Ana içeriğe atla

Sitemiz işleyişi için sadece bu siteye ait çerez kullanmaktadır. Üçüncü parti çerez kesinlikle kullanılmamaktadır.
Daha bilgi edinin.

Kaynak

İnlerken Sevinmek

Tedavi Edilemez Kanser ve Mesih’te Yaşamla Güreşi

  • Kayra Akpınar

Yayın Tarihi: 02.04.2015

Görsel
Kitap Kapağı

Rejoicing in Lament: Wrestling with Incurable Cancer and Life in Christ

J. Todd Billings

Grand Rapids, Michigan: Brazos Press, 2015

J. Todd Billings, ABD’nin Michigan eyaletindeki bir ilahiyat okulunda Reform Teolojisi Araştırma profesörüdür. 2012 yılında Multipl Miyelom diye bilinen agresif bir kanser hastalığına yakalanır. Bu hastalığın tedavisi yoktur, fakat kemoterapinin ardından Billings’in hastalığında bir gerileme görülür. Şimdi doktorlar kanserin kesinlikle tekrarlayacağını söylüyorlar, fakat bunun ne zaman olacağı bilinmiyor. 39 yaşındaki bu adam tüm bu süreç aracılığıyla inleyerek yakarmanın anlamını öğreniyor. Öğrendikleri gerçekler teolojik değildir. Öğrendikleri bu denenme sürecinde, Tanrı’yla yürüyüşünde ve başkalarının ona hizmetinde yaşanmıştır. Billings’in kitabı, inlerken yakarmanın Mesih imanlısının hayatındaki yeri konusunda muhteşem bir kaynaktır; bizi birey olarak doğru şekilde acı çekmeye yöneltir ve acı çeken kişilere nasıl hizmet edeceğimizi gösterir.

Billings’in başlangıç noktası kendisi değil, Tanrı ve Mesih’tir. Bu doğru bir başlangıç noktasıdır, çünkü kendimizi anlayabilmemiz için kendini Mesih’te açıklamış olan Tanrı’ya bakmamız gerekmektedir. Sahip olduğumuz Tanrı bilgisi bize yaşamımızın sonuna kadar güvence verir. Billings Heidelberg İlmihali’ndeki ilk soruya değinir: “Yaşamda ve ölümde tek tesellin nedir?” “Kendime ait değilim, yaşamda ve ölümde bedenim ve canım sadık Kurtarıcım İsa Mesih’e aittir.” (sayfa 4). Bu düşündürücü bir cevaptır. İmanlıların Tanrı’yı ve armağanlarını sağlıklı bir şekilde görebilmesi için Tanrı’nın bize hiçbir şey borçlu olmadığını anlamalıyız; biz her açıdan O’na aidiz. Tanrı’yı tanımak kendimize dair doğru bir tutum takınmamızı sağlar; sonlu varlıklar olduğumuzu anlarız. Her konuda sınırlıyız, bilhassa bilgeliğimizde ve hayat üzerinde sahip olduğumuz kontrol konusunda. İmanlılar için de bu geçerlidir. Tanrı’nın tasarılarında veya karakterinde, insanın fiziksel hayatına müdahale etmesini gerekli kılan bir şey yoktur. Mesih imanlısı kötülükle, hastalıkla, acıyla karşı karşıya geldiğinde bu gerçekle rahatlıkla yaşayabilmesi çok önemlidir. Mesih imanlıları olarak acılardan veya hastalıktan kurtulmamız için yeterince iman etmemiz veya dua etmemiz gibi bir kaide yoktur. İmanımız, kutsallığımız veya dualarımız bizi kötülükten kurtaracak diye bir garanti yoktur.

Dolayısıyla Billings dünyadaki kötülük sorununu ele aldığında, Tanrı’yı, insanı ve günahlı dünyayı zaten doğru hizada gören bir teolojik görüşle bunu yapar. Dünyadaki kötülüğün sebebini açıklamak için tek bir doğru ve net cevap yoktur. Tüm kötülüğün insanın günahlı seçiminin bir parçası olduğu fikri ancak kısmi bir cevaptır. Billings, Tanrı’nın dünyadaki kötülükle ilişkisini göstermek için Mezmurlar’dan ve Kutsal Kitap’taki çeşitli kısımları dikkatlice irdeler. Billings kötülüğü ve Tanrı’nın tepkisini iyi bir şekilde tanımlar: “Tanrı günahtan nefret eder, Tanrı tacizden nefret eder. Biz de aynı olmalıyız.” (85). Tanrı kötülüğü dizginler, kötülüğü sınırlandırır ve kötülüğü iyi amaçları için kullanır. Ne var ki bunu bazen görmeyiz. Neden (kendi sınırlı bakış açımızdan) kötülük kontrolsüzce devam ediyormuş gibi görünür ve Tanrı engel olmak veya durumu değiştirmek için müdahale etmez? Bizler içimizden inliyorken yaşamayı  yani belirsizlik içinde Tanrı’ya güvenmeyi öğrenelim diye diye. Cevaba (Neden? Ne zamana dek?) veya umuda (bir gün bitecek) güvenmek yerine, Tanrı’nın tüm vaatlerinin gerçekleşeceği yeni Yeruşalim gelene, yani “sona” dek O’na güvenmeyi öğrenebiliriz. Böylece başkalarına da daha etkili bir şekilde hizmet edebiliriz. Aklımızda senaryolar kurup sorunlara açıklamalar getirmemiz gerekmez, çünkü Tanrı’yı tanırız. Açıklamaların ancak bir tahmin olduğunu, sakinlik içinde güven duymanın hem kendimiz hem de başkaları için daha faydalı olduğunu aslında biliriz. Mesih imanlıları olarak ayetler ve teolojiler seçip sebepler veya senaryolar kurmakta, hizmetimize yardımcı olmak için bir açıklama getirmeyi ummakta ustayız. Ne var ki bunlar ancak Tanrı’nın kötü taklitleri, haliyle de putlardır.

Dünya acı çekmek üzere yaratılmadığı için isyan, Tanrı’ya yakarma ve beraberindeki duygularla boğuşanlara içten bir şefkat hissetmeye iznimiz var.

Billings Mezmurlar’ı kullanarak dua etmenin Mesih imanlıları için günlük bir alışkanlık olması gerektiğine inanır. Mezmurlar önceliklerimizi şekillendirir ve yeniden yönlendirir, aynı zamanda günah ve getirdiği yıkım için inleyerek yakarmamıza yardımcı olur. Dünya acı çekmek üzere yaratılmadığı için isyan, Tanrı’ya yakarma ve beraberindeki duygularla boğuşanlara içten bir şefkat hissetmeye iznimiz var. Neden? Çünkü içimizden inliyorken ve başkalarına yardım etmeye çalışırken O’na güvenmemize yetecek şekilde O’nu, karakterini ve amacını biliyoruz. Dualarımızda ve inleyişlerimizde sabırlı olmak (ki bu Billings’in başkalarında nadiren gördüğü bir şeydi), Kutsal Ruh’un içimizde daha derin bir iş yapmasına, meyve vermemize, güvenimizi güçlendirmemize fırsat sağlar. İnleyişle yakarmak yasımızı, öfkemizi ve kafa karışıklığımızı, hatta korkumuzu Tanrı’ya ifade etmemiz anlamına da gelir. Bu inleyişle yüreğimizle daha net ve derinden yüzleşiriz ve Tanrı’nın vaatlerine ve zamanlamasına güvenmeyi öğreniriz. En başta inleyerek yakarmamıza sebep olan etken, Tanrı’ya ve vaatlerine olan imanımız ve hayatın çeşitli açılarının O’nun iyiliğini yansıtmadığını görmemizdir. Billings, Tanrı’ya güvenin, çektiğimiz acılar için açıklamalar veya cevaplar veya durum değişikliği talep etmek olmadığını, iman ettiğimiz için daha iyi cevaplar hak ettiğimizde ısrar etmek anlamına gelmediğini vurgular. İman, neden acı çektiğimize dair bir açıklamaya sırtını dayamaz, Tanrı’nın karakterine ve vaatlerine sırtını dayar. Sıklıkla açıklamaların yardımcı olacağını düşünürüz, oysa (hatalı olarak) kendi anlayışımızın ve hislerimizin Tanrı’nınkinden daha iyi olduğunu düşünen bizler için bu açıklamalar kabul edilemezdir.

O’nunla ilişkimizde tam anlamıyla kişiler olmamızı istiyor, önemli bir yönümüzü (yani duygularımızı) O’ndan gizlememizi istemiyor.

Tanrı şifa verebilir mi? Evet. Her zaman şifa verir mi? Hayır. Tepkimiz ne olmalı? Dua ve aynı zamanda inleyişle yakarmak. Düşüncelerimizi, hislerimizi, dualarımıza olan imanımızı yüceltip bunlarla Tanrı’nın elini zorlayabileceğimizi düşünmemeliyiz. Elbette ki duada güç vardır, fakat duanın değil, Tanrı’nın gücüne güvenmeliyiz. Billings der ki “Sıklıkla kendi dualarımızın kahramanları oluruz”. “Biz kendi işimizi yapıyoruz öyle ki O da kendi işini yapsın.” Thompson’dan bir alıntı yapar: “Tanrıymışsınız gibi kendi başarınızı şekillendirme işi size ait değil. Hayatınızın son bölümünü yazmak sizin göreviniz değil. Yarım kalmış işleri tamamlamak sizin işiniz değil. Her şeyi anlamlandırmak sizin işiniz değil. Sizin yaşamınız Mesih’te, Tanrı’da saklıdır. İmanınızın ve sadakatinizin en büyük göstergesi yaşamınızı orada bırakmaktır! Öğrencilikle gelen soru işaretlerini çarmıhta bırakın. Bırakın parçaları Tanrı toplasın. Öyküyü Tanrı tamamlasın” (109). Billings’in kendisi şunu ekler: “Tanrı’ya geldiğimizde dualarımızın kahramanları olduğumuzu düşünürsek Mesih’in çarmıhını unutmuşuz demektir. Tanrı’nın hayatımız için acı yerine sadece şifa ve sevinç istediğini varsaydığımızda Mesih’in çarmıhını unutmuşuz demektir. Dirilmiş Mesih’le sürdürdüğümüz hayatın zafer ardına zaferle dolu olması gerekiyormuş gibi davrandığımızda Mesih’in çarmıhını unutmuşuz demektir” (127).

Tanrı bizim duygularımızdan korkmaz. Tanrı’nın duyguları var, mükemmel, tam ve sağlam duyguları var. Karaktere sahip bir Tanrı’ya tapınıyoruz. O’nunla ilişkimizde tam anlamıyla kişiler olmamızı istiyor, önemli bir yönümüzü (yani duygularımızı) O’ndan gizlememizi istemiyor.

Bu kitap, Hristiyan yaşantısının sıklıkla görmezden gelinen bir parçası üzerine derin ve düşündürücü bir kitaptır. Onu okumalı, gerçeklerini özümsemeli ve acı çekme ve kötülük hakkındaki düşüncelerimizi değiştirmeliyiz. Mesih imanlıları ve kilise olarak bizim, çektiğimiz acılar süresince sarsılmayan bir imanla ve güvenle dünyanın hayranlığını kazananlardan olmamızı ve imanımızın gerçek olmasını dilerim. 

  • Telif Hakları © 2015
  • Ken Wiest
  • Tüm Hakları saklıdır. İzin ile kullanıldı.
İlk yayınlama: e-manet Sayı 39 (Nisan - Haziran 2015), s. 26–28.