Ana içeriğe atla

Sitemiz işleyişi için sadece bu siteye ait çerez kullanmaktadır. Üçüncü parti çerez kesinlikle kullanılmamaktadır.
Daha bilgi edinin.

Kitap

Davamızı Dürüstçe Görelim

Hatalı Argümanlardan Kaçmanın Yolları

Yayın Tarihi: 06.04.2020

İsa ardından gelenlerin hepsinin birlik içinde olmaları için dua etti (Yu. 17:20-22). Davut, ilişkilerde birliği görmenin ne kadar güzel bir şey olduğunu anlattı (Mez. 133). Efesliler 4:1-16’da Pavlus, Hristiyan birliğinin temelini ve nasıl korunduğunu ve desteklendiğini açıkladı. Kilisedeki temel birliğe rağmen (Ef. 4:4-6), kilisenin bir parçası olarak yaşayan bizler bu birliği anlamanın ve korumanın zor olduğunu fark ediyoruz; böylece Efesliler 4:1-3 ve 7-16’ya duyulan ihtiyacı da görüyoruz. Kilise üyeleri olarak, birçok konuda fikir ayrılıklarına sahibiz. Bunların bazıları önemlidir (öğreti), bazıları da önemsizdir (kilise pikniğini nerede ve nasıl yapalım). En önemli fikir ayrılıkları, Kutsal Kitap’ın belli konularda söyledikleriyle ilgilidir. “Gelecekte ne olacağı”, “Calvincilik mi, Arminyusculuk mu” veya “kadınların kilisedeki rolü” bu konulardan bazılarıdır.

İmanlılar olarak hem inanışlarımızı derinlemesine önemsemeli hem de inanışımızı ikna edici, mantıklı ve uygun etikle sunmalıyız.

Diğer imanlılarla farklılıkları ele alırken elbette ki alçakgönüllü olmalı, başkalarının görüşlerine müsaade etmeli ve birliği muhafaza etmeliyiz. Ama imanlılar olarak Kutsal Kitap yorumunda, doktrinde ve ahlakta hangi görüşü benimseyeceğimize nasıl karar vermeliyiz? Bir imanlının sunduğu her görüş kabul edilmeli mi? Kutsal Kitap, teoloji ve ahlakla ilgili çeşitli görüşler ve duruşlar sergilendiğinde, bunlar üzerinde etraflıca düşünen bir Hristiyan hangisinin meşru olduğuna nasıl karar verir? Farklı görüşleri nasıl değerlendiririz? Kendi duruşumuzu nasıl değerlendirmeliyiz?1

Bu noktada yapabileceklerimizden biri, kendi görüşümüzü desteklemek için kullandığımız argümanın geçerli ve net olduğundan emin olmaktır. Bunu yapmanın bir yolu da akıl yürütmede hataya düşmemektir. Tartışmalarımızda sıkça görülen bazı mantık hatalarını burada ele almak istiyoruz. Bunları görmek, dolayısıyla başkalarının kendi hatalarını görmelerine yardımcı olmak kadar kendimiz de bu hatalara tekrar düşmemeye gayret etmek akıllıca bir yaklaşımdır. İmanlılar olarak hem inanışlarımızı derinlemesine önemsemeli hem de inanışımızı ikna edici, mantıklı ve uygun etikle sunmalıyız. Bu nedenle, düşüncemizde hatalara sapmadığımızdan emin olmalıyız.

Bu makalede, tartışmalar ve fikir ayrılıklarında ortaya çıkabilecek hataları ele alacağız. Sıklıkla başvurulan yanlış düşüncelere, anlaşılması en kolay ve umarız üstesinden gelmesi de kolay olacak argüman hatalarına odaklanacağız.

Akıl yürütme sürecindeki hatalardan biri, bir argümanı sırf kaynağından ötürü kabul etmeye veya reddetmeye karar vermektir. Bir görüşün Calvinist, kadın veya Katolik söyledi diye yanlış olduğunu (veya doğru olduğunu!) söylemek buna örnektir. Siyasette bir görüşü belli siyasi partinin başkanı tarafından söylendiği için hemen kabul edebilir veya reddedebiliriz. Yuhanna 1:46’da Natanyel, “Nasıra’dan iyi bir şey çıkabilir mi?” derken bu tarz bir argüman hatası yapmıştır. Buna kökensel (genetik) hata denmektedir. Bir görüşü değerlendirirken, görüşün kaynağı (kimin söylediği) olumlu veya olumsuz şekilde görüşümüzü ve duruşumuzu etkilememeli. Kişinin Karizmatik görüşü benimsemesi (sırf Karizmatik olduğu için) diğer Karizmatiklerin Kutsal Ruh veya ruhsal armağanlarla ilgili söylediği her şeye inanmasına neden olmamalı; Karizmatik olmayan birinin söyledikleri de sırf Karizmatik değil diye reddetmemeli. Aynı prensip siyaset için de geçerlidir veya Calvincilik ile Arminyusculuk karşıtlığında ve gelecekte olacaklarla ilgili yorumlarda da. Bir görüşü, onu dile getiren kişiden veya kaynağından veya temsil ettikleri kişilerden ötürü kabul etmemeli veya reddetmemeliyiz; asıl değerlendirmemiz gereken görüşün kendisidir.

Görüşün ne kadar zayıf olduğunu göstermek için bu görüşe dair yalnızca en zayıf argümanları seçmemeliyiz.

“Benzer” bir hatalı akıl yürütme ad hominem’dir; argümanı irdelemek yerine argümanı ortaya atan kişiyi eleştiririz. Siyasi söylevlere bir bakın; siyasi diyalogların çoğu fikirleri tartışmaya değil, bu fikirleri ortaya atan kişileri eleştirmeye dayanır. Bu tür argümanları severiz, çünkü güçlü görünür. Bu argüman işe yarıyor görünür, çünkü çoğunlukla diyaloğu sonlandırır ama görüşün doğruluğunu veya yanlışlığını değerlendirmede geçerli bir yöntem değildir.

Bir başka mantık hatası, belli bir görüşü destekleyenlerin kabul etmeyeceği nedenler kullanarak görüşe karşı çıkmaktır. Söz konusu görüşü destekleyenlerin kullandığı en iyi argümanları çürütmemiz gerekir. Örneğin, sınırlı kefarete inanmıyorsak, hangi noktada yanlış olduğunu göstermek için bu görüşü destekleyenlerinin kullandığı en iyi argümanları ele aldığımızdan emin olmamız gerekir. Buna teoloji (Tanrı’nın amacının her zaman yerine gelmesi, Mesih’in ölümünün gerçekten kurtarış sağlaması ve sadece kurtuluş için zemin oluşturmaması), yorum (Elç. 20:28, Rom. 5:8 ve 8:32, 1Yu. 3:16 gibi ayetlerin yorumlanması) ve mantık da dâhildir. Bu hatalı akıl yürütme “Korkuluk Mantık Hatası” olarak adlandırılır. Oysa görüşün ne kadar zayıf olduğunu göstermek için bu görüşe dair yalnızca en zayıf argümanları seçmemeliyiz; insanların fikirlerini savunmak üzere kullandıkları en iyi argümanları çürütmemiz gerekir.

Bir başka hatalı akıl yürütme yolu ise, birçok neden sunmanın görüşümüzü güçlendireceğini düşünmektir. Eğer argümanlarımızın başlı başına zayıf olduğunu düşünüyorsak, bazen daha çok neden sunmanın argümanımızı daha ikna edici kılabileceğini düşünebiliriz. Ancak nedenlerimizin çoğu kolaylıkla saf dışı bırakılabilir olması, kalan nedenlerimizin zayıf görünmesine neden olur. Bir web blogunda, kilise için Mesih’in ikinci gelişinin büyük sıkıntıdan önce olacağını savunuluyor ve bu görüş için 23 neden sunuluyor.2 Hepsi olmasa da bunların çoğu doğru, fakat bazıları Mesih’in büyük sıkıntıdan önce geri dönüşünü desteklemiyor. Bu durumda okurların çoğu diğer ifadelerin de geçersiz olduğunu düşünür ve görüşü tümüyle reddeder.

Bazen bir görüşü desteklemek için uzmanlara güveniriz veya çoğunluğun savunduğu bir görüşün bu görüşü benimsemeleri için önemli bir dayanak olduğunu varsayarız. Günümüzde her konuda benzersiz bir araştırma yapmak neredeyse imkânsızdır, bu yüzden uzman görüşlerini kullanmak meşru bir yaklaşımdır. Dipnotlar kullanmanın ve akademik makaleleri araştırmanın nedeni budur. Fakat bir argüman oluşturmada dengeli olunmalı ve karşıt uzmanların görüşleri de değerlendirilmelidir. Örneğin, yalnızca kadının kilise pastörü olabileceğini destekleyen Yeni Antlaşma akademisyenlerinin görüşlerini ele alırken bu görüşü desteklemeyen diğer Yeni Antlaşma akademisyenlerinin görüşleri değerlendirme dışı tutulmamalı. Zondervan Yayınları Mesih’in ikinci gelişi, inanç savunması, ruhsal armağanlar, yaratılış ile evrim ve kutsal kılınmaya dair görüşler gibi konularda Hristiyanların benimsediği farklı görüşleri açıklayan bir kitap serisi yayınladı.3 Bu seri, çeşitli görüşlerin nasıl açıklanacağını ve değerlendirileceğini örneklemektedir. Araştırmamızda dürüst olmak adına, popüler ve popüler olmayan tüm görüşleri ele almalı, zıt görüşteki uzmanları dinlemeliyiz. Sırf saygın bir profesör dedi diye söylediği doğru sayılamaz veya sırf çoğunluğun benimsemesi o görüş doğru kılmaz. Öyle olsa, biri çıkıp İslam’ın kabul edilmesi gereken bir din olduğunu, çünkü bir milyarı aşkın insanın bunu kabul ettiğini, oysa müjdesel imanlıların küçük bir azınlık olduğunu iddia edebilir. Görüşün popülerliği herhangi bir argümanın gerçekliğini kanıtlamaz.

Mantık hatalarını kendi görüşümüzü sunarken veya başkasının görüşünü eleştirirken de yaparız. Bir argümanda yalnızca “iki” seçeneğin olduğunu düşünmek ve başka seçenek yokmuş gibi bunlardan birinin tercih edilmesini istemek büyük bir mantık hatasıdır. Örneğin, “İsa Tanrı mı, yoksa insan mı?” sorusu bu seçenekler dışında başka ihtimale olanak tanımaz. Fakat belirtilmeyen en doğru seçenek, İsa’nın hem Tanrı hem de insan olduğudur. Kimi zaman insanlar kendilerine verilen seçenekleri tercih etmek istemezler ve gerçekte mümkün olmayan üçüncü seçeneği tercih ederler. Örneğin, bazıları İsa’nın yalnızca bir peygamber olduğunu ileri sürüp diğer iddiaları reddedebilir; ancak Kutsal Yazılar Mesih’in peygamber olduğunu, aynı zamanda bundan dahası olduğunu açıkça belirtir. O kurtarıcı, kral, kâhin, Tanrı ve insandır. Belirli bir görüşü ileri süren ve başkası onun yanlışlığını gösteremediği sürece gerçekliğini varsayan insanlarla sıklıkla karşılaşırız. Kanıt yükümlülüğü bu iddianın yanlış olduğunu göstermek isteyenlerde değil, iddiayı ortaya atan kişide olmalıdır. Başka türlü belirtmek gerekirse, bir görüşü çürütmek için henüz bir kanıt sunulmaması o görüşün doğru olduğu anlamına gelmez.

Mantıkta yapılan bir başka önemli hata da anlaşılamayan bir kavram veya fikrin yanlış olduğunu düşünmek. Oysa bir fikri veya görüşü tümüyle kavranamaz olması o görüşü geçeriz veya yanlış yapmaz. Üçlübirlik buna uygun bir örnektir. Tanrı’nın mutlak yetkisine veya bin yıllık egemenliğin zamanlamasına dair bir argümanı anlamıyor olabiliriz ama anlayamamamız sözü edilen görüşü yanlış yapmaz.

Kanıt yükümlülüğü ddianın yanlış olduğunu göstermek isteyenlerde değil, iddiayı ortaya atan kişide olmalıdır.

“Hiçbir dayanağı” olmadığını öne sürülen belirli görüşler de bu kapsama girer; İsa’nın veya Kutsal Yazılar’ın belli bir fiile yönelik herhangi karşıt bir söylemi olmadığına dayalı bir iddia ortaya atılır. Fakat “sessizlikten argüman oluşturmak” bir mantık hatasıdır. İsa’nın eşcinsellik hakkında bir şey söylememiş olması bunu savunduğu anlamına gelmez. Kutsal Kitap’ta gitarın tapınmada kullanılıp kullanılmaması hakkında herhangi bir şey öğreti bulunmaması, gitarın tapınmada kullanılıp kullanmaması konusunda bir argüman olamaz. 

Bazı argümanlar mantıktan çok duygulara hitap eder; çoğunlukla meseleye duyguların yoğun olduğu durumlarda. Bazıları erkeklerin kürtaj konusunda söz hakkına sahip olmasına izin verilmemesini, çünkü bunun yalnızca kadınların anlayabileceği bir konu olduğunu söyler. Mantıksal olarak konu bir kadının bedeniyle ilgili meseleden ötedir, bebeğin durumunu ve yaşamını da içine alır. Erkekler fiziksel olarak kürtajı deneyimlemese de, mantıksal açıdan konuyla ilgili iyi argümanlar sunabilirler.4

Kimi zaman bir argümanı belirli bir varsayım üzerinden sorgulamayı veya ona karşı belirli bir görüşü ileri sürmeyi düşünebiliriz. Başka bir deyişle, karşı taraftan istediğimiz yanıtı almak için belirli gizli varsayımlara dayalı bir soru yönlendiririz. Bu “güdümlü soru” da mantık hatası kapsamındadır. Buna bir örnek, seçilmişlik konusuyla ilgili “önce” soru yöneltmeden “seçilmişliği” Calvinci bir bakış açısından (veya karşı görüş Arminyuscu bakış açısından) savunmaktır. Temelde, Calvinciliğin veya Arminyusculuğun doğruluğunu nasıl kabul ettiğimiz irdeleniyordur. “Eski Antlaşma’nın Tanrısı neden Yeni Antlaşma’da gördüğümüz Tanrı tasvirinden farklı?” sorusu bu mantık hatasının başka bir örneğidir, çünkü Eski Antlaşma’da tasvir edilen Tanrı ile Yeni Antlaşma’da tasvir edilen Tanrı’nın farklı olduğunu varsayar.

Kutsal Kitap’a dayalı bir konuya değinilirken dilbilgisi veya semantik meseleler anlaşılmadan doğru olmayan bir argüman öne sürülebilir. Örneğin, bir vaazda Grekçe “agape” kelimesinin “tanrısal sevgi” anlamına geldiğini işitebilirsiniz. Ancak agape başlı başına tanrısal sevgi anlamına gelmez. Tüm kelimeler anlamını bağlamından alır ve bazı bağlamlarda agape Tanrı’nın sevgisi anlamına gelir, yani bu anlama gelmeyen yerler de vardır.

İnsanlar bir görüş üzerinde karar verirken basit yanıtları ve basit açıklamaları aramaya meyillidir.

Bazıları kelime analizleri yapıp Kutsal Kitap’ta geçen bir kelimenin kendi dillerine nasıl çevrildiğini gösterir. Örneğin, güç için kullanılan Grekçe dunamisten dinamit kelimesini elde ediyoruz. Ancak Müjde, Tanrı’nın kurtuluş için kullandığı “dinamit” değildir (bir vaazda kulağa çok hoş gelecek olsa dahi)! Aynı hatalar dilbilgisiyle de yapılır. Grekçe bir fiilin belirli bir zaman çekiminin (geniş zaman) “zamanda bir nokta” veya “bir defalık eylem” olduğunu işitip kullananlar vardır. Buna dayanarak, Romalılar 12:1’deki “bedenlerinizi sunu olarak sunun” buyruğunun geniş zaman olduğu ve bu “buyruğun” tekrar edilmesi gerekmeyen, bir defaya mahsus eylem olduğu söylenir. Ama Romalılar 12:1’e baktığımızda, metnin içeriğinin bu görüşe zıt olduğunu ve kullanılan geniş zamanın bu anlamı vermediğini görürüz.5 Grekçe bilenler geniş zamanın (aorist) “tanımlanmamış” ve “en az öneme sahip” Grekçe fiil zaman çekimi olduğunu çok iyi anlarlar6 ; çok yaygındır ve basitçe, başka hiçbir şey söylemeye gerek duymadan, bir eylemin gerçekleştiğini aktarır. Şimdiki zaman ve geçmiş zamanın hikâyesi Yeni Antlaşma’yı yorumlamada çok daha büyük önem taşır. 1. Korintliler 15:3-4, üç eylem anlatan üç fiile sahiptir. İsa öldü (aorist; tarihsel olay), gömüldü (aorist; yine tarihsel olay) ve ölümden dirildi (geçmiş zamanın hikayesi; geçmişte olan tarihsel bir olayın etkisinin sürmesi). İsa dirilmiştir ve öyle kalacaktır (ve böylelikle bir sonuç olarak bizim savunucumuz ve başkâhinimiz olur). Semantik ve dilbilgisi, yalnızca metnin kendisinin onlara yüklediği ağırlığı taşıyabilir, bu yüzden onları kendi istediğimizi söyleten yorum araçları olarak kullanmaktan kaçınmamız gerekir.

İnsanlar bir görüş üzerinde karar verirken basit yanıtları ve basit açıklamaları aramaya meyillidir. Çoğu zaman “en basit” açıklama en iyisidir. Bu düşünceye öncelik veren en ünlü ilke Ockham’ın Usturası’dır. Bu ilkenin ne anlama geldiğini açıklamakta fayda var. “Basitlik ilkesi” olarak da adlandırılan bu ilke hem halk arasında hem de akademik dünyada biraz yanlış anlaşılır. Ockham’ın Usturası şöyle ifade edilebilir: “Kişi (1) yetersiz açıklamaları elemeli ve (2) gereksiz yere karmaşık açıklamalar eklememeli. Ustura, yetersiz açıklamalardan ve dayanaksız inanışlardan kaçınmamıza yardımcı olurken eşsiz bir yolla ‘en iyi’ açıklamayı belirlemeye olanak verir. Bu ilkeye göre en iyi açıklama, zorunlu olarak en sade açıklama olmaktan ziyade, durumu açıklama yeterliliğine sahip en basit açıklama olarak ifade edilebilir.”7 Dolayısıyla, açıklama yeterliliği dikkate alındığında, her iki tarafın da çok sayıda delile sahip olması durumunda bazen bir görüşü – basite indirgemden – karmaşık haliyle bırakmak daha doğru olacaktır. Kutsal Kitap’a dayalı seçilmişlik öğretisinde, her iki tarafın (Calvincilik ve Arminyusculuk) yansıtılması gereken bir karmaşıklık vardır, çünkü Hem Tanrı mutlak yetkilidir hem de insan sorumluluğu mevcuttur.

Bazen seçilmişlik konusundaki tartışmalarda, belli başlı metinler daha önceden benimsenen görüş ışığında ya yorumlanır ya da hiç ele alınmaz. Romalılar 8:29’da “önceden bildi” fiili, “önceden belirledi”den önce görülür; bu ayette dilbilgisel ve cümle yapısı olarak “önceden belirlemenin” temeli olarak “önceden bilmek” savunulur. Bazılarıysa kelimenin “önceden bilmek” anlamına gelmediğini, Tanrı’nın sevgisinde “önceden belirlenmişliğe” benzer bir şeyi ima ettiğini savunur. Sorun şu ki “önceden bilmek” kelimesi tam olarak şu anlamı taşır: “Önceden bilmek”.8 Sağlam bir argüman geliştirmek için önceden kabul ettiğimiz fikirlere dayanarak çalışmamalıyız. Başka bir deyişle, teolojik yöntemimizde Kutsal Yazılar ve yorumlama ilkeleri temeldir ve sistematik teoloji bunun ürünüdür. Teolojinin yorumlamada bir rol oynaması gerekmesine rağmen, oynadıkları roller “terse dönüştürülmemeli”. Teolojiye yorumlama sürecinde fazla yetkili bir rol verilmemeli.

Kutsal Kitap’a dayalı görüşleri okurken ve onlarla etkileşimde bulunurken, unutulmaması gereken başka konular da vardır. Çoğunlukla, bir argümanın doğru olduğu gösterilmiyorsa bile doğru olmasını isteriz. Bir görüş hakkında kendi duygularımızın farkında olmalıyız ve bir görüşün doğru veya yanlış olması yönündeki arzumuzun, bu görüşü değerlendirmede bizleri yanlış yönlendirmesine izin vermemeliyiz.

İnanmadığımız görüşleri destekleyen argümanlar konusunda “daha dikkatli” olmaya meyilliyizdir (çünkü onları çürütmek isteriz). Fakat tam tersi söz konusuyken farklı tutum sergileriz. Benimsediğimiz argümanların zayıf olup olmadığına yönelik pek titizlik göstermeyebiliriz. Söz konusu görüşün iki taraftarı için de kötü argümanları fark etmede gelişebiliriz.

Hem kendimizin hem de başkalarının hatalı argümanlarına veya akıl yürütmelerine dikkat etmek ve onları düzeltmek, Tanrı’yı tüm aklımızla sevmemizin ve başkalarını da kendimiz gibi sevmemizin bir yoludur. 

  • 1Bu konuyu daha önce kısaca ele almıştık: Ken Wiest, “Tartışmacı İlahiyat: Bizden Farklı Olanlara Nasıl Davranmalıyız?”, e-manet, Sayı 28 (Nisan-Haziran 2012), s. 20-21.
  • 2“23 Reasons to Believe in a Rapture before the Great Tribulation”, Truth or Tradition?  https://www.truthortradition.com/articles/23-reasons-to-believe-in-a-rapture-before-the-great-tribulation > (25.03.2020 tarihinde erişildi).
  • 3The Counterpoints Library’de, bir konuyu incelemenin geçerli yöntemlerinden birinin şöyle olduğu açıklanır: “Her konu çeşitli bakış açılarına katkıda bulunan üç beş kişi tarafından ele alınır, sonrasında bu kişiler birbirlerinin görüşlerini irdelerler.” The Counterpoints Library, 32 cilt (Grand Rapids, Michigan: Zondervan, 2015).
  • 4Örneğin, Scott Klusendorf kürtaj konusunda mükemmel bir çalışma yapmıştır: The Case for Life: Equipping Christians to Engage the Culture (Wheaton, Illinoıs: Crossway, 2009).
  • 5Daniel B.Wallace, Greek Grammar Beyond the Basics: An Exegetical Syntax of the New Testament (Grand Rapids, MI: Zondervan Publishing, 1996), s. 494-539, 572-586.
  • 6A.g.e., s. 554-565.
  • 7Norman L. Geisler, Baker Encyclopedia of Christian Apologetics (Grand Rapids, MI: Baker Books, 1999) Occam's Razor maddesi.
  • 8Önceki sayılardan şu değerlendirmeye bakınız: Ken Wiest, “Tanrıbilim Metodu ve Kurtuluş Bilimi: Bir Örnek”, e-manet, Sayı 20 (Nisan-Haziran 2010), s. 24-26.
İlk yayınlama: e-manet Sayı 58 (Nisan - Haziran 2020), s. 14–18.