Ana içeriğe atla

Sitemiz işleyişi için sadece bu siteye ait çerez kullanmaktadır. Üçüncü parti çerez kesinlikle kullanılmamaktadır.
Daha bilgi edinin.

Kitap

Galatyalılar 4:8-5:1

Yayın Tarihi: 05.01.2008

Bu makale aşağıdaki kitapta derlenmiş olarak yayına sunulmuştur.
Görsel
İhsan Özbek - Lütuf kitap kapağı

IV. Galatyalılar 4:8-5:1

Metnin Teması

Size verilen özgürlüğü koruyun.

Metnin Kitaptaki Konumu

Mektubun başında (1:1–2:21), Galatyalı imanlılar Pavlus tarafından kendilerine iletilen bildiriye uymaları için teşvik edilirler. Kendisinin doğrudan Tanrı’dan aldığı bu bildiriye elçiler dâhil herkesin uyması gerektiği onlara anlatılır. Bu bildiri, yani Müjde, sünnet ve benzeri iyi eylemlerle desteklenmek zorunda değildir.

3:1–4:7 ayetleri arasında ise Müjde’nin temeli olan iman okuyucuya açıklanır. İnsan yalnızca iman yoluyla aklanabilir. 4:8–5:1 ayetlerinin oluşturduğu parçada da Galatyalı imanlılar Müjde’nin iman edenlere sağladığı özgürlüğe bağlı kalmaya çağırılırlar. Sevap kazanmaya yönelik eski öğretilere dönmek, köleliğe dönmeye bir çağrı olarak anlatılır. Tanrı’nın özgür çocukları için bu hiç de uygun değildir (4:8-11).

Pavlus, Galatyalı imanlıların ona olan sevgilerinden ve onu kabul ettiklerinden emindir. Bedensel sıkıntılarına karşın onu dinlemiş ve hatta neredeyse kendi “gözlerini oyup” ona verecek ölçüde sevgi göstermişler, Pavlus da bu fiziksel kusurun verdiği alçaltıcı duruma rağmen Tanrı bildirisini onlara duyurmuştu. Bu mektupta Galatyalılar’ı tekrar Müjde’yi izlemeye çağırıyor oluşu düşmanca bir tutum değil, tersine Mesih’i onlarda “biçimlendirme” arzusundan ileri gelmektedir (4:12-20).

Burada ele alınan parçanın sonunda (4:21–5:1) Pavlus, Kutsal Yasa’ya bağlı olarak yaşayanlarla karşılaştırıldığında daha üstün bir konumda olan Mesih inanlılarını tekrar Yasa’nın köleliği altına girmemeye teşvik eder. Yasa, bir çocuğa ahlaki konularda öğretmenlik yapan eğitmenin rolünü üstlenmiştir (bkz. 3:24 hakkındaki not). Çocuk bir köle gibi bu eğitimden kurtulamaz. Yasa bu bağlamda köle edici bir unsurdur, oysa verilen vaat özgürlüğe ilişkindir. İsa Mesih’e olan iman, kişinin vaatten kaynaklanan kutsamalara kavuşmasını güvence altına alır. Vaat ve kölelik birbiriyle bağdaştırılamayacak iki ayrı durumdur. Pavlus bu nedenle Hacer ile Sara ve İsmail ile İshak örneklerini verir. Bu tarihsel olaylarda kurtuluşla ilgili bir gerçeğin altı çizilir: vaade sahip olan (iman eden) mirası alır, mirası alamayan ise olağan yola (bedensel yola, yani Yasa’ya) umut bağlayandır. Zulüm konusunda da durum aynıdır: Zalimler hep Yasa’ya dönülmesi gerektiğinde ısrar edenler olmuştur (4:29)!

Mesih bizi Yasa’ya bağımlı olma zorunluluğundan kurtardı. Bu nedenle “bir daha kölelik boyunduruğuna dönmeyin” (5:1).

Ayetlerin İncelenmesi

4:8 Galatyalılar “Tanrı’yı tanımadıkları” zamanlarda bilgisizliklerinden ötürü yanılgı içindeydiler. Bu yanılgıyla, gerçek Tanrı’ya tapınmanın dışındaki dinsel etkinliklere kapılmışlardı. Bu onlar açısından sahte inançlara kölelik anlamına gelmekteydi.

4:9 Bu bilgisiz dönemden sonra iman ederek Tanrı’yı tanımışlar, Tanrı da onları tanımıştı. Bir insan, Mesih’e olan imanı nedeniyle Tanrı tarafından tanındığında Tanrı, ona imanın getirdiği bütün kutsamalardan yararlanma olanağını sağlar.

Durum “öyleyken” Galatyalılar sanki hiç bu kutsamalara kavuşmamışlar gibi eski, “değersiz, etkisiz ilkelere” dönmek istemişlerdir. Bu, bilgisizlikten doğan yeni bir hata değil, eskiden yaptıkları hatayı yinelemek anlamına gelmektedir. Eskiden köle oldukları duruma geri dönmeyi nasıl isteyebildiklerini Pavlus onlara sormaktadır.

4:10 Yahudilik yanlısı kişilerin açıkça Galatyalılar’ı yasacılığa döndürmesinden çok, Galatyalılar yasacı köleliğe adım adım dönmektedirler. Bu da onların, Yahudiler’in kutsal saydıkları zamanları “özel günler, aylar, mevsimler, yıllar”ı kutlamalarından anlaşılmaktadır.

“Günler” sözü ile Şabat Günü ile belirli günlere karşılık gelen bayramları, “aylar” sözü ile Yahudi takviminin aylık döngüsü içindeki Yeni Ay (Say. 28:14) gibi kutlamaları, “mevsimler” sözü ile Mayasız Ekmek Bayramı, Hasat bayramı gibi mevsimlik etkinlikleri, “yıl” ile de Özgürlük Yılı (Lev. 25:10) ifade ediliyor olmalıdır.

Pavlus’un karşı olduğu şey yalnızca bu bayramların kutlanması değildir, kendi de büyük ihtimalle bu bayramlardan bazılarını kutlar (bkz. Elç. 20:6; 1Ko. 16:8). Onun anlatmaya çalıştığı, bu bayramların kutlanmasının yasacı kişilerin uygulayış biçimdeki köleleştirici ruhsal etkinin, putperestlerin bayramlarındaki ruhsal durumdan çok da farklı olmadığıdır (bkz. 4:3). Tanrı tarafından buyrulan bu günlerin kutlanması yanlış değildir, ancak bu bayramların veya herhangi bir etkinliğin, sevap aracılığıyla kurtuluş umudu taşıyan yasacı köleliğe dönüş olmasıdır. İman yoluyla kurtuluş dışında herhangi bir yol veya sevapla imanı uzlaştırıcı ara bir yol köleliğe dönüştür, Müjde’den ayrılmaktır.

4:11 Pavlus’un korkusu, Galatyalılar’ın bu kölelik boyunduruğunu yüklenmesine engel olamamaktır. Bütün çabalarına karşın okuyucuları onu anlamayıp yanılgı yolunda ilerleyebilirler. “Boş yere mi emek verdim” sözü retorik bir ifadedir. Yani, kurtulmuş olan Galatyalılar’ın kurtuluşlarını yitirmesi bağlamın konusu değildir. Yeni Antlaşma’nın başka mektuplarında bu konu tartışılabilir olsa da bu ayette anlatılan, kurtulmuş olan Galatyalı imanlıların kendilerine gereksiz bir kölelik boyunduruğu takma tehlikesinin olmasıdır.

4:12 Buradan başlayarak 20. ayetin sonuna dek Pavlus mektubun ilk alıcıları ile arasındaki ilişkiyi konu etmektedir. Pavlus’un Galatyalılar’dan kendisini örnek olarak almasını istemesi gurur göstergesi değildir; kendisi Müjde’yi nasıl izliyor ve yasacı tutumdan uzak duruyorsa, onlardan da beklediğinin de aynı tutum olduğunu anlatmak istemektedir. “Her öğrenci öğretmeni gibi olacaktır” (Luk. 6:40). Bu, öğretmenlerin öğrencileri için belirlediği hedef olmalıdır.

“Ben de sizin gibi oldum. Bana hiç haksızlık etmediniz” sözleri sonraki ayetlerle birlikte daha iyi anlaşılmaktadır. Pavlus nasıl onlar tarafından açık gönüllü bir biçimde kabul edildiyse, Pavlus da onları aynı biçimde kabul ettiğini bildirir.

4:13 Galatya’ya gittiği zaman Pavlus hastaydı ve aslında yolculuğu sırasında bu hastalık nedeniyle oraya gitmek durumunda kalmıştı. Bu hastalığın ne olduğu tam olarak bilinmmektedir; gözünün bozuk olması, Listra’daki saldırı (Elç. 14:19), bedenindeki ‘diken’ (2Ko. 12:7) veya bir başka hastalık söz konusu olabilir.

4:14 Kurtuluş bildirisini duyuran birinin bedensel rahatsızlığı, hem bu kişinin bildirisi hem de kendi güvenilirliği konusunda kuşkulara yol açabilecekken Galatyalılar Pavlus’a kucak açmışlardı.

4:15 Pavlus’un Galatya’da gördüğü kabul, ilettiği bildirinin de benimsenmiş olduğunu gösteriyordu. “Mesih İsa’yı kabul eder gibi” kabul ettiklerinde ifadesi, Müjde’ye karşı Galatyalılar’ın gösterdiği sevinçli karşılığı da ima etmektedir. Ne var ki, Pavlus onlardan uzaktayken bu sevincin yok olmaya başladığını düşünmek durumunda kalmıştır. Çünkü Müjde’ye bağlılık açısından tutarsızlık göstermekteydiler. Oysa, sonraki cümleden Pavlus yanlarındayken gerekirse gözlerini oyup ona vermeyi bile konuşmuş olduklarını anlıyoruz. Bu bağlılığın zayıflaması Pavlus’u bu sitemli cümleleri yazmaya yöneltmiş olmalıdır.

Ayrıca bu ayette gözlerden bu biçimde söz edilmesi, Pavlus’un Galatya’yı ilk ziyaretindeki hastalığının göz rahatsızlığı olabileceği olasılığını arttırmaktadır. Ancak Cole, gözün o dönemde yaşayanların günlük hayatını sürdürebilmeleri için çok önemli bir organ olduğunu ve bu sözün Galatyalı imanlıların Pavlus için en değerli şeylerini, gözlerini bile vermeye hazır olacak kadar sevdiklerini anlatan bir ifade biçimi olabileceğini de ekler (sf. 172). Dolayısıyla bu söz yalnızca retorik bir ifade de olabilir.  

4:16 “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” atasözünü doğrular biçimde Pavlus’un Galatyalı imanlıları eleştirmesi onların arasında hoş karşılanmamış olmalı. Hatta içlerinden kimileri Pavlus’a karşı düşmanca denebilecek ölçüde de tepki göstermiş olabilir.

4:17 Pavlus’un eleştirileri onları rahatsız ederken, başka kişiler de Galatyalılar’ı kendi yanlarına çekmeye çalışmaktadırlar. Bu çabanın herhangi bir ruhsal amacı da yoktur. Yasacılar Galatyalı imanlıları kendi yanlarına çekerek taraftarlarının sayısını arttırmayı amaçlar.

4:18 Elçi, yanlarında olduğu zaman gayret gösteren imanlıların o yanlarında yokken de aynı gayreti göstermelerini bekliyordu. Bu gayreti göstermemelerinden duyduğu hayal kırıklığı metnin tonundan anlaşılmaktadır.

4:19 Yasacıların ruhsal amacı olmamasına karşın Pavlus, Galatyalılar için olan hedefini açıkça ifade etmektedir: “Mesih sizde biçimleninceye dek”.  İmanlıların kutsallaşma süreci, Mesih’in benzerliğinde dönüştürülme sürecidir (2Ko. 3:18). Tanrı Sözünü işiten Hristiyanlar bu sözü yaşamlarında özümseyerek, düşüncelerinin yenilenmesi için Kutsal Ruh’un Tanrı sözü aracılığıyla onları dönüştürmesine açık olarak kutsallaşma yolunda ilerler (Rom. 12:1-2; 2Ti. 3:16-17).  Pavlus bu süreçte onlarla sürekli ilgilendiğini ifade eder.

Bu yakınlığı da “çocuklarım” sözü ile tanımlıyor. Galatyalı imanlıların Mesih benzerliğine dönüşmesi Pavlus için, tıpkı bir kadının doğum yapması gibi, sancılı ve zorlu geçmektedir. Bu sıkıntılar, onlar bu dönüşüm sürecini tamamlayana dek de sona ermeyecektir (bkz. Kol. 1:24-29). Bu dönüşüm süreci bütün bir ömrü kapsadığı için Pavlus sıkıntılarının sona ermesini beklemiyor olmalıdır (bkz. 2Ko. 4:7-18; 6:3-10); yine de “çocukların” büyüdüğünü görmek teselli edici olacaktır.

4:20 Pavlus, bu ayette de “çocuklarını” terbiye etmeyi, azarlamayı sürdürür. Neden Galatya’ya gidip onları yüz yüze uyaramadığını bilemiyoruz. Bu azarlamayı mektup yerine yüz yüze konuşarak yapmayı istediğini ve böylece okuyucuların Pavlus’un ses tonunu, yüzünün aldığı şekli görmesini dilediğini anlıyoruz.

Pavlus, Galatyalı imanlıların o kadar çok şey öğrendikten sonra bile hâlâ çocukça davranmayı sürdürüyor olmalarını kabullenemez. “Bu halinize şaşıyorum!” diye yazarak onlara kızdığı parçayı bitirir.

4:21 Pavlus, Yasacıları Eski Antlaşma’yı doğru yorumlamaları konusunda sorgulamaktadır. Bundan sonraki ayetlerde Pavlus, bir örnek vererek kölelik ile özgürlüğü karşılaştırır. Yasa’nın altında yaşamak konusunu daha önce 3:10-12 ayetlerinde açıklamıştır. Bu konuyu tekrar ve örnekleyerek ele alır.

4:22 Bu konudaki örneği İbrahim ve ailesidir. İbrahim, Yahudi yasacılığını savunanlar için önemli bir örnektir, çünkü Yahudi inancının Musa ile birlikte iki temel taşlarından biridir. Pavlus, Galatyalı imanlıların İbrahim’in soyundan geldikleri konusunu daha önce açıklamıştır (3:6-8,27-29). Burada, İbrahim’in soyundan gelenlerin iki oğul aracılığıyla ona bağlandığını anımsatır. Köle Hacer’in oğlu İsmail, özgür Sara’nın oğlu ise İshak’tır (bkz. Yar. 16:1-4; 21:1-3).

4:23 J. M. Boice, annelerin konumlarının çocuklarının konumunu da belirlediğini yazar.1 İsmail “olağan yoldan”, insanların yöntemleriyle doğmuştur. İshak ise babası İbrahim çocuk sahibi olmak için çok yaşlı olmasına karşın Tanrı’nın verdiği vaade uygun olarak olağanüstü bir biçimde doğmuştur.

4:24 Burada Pavlus bu tarihsel olayı mecazi bir biçimde kullanarak ruhsal gerçekleri karşılaştırmalarla açıklamaya başlar. İlk tanımladığı Hacer’dir. Hacer, Sina Dağı’nda halka verilmiş olan Eski Antlaşma’yı simgeler, köle olan ve köle olacak çocuklar doğuran kadındır.

4:25 Hacer’in, insansal yöntemleri işaret eden Sina Dağı’nı simgelediği tekrar belirtilir. Hacer “şimdi”yi temsil eder, yani bu dünyaya ve bu zamana ait olanı. Yeruşalim, dünyasal olanı, köle edici Yahudilik’i temsil etmektedir. Hacer ve oğulları, yani İbrahim’in soyundan gelmesine karşın, olağan yoldan, dünyasal, insani bir biçimde oğul olan Yahudiler kölelik etmeyi sürdürmektedir.

4:26 “Oysa” İsa Mesih aracılığıyla, vaade bağlı olarak evlat sayılan biz imanlıların annesi göksel Yeruşalim’i simgeleyen Sara’dır. Pavlus, karşılaştırma yaparken karşılaştırdığı her unsuru tek tek yazmamışsa da, bu açıklamalardan aşağıdaki tabloyu oluşturabiliriz. (İtalikler yazarın ekledikleridir.)

HacerSara
Eski AntlaşmaYeni Antlaşma
Sina DağıGolgota
köle kadın, köle çocuklarözgür kadın, özgür çocuklar
şimdiki Yeruşalimgöksel Yeruşalim
yasacıların annesibizim (imanlıların) annemiz

Hacer ile Sara arasındaki karşılaştırma bize hem Eski Antlaşma Yahudiliği hem de Hristiyan imanı hakkında canlı açıklamalar yapar. Dünyanın gereksinimlerini, insani zayıflıkları simgeleyen Hacer, benzetme yoluyla Eski Antlaşma’yı tanımlar. Her ne kadar Tanrı tarafından verilmiş olsa da Yasa, günahtan ötürü (bkz. Rom. 7:13-23; krş. İbr. 7) Yasa’yı izleyenleri özgürleştirmez. Dünyasal olanın sonuçları da dünyasal olacaktır. Bu nedenle Hacer’in temsil ettiği, şimdiki Yeruşalim’dir. Oysa Sara Yeni Antlaşma’yı ve şimdiden bizim içimizde bulunan ama gelecekte tam olarak ortaya çıkacak olan göksel Yeruşalim’i temsil eder. Sina Dağı’nda yapılana değil, Tanrı’nın vaadine dayanan antlaşmaya bağlı olmuş ve Golgota’da İsa Mesih’in gerçekleştirdiği kurtarış eylemi sayesinde özgür çocuklar olma konumuna kavuşmuşuzdur.

Göksel Yeruşalim, Vahiy 21:1-27 ayetlerinde açıklanan yeni yeryüzünde kurulacak olan Yeni Yeruşalim’dir; yoksa gökte bulunan bir kent söz konusu değildir.

4:27 Yeşaya Peygamber’in kitabından yapılan alıntı duruma çok uygundur. Yeşaya 53. bölümde Acı Çeken Kul’un hizmeti ve canını feda etmesiyle birçoklarının kutsanmasının anlatılmasından sonra yer alan Yeşaya 54:1 ayeti, sürgün sonrası Yeruşalimi’nde yaşayanların gelecekte nasıl sevineceklerini anlatmaktadır. Tanrı’nın kutsamasına ilişkin vaatler sıralanmaktadır. Her ne kadar, Yeşaya metni ile Sara ve Hacer olayı arasında birebir konu örtüşmesi gözükmüyorsa da Pavlus parçayı bu konuyla bağlantılı olarak yorumlar. Onun açıklamasıyla bu ayet, Tanrı’nın olağanüstü biçimde kısır kadının (Sara’nın, yani İsrailli olmayanları da kapsayan Yeni Antlaşma halkının) verimli olacağını vaat etmektedir. Yeni Antlaşma halkı, Yahudi olmayan Hristiyanlar sayıca Yahudiler’i de geçeceklerdir.

4:28 Bütün Hristiyanlar mecazi bir biçimde, doğal yoldan değil, vaade dayanarak olağanüstü biçimde doğmuş olan İshak’a benzetilmektedir.

4:29 Pavlus Yaratılış 21:9 ayetlerini hatırlatır. İsmail kendisinden yaşça çok küçük olan kardeşi İshak’la alay etmişti. Pavlus bunu zulüm olarak tanımlar. “Kutsal Ruh’a göre doğan” Hristiyanlar da aynı şekilde zulümle karşılaşmış ve karşılaşacaklardır (Mat. 5:10-12; Yu. 15:19-16:4; 1Se. 3:1-4; 2Ti. 3:12; 1Pe. 4:12-19).

Dünyadan gelen zulüm imanlılara her ne kadar olağan gözükse de, beklenmedik bir biçimde Hristiyanlar için zulmün önemli bir kaynağı da kendisine Hristiyan diyenler olacaktır.

Özellikle Doğu Avrupa ve Latin Amerika’da buna birçok kez tanık olunmuştur.

“Kutsal Ruh’a göre doğan” sözü İshak’ın olağanüstü bir biçimde doğduğunu ima etmez. Bu sözle anlatılan, çocuğun İsmail’in tersine, Tanrı’nın (Kutsal Ruh’un) vaatleri doğrultusunda doğmuş olmasıdır. İshak ve Hristiyanlar bu niteliği paylaşır.

4:30 Pavlus burada tekrar İsmail ile İshak öyküsünden örnekler gösterir. Vaade göre yaşam bulmamış olanlar ile vaadin çocukları arasında ayrım olmalıdır. Her ikisi de aynı mirasın sahibi olamaz. Bu sözler Galatyalı imanlılara Yahudilik yanlısı yasacı kişilerin topluluk dışına çıkartılmasını öğütlemekteydi.

4:31 “İşte böyle” sözüyle başlayan bu kısa yineleme, İsmail ile İshak örneğinin sona erdiğini ifade eder.

5:1 Bu ayetle konunun özeti verilerek yeni bir bölüme geçişin hazırlığı yapılır. Yasa’nın köleliğinden Mesih’in çarmıhtaki eylemleri ile bütünüyle özgür kılınmış olan Galatyalı imanlılar (ve genel olarak bütün Hristiyanlar) sahip oldukları özgürlüğü fark etmelidir. Özgür kalma sorumluluğu bu imanlılara aittir. Her ne kadar yasacı  öğretişler, dünyasallıktan kaynaklanan alışkanlıklar ve karşılaşılan zulüm imanlıları ödün vermeye zorlasa da dayanmalıdır. Kölelikten kurtulmuş olanların, kölelik boyunduruğunun ne kadar ağır ve zahmetli olduğunu bilmeleri gerekir. Bu nedenle de tekrar aynı köleliğe dönmemekte kararlı olmalıdırlar.

Uygulama

  1. Yaşamınızı yönlendiren belirli ilkeleriniz var mı? Bu ilkelerin kaynağı nedir? Unutmayın ki yaşamımızdaki her eylemimiz, alışkanlıklarımız bilinçsizce de olsa bazı ilkelere dayanmaktadır. Bu ilkeler bedensel, dünyasal olabileceği gibi Kutsal Kitap’tan, Mesihçi ilkeler de olabilir. Aklınıza gelen ilkeleriniz nelerdir?
  2. Yahudi kökenli olmayan günümüz Hristiyanları nasıl hâlâ “Yasa altında” yaşıyor olabilirler? Bir Hristiyan nasıl lütuf altında değil de Yasa altında yaşıyor olabilir? Örnekler düşünün.
  3. Size hizmet edenlerin kısıtlılıkları, hastalıkları veya herhangi bir zayıflıkları karşısında tutumunuz nedir? Örneğin, kanser hastalığına yakalanmış bir kilise önderinin topluluğundan bazı üyeler onun işlemiş olduğu bir günah sonucunda bu hastalığa yakalanmış olabileceğini kendi aralarında konuşurlarsa önder nasıl bir sıkıntı çeker? Önderin bu durumda çektiği sıkıntı ile Pavlus’un Galatya’da kabul edilişini karşılaştırın. Siz önderlerinizin sıkıntılı durumlarına nasıl bir karşılık gösteriyorsunuz?
  4. Kilisede hizmet eden biri günümüzde 4:19 ayetini nasıl uygulayabilir?
  5. Kilisenizin bir takvimi, yani düzenli olarak kutladığınız törenleri var mı? Bunların anlamlarını topluluk üyeleriniz biliyor mu, yoksa geleneksel dinsel törenler olarak mı kutluyorsunuz?

Bölüm Kaynakçası

Kenneth Barker ve John Kohlenberger III (ed.), NIV Bible Commentary (Grand Rapids, Michigan: Zondervan, 1994).
Bruce Barton, Linda Taylor, David Veerman, Neil Wilson, Galatians (Wheaton, Illinois: Tyndale, 1994).
R. Alan Cole, Galatians TNTC (Leicester: InterVarsity, 1989).
Earle E. Ellis, Paul’s Use of the Old Testament (Eugene, Oregon: Wipf and Stock, 2003).

  • 1bkz. Barker & Kohlenberger, s. 733;
  • Telif Hakları © 2008
  • İhsan Özbek
  • Tüm Hakları saklıdır. İzin ile kullanıldı.
İlk yayınlama: e-manet Sayı 13 (Ocak - Mart 2008), s. 7–9.