Ana içeriğe atla

Sitemiz işleyişi için sadece bu siteye ait çerez kullanmaktadır. Üçüncü parti çerez kesinlikle kullanılmamaktadır.
Daha bilgi edinin.

Kitap

Donanımlı

Günlük Ruhsal Savaşa Hazır

  • Çetin Erdoğdu

Yayın Tarihi: 30.04.2014

“Ruhsal savaş!” Bu ifadeyi duyduğunuzda aklınıza ne geliyor? Genellikle ilk düşündüğümüz şey cinlerin çıkarılması ya da Şeytan’ın şiddet kullanarak yaptığı saldırılar oluyor. Tüm bunlar tabii ki de ruhsal savaşın parçasıdır, fakat ruhsal savaş yaşamlarımızda bu dar çaptaki tecrübelerden çok daha geniş bir alanı kapsamaktadır.

Aslında ruhsal savaş imanlılar için her gün gerçekleşmektedir. Ben bunu Hristiyanlar için “normal durum” olarak adlandırmaktayım. Bu savaş, Şeytan’ın karanlık krallığı ile İsa Mesih’in ışık krallığı arasında olan sürekli bir mücadeledir.

Şeytan mağlup olmuş bir düşmandır. Görünürde güçlü olsa da, aslında gücü Tanrı’dan sonsuzluk derecesinde daha azdır. Tanrı, Kendi hikmeti dahilinde, Şeytan’ın bize bazı alanlarda saldırmasına izin vermekte ama aynı zamanda bu günlük mücadelelerde ayakta kalabilmemiz için bizi donatmaktadır. Özellikle bu mücadelenin ortasında dahi Tanrı, İsa Mesih’i bilmenin sevinç için yeterli olduğu gerçeğiyle yaşamayı mümkün kılmaktadır.

Bu günlük mücadelelerin zorluğu olmadan, ruhsal yaşamlarımızda bu özelliklerin tam anlamıyla geliştiğini göremeyiz ve görmeyeceğiz de.

Yaşamlarımızdaki bu kuvvetli karşıtlığa izin veren Tanrı’nın hikmetini sorgulamak insani bir şeydir. Fakat Tanrı’nın bizim mücadelelerimiz için birçok olumlu amacı vardır. Yakup 1:2-4 bize bu olumlu amaçlardan dört tanesini belirtmektedir: “Kardeşlerim, çeşitli denemelerle yüz yüze geldiğinizde bunu büyük sevinçle [yine aynı kelime!] karşılayın. Çünkü bilirsiniz ki, imanınızın sınanması dayanma gücünü yaratır. Dayanma gücü de, hiçbir eksiği olmayan, olgun, yetkin kişiler olmanız için tam bir etkinliğe erişsin.” Yakup’un bahsettiği gibi sıkıntıların arkasındaki dört amaç şu şekildedir:

  1. Arınması ve güçlenmesi için imanımızı sınayıp ispatlamak,
  2. Dayanma gücümüzü geliştirmek,
  3. Bizi olgunluğa yönlendirmek,
  4. Karakterimizde ve yaşamımızda yetkinlik sağlamak.

Bu günlük mücadelelerin zorluğu olmadan, ruhsal yaşamlarımızda bu özelliklerin tam anlamıyla geliştiğini göremeyiz ve görmeyeceğiz de.

Bizler Tanrı’yı tanıdıkça, bu ruhsal mücadelelerimiz içinde Tanrı’nın yaptığı her şeyde birçok amacı olduğunu görmemiz daha da netleşir. Tanrı’nın amaçları arasında yaşamlarımızda Ruh’un meyvelerini geliştirmek, bize O’nun dünyaya olan lütfunu gösterme fırsatını vermek ve etrafımızdakilere daha etkin bir biçimde tanıklık etme şansını sağlamak yer almaktadır. Sıkıntılarımızın ortasında, bizler yardım için İsa Mesih’e koştukça ve O’nu daha da iyi tanımaya başladıkça sevincimiz de gerçekten büyüyecektir.

 

Şeytan’ın Başlıca Üç Silahı 

Şeytan, yaşamlarımızda yanılgı, şüphe, saptırma ve bölünmeleri etkin hale getirmek için yalan, korku ve şiddeti bize karşı silah olarak kullanmaktadır. Şeytan, her zaman yalanla başlar ve çok sevdiği üç yalan vardır.

Şeytan’ın en büyük birinci yalanı şudur: Tanrı gerçekten söylediğini kastetmedi. Şeytan yanıltmayı bu şekilde yapar. Şeytan’ın bu yalanı kullanışını Kutsal Kitap’ta Şeytan’ın insanlarla konuştuğu ilk olayda görmekteyiz. Yaratılış 3. bölümde Şeytan’ın Havva’yı Tanrı’nın sözünden şüphe ettirerek nasıl ayarttığına ve yanılttığına dikkat edin. Bunu belirgin hale getirmek için aşağıdaki ayetlerdeki bazı kelimelerin üzerine vurgu yaptım: 

Yılan [Şeytan] kadına, “Tanrı gerçekten, ‘Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin’ dedi mi?” diye sordu. (Yar. 3:1)

Bu cümledeki üstü kapalı ifadeyi, yani Tanrı’nın Sözü’nden şüphe etmeye teşvik eden ifadeyi görüyor musunuz? “Tanrı gerçekten ... dedi mi?”

Kadın, “Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz” diye yanıtladı, “Ama Tanrı, ‘Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz’ dedi.”1

Yılan, “Kesinlikle ölmezsiniz” dedi. (Yar. 3:2-4) 

Şeytan net bir şekilde Tanrı’nın söylediklerini reddetmektedir. Bazen Şeytan o kadar cesurca bize saldırır ki, bizi savunmasız bırakır ve biz de ona inanırız! Havva da kesinlikle inandı!

Şeytan ardından ikinci büyük yalanıyla devam etmektedir: Tanrı her zaman iyi değildir. Şeytan, bizi Tanrı’nın her zaman bizim için en iyisini istediği konusunda şüphe duymaya ikna etmek için sıkı çalışmaktadır. Şeytan’ın Havva’ya söylediklerine dikkat edin:

Bazen Şeytan o kadar cesurca bize saldırır ki, bizi savunmasız bırakır ve biz de ona inanırız!

“Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak...” (Yar. 3:5a)

Şeytan’ın burada açıkça ima ettiği şey, Tanrı’nın iyi bir şeyi onlardan esirgediği, yani Havva’nın gözlerinin kapalı olduğu, ancak meyveyi yediğinde açılacağıydı. Bu yalan, Tanrı’nın iyiliğinden şüphe düşürmektedir.

Ardından Şeytan son olarak üçüncü yalanını söylemektedir: eğer Tanrı’ya itaatsizlik ederseniz daha fazla tatmin ve mutlu olursunuz. Bu, saptırma yöntemini kullanmaktır ve gözlerimizi Tanrı’dan alıp başka bir şeye çevirtmektedir.  

“...iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.” (Yar. 3:5b)

Bu da Şeytan’ın son darbesidir, Havva’yı günah işleme kararını vermeye doğru götürmektedir.

Bu gidişata tekrar bakalım. İlk olarak Şeytan, açık bir şekilde, itaatsizliğin ölüm getireceği hakkındaki Tanrı sözünü reddetmiştir. Ardından “bu meyveden yemeyin” buyruğunu vermesinden ötürü Tanrı’nın iyi olmadığını ima etmiştir. Sonrasında Tanrı’nın Havva’dan iyi bir şeyi esirgediğini kastetmiştir. Son olarak da, Havva’nın Tanrı’ya itaatsizlik etmekle daha yüksek bir seviyeye ulaşacağını, yani gerçekten Tanrı gibi olacağını ve hatta Tanrı’dan bağımsız olabileceğini beyan etmiştir. Havva da bu yemi yutmuştur. Gözlerini Tanrı’dan alıkoymuş ve ayartılmanın çekiciliğine odaklamıştır.

“Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. [Havva’nın gözlerini Tanrı’dan ayırıp durumlara yönlendirdiğine dikkat edin.] Meyveyi koparıp yedi...” (Yar. 3:6)

Havva gerçekten de Tanrı’nın kendisinden bazı iyilikleri esirgediğini ve bu yüzden de bu iyiliklere kendi başına sahip olabileceğini düşündü.2

Her birimiz bu yalanları farklı biçimlerde birçok kez duymuşuzdur. Bir keresinde hatırlıyorum da, on ya da on bir yaşındayken bir dükkândan küçük bir fener çalmıştım. O anda ne olduğunun farkında değildim ama şimdi farkındayım ki o an Şeytan’ın yalanını dinlemiştim. Bu yalan da, Tanrı’nın isteğine (“Çalmayacaksın!”) itaat etmenin beni iyi bir şeyden, yani Tanrı’nın sunduklarından daha iyi bir şeyden alıkoyacağı ve de Tanrı’ya itaat edip kendimi inkâr etmemin beni daha mutlu edecek bir şeyden mahrum bırakacağı yalanıydı. Ben de Şeytan’a uyup hırsızlık yaptım ve Şeytan da benim sevincimi çaldı.

Aslında, eğer tüm gerçekleri bilseydik, Tanrı’nın isteğinin tam olarak bizim ihtiyacımız olan şey olduğunu bilirdik.

Aslında, eğer tüm gerçekleri bilseydik, Tanrı’nın isteğinin tam olarak bizim ihtiyacımız olan şey olduğunu bilirdik. Tabii ki de bizler tüm gerçekleri bilmiyoruz ve bu yaşamda iken asla tam olarak bilmeyeceğiz. Ancak, tüm gerçeklere sahip olan ve bize gerçekten en iyinin ne olduğu konusunda yön veren ve bize bu iyiyi sağlayan, güvenilir bir Tanrımız vardır. O’nun karakterini bildiğimiz için de O’na imanla itaat edebiliriz.

Şeytan yalanlarını sıraladıktan sonra, bizleri yanlış yöne doğru zorlamaya ve sonunda bizi yok etmeye çalışmak için korku ve şiddet adlı diğer silahlarını kullanır. Aden bahçesinde, günahın sonucunda korku tohumu filizlenmiştir. Meyveyi yemelerinden hemen sonra, korku Adem ve Havva’nın yaşamlarında o kadar belli olmuştur ki, onların hem Tanrı’dan hem de birbirlerinden saklanmalarına neden olmuştur. Anında onlarda şiddet tomurcuğu oluşmuş ve Tanrı’nın önünde birbirlerini suçlamalarına neden olmuştur. Bu tomurcuk daha sonra, onların ilk doğan oğulları olan Kayin’de çiçek açmış ve Kayin kardeşi Habil’i öldürmüştür. Şeytan, bu aynı güçlü üç silahı – yalan, korku ve şiddet – bugün de bizim yaşamlarımızda her gün kullanmaya devam etmektedir.

Tanrı’nın Sağlayışı

Buna rağmen Göksel Babamız bu mücadelede bizi savunmasız bırakmamıştır. Şeytan’ın her bir silahına karşı koyabilmek için bize gerekli araçları vermiştir:

  • Yalan, gerçek aracılığıyla mağlup edilir.
  • Korku, iman aracılığıyla alt edilir.
  • Şiddet, sevgi aracılığıyla fethedilir.

İnsani açıdan bakıldığında, ruhsal silahlar olan gerçek, iman ve sevgi, Şeytan’ın silahlarından çok daha zayıf gibi görünebilir. Ama gerçekte çok daha fazla etkindirler, çünkü Tanrı’nın büyük gücüyle bağlantılıdırlar.

Yaşam zordur. Yaşam bir mücadele ve savaştır. Bu yüzden de bu yardıma ihtiyacımız vardır. Hem saldırımızın hem de savunmamızın ilk hattını daima gerçeklik oluşturmaktadır. Kendisi gerçek olan İsa Mesih, Yuhanna 8:32’de şöyle demektedir: “Gerçeği bileceksiniz ve gerçek sizi özgür kılacak.” Dolayısıyla bizlerin gün be gün kendimizi gerçeğe daldırmamız gerekmektedir. Bunu yapmanın en iyi yolu da, kendimize Kutsal Kitap’ı okuduğumuz ve üzerinde düşünerek çalıştığımız günlük sessiz zamanlar düzenlemektir. Bu eylem, her gün yüzleştiğimiz ruhsal savaş için gerekli bir hazırlıktır. 

  • 1Havva’nın Tanrı’nın ne buyurduğunu bildiğine, fakat bu buyruğa bir şeyler eklediğine dikkat edin: “O meyveye dokunma.” Burada insanın kurallara uyum sağlamak için şeriatçılık eğilimini görüyorum.
  • 26. ayette “Yanındaki kocasına verdi, o da yedi” ifadesinin de yer aldığına dikkat edin. Adem, orada Havva ile birlikte olmasına rağmen Havva’yı korumamış, Şeytan’ın yalanlarına karşı gelmemiş ya da eşinin günaha olan teşvikine direnmemiştir. Bize söylenen şey Havva’nın aldatılmış olduğudur, fakat Adem de net ve bilinçli bir şekilde Tanrı’ya itaatsizlik etme kararını almıştır. Bu, eşini yönetmede başarısızlığa uğramış ve Tanrı’nın sözüne bakmadan eşinin önderliğini takip etmiş bir koca örneğidir. Peki ya sonuç? Adem, kendisinden sonra gelen herkese büyük ve gereksiz bir ıstırap getirmiştir. Bu sadece kendisinin değil, ondan sonra gelen herkesin ruhsal savaştaki yenilgisidir. Bu da iyi bir şekilde bize şunu hatırlatmaktadır: Eğer biz savaşta başarısız olursak, etrafımızdakileri ve bizden sonrakileri olumsuz bir şekilde etkileriz. Ancak benzer şekilde, eğer savaşta kazanırsak, birçok kişiyi ve potansiyel olarak sonraki nesilleri, olumlu anlamda etkileriz.

Bu makale Equipped! Ready for Everyday Spiritual Warfare (2. Basım, Canterbury, Connecticut: Edifying Services Press, 2012) kitabının 6. bölümünden bir alıntıdır.

İlk yayınlama: e-manet Sayı 35 (Nisan - Haziran 2014), s. 11–13.