.
Daha bilgi edinin.

Kaynak

Cennet

Asıl Memleketimiz

Yayın Tarihi: 01.07.2013

Görsel
Alcorn - Heaven kapağı

Heaven

Randy Alcorm

Carol Stream, Illinois: Tyndale Publishers, Inc., 2004

Cennet öğretisi Hristiyanlığın temel öğretilerinin kaçınılmaz bir parçasıdır. Tanrı ile geçireceğimiz sonsuzluk aslında Hristiyanları sevindirmeli, heveslendirmeli. Ancak, genel olarak Hristiyanlar pek cenneti ve sonsuzluğu düşünmez. Bu dünyaya ve buradaki kısacık ömrümüze odaklanırız. Buna karşın Kutsal Kitap bize açıkça daha iyi bir yer için hasret çekmemizi buyurur. İbraniler kitabında, Tanrı Eski Antlaşma imanlılarını över, çünkü “onlar daha iyisini, yani göksel olanı arzu ediyorlardı.” (İbr. 11:16) Bu aslında bizim için de geçerli olmalıdır.

Cennet hakkında düşünmeye bizi heveslendirmek için Randy Alcorn Heaven başlıklı kitabını yazdı. Günümüzün kilisesinin Cennet’i düşünmediğini görüp bu önemli temel öğretiyi yine zihniyetimizin merkezine yerleştirmeyi hedeflemiştir. Öğretiyi düzeltme ihtiyacı Amerikan kilisesinde gördüğü sapık öğretilerden çıksa da, bu sorun sadece Amerika’daki kiliselerle kısıtlı değildir. Kendi deneyimlerime göre bu sorun batıdaki tüm kiliselerde ve böylece de batı Hristiyanlığına bağlı olan Türk kiliselerinde mevcuttur. Cennet’i bilinçli bir şekilde öğretilerimizin ön planına çıkartmalıyız. Alcorn’un kitabı bizi buna teşvik ediyor.

Kitap üç büyük bölümden oluşur:

  1. Cennet Öğretisi
  2. Cennet Hakkında Sorular ve Cevaplar
  3. Cennet’in Işığında Yaşamak

Bu kısa makalede birinci ve üçüncü bölüm üzerinde odaklanacağız.

Cennet’i Niye Düşünmüyoruz?

Günümüzün Hristiyanları niye Cennet’i düşünmüyor? Alcorn kitabın ilk bölümünde birkaç neden tespit ediyor. Birincisi Cennet hakkında Kutsal Kitap’ın öğretilerine aykırı olan düşüncelerimiz. İkinci olarak büyük tanrıbilimcilerin (örn. John Calvin, Reinhold Niebuhr ve Louis Berkhof) Cennet hakkında pek bir şey yazmamaları. Onların bu konuyu göz ardı etmesi yapıtlarını okuyan vaizleri de etkilemiştir. Bundan dolayı Cennet öğretisi en az Amerikan Hristiyanların zihniyetinde bulunmuyor. “Cennet’e nasıl gidebileceğimizi ve oranın Cehennem’den çok daha iyi bir istikamet olduğunu öğreniyoruz. Ama Cennet’in kendisi hakkında bizi şaşırtacak kadar az bir şey öğreniyoruz.”1

Şeytan’ın aslında bizi Cennet’in yokluğuna ikna etmesi gerekmiyor. Sadece oranın sıkıcı ve dünyadaki varlığımız gibi olmayan bir yer olduğunu düşündürmesi yeterli.

Alcorn, Şeytan’ın bizi Cennet’i düşünmekten alıkoymaya çalıştığını açıklıyor. “Düşmanımız üç şey hakkında iftira atar: Tanrı’nın kendisi, Tanrı’nın halkı ve Tanrı’nın mekânı, yani Cennet.” (bkz. Va. 13:6)2

Şeytan’ın aslında bizi Cennet’in yokluğuna ikna etmesi gerekmiyor. Sadece oranın sıkıcı ve dünyadaki varlığımız gibi olmayan bir yer olduğunu düşündürmesi yeterli. Bu yalana inanırsak, sevincimizi ve mutluluğumuzu bizden çalmış olur. Bu hayatı düşünürüz, gelecek olanı değil. İnancımızı paylaşmak için harekete geçmeyiz. İnsanlar bizim bile hevesle beklemediğimiz sıkıcı ve manevi bir yerde sonsuzluğu geçirecekse, niye “Müjde’yi” onlara anlatalım? […] Şeytan bizden nefret ediyor. Bundan dolayı o Tanrı’nın bize gelecek olan muhteşem dünya hakkında anlattıklarına inandığımızda kavuşacağımız sevinci bizden çalmaya çalışıyor.3

Şeytan Hristiyanlıkta temel olarak bunu iki öğreti ile başarır. İlki doğalcılık, yani dünyanın ruhsal ve doğaüstü açıklamalara başvurmadan sadece bilimsel kavramlar ile anlaşılabilir olması fikri. Bu fikrin Hristiyanlığın üzerinde büyü gibi bir etkisi var. Öte dünyayı değil, sadece bu dünyayı düşünüyoruz ve odak noktamızı kaybetmek istiyoruz.

Şeytan’ın kullandığı ikinci öğreti çok daha sinsidir ve bu öğretiyi kabul ettiğimizi doğalcılık kadar kolay tespit edemeyiz.

Hristiyan Eflatunculuk: Büyük Sapkınlık

Alcorn bir taraftan kitabını Hristiyan Eflatunculuk4 olarak tanımladığı büyük sapkınlığa karşı yazmıştır. Bu konu o kadar önemlidir ki, Alcorn kitabın sonunda özellikle bu öğreti ile ilgili bir ek hazırlamıştır. Hristiyan Eflatunculuk, büyük Grek felsefeci Eflatun’un fikirlerinin Hristiyanlık ile evliliğinden çıkar. Eflatun’un öğretilerine göre, “gerçek, temel olarak ideal veya soyut bir şeydir.”5 Tanrı’nın maddi dünyanın içinde mevcut olması aslında ona karşı hakaret sayılır. Bunun mantıksal sonucu beden ve maddenin ruhu hapsetmiş olmasıdır. Bundan dolayı madde kötü olarak görülür. Bu fikir aslında Kutsal Kitap’ın öğretilerine tamamen aykırıdır. Kutsal Kitap’ın açık öğretilere göre insanların bedenleri ruhları kadar önemlidir. Dünya ise bizim kurtulmamız gereken bir mekân değildir. Burası Tanrı’nın özellikle bizim için yarattığı memleketimizdir. Ancak Hristiyan Eflatunculuğa karşı doğru bir inanç savunması yapmak çok zordur. Alcorn şu gözlemde bulunuyor:

Hristiyan Eflatunculuğu yansıtan görüşler bildirmek daha ruhsal göründüklerinden dolayı, bu sapık felsefeye karşı gelme girişimleri maddeci, hedonist veya dünyasal görünür.6

Bu büyük sapkınlık Kutsal Kitap’taki Cennet hakkındaki öğretileri ruhsallaştırıp göz ardı etmemizi sağlar. Bunun aslında en büyük sonuçlarından biri özellikle geleneksel kiliselerde kullanılan alegorik yorumun cazibesidir. Mecazi anlam lafzi anlamdan daha ruhani görünür ve tercih edilir. Böylece Cennet’i sırf ruh olup fiziksel olmayan bir yer olarak görmek daha ruhani sayılır. Ama bu fikir Kutsal Kitap’ın temelindeki herkesin yorumu yapabileceği lafzi anlama tamamen karşı gelir. Alcorn bu basit yorum yöntemini kullanarak Kutsal Kitap’ın Cennet hakkında anlattıklarını açıklar.

Cennet’in Doğası   

Kutsal Kitap’ın öğretilerine göre bugün kullandığımız “cennet” terimi aslında iki farklı mekânı kasteder: “mevcut” Cennet ile yeni gök ve yeni yeryüzü.

“Mevcut” Cennet

Mesih imanlısı olan bizler ölünce, sonsuza dek yaşayacağımız Cennet’e gitmiyoruz. Bunun yerine bir ‘ara Cennet’e gideriz. Bu Cennet’te –Mesih’in kanı ile kaplı tüm ölüler zaten orada– Mesih’in dünyaya dönüşünü, bedenlerimizin dirilişini, son yargıyı ve yeni göğün ve yeryüzünün yaratılışını bekleyeceğiz. Bu gerçeği anlamazsak, Kutsal Kitap’taki Cennet öğretisini kavramış olmayız.7

Tanrı’nın yarattığı iyi şeylerden zevk aldığımızda, Tanrı da bizim zevkimizden zevk alır ve böylece O’na tapınmış oluruz.

Bu “mevcut” Cennet geçici bir yerdir, hazırlık yeridir. Öldüğümüzde hemen oraya gideriz (Flp. 1:23), ancak asıl beklediğimiz sonsuz memleketimiz değildir. Alcorn kitabında bu “mevcut” Cennet’in bir şekilde fiziksel bir yer olduğu kanısındadır. Böylece insanların orada geçici bir bedene sahip olacaklarını düşünür. Bu fikri Tanrı’nın insanları yaratış şekline bağlar. İnsanlar hem beden hem de ruh olduklarından dolayı bu “ara vakit”te geçici bir bedene sahip olacakları kanısındadır. Bu fikri Vahiy’deki birkaç ayeti kullanarak destekler (Va. 7:9; 8:6; 8:13; 19:14 ve ayrıca 2Kr. 2:11). Sonra şu gözlemde bulunur:

İbraniler kitabı bize sanki şu açıklamada bulunur: Dünyayı türev âlem, Cennet’i ise kaynak âlem olarak görmeliyiz. Bunu kabul edersek, birinde var olan bir şeyin diğer âlemde var olamayacağı kanısından vazgeçeriz. Hatta bir âlemde var olanın en azından bir şekilde diğer âlemde de var olabileceğini daha muhtemel bulacağız. Cennet ile Dünya’nın birbirlerine zıt olduklarını düşünmeyiz artık. Tersine, onların örtüştüklerini, ortak özellikleri olduklarını düşünürüz.8

Vahiy 6:9-11’deki anlatılanları kullanarak, Alcorn “mevcut Cennet”teki hayat hakkında yirmi bir gözlemde bulunur. Bunlardan sadece birkaçını kısaca özetleyeceğim:

  • Hristiyanlar Dünya’da ölünce hemen Cennet’e giderler.
  • Cennet’te yaşayan insanlar, Dünya’da Mesih uğruna öldürülen insanların aynısı olduğu, kişiliklerinin değişmediği görülür. Bu da Dünya’daki ve Cennet’teki kişiliğimizin devamlılığını gösterir.
  • Cennet’teki insanlar Dünya’daki yaşamlarını hatırlar.
  • Cennet’teki insanlar konuşabiliyordur ve hem Tanrı’yla hem de birbirleriyle ilişkileri var.
  • Cennet’te hem toplumsal birlik hem de bireysellik var.
  • Cennet’teki insanlar Dünya’da neler olduğunun farkındadırlar.
  • Cennet’teki insanlar Dünya’da olanlar hakkında ve buradaki kutsallar için Tanrı’nın önüne gelir ve dua ederler. Tanrı’nın adaleti ve doğruluğu onlara bahşetmesi için yalvarırlar.
  • Cennet’teki insanlar buradaki insanlara aile bağlıyla bağlı kalırlar. Dünya’daki imanlılara “öbür Tanrı kulları ve kardeşler” olarak hitap edildiği görülür (Va. 6:11).

Yeni Gök ve Yeni Yeryüzü

Ama “mevcut Cennet” öğretisi ne kadar önemli olursa da olsun, asıl memleketimiz Tanrı’nın vaat ettiği yeni gök ve yeni yeryüzüdür. Cennet hakkında yazılan yapıtların büyük bir çoğunluğu Yeni Dünya’yı göz ardı eder veya şöyle ifadelerde bulunur:

Bu yeni dünya mevcut dünyamıza benzeyecek mi? Büyük bir olasılıkla hayır. […] Cennet’teki sonsuz aşama bize tanıdık gelenlerden o kadar farklı olacak ki, kullandığımız dil onu tarif edemez.9

Buna karşın Alcorn şunu vurgular: “Kullandığımız dil orayı tamamıyla tarif edemez ama orayı tarif etmede kullanılır (örn. Vahiy 21-22).”10 Buradan yola çıkarak bize Aden bahçesine hasretimizi hatırlatır. “İlk erkeğin ve kadının bir zamanlar tattıklarını yaşamak için can atarız –Tanrı’yla, birbirimizle, hayvanlarla ve çevremizle pürüzsüz ilişki yaşayabileceğimiz mükemmel ve güzel bir Dünya.”11 Tanrı bize böyle bir yer vaat etmiştir: yeni gök ve yeni yeryüzü. Bu dünyada çektiğimiz tüm hasretin gerçek kaynağı bu mükemmel, günahsız, tanıdık mekândır. Kutsal Kitap sonsuz memleketimiz hakkında ipuçlar ve sonuçlar içeren birçok resim canlandırır gözümüzde. Bu resimlerdeki kullanılan kelimeler şimdiki yaşantımızdaki kelimelerin manalarının aynısı olur.

Örneğin, Cennet’in bir kent olacağını öğreniriz (İbraniler 11:10; 13:14). Kent sözcüğünü duyunca kafamızı kaşıyıp kendimize “Bu ne demek olabilir?” diye sormayız. Kentin ne olduğunu zaten anlarız. Kentte bina, kültür, sanat, müzik, spor, mal ve hizmet ve birçok organizasyon bulunur. Ve tabii ki, kentte aktiviteler, toplantılar, sohbet ve çalışma için bir araya gelen insanlar vardır.12

Asıl memleketimiz Tanrı’nın vaat ettiği yeni gök ve yeni yeryüzüdür.

Kutsal Kitap’ta Cennet hakkında kullanılan kelimeleri göründüğü gibi, lafzi anlamlarında kabul etmeliyiz. Daha derin bir mana aramak gerekmez. Bundan dolayı Tanrı “yeni bir yer ve yeni bir gökyüzü” (Yşa. 65:17; Va. 21:1) vaat ettiğinde, şimdiki anladığımız kelimelerden yola çıkıp bir sonuca varabiliriz. Yeni bir yer fiziksel bir mekân kasteder. Bir kent yaşanacak bir yer kasteder. Krallar ve uluslardan söz edildiğinde (Va. 21:24) değişik kültürler, diller, el sanatları, gelenek ve görenek akla gelir. Yeşaya hayvanlar hakkında yazdığında gerçek hayvanları kastetmektedir. İsa Mesih, O’nunla hüküm süreceğimizi vaat ettiğinde (Luk. 19:11-27), bir şekilde diğer insanları yöneteceğimizi düşünmeliyiz. Sofraya oturacağımızı okuduğumuzda (Mat. 8:11), gerçek yiyecek ve içecek olacağını varsaymalıyız. (Ben Rabbim’le bir demlik Türk çayı içmeye can atıyorum. Yanında da bir tabak tuzlu ve tatlı...)

Bu yeni gök ve yeryüzünde günah diye bir şey olmayacaktır (2Pe. 3:13). Bundan dolayı savaş, çekişme, didişme, ayrılık, fakirlik, hastalık ve ölüm gibi bu dünyada alışık olduğumuz kötülüklerin hiçbirini orada görmeyiz. Ulusların kralları sevgi dolu bir şekilde halklarını güdecekler. Hiçbir patron işçinin hakkını yemeyecek. Hiçbir hayvana kötü davranılmayacak. Kimseye başkasından daha değerli gözüyle bakılmayacak. Çalışmada çaba olmayacak (ki çalışmadaki zorluk Adem’e verilen lanetin bir sonucudur; bkz. Yar. 3:17).

Kurtuluşun Menzili ve Ölümden Diriliş İlkesi

Yaşadığımız lanetlenmiş bu dünyaya bakarsak, “burası asıl memleketimiz değil” fikrine kapılabiliriz belki. Alcorn bize şunu hatırlatıyor: Yeni Dünya bu dünyaya benzeyecektir. Orası bizim tanıdığımız ve rahat olduğumuz bir yer olacaktır. Tanrı bu dünyayı bizim için yarattı ve Tanrı değişmez. Tanrı’nın hedefleri de değişmez. Ondan dolayı Yeni Dünya bu lanetli dünyanın dirilmiş ve yenilenmiş hali olacaktır.

Kurtuluşun son hedefi hiçbir zaman sadece insanların manevi bir şekilde günahtan kurtulmaları değildi. “Tanrı’nın kurtuluş tasarısı ne Mesih’in dönüşü ne de bin senelik hüküm ile zirveye ulaşır. Yeni Dünya’da tamamlanır.”13 Bundan dolayı Tanrı’nın dünyayı yenilemesi gerek. Dünya, Adem ve Havva’nın günah işlemesinden önceki haline geri dönecek. Ve Tanrı artık bu yenilenmiş dünyada oturacak ve böylece Cennet Dünya’ya inmiş olacaktır.

Bu fikir Kutsal Kitap’ın temelindeki bir öğretiye bağlıdır: Ölümden diriliş ilkesi.

İsa Mesih’in ölümden fiziksel olarak dirilmesi kurtuluşun köşe taşıdır –hem insanlık hem de dünya için. Mesih’in ölümden dirilişi ve onun manası –tamamen yenilenmiş bir Dünya’da yaşayan tamamen yenilenmiş olan insanlar– olmadan Hristiyanlık diye bir şey olmazdı.14

Ölümden dirilişin fiziksel olması insanın özniteliğine bağlıdır: İnsan hem ruh hem de beden olarak yaratılmıştır. Eğer bunlar birbirinden ayrılırsa, insan doğal olmayan bir duruma düşer. Bundan dolayı insanın ruhunun yeniden bedeni ile birleşmesi şarttır.15 Tanrı bizim yeni Dünya’da yaşamak üzere dirilmemizi istiyor. Biz de bundan dolayı bunu çok istiyoruz. Yaratıldığımız şekilde yaşayabilmeyi istemek üzere bizi tasarlayan O’dur!

Alcorn bundan dolayı devamlılık fikrini vurguluyor: Diriliş sonsuzluktaki yaşamımızın bu hayattaki yaşamımızın devamı olmasını garanti eder.

Tanrı’nın kurtuluş tasarısının hedefi, fiziksel bedenin dirilişi ve kurtardığı insanların yüceltilmiş bedenlerinde sonsuzlarca yaşayıp Tanrı’ya hizmet edebilmesidir.

Yeni Dünya hâlâ Dünya olacak ama değişmiş bir Dünya olacak. Dönüştürülmüş ve ölümden diriltilmiş olacak ama hâlâ Dünya olup Dünya olarak tanınacaktır. Tıpkı kurtuluş aracılığıyla yeniden doğan insanların eski kişiliklerinin devamlılığının olması gibi, yeni dünya eski dünyanın devamlılığını taşıyarak yeniden doğacaktır (Matta 19:28).16

Bundan dolayı Yeni Dünya’yı hevesle bekleyebiliriz. Doğadaki inanılmaz güzellikleri görünce, bu güzellikleri geleceğin bir tadı olarak kabul edebiliriz. Yakın dostlar veya aile mensupları ile geçirdiğimiz en tatlı muhabbetleri sonsuzluktaki ilişkilerimizin bir ön izlemesi olduğunu anlayabiliriz. Bu dünyada, “bu haksızlıktır” dediğimiz anda, haksızlığın olmadığı yeni bir düzeni beklediğimizi hatırlamalıyız.

Diriliş bedenimiz maddi ve fiziki olmasaydı, şeytan büyük bir zafer kazanmış olurdu. Çünkü Tanrı o zaman fiziksel bedenler ile yarattığı insanları, (melekler gibi) fiziksel bedenleri olmayan varlıklara dönüştürmek zorunda olurdu. Böylece madde özünde kötü olup tamamen yok edilmesi gerekir gibi görülürdü. Bir açıdan Grek felsefecilerin haklı oldukları kanıtlanırdı. Ama madde kötü değildir. Tanrı’nın iyi yaradılışının bir parçasıdır. Bundan dolayı Tanrı’nın kurtuluş planının hedefi, fiziksel bedenin dirilişi ve kurtardığı insanların yüceltilmiş bedenlerinde sonsuzlarca yaşayıp Tanrı’ya hizmet edebilmesidir. Evren mahvolmayacak, yenilenecektir ve Tanrı zaferi kazanacaktır.17

Tanrı ile İlişkimiz

Sonsuzluktaki en önemli nokta Tanrı ile ilişkimiz olacaktır. Alcorn bu önemli konuya kitabında bu noktada yer ayırmasının nedeni, önce fiziksel varlığımız ve Yeni Dünya hakkındaki fikirlerimizin değişmesi gerekliliğidir. Eğer bu prensipleri anlarsak, Tanrı ile ilişkimiz daha iyi yerine oturur. Sonsuzlukta Tanrı’ya ibadet etmenin haftanın yedi günün yirmi dört saati boyunca sıkıcı bir ayine katılmak olmadığını anlarız. Oradaki yaşantımızda Tanrı ile ilişkimiz bir nevi buradaki ilişkimize benzeyecektir. İbadet ayinleri olacak. Ama bunların yanında Tanrı’nın bize verdiği dünyadan zevk almak, çalışmak, muhabbet etmek ve benzer faaliyetler olacak. Bu fikri vurgulamak için Alcorn şöyle yazar:

Bu kitabın bazı yerlerinde yeni evrendeki diriliş hayatında deneyimlenecek değişik sevinçlerden bahsettiğimi okuyan bazı okurlar şöyle düşünebilir: Ama gözlerimiz hediye üzerinde değil de verenin üzerinde olmamalı mı? Cennet yerine Tanrı’ya odaklanmamalı mıyız? Bu yaklaşım ruhani görünse de, aslında Tanrı ile deneyimlerimizi hatalı bir biçimde hayattan, ilişkilerden ve dünyadan koparır –ki Tanrı bunların hepsini lütuf dolu bir şekilde bize verir. Bu bakış açısı maddi dünyayı ve insanları Tanrı’nın rakipleri olarak görür. Aslında onlar bize Tanrı’nın sevgisini ve kişiliğini açıklayan araçlardır. Bu bakış açısı şunu anlayamaz: Tanrı tüm sevincin asıl kaynağı olduğundan dolayı, tüm ikincil sevinçler aslında O’ndan gelir. Dünya’daki ikincil sevinçlere sarılmak onların kaynağı olan Tanrı’yı sevmek olabilir– ki Cennet’te böyle bir tutum her zaman Tanrı’yı sevmek anlamına gelecektir.18

Tanrı’nın yarattığı iyi şeylerden zevk aldığımızda, Tanrı da bizim zevkimizden zevk alır ve böylece O’na tapınmış oluruz. Bu hem burada hem de orada gerçek olacaktır.

Yeni Dünya Üzerine Spekülasyon

Görsel
Alcorn - Bana Cenneti Anlat kapağı

Tanrıbilimsel temelleri attıktan sonra, Alcorn kendisine sunulan bazı soruları cevaplamaya çalışır. Onun kanılarına göre, Tanrı bize hayal gücü vermiştir. Bundan dolayı Tanrı’nın Yeni Dünya’sını hayal etmek aslında iyi bir şeydir. Kutsal Kitap’ın gerçekleri üzerinde durarak hayal gücünü devreye geçirir ve zor sorulara cevap verir. Bunların bazıları kolayca cevaplanır ve bazıları o kadar kolayca açıklanamaz. Tabii ki burada bazı spekülatif sonuçlara varır ve bunları Kutsal Kitap’ın gerçeklerine denk tutmamalıyız. Ancak bunlar bizi de düşündürür. Cevapladığı bazı sorular şunlardır: Dirilmiş dünya nasıl olacak? Yeni Yeruşalim nedir, nasıl olacak? Mekân ve zaman olacak mı? Yeni Dünya’da Güneş, Ay, Deniz ve hava durumu olacak mı? Oradaki yaşantımız nasıl olacak? Bedenlerimiz nasıl olacak? Yiyip içecek miyiz? Günlük hayatımız nasıl olacak? İlişkilerimiz nasıl görünecek? Sivil toplum nasıl olacak? Hayvanlar olacak mı? Sanat, eğlence ve spor olacak mı? İlk yaşamımızda kaçırdığımız imkânları veya yaşayamadığımız hayalleri yaşayabilecek miyiz? Cennette teknoloji olacak mı?

Kitabın büyük bir bölümü bunlarla ilgili olsa da, bunları kısa bir makalede özetlemek mümkün değildir. Ancak burada Alcorn’un çocuklar için hazırladığı ve Türkçeye çevrilmiş olan Bana Cennet’i Anlat (Ankara: Kucak Yayıncılık, 2013) kitabını okumanızı önereceğim.19 Bu soruların bazıları öykü halinde açıklanıyor ve hem yetişkinler hem de çocuklar için çok iyi bir kaynak.

Cennetin Işığında Yaşayalım

Tabii ki böylece önemli bir konunun sonunda bu gerçek hayatımızı nasıl etkilemeli sorusunu sormalıyız. Alcorn buna iki uzun bölüm ayırsa da, biz burada birkaç kısa sonuca bakalım.

  1. İlk olarak, düşüncelerimizi gerçeklere odaklamalıyız. Cennet’i –yani yeni yeryüzünü ve gökyüzünü– düşünmeliyiz. Hayal gücünüzü kullanın. Örneğin, Cennet’e gidince evcil bir kaplanımın olmasını isterim. Martin Luther’in yazdığı sözleri Işıl Aksünger’in sesinden Kral Davut’un bestelediği makamı Johann Sebastian Bach piyanoda, Phil Keaggy gitarda eşliğiyle Rabbimiz’in yüceliği için söyleyip çaldığını hayal ediyorum. Büyük vaiz İoannes Khrystostomos’un Tanrımız’ın yüceliğini altın dili ile övdüğünü dinleyeceğimi düşünüyorum. Rabbim’in yüceliğini anlatmak için yazacağım kitapları hayal ediyorum. Siz de hayal edin. Gerçekten iyi bir şey varsa, o şey mutlaka yeni gök ve yeni yeryüzünde olacak. Doğada güzel bir yere gittiğinizde, bu yerin yeni yeryüzünün bir anlık görüntüsü olduğunu hatırlayın. Her gün Cennet’i düşünmeye karar verin. Bunu Rab ile geçirdiğiniz vakitte veya akşam yatınca yapın. Bundan doğan umut günlük zorlukların üstesinden gelmenize yardımcı olacak.
     
  2. İnsanlar veya olaylar bizi hayal kırıklığına uğrattığında, bu Dünya’nın geçici olduğunu hatırlamalıyız. Kalıcı olan Dünya’yı arzu etmeliyiz. Kalıcı bir Dünya’mızın olduğunu hatırlarsak, bu dünyadaki sorunlara olan memnuniyetsizliğimizi üzerimizden atabiliriz. Burada kalmayacağız. Mükemmel bir dünyaya erişeceğiz.
     
  3. Bizi bekleyen sonsuz mutluluğu göz önünde bulundurursak, o zaman “geçici, hafif sıkıntılarımız” (2Ko. 4:17) tanımını doğru bakış açısıyla değerlendirebilir ve onların üstesinden gelebiliriz.

Son olarak, Cennet’in güzelliklerini gerçekten düşünürsek, diğer insanların da bunları tatmasını isteriz. Müjde’yi başkalarına anlatmak için bir itici güç haline gelir. En iyi dostlarımın yanımda olmasını isterim! Ailemin yanımda olmasını isterim! Çünkü sonsuzluk harika olacak.

  • 1Randy Alcorn, Heaven, Kindle Edition (Carol Stream, Illinois: Tyndale Publishers Inc., 2004), Kindle Konumları 467-477.
  • 2A.g.e., Kindle Konumları 491-492.
  • 3A.g.e., Kindle Konumları 496-499, 509-510. Vurgu Alcorn’a aittir.
  • 4İngilizce: Christoplatonism. Türkçede ayrıca Hristiyan Platonizm veya Hristiyan Platonculuk terimleri kullanılabilir.
  • 5A.g.e., Kindle Konumları 8673-8674. Alcorn şuradan alıntı almaktadır: Luciano Floridi and Gian Paolo Terravecchia, eds., The Free On-line Dictionary of Philosophy (FOLDOP), version 2.4, SWIF, http://www.swif.uniba.it/lei/foldop.
  • 6Alcorn, Kindle Konumları 8682-8683.
  • 7A.g.e., Kindle Konumları 1015-1018. Vurgu Alcorn’a aittir.
  • 8A.g.e., Kindle Konumları 1224-1227.
  • 9A.g.e., Kindle Konumları 1640-1642. Alcorn şu yapıttan alıntı yapmıştır: Douglas Connelly, The Promise of Heaven: Discovering our Eternal Home (Downers Grove, Illinois: InterVarsity 2000), s. 200, 201.
  • 10Alcorn, Kindle Konumları 1642-1643.
  • 11A.g.e., Kindle Konumları 1650-1651.
  • 12A.g.e., Kindle Konumları 1671-1674. Vurgu Alcorn’a aittir.
  • 13A.g.e., Kindle Konumları 1783-1784.
  • 14A.g.e., Kindle Konumları 2216-2217.
  • 15Bu hem kurtulmuş olan hem de kurtulmuş olmayan insanlar için doğrudur. Sonsuzlarca Tanrı’dan uzak olacak insanların da ölümsüz bedenleri vardır. Ancak bu bedenler sonsuzlarca ölmektedir. Tanrı’dan, rahatlıktan, ilişkilerden yoksun olarak, bencil, bireysel bir varlık içinde yaşayacaklar. Vahiy’de bu ıstırap “ateş gölü” tanımlaması kullanılarak açıklanır (Va. 20:14).
  • 16A.g.e., Kindle Konumları 2291-2293.
  • 17A.g.e., Kindle Konumları 8789-8794. Alcorn şu yapıttan alıntı yapmıştır: Anthony A. Hoekema, The Bible and the Future (Grand Rapids, Michigan: Eerdmans, 1979), s. 249.
  • 18A.g.e., Kindle Konumları 3364-3370. Vurgu Alcorn’a aittir.
  • 19Bana Cennet’i Anlat kitabını Kucak Yayıncılık’tan temin edebilirsiniz. Daha bilgi edinmek için  https://www.kucakyayincilik.com/magaza/bana-cenneti-anlat/ > adresini ziyaret edebilirsiniz. (05.07.2024 tarihinde erişildi).
  • Telif Hakları © 2013
  • J.M. Diener
  • Tüm Hakları saklıdır. İzin ile kullanıldı.
İlk yayınlama: e-manet Sayı 32 (Temmuz - Eylül 2013), s. 26–32.