Yıllarca Amerikan Hristiyanların arasında yazdıkları ile büyük etki bırakan Randy Alcorn, bu kitapçık ile 1989 basımlı Money, Possessions and Eternity (Wheaton, Illionis: Tyndale House, 1989) başlıklı kitabın bir özetini sunmaktadır. Bu kitabın özünde Mesih İmanlıların malları ve paraları hakkında nasıl düşünmeleri gerektiğini açıklar.
İsa Mesih’in para ve mal varlığı hakkında diyeceği çok şey vardı. O şunu biliyordu: ruhani yaşantımızın sağlığı ve mal varlığımız hakkında ne düşündüğümüz ve onu nasıl kullandığımızın arasında kopmaz bir bağlantı vardır. Bu gerçek İncil’de geçen iki olayda görülür. Luka 19’da zenginliğine düşkün olan Zakay tövbe ettiğini mal varlığını dağıtarak kanıtlıyor. Bunun aksine Luka 12’deki zengin budalanın ölümü (ve ruhunun lanetlenmesi), mallarını bencilce kendine saklamasından kaynaklanır.
“Servet İlkesi” başlığı İsa Mesih’in Matta 13:44’te anlattığı benzetmeden geliyor. İsa orada şöyle der: “Göklerin Egemenliği, tarlada saklı bir defineye benzer. Onu bulan yeniden sakladı, sevinçle koşup gitti, varını yoğunu satıp tarlayı satın aldı.” Bu benzetmenin altındaki prensip sevinçli bir şekilde vermektir. Açık elle verenler daha büyük sevinç duyarlar. Alcorn ayrıca bu ilkeyi Matta 6:19-21’e bağlar. İsa bize bu ayetlerde Cennet’teki sonsuz hazineye (veya servete) dünyadaki mallardan daha çok değer vermemizi buyurur. İsa’ya göre, dünyada servet edinmek yalnızca yanlış değil, aynı zamanda aptalcadır. İsa bizim doğru yerde servet edinmemizi ister ve bu yer Cennet’tedir. Dünyasal servet geçicidir.
Böylece servet ilkesine gelmiş oluruz: Servetini yanında götüremezsin, ama onu gitmeden önce Cennet’e gönderebilirsin.
Bu ilkeyi pratik bir şekilde anlayıp uygulayabilmemiz için, Alcorn bize altı kilit nokta veriyor.
1. Tanrı Her Şeyin Sahibidir, Bense Onun Yatırım Yöneticisiyim.
Biz Tanrı’nın bize emanet ettiklerinin kâhyalarıyız. Onların sahipleri değiliz. Alcorn bu gerçeği kendi hayatında yaşadığını açıklıyor. Adil olmayan bir mahkeme kararı sonucu, Alcorn artık bütün mal varlığından vazgeçmek zorunda kaldı. Aksi takdirde mal varlığı kürtaj merkezlerinin işletimi için kullanılacaktı. Bu paraların vicdanına aykırı bir şekilde kullanılmasını önlemek için, Alcorn’a ait olan mallar artık eşine ve kilisesine ait oldu. Böylece Alcorn kâhyalığın ne olduğunu gerçekten anlamaya başladı. Bunları düşünürken, Alcorn şunu anladı: Dünyadaki her şey Tanrı’ya aittir, ben dahil! (Mez. 24:1; Hag. 2:8; Yas. 8:18; 1Ko. 6:19-20)
Ne zaman kendimizi ellerimizdeki malların sahipleri olarak görmeye başlarsak, o zaman çok büyük tehlikede oluruz. Çünkü biz böylece Tanrı’nın yerini almış oluruz. Tanrı’nın bize emanet ettiği parayı ve mallarını nasıl kullandığımıza dair O’na hesap vereceğiz (Rom. 14:10,12).
Paranı geçici şeyler için kullanmak yerine sonsuz şeyler için kullan ve neler olacağını bir gör!
Buna karşın, mallarımızı başkalarına vermek bize büyük sevinç verir (bkz. 2Ko. 9:7; 8:2). Tanrı’nın lütfunu anladığımız zaman, sevinçle vermek isteyeceğiz. Tanrı lütfunu bize Mesih İsa’yı vermekle kanıtladı. (2Ko .8:9). İş adamı Hal Thomas şöyle söylemiştir: “Mal varlığımı başkalarına verdiğimde, ‘Rab, seni seviyorum’ diyorum.”
2. Tanrı’nın Parasını Nereye Yatırırsam, Yüreğim Oradadır.
Paranı geçici şeyler için kullanmak yerine sonsuz şeyler için kullan ve neler olacağını bir gör! (Mat. 6:21)
Tanrı bizi bu dünyadaki itaatkârlığımız için ödüllendirmek istiyor. Bu itaatkârlık iyi işleri yapmak (Ef. 6:8; Rom. 2:6,10), zulüm gördüğümüzde direnmek (Luk. 6:22-23), muhtaçlara yardımda bulunmak (Luk. 14:13-14) ve düşmanlarımıza sevgi ile davranmak (Luk. 6:35) gibi eylemlerdir. Ama bunların yanı sıra, dünyasal serveti nasıl kullandığımız sonsuz serveti nasıl kullanacağımızı gösterir (Luk. 16:11-12). Luka 16’da geçen kurnaz kâhya’ya olduğu gibi şimdi dağıttığımız para ve malların ödülünü Cennet’te alacağız (Luk. 16:9). Filipililer 4:17’ye göre, Tanrı Kendi görkemi için bağışladığımız her şeyin hesabını tutar. Ve bunlar için bizi ödüllendirecektir. Tanrı bu ödül beklentisini bizi harekete geçirecek bir motivasyon olarak verdi.
Param neredeyse, kalbim orada olur. Para yön verir, yüreğim onun peşinden gider. Kendisi için bu dünyada servet biriktiren adam hayatı boyunca servetinden uzaklaşır. Onun için ölüm büyük kayba neden olur. Ama kendisi için Cennet’te servet biriktiren insan sonsuzluğu dört gözle bekler. Her geçen gün onu, servetini alacağı zamana yaklaştırır. Onun için ölüm kazançtır.
3. Benim Memleketim Cennettir, Bu Dünya Değil.
Kutsal Kitap bize bu dünyada göçmen, yabancı ve konuk olduğumuzu açıklar (İbr. 11:13). Biz gerçek memleketimizi temsil eden elçileriz (2Ko. 5:20). “Bizim vatanımız göklerdedir.” (Flp. 3:20) Biz daha iyi bir ülkenin, yani göksel bir ülkenin vatandaşlarıyız (İbr. 11:16).
4. Nokta İçin Değil, Sonsuz Çizgi İçin Yaşamalıyım.
Bizim buradaki hayatımız bir nokta gibidir. Cennet’teki sonsuz yaşamımız bu noktadan başlayarak sonsuzluğa doğru uzanan bir çizgiye benzer. Nokta için yaşayan insan bir gün çöplüğe atılacak dünyasal malları biriktirmek için yaşar. Paramızı ve mal varlığımızı başkalarına vermek, çizgi için yaşamak demektir. İsa’nın Müjdesi için Güney Amerika’da şehit olan Jim Elliot şöyle söylemiştir: “Kaybedemeyeceği şeyi elde etmek için, elinde tutamadığını veren adam bir budala değildir.”
Kaybedemeyeceği şeyi elde etmek için, elinde tutamadığını veren adam bir budala değildir.
5. Maddeciliğin Tek Devası Vermektir.
Maddi servet bizi mutlu etmez. Böyle bir servet bizi köleleştirir ve mutluluğumuzu çalar (Vai. 5:10-15). Alcorn cebinde bir kart taşıdığını açıklar. Onun üzerinde şu yazılıdır: “Her servet Tanrı’ya aittir. Ben O’nun yatırım yöneticisiyim.” Bunun arkasında Matta 6 ve 1. Timoteos 6’da geçen ayetler yazılıdır.
Pavlus 1. Timoteos 6’da şunu açıklıyor: Gerçek yaşam olan sonsuz yaşama kavuşmak için eli açık, paylaşmaya istekli ve iyilikten yana zengin olmamızı buyurur. Bu gerçek yaşamı, maddeciliğe dayanan ikinci sınıf “yaşam” ile karşılaştırın.
Gerçek şu ki: Ben Tanrı için yaratıldım. Hayatımın nedeni O’dur. Tanrı’nın bana verdiği paranın benim refahımdan çok daha büyük bir amacı vardır. Böylece vermek benden daha büyük bir Kişiye ve benimkinden daha büyük bir gündeme teslim olmaktır. Malımı dağıtmak, Mesih’in hayatımın Efendisi olduğunu kanıtlar. Beni tahttan indirip O’nu yüceltir. Beni köle kılan Mammon’un –yani paranın– zincirlerini kırar.
6. Tanrı Refah Seviyemi Yükseltmek İçin Değil, Daha Çok Vereyim Diye Mal Varlığımı Çoğaltır.
Tanrı bize ihtiyacımız olduğundan fazla para verir. Bu, parayı başkalarına verebilelim diye olur. Ondalığımızı vermek ile başlayalım, ama orada durmayalım: Yeni Antlaşma’nın çocukları olarak, Tanrı bizim %10’dan daha çok vermemizi bekler. İsa ruhani hayatın çıtasını hep yükseltir (bkz. Mat. 5:27-28).
Tanrı’ya vereceklerimizi gönüllü olarak vereceksek de, Tanrı’nın bizden bir takım beklentileri var (2Ko. 9:13). O’nun beklediğinden daha az verirsek, O’ndan çalmış oluruz. O bize verdiği bereketlerin oranında vermemizi bekler (Yas. 16:10,16-17). Alcorn kitabını yazmadan bağış vermeyi öğrenen birçok kişi ile görüştü. Onlar fark ettiler ki, ondalıklarını vermeye başladıklarında, Tanrı daha çok verebilmeleri için servetlerini büyüttü. Yürekleri Tanrı’nın egemenliğine daha bağlı olmaya başladı. Tanrı onlara öyle bereketler verdi ki, onlar artık servetlerinin %60, %80 ve hatta %95’ini Tanrı’nın işleri ve egemenliği için bağışlıyorlar. Tanrı’yı sınayın: ondalığınızı verin ve O’nun size mal varlığını verip vermeyeceğini görün (Mal. 3:10).
Tanrı’yı sınayın: ondalığınızı verin ve O’nun size mal varlığını verip vermeyeceğini görün.
Birçok kişinin maddi durumu vermelerini engelliyor, ama bu onların Tanrı’ya vermemelerinden kaynaklanır! (bkz. Hag. 1:9-11) Tanrı’ya olan borcumuzu ilk olarak ödersek, o zaman o bize bereket verir ve insanlara olan borçlarımızı ödememize yardımcı olur!
Para vermenin sevincini ve bereketlerini yaşamak için şimdi verin. Servetinizi çocuklarınıza bırakmak yerine, bu parayı Tanrı’nın işlerine verin. Çocuklara büyük bir miras bırakmak yalnızca Tanrı’nın egemenliğine yatırım yapma fırsatını kaçırmak değildir. Ayrıca bu çocuklarınızın çıkarlarına en iyi hizmet edecek şey değildir. Genellikle büyük bir servet miras alanlar kötü duruma düşerler. Mutsuz, açgözlü ve alaycı olurlar. Ayrıca, sizin yatırım yöneticinizin yönettiği sizin paralarınızı kendi çocuklarına bırakırsa, ne düşünürdünüz?
Luka 6:38’de şu gerçek görülür: Daha çok verirsem, daha çok bana geri gelecektir. Dünyada en eli açık kişi Tanrı’dır. Ve O hiçbir zaman sizin kendisinden fazla vermenize izin vermez.
Tanrı bize maddi bereketleri verdi ki, her an cömert olabilelim (2Ko. 9:10-11). Eğer Tanrı elimize para getirirse, ilk düşüncemiz, “Bu bir sınavdır” olmalı.
Biz Tanrı’nın hizmetkârlarıyız ve bizim güvenilir olduğumuzu kanıtlamamız gerekir. Biz Tanrı’nın ayakçıları ve teslimatçılarıyız. Maaşımızı aldığımız zaman bunu hatırlamalıyız. Kendi değerimizi abartmayalım. Dükkân bize ait değil; biz yalnızca burada çalışmaktayız.
Dünyada en eli açık kişi Tanrı’dır. Ve O hiçbir zaman sizin kendisinden fazla vermenize izin vermez.
Tanrı bizim ne fazlamızın olmasını ister, ne de maddi sıkıntı çekmemizi ister (Özd. 30:8-9). Tanrı çocuklarının birbirlerine yardım etmesini ister. Tanrı bazı çocuklarını daha çok sevdiğinden dolayı mal varlığını eşit olmayan bir şekilde dağıtmıyor. O bunu çocuklarının O’nun servetini O’nun adına dağıtabilmeleri için yapar.
Bu altı kilit noktayı açıkladıktan sonra, Alcorn bize Alfred Nobel’in hikayesini anlatır. Nobel gazetede yanlışlıkla yayınlanan kendi vefat ilanını okur. Okuduğunu sevmez ve hayatını değiştirmeye karar verir. Alcorn bize, Nobel gibi dürüst bir şekilde vefat ilanımızı yazmayı önerir. Bunu yaptıktan sonra onu okuyup hoşnut olup olmadığımızı düşünmemizi ister. Neyi değiştirmek isteriz? Bunları değiştirmek için hangi adımları atmalıyız? Bu dünyada doğru bir şekilde yaşamak için yalnızca bir fırsatımız var. Onu ihmal etmeyelim. Ama burada olduğumuz sürece, hayatımızı düzeltmek için fırsatımız var. Böylece ölüm ilanımıza istediğimiz gibi şekil verebiliriz.
Biz Hristiyanlar genellikle birbirimize verdiğimiz bağışlarla neler yaptığımızı veya bağış verip vermediğimizi sormayız. Bu yasak bir konudur. Ama İbraniler 10:24’e göre birbirimizi iyi işler için gayrete getirmeliyiz. Bunu “verme öyküleri” anlatarak yapabiliriz. Kibirli bir şekilde verip onun hakkında böbürlenmekten kaçınmalıyız, ama aynı zamanda İsa Mesih bize şu buyruğu verir: “Sizin ışığınız insanların önünde öyle parlasın ki, iyi işlerinizi görerek göklerdeki Babanız’ı yüceltsinler!” (Mat. 5:16)
Alcorn bir olay anlatır: Katıldığı topluluğun önderlerinden biri Sudan’a gidip oradaki Mesih İnanlıların köle olarak satıldıklarını görür. Amerika’ya döndüğü zaman bunu Alcorn’un topluluğuna anlatır. Topluluk üyeleri bunu duyunca bu kölelerin özgürlüğünü satın almak için para toplamaya karar verirler. Bazı aileler Noel hediyeleri alma yerine bu parayı bağışlarlar. Topluluğun işlettiği ilkokuldaki 4. sınıf öğrencileri başka kişiler için çalışarak binlerce dolar toplar. Bir küçük kız basketbol takımında oynayabilmesi için biriktirdiği elli doları verir. Bir aile Disneyland eğlence parkına gitmek için birkaç yüz dolar biriktirmiştir. Çocukları bu parayı kölelerin özgürlüğünü satın almak için kullanmayı önerir. Böylece Alcorn’un topluluğu $60.000 dolar biriktir. Önderler bağış istememişlerdir. Bu verme hevesi bulaşıcıdır! Bunun gibi verme öyküleri bizi cömertçe vermeye heveslendirir.
Önderler verirse, topluluk onların ardından gider.
Bunun yanı sıra, önderler verirse, topluluk onların ardından gider. Bunun bir örneği 1. Tarihler 29:6-9’da geçen Davut’un öyküsüdür. Davut ve İsrail önderleri cömertçe Tanrı’nın tapınağı için büyük bir servet verdiler. Bunu duyan halk vermeye heveslendi.
Tanrı servetimizi bize “böyle bir gün için” verdi (Est. 4:14). Tanrı elimizde olanı vermek için bizi kendi mutlak yetkisine göre seçti. Para bitmeden önce onu vermeye bakalım!
Peki ne kadar vermeliyiz? Tanrı’ya sorun.
Nasıl vermeliyiz? İlk olarak Kutsal Kitap’a uyup Mesih’i öğreten yerel topluluğunuza bağışta bulunun. Sonra, Kutsal Kitap’ın ilkelerine nasıl uyduklarını kontrol ederek, hayır kurumları ve diğer kurumlara verin. Burada Hristiyan kurumlarına öncelik verin, çünkü onlar Tanrı’nın amaçları için çalışırlar, dünyanın adına değil.
Ayrıca, başkaları ile bu Servet İlkesini paylaşın ve onları vermeye heveslendirin. Böylece siz D.L. Moody veya Billy Graham gibi büyük Hristiyan önderlerin birisini yetiştirenlerden olabilirsiniz.
Son olarak Alcorn bize Tanrı ile yaptığı verme antlaşmasını özetliyor:
- Ben ve bana emanet edilen her şeyin Tanrı’ya ait olduğunu beyan ediyorum (1Ko. 6:19-20; Mez. 24:1).
- Aldığım tüm maaşların ve armağanların en az %10’unu ilk ürün olarak, kutsal ve sırf Tanrı’ya ait sayarak, O’nun için ayıracağım (Mal. 3:6-12).
- Bunlardan kalan Tanrı’nın bana emanet ettiği servetten gönüllü olarak cömertçe armağanlar vereceğim (2Ko. 9:11).
- Tanrı’dan kendimi feda edecek bir şekilde yoksullara yardım ve kaybolanlara gerçeği anlatmak gibi eylemlerle O’nun isteklerine göre vermeyi öğretmesini dua ederim.
- Dünyasal serveti bu dünyadan alamayacağımı anlıyorum. Bundan dolayı dünyasal servetimi kullanarak Cennet’te bir servet edinmeye karar veriyorum. Bunu Mesih’in görkemi ve başkalarının ve kendimin sonsuz iyiliği için yapacağım.
Tanrı’ya dua ederim ki, başkaları ile Servet İlkesinin verdiği şimdiki sevinci ve ilerdeki ödülü hakkında paylaşmayı öğretsin.