Ana içeriğe atla

Sitemiz işleyişi için sadece bu siteye ait çerez kullanmaktadır. Üçüncü parti çerez kesinlikle kullanılmamaktadır.
Daha bilgi edinin.

Kitap

Gramer Deyip Geçmeyin

Gramer ve Sözdizimi Yorum Sanatının Olmazsa Olmazı

  • Çiğdem Özbek

Yayın Tarihi: 01.09.2012

Birçok Kutsal Kitap uzmanı, Kutsal Kitap’ı yorumlamanın birinci ilkesinin metnin bağlamına sadakat olduğunda hemfikirdir. Bağlam, ister Eski Antlaşma’da ister Yeni Antlaşma’da olsun, nihayetinde Kutsal Yazıların bütününde, metnin çevrelendiği paragraf ve bölümleri, yani kitabın içindeki yerini kapsar. Metnin yazıldığı tarihsel ve kültürel bağlamlar da önemlidir. Yine de, iyi yorumlama yalnızca bağlama dayanmaz; birtakım başka ilkelere de bağlı olmalıdır. Metni iyi şekilde yorumlayabilmek, yani en iyi ve en çok onaylanmış yorumlamaya ulaşmak için Kutsal Kitap’ı okuyan kişinin metindeki sözcükleri de çalışması, bunun için gramere ve sözdizimine de (yani sözcüklerin birlikte kullanımına da) bakması gerekir. Bütün bu yönleri ele almak incelikli ve sıkı bir çalışma gerektirir ama böylesi bir çalışma, Tanrı’nın ne söylediğini anlamayı amaçlayanlar için vazgeçilmezdir.

Sözcük çalışması yaparken ABC dizininin kullanımını ele almıştık.1 Bu yazıda gramer ve sözdiziminin Kutsal Kitap’ı yorumlamada nasıl bir etkisi olduğunu göstermek istiyoruz.

Gramer ve sözdizimi değerlendirmesi dediğimiz, sözcüklerin ve söz dizimlerinin hem kendi başlarına (gramer) hem de birbirleriyle ilişkili olarak (sözdizimi) nasıl işlev gördüklerinin değerlendirilmesidir.

İster Türkçeye ister bir başka dile olsun, Kutsal Kitap çevirisi, okuyanın sözdizimi ve grameri yorumlama açısından görme yetisini sınırlar, çünkü aslında burada Grekçe ve İbranice grameri ve sözdizimi söz konusudur.

Öncelikle Eski Antlaşma’dan birkaç örneğe bakacağız. İbranice waw sözcüğü tek harflidir. Türkçeye çoğunlukla “ve” ya da “ama” olarak çevrilir. Oysa bu küçük harf İbranicede birçok farklı şekilde kullanılabilir. Bu seçenekleri bilmek ilginç yorumlama görüşleriyle sonuçlanır. Örneğin, waw iki isim arasında kullanıldığında, bu iki isim birlikte bir düşünceyi ifade eder.

Çıkış 34:6’da şöyle denir: Musa’nın önünden geçerek, “Ben RAB’bim” dedi, “RAB, acıyan, lütfeden, tez öfkelenmeyen, sevgisi engin ve sadık Tanrı.”

İbranicedeki son üç sözcüğün (“sevgisi engin ve sadık” olarak çevrilmiştir) bir tek kavramı ifade etmesi olasıdır, bu da “sevgisi (veya iyiliği) engin”dir. Aynı tip gramer kullanımı Nehemya 9:32a’da da bulunur: “Ey Tanrımız! Sen antlaşmana bağlı kalırsın.” İbranicede antlaşma ve bağlılık sözcükleri waw ile birbirinden ayrılmıştır. Türkçe çeviride, bu iki sözcük (antlaşma ile bağlılık, bir diğer anlamıyla sevgi, bir diğer anlamıyla iyilik sözcüklerini) birbiriyle ilişkilendirilerek tek bir kavram oluşturmak (“antlaşmana bağlı kalırsın”) kesinlikle isabetli bir seçimdir.

 

İkinci bir örnek olarak, İbranice beth edatının on beşten fazla kullanımı vardır. Bunlardan biri “karşılık bedeli” kavramını belirtir. Hoşea 2:19-20a’da beth sözcüğü, Tanrı’nın İsrail ile evlenmek için verdiği “başlık parası”na işaret etmek için kullanılır. Burada beth, 19. ayette “temelinde” olarak ve “sadakat“ sözcüğüne gelen “-le” son eki olarak çevrilmiştir:

Seni sonsuza dek kendime eş alacağım,

Doğruluk, adalet, sevgi, merhamet temelinde

Seninle evleneceğim.

Sadakatle seninle evleneceğim…

Tanrı burada, İsrail’e elini uzatır ve aralarındaki ilişkiyi düzeltmek niyetiyle bu ilişkide üzerine düşeni yapacağını söyler. Bir başka deyişle, Tanrı ilişkiyi düzeltmek için “yapması gerekeni” yapacaktır. Burada, evlilik benzetmesi kullanıldığı için bağlama uygun olarak yapılması gereken, başlık parasının ödenmesidir. Buna göre, “karşılık bedelini” ödemek, beth ile belirtilmiştir; Tanrı antlaşmada vaat ettiği gibi İsrail’e karşı adil, sadık ve merhametli olacaktır. Bu durumda, gelinin babası değil, kendisi başlık parasından kazançlı çıkmakta, ürün almaktadır.

Bağlam yön gösteren işaret levhasıdır; hangi yorumun seçileceğinin ipuçlarını verir.

 

Romalılar 1:25: “Tanrı’yla ilgili gerçeğin yerine yalanı koydular. Yaradan’ın yerine yaratığa tapıp kulluk ettiler. Oysa Tanrı sonsuza dek övülmeye layıktır! Amin.”

Bu ayette, “Tanrı’yla ilgili gerçek” ne anlama gelmektedir? Türkçe çeviri (İncil, YYY) tam olarak Grekçede kastettiği anlamı yansıtır. Ama çeviri birkaç seçenek sunmaktadır. Burada Tanrı’yla ilgili belirli bir gerçekten mi söz edilmektedir, yoksa söz konusu olan, Tanrı’nın açıkladığı gerçek midir, yoksa başka bir şey midir? Gramer bakımından başka bir olasılık, “gerçek Tanrı” anlamıdır. Bu bağlamda, putların (“yalanın”) aksine “gerçek Tanrı”dan söz ediliyor olması ağır basan bir olasılıktır.

 

Galatyalılar 2:5: “Müjde gerçeği sürekli sizinle kalsın diye bir an bile onlara boyun eğip teslim olmadık.”

Grekçe gramerin sunduğu seçeneklere göre, “Müjde gerçeği”, “gerçek olan Müjde” şeklinde de anlaşılabilir, Müjde’nin eleştirilen bir yanının gerçek olduğunu vurguluyor da olabilir. Aynı zamanda, Pavlus’un itiraz ettiği eklentiler karşısında duran “gerçek Müjde” de olabilir. Bağlama göre, en sonuncusu en iyi seçenektir.

 

Efesliler 1:17: “Rabbimiz İsa Mesih’in Tanrısı, yüce Baba, kendisini tanımanız için size bilgelik ve vahiy ruhunu versin diye dua ediyorum.”

Buradaki “bilgelik ve vahiy ruhu” ne anlama gelmektedir? Kutsal Ruh anlamına da gelebilir, Tanrı tarafından, bilgelik ve vahiy veren başka bir çeşit ruh da olabilir. Dahası, “ruhsal bilgelik ve vahiy” de olabilir. Bu son seçenek, Pavlus’un duasının bağlamına uymaktadır. Pavlus, Efesliler 1:3-14’te irdelediği konuyu imanlıların tam ve derin bir şekilde anlamaları için dua ediyordu. Onların bu gerçeklerin günlük hayatta ne anlama geldiğine ilişkin, özellikle de inanlılara sağlanan güçle ilgili olarak ruhsal bir anlayışa ve kavrayışa sahip olmalarını istemektedir.

Başka ayetler için de, grameri bilmek metnin teolojisine ilişkin daha derin bir kavrayış sağlar.

 

Efesliler 4:22-24: “Önceki yaşayışınıza ait olup aldatıcı tutkularla yozlaşan eski yaradılışı üzerinizden sıyırıp atmayı, düşüncede ve ruhta yenilenmeyi, gerçek doğruluk ve kutsallıkta Tanrı’ya benzer yaratılan yeni yaradılışı giyinmeyi öğrendiniz.”

Hem gramerin işlevi hem de bağlam, yine bizi en iyi yoruma yönlendirir.

Şimdi şu üç noktayı ele alalım:

  1. Bağlam, özellikle de giriş parçası (“Bunun için”, 25. ayet);
  2. Aoristten, yazarın zihninde devam eden eylem olarak algılanan şimdiki zamana geçiş;
  3. Pavlus’un eski adam, yeni adam teolojisi. (bkz. Rom. 6-8; Pavlus burada Mesih’te öldüğümüzü ve O’nunla birlikte dirildiğimizi ve ışıkta yaşamamız gerektiğini söyler.)

Bütün bunları bir araya getirdiğimizde, bu üç sözcüğü şu şekilde anlayabiliriz: ‘Sıyırıp atmak’ ve ‘giyinmek’ olmuş bitmiş eylemlerdir ve ‘yenilenmek’ de süreklilik ifade eder. Eskiyi sıyırıp atmak ve yeniyi giyinmek zaten kurtuluş deneyimimizin bir parçasıdır. Bize düşen, zihinlerimizin sürekli olarak bu gerçeklerle ve Mesih’le ilişkimiz aracılığıyla yenilenmesidir. Bunların hepsi bizim “Mesih’te öğrendiğimiz” şeylerdir.

 

1. Korintliler 15:3-4: “Aldığım bilgiyi size öncelikle ilettim: Kutsal Yazılar uyarınca Mesih günahlarımıza karşılık öldü, gömüldü ve Kutsal Yazılar uyarınca üçüncü gün ölümden dirildi.”

Aorist zaman kullanımı Yeni Antlaşma’nın yükünü taşır; gerçekleri belirtmek için kullanılır.

 

Romalılar 1:5’te, yapı “imanın söz dinlerliği” olarak çevrilmiştir:

Her ulustan insanın iman edip söz dinlemesini sağlamak için Mesih aracılığıyla ve O’nun adı uğruna Tanrı lütfuna ve elçilik görevine sahip olduk.

Bu metnin iki türlü anlamı olabilir: “iman olan söz dinleme” ya da “imandan kaynaklanan söz dinleme”. Çevirmenler (İncil, YYY) iki seçeneği de göz önüne alarak, ikisini de vurgulamadan yaptıkları çeviride başarı olmuşlardır. Pavlus da bu iki kavramdan birinin gölgede kalmasını istemezdi. Açık bir şekilde, söz dinlerliğin ancak iman aracılığıyla gelebileceğini öğretmişti (Rom 8:1-4).

 

Efesliler 5:18,19: “Şarapla sarhoş olmayın, bu sizi sefahate götürür. Bunun yerine Ruh’la dolun: Birbirinize mezmurlar, ilahiler, ruhsal ezgiler söyleyin; yürekten Rab’be ezgiler, mezmurlar okuyun.”

18. ayette gramere ilgili ilginç bazı durumlar mevcuttur. Pasif bir fiil olan “dolun” sözcüğü, “ruhla” olarak çevrilen ‘-e’ halindeki bir isimle kullanılmıştır. Gramerle ilgili bir çalışma yapıldığında görülen şudur: Geçmiş zamanda kullanılan “dolmak” fiili, ismin ‘-e’ haliyle birlikte kullanıldığında içerik belirtmez. O halde Pavlus bu ayette ne söylemektedir? Pavlus, inanlının Ruh aracılığıyla Tanrı’nın doluluğu “ile” dolacağını söylemektedir (Ef. 3:19). Burada toplumsal eylemlere (“birbirinize ezgiler söyleyin”) yapılan vurgunun da farkına varılması gerekir. Böylelikle metin, öncelikle kiliseye, ikincil olarak da bireylere verilen bir buyruk olarak değerlendirilmelidir.

Bu durumda, gramer seçenekleri ortaya koyar; teoloji netlik kazandırmaya yardımcı olur.

Daha fazla çalışma yapmak isteyenlere Wallace’ın, Carson’ın, Hanna’nın ve Waltke’nin kitaplarının dikkatle okunması önerilir.2 Gramer ve sözdizimi incelemesi kolay değildir ve ne kadar çok yardım alınırsa o kadar iyidir. Türkçenin yanında başka dillerde iyi yapılmış Kutsal Kitap çevirileri, yorum kitapları, sözlükler ve belirli metinler üzerine yazılmış makaleler, Kutsal Kitap öğrencisinin ek yorum seçeneklerini görmesine yardım eder. Bunun sonucunda, bağlam açısından, semantik yönden ve teolojik olarak en uygun yorum seçimleri yapılabilir.

 

  • 1Ken Wiest, “Makasınızı Nasıl Tutuyorsunuz? Kutsal Kitap Dizinini Kullanmak”, e-manet, Sayı 16, Nisan-Haziran 2009, s. 16-19.
  • 2Daniel Wallace, Greek Grammar Beyond the Basics (Grand Rapids, Michigan: Zondervan, 1996); D.A. Carson, Exegetical Fallacies (Grand Rapids, Michigan: Baker Book House, 1984); Robert Hanna, A Grammatical Aid to the Greek New Testament (Grand Rapids, Michigan: Baker Book House, 1983); Bruce K. Waltke ve M. O’Connor, An Introductıon to Biblıcal Hebrew and Syntax (Winona Lake, Indiana: Eisenbrauns, 1990).
  • Telif Hakları © 2012
  • Ken Wiest
  • Tüm Hakları saklıdır. İzin ile kullanıldı.
İlk yayınlama: e-manet Sayı 29 (Temmuz - Eylül 2012), s. 5–8.