Ana içeriğe atla

Sitemiz işleyişi için sadece bu siteye ait çerez kullanmaktadır. Üçüncü parti çerez kesinlikle kullanılmamaktadır.
Daha bilgi edinin.

Kitap

Müşterek Lütuf

Nedir ve Neden Önemlidir?

Yayın Tarihi: 01.04.2005

Her gerçek imanlı lütuftan haberdardır. Çünkü bir kişi ancak lütufla –iman yoluyla– kurtulabilir; ya da daha açık bir deyimle, aklanabilir (Ef. 2:8). Üstelik kurtuluşumuzun şimdiki ve gelecekteki durumu da –sırasıyla kutsallaştırılmamız ve yüceltilmemiz– ancak ve ancak Tanrı lütfunun işleyişiyle gerçekleşebilir. Böylece lütuf, kurtuluşun her yönünü oluşturur ve sürdürür.

Lütuf, kurtuluşun her yönünü oluşturur ve sürdürür.

Ne var ki, bazı imanlılar, özel (kurtaran) lütuf ile müşterek (genel) lütuf1 arasındaki farkı ya bilmiyor ya da tam anlamıyor. Bu kısa yazının amacı, dünya görüşümüzü belirleyen ve müjdelemeyi etkileyen müşterek (genel) lütuf öğretisini ve önemini incelemektir.

Akademik dürüstlük adına şunu kabul edelim ki, bazı Hristiyanlar müşterek lütuf kavramını şiddetle reddetmektedirler. Gerçekte bazı Reformcu Hristiyanlar (özellikle Hollanda kökenli olanlar) arasında bu konudaki öğretiden ötürü çok büyük bir bölünme oldu ve yeni bir mezhep doğdu. Charles Terpstra’nın dediği gibi, “Protestan Reform Kiliseleri (“Protestant Reformed Churches” veya “PRC”) ve “Hristiyan Reform Kilisesi”nin (“Christian Reformed Church” veya “CRC”) 1924’te resmen kabul ettiği müşterek lütuf öğretisini reddederek ayrı bir mezhep kurmuştur.2

Bu öğretinin en büyük karşıtlarından biri Herman Hoeksema’ydı. Ona göre, seçilmemiş olanların hepsi, İsa’da seçilenlerin dışında kalan, düşmanlarından nefret eden ve onları yok etmeyi amaç edinen Tanrı’nın düşmanlarıdır.3 Bu nedenle seçilmemişlerin yaşadıkları herhangi bir iyilik hiçbir şekilde lütuf olarak yorumlanamaz; çünkü birinin kaçınılmaz olarak mahvolması ile sonuçlanan herhangi bir olayı lütfa bağlamak mümkün mü?4 Gerçekte, Müjde (İyi Haber) olmadan, nihai olarak tüm haberler kötüdür; bunu aklımızda tutmamız iyi olur.

Buna karşılık, Richard Mouw’un dediği gibi, İsa’nın bizzat kendisi, düşmanlarımızı sevmemizi ve onlara iyilik yapmamızı buyurdu. Baba Tanrı’nın kendisi de “nankör ve kötü olanlara karşı iyi yüreklidir” (Luk. 6:35).5 Peki böylesine bir gazabı ile iyi yürekliliği, adaleti ve şefkati nasıl bağdaştırabiliriz? Görünüşte var olan bu paradoksu, dualarımızı eksik etmeden düşünceli bir şekilde incelememiz gerekir.

Her neyse, şurası bir gerçek ki, müjdeci topluluklara ait olanların çoğu, “kurtaran lütuf” dışında, hem seçilmişlerin hem de seçilmemişlerin yararına olan genel bir lütuf kavramına inanmaktadırlar. Genel lütfun göründüğü biçimlere birlikte bakalım.

Abraham Kuyper’in Açıklaması

Görsel
Abraham Kuyper – 1905 yılından portre – Kamu malı
Abraham Kuyper – 1905 yılından portre – Kamu malı

Hollandalı Rönesans adamı Abraham Kuyper (1837-1920), müşterek lütuf öğretisini geliştiren kişi olarak tanınır. Ondan önce gelen tanrıbilimcilerinin birçoğu, “Tanrı’nın tüm yaratılışı, hak etmediği maddi ve geçici yararlarla bereketlediğini” kabul ettikleri halde,6 Kuyper bunun da ötesine geçerek, müşterek lütfun “Hristiyanlar için daha geniş bir uygulama alanına, Hristiyanların toplumla ve yaratılışla olan ilişkilerinde pratik bir değere sahip” olduğunu vurguladı.7 James Bratt’in yorumladığı gibi, müşterek lütuf, “kamu sorumluluğuna, ya da başka bir deyişle, Hristiyanlar’ın dünyanın geri kalan kısmıyla paylaştıkları insanlığa yönelik bir teolojik anlayıştır.”8

Daha sonra gelen kimi Kuyper yanlılarının bu kavramı kötüye kullanmasına rağmen –örneğin, toplumsal sorumlulukları müjdelemeden daha öncelikli hale getirmeleri ya da başkalarının düşünce ve eylemde dünyayla uzlaşmayı haklı göstermeleri gibi9 – Kuyper’in müşterek lütuf öğretisini geliştirmesi, birçok imanlıya Hristiyanların yaşamın her alanındaki girişimlerde rol oynayacaklarına dair yapıcı bir kavrayış kazandırmıştır. Kuyper’in arzusu, Hristiyanlar olarak yaşamın her alanında etkin tanıklar olmamız gerektiğini göstermekti; çünkü Tanrı her alanda etkindir. Sonuç olarak, her şeyi laik ve kutsal ayrımına tabi tutmaktan kurtulmalıydık.

Olumsuz bir Yön – Dizginleme

Kuyper’in müşterek lütuf için ilk temel ilkesi, bunun, Tanrı tarafından, tarihin günahlı gelişimini frenlemek için bir etken olarak kullanıldığıydı.10 Earl Radmacher benzer bir vurgu yapıyor; ona göre genel lütuf olmaksızın toplumun kendi işlevini yerine getirmesi imkansızdır. Tanrı’nın genel lütfu olmasa, günahın alçaltıcı, yargılayıcı, yozlaştırıcı, aldatıcı, güçsüzleştirici ve kör edici etkileri bizi ve dünyamızı alt ederdi.11 Radmacher müşterek lütfun bu yönünü şöyle özetler: “Müşterek lütuf, insan ırkını, azgınlığının tamamını sergilemekten alıkoymaktadır... İnsan, olabileceği kadar kötü değildir.”12

Olumlu Yönler – Gelişme, Başarı ve Yönetim

Kuyper’in müşterek lütuf düşüncesindeki diğer önemli ilke de insanın Tanrı’dan aldığı nimetler sayesinde tarihte belirgin ve olumlu bazı başarılara ulaştığıdır.13 Radmacher’in işaret ettiği gibi, “[kurtulmamış] birçoklarının soylu, merhametli ve iyiliksever olduklarına dair kanıtlar var.”14 Radmacher bu konudaki düşüncelerini şöyle sürdürür: Tanrı, müşterek lütfunu doğal (genel) vahiy, güneş, yağmur ve ekin, insani yönetimler, Hristiyanların tanıklığı, gerçek, iyilik ve güzellik aracılığıyla insanlara ulaştırır.15 İmanlıların önündeki büyük çağrı, hem kendi varoluşlarının ve hem de kurtulmamış olan komşularının varoluşunun en sıradan köşelerinde bile Tanrı lütfunun genişliğini ve derinliğini kavramaktır.

Müşterek lütuf, ‘oyun alanını’, hem imanlılar hem de inanmayanlar için düzlemektedir.

Müştereklik

Müşterek lütuf, “oyun alanını”, hem imanlılar hem de inanmayanlar için düzlemektedir. Birincisi, kişileri başarılı olmaya isteklendiren nedenlerin farklılığına rağmen, imanlıların imanlı olmayan meslektaşlarından daha başarılı doktorlar, araştırmacılar, iş adamları ya da sanatçılar olduklarını ileri sürmek için hiçbir neden yoktur. Yukarıda işaret edildiği gibi Tanrı, toplumsal uygarlıkta, hem kurtulmuş hem de kurtulmamış kişiler aracılığıyla olumlu gelişmeler yaratabilir. Böylelikle biz Hristiyanlar, imanlı olmayanlarla birlikte müşterek lütfa sahip ve bu lütfun aracıları olmak ayrıcalığını paylaşıyoruz.

İkincisi, bu iki grup, yaratıklık özelliğini paylaşmaktadırlar. Her ikisinin de değeri var, çünkü Tanrı benzerliğinde yaratılmışlardır ve her ikisi de benlikle savaşırlar.

Üçüncüsü, kültüre bağlılık derecemiz, Tanrı’ya ve amacına bağlılığımızdan verdiğimiz tavizi belirler. Eğer insanlığa güvenirsek, yaratıldığımız amaca uygun hareket edemeyiz.

Ve son olarak, hepimiz –kurtulmuş ya da kurtulmamış– Kurtarıcı’ya muhtacız. “Ben zaten Mesih’e aidim, kurtuldum. Her şeyin ilk ve son kez gereği görüldü” diye itiraz edebilirsiniz. Bu doğru olmakla birlikte, an-be-an RAB’be muhtaç olduğumuz gerçeğini ortadan kaldıramaz. Yaşamımızı sürdürmek için lütfa ihtiyacımız var; aklanmış olmakla birlikte, yaşam boyu süren kutsallaşma süreci için lütfa ihtiyacımız var. Bu nedenle Mesih’i kurtulmamışlara müjdelediğimizde, kurtulmuşluğun verdiği rehaveti bir kenara bırakarak, sürüp giden kendi ihtiyacımızı da alçak gönüllükle kabul etmeliyiz.16

Eskatoloji (son gün, Rab’bin günü, ölüm ötesiyle ilgili öğreti)

W. C. Campbell-Jack’in yerinde bir gözleme göre, Yeni Antlaşma’nın eskatolojik bakış açısı, “evrimsel bir gelişmenin dünyayı ütopik bir toplum yapısına götüreceği” gibi bir inancı tümüyle kınar.17 Bununla birlikte, bizler, Tanrı Egemenliği’nin vatandaşları olarak, “Tanrı Sözü’nü yaşayarak ve yayarak şeytanın gelecekteki yenilgisinde” payımıza düşeni yaparız.18

Tanrıbilimimiz –eğer Kutsal Kitap’a dayanıyorsa– toplumsal (ya da biyokimyasal) Darvinizm’i çağıştıran herhangi bir şeye izin vermez. Tanrı’nın müşterek lütfunun alanı, derecesi ve kapsamı ne olursa olsun, insanlık sonunda çökecek; Tanrı bunu Sözünde açıkça belirtmiştir. Campbell-Jack’e göre:

Tüm tarih şu hedefe doğru akar: yeni gök ve yeni yeryüzü. Aşkın amacın nihai anlamı, Mesih’te umut edilen geleceğin merkezine odaklanmıştır. Mesih’in kurtarışının amacı, tüm evrenin yenilenmesidir.19

Tanrı Egemenliği’nin vatandaşları olarak, Tanrı Sözü’nü yaşayarak ve yayarak şeytanın gelecekteki yenilgisinde payımıza düşeni yaparız.

Tanrı’nın amacı engellenemeyecektir. Şimdilik müşterek lütuf, kötülüğü engelleyerek ve olumlu şeylerin başarılmasına fırsat vererek, dünyada etkindir. Radmacher –Pavlus’un 2. Selanikliler 2:6-12’de dile getirdiği uyarıya ilişkin kısa bir yorumda– şöyle der: “günahın doğaüstü engellenmesi son bulacak ve insanoğlunun yozlaşması ile şeytanın zorbalığından ibaret olan ikili güç açıkça görülecektir.”20

Müşterek Lütuf ve Kültür

Müşterek lütuf kavramına karşı olanlar, Hristiyanlar’ın inanmayanlarla işbirliği yaparak kültürlerini kurtarmayı düşünmelerinin yararsız bir düşünce olduğunda ısrar ederler. Tabii ki, haklıdırlar. Ama bana kalırsa, bu eleştiri yalnızca dikkatlerimizi asıl konudan başka yöne çeken bir gözlemdir. İmanlılarla inanmayanların işbirliğiyle dünyanın düzeltilebileceğini ileri süren müşterek lütuf yandaşının sayısı çok azdır. Buna rağmen müşterek lütuf karşıtları durup dinlenmeden, müşterek lütuf savunucularının bunu umduklarını söylerler.

Öte yandan, eğer bu öğreti reddedilirse, eğer insanlığın çaresiz bir biçimde yozlaşmaya ve çürümeye mahkum olduğunu var sayarsak, inananların toplumsal değişim ve gelişme için –ister siyasal, ekonomik, bilimsel alanlarda, ister sanatlarda olsun– gayret göstermesi için hiçbir neden kalmaz. Her ne kadar bizi iyi ahlaklı ve Tanrı’yı onurlandıran davranışlara özendiren buyruk ve ilkelere sahipsek de, kürtaja ve uyuşturucu/içki bağımlılığına karşı durarak, ilişkilerde dürüstlüğü teşvik ederek kamu yasalarının ve düzeninin korunması yönünde ışık ve tuz olmak için hiçbir teşviğimiz olamazdı.

Önemli olan, kültürün kurtarılabilir ya da kurtarılması gerektiği değildir; önemli olan doğru şeylerin doğru oldukları için yapılması ve teşvik edilmesidir. Tanrı yasasını en kötü biçimde çiğneyenlerin birçoğu topluma olumlu katkılar sağlıyor olabilir. Tümden yozlaşmışlık bir gerçek olmakla birlikte, o öğreti, herhangi bir kimsenin olabileceği kadar kötü olduğu anlamına gelmez. Birileri koyu bir ateist (ya da Budist ya da Müslüman...) olabilir; ama yine de Tanrı’nın müşterek lütfu sayesinde korkunç bir hastalık için bir tedavi bulabilir, daha az şanslı olanların acılarını dindirmek için büyük maddi yardımlar yapabilir, ya da sadece ailelerine şefkatle yaklaşabilir, veya trafik kurallarına tam uyabilir.

Acı olan şu ki, müşterek lütfun reddedilmesi, reddedeni dünyadan öylesine soyutlar ki, dünyaya hiçbir şekilde tuz ve ışık olmaz. Çevrelerindekileri sadece imansız, günahlı, seçilmemiş ya da Tanrı’nın düşmanları olarak görebilirler. Kurtulmamışlara karşı takındıkları tavır, şefkati esirgemekten hor görmeye kadar varabilir. Ne de olsa, bu insanlar kurtulmamıştır ve Tanrı’nın gazabı altındadırlar! O halde imanlıların da düşmanıdırlar!? Kuşkusuz böyle bir tavrı reddetmeliyiz; Tanrı’nın hem özel hem de müşterek lütfunu kucaklamalıyız.

Tartışma ve Sonuçlar

Müşterek lütuf öğretisini kabul etmenin iyi tarafları ne? Yeni imanlılar Mesih’teki yerlerini ve dünyadaki rollerini anlamaya çalıştığında, gelişen dünya görüşleri görünüşte kurtarmayan iyiliklere bir yer tanımalı ve Tanrı’nın –insanlığın Tanrı ve O’nun amaçlarına karşı sergilediği isyan ve nefretine rağmen– yine de insanlığı birçok yolla bereketlemesine sevinmelidirler.

Müşterek lütuf aynı zamanda, inanmayanlarla yan yana çalışırken, emeklerimizden hem bireysel hem toplumsal açıdan güzel sonuçlar doğurabileceğine umut duyayabiliriz. Bu iyi sonuçlar insanları kurtaran bir nitelikte olmayabilir, ama geçici dünya düzenine katkıda bulunabilir veya muhtaç olanlara yardım edebilir. Dahası, inanmayanlarla birlikte ortak bir çaba gösterirsek, Tanrı’nın Mesih aracılığıyla bahşettiği özel lütuf ve sonsuz umutumuz konusunda tanıklık yapmak fırsatını yakalarız.21

İnanmayanlarla birlikte ortak bir çaba gösterirsek, Tanrı’nın Mesih aracılığıyla bahşettiği özel lütuf ve sonsuz umutumuz konusunda tanıklık yapmak fırsatını yakalarız.

Her şeyi sürdüren Tanrı hakkındaki anlayışımız, dolaylı olarak müşterek lütfu benimsediğimizi ima eder. Tanrı’nın müşterek lütfu olmasaydı, genel olarak dünyanın, özel olarak da günahlı bireyin neden var olmasına izin verildiğini açıklayan öğretiye yer olamazdı. Eğer Tanrı’nın insana karşı beslediği sadece gazapsa, neden güneşini hem iyilerin hem kötülerin üzerine doğdurur, yağmurunu hem doğruların hem eğrilerin üzerine yağdırır, yiyecekle doyurup sevindiriyor (Mat. 5:44-45, Elç. 14:17, Vai. 3:13)? Örneğin, Tanrı İsrail halkını, Mısır Firavunun emrinde yüksek makamlara çıkan Yusuf aracılığıyla koruyup doyurduğunda, bundan aynı zamanda yararlanan Mısır halkı değil miydi? Aynı mantık Daniel’le İbrani arkadaşlarının Babil’deki rolleri hakkında da yürütülebilir.

Son olarak, insan ahlakının ölçüsü Tanrı’nın karakteri olduğuna göre, Tanrı, kurtulmuş ya da kurtulmamış erkek ya da kadının kendi karakteriyle uyumlu bir şekilde davranmayı seçmesini istemez miydi? 1689 Vaftizci İnanç Bildirgesi şöyle der:

Kurtulmamış insanların yaptığı işlere gelince, bunları Tanrı buyurmuş olsa da, üstelik hem kendileri hem de başkaları için yararlı da olsa, bu işler şu nedenlerle günahlı işlerdir: imanla arınmış bir yürekten kaynaklanmıyor; Kutsal Kitap’ta açıklanan yoldan yapılmamıştır; ve tek doğru amaç olan Tanrı’nın yüceliğine yönelmemiştir. Bu nedenle Tanrı’yı ne hoşnut edebilirler, ne de insanı Tanrı lütfuna layık kılabilirler. Bununla birlikte bu tür işlerin ihmal edilmesi daha büyük bir günahtır ve yerine getirilmelerinden daha çok Tanrı’yı hoşnut etmez.22

Ya da Mouw’ın yazdığı gibi: “Burada ima edilen şey, belirli bazı ahlaki davranışlar var ki, bunların kurtulmamışlar tarafından yapılmaması, yapılmasından daha kötüdür ve Tanrı’yı daha çok hoşnut etmez.”23

“Tanrı, güzel olan her şeyde ışıldar”24 ; bu basit, ama derin gerçeği doğrulamalıyız. Eğer bir şey iyi, olumlu, çekici, hatta sadece düzenli ve “normalsa”, bunu Tanrı merhametinin ve lütfunun insanlar arasında etkin olduğunun bir ifadesi olarak kabul edebiliriz. İsa’nın yeni öğrencilerini, Hristiyan dünya görüşlerini geliştirirlerken, Tanrı merhametinin ve lütfunun genişliğini takdir edecek biçimde donatmalıyız. Böylelikle, müşterek lütfun, kurtarıcı olmamakla birlikte, Tanrı’ya muhtaç bir dünyayla iletişim kurmamız için uygun zemini oluşturduğunu görelim. Ve son olarak, Mesih’teki çağrımıza sadık kalmak için, müşterek lütfun kullanıcıları ve özel lütfun müjdecileri olalım.

  • 1M. E. Manton müşterek lütuf kavramını şöyle tanımlar: “Tanrı’nın, kurtarmaya niyeti olmayanlar dahil olmak üzere, tüm insanlara sergilediği lütuftur. O ‘güneşini hem kötülerin hem iyilerin üzerine doğdurur; yağmurunu hem doğruların hem eğrilerin üzerine yağdırır’ (Mat. 5:45).  Elç. 17:25,26,28-29a ayetlerinde de Tanrı’nın tüm insanlara yönelik olan lütfundan söz edilmektedir.  Müşterek lütuf sayesinde insanlar belirli bir iyiliğe sahiptirler. Tabii ki, bu iyilik insanları Tanrı katında kurtaracak nitelikte değildir (Mat. 5:46; 7:9-11).  Tanrı’nın kurtuluşuna nail olmayan insanlar yine Tanrı’nın yarattığı nimetlerden haz alabilir ve Tanrı vergisi olan yeteneklerini müzik, güzel sanatlar, edebiyat, icatlar bulmak v.b. yapıcı girişimlerde kullanabilirler.  2Se. 2:6-7’ye göre Tanrı, ortaya çıkmasına belirlenen zamana kadar, taşkın kötülüğü dizginlemektedir.  Kötülüğü dizginleyen bu kudret Tanrı’nın müşterek lütfunun bir yönüdür.”  (A Dictionary of Theological Terms, Londra: Grace Publications, 1996 [2001]).  Herman Dooyeweerd ise şu kısa tanımlamayı önerir: “Ruh’tan doğan imanlılar  ile Mesih’i reddeden kişiler arasında ayırım yapmaksızın tüm insanlığa bağışlanan lütuftur.” (Roots of Western Culture: Pagan, Secular, and Christian Options, Toronto: Wedge, 1979), s. 37.
  • 2“A. Kuyper, Developer and Promoter of Common Grace,” The Standard Bearer, Ekim 1998,  http://www.prca.org/standard_bearer/volume75/1998oct15.html > (06.06.2004 tarihinde erişildi).  Terpstra, görüşünü şöyle belirtmiştir: “PRC olarak bizim inancımız şudur ki, Tanrı ne şimdi ne de geçmişte, cehennem cezasına takdir edilen kötü insanlara  lütuf göstermemektedir, çünkü bu kişiler Mesih’te olmamak suretiyle Tanrı’nın kutsal nefreti ve haklı gazabına tabi tutulmaktadırlar.”
  • 3Richard J. Mouw, He Shines in All That’s Fair: Culture and Common Grace (Grand Rapids, Michigan: Eerdmans, 2001), s. 83’de alıntılanmıştır.
  • 4A.g.e., s. 19.  Müşterek lütuf öğretisinin açıksözlü çağdaş bir karşıtı, David J. Engelsma’dır; örnek olarak “The Reformed Worldview: The Failure of Common Grace” adlı makalesine bkz. The Mountain Retreat, 1998 https://www.mountainretreatorg.net/eschatology/worldview.html > (08.07.2004 tarihinde erişildi).  Nitekim, adı geçen makalede Engelsma “kültür oluşturan ve dünyayla uzlaşan müşterek lütuf teorisi”nden söz etmektedir.
  • 5Mouw, A.g.e., s. 83.
  • 6James E. McGoldrick, God’s Renaissance Man (Darlington: Evangelical Press, 2000), s. 11.
  • 7A.g.e., s. 12.
  • 8Abraham Kuyper: A Centennial Reader (Grand Rapids, Michigan: Eerdmans, 1998), s. 165.
  • 9A.g.e., 12.
  • 10Örnek olarak bkz. Cornelius Van Til, Common Grace and the Gospel (Nutley, New Jersey: Presbyterian and Reformed, 1972), s. 15.
  • 11Earl Radmacher, Salvation (Nashville, Tennessee: Word, 2000), s. 80.
  • 12A.g.e., s. 81.
  • 13Van Til, a.g.e., 15.
  • 14Radmacher, a.g.e., s. 81,
  • 15A.g.e., s. 81-89.
  • 16Burada John Fischer’in düşündürücü 12 Steps for the Recovering Pharisee (Like Me): Finding Grace to Live Unmasked (Minneapolis, Minnesota: Bethany House, 2000) eserini anmaktayım. Bu eser dikkatimi bu yararlı bakış açısına çekmiştir.
  • 17W. C. Campbell-Jack, “Common Grace and Eschatology,” Scottish Bulletin of Evangelical Theology 7/2 (1989), s. 113.
  • 18A.g.e.
  • 19A.g.e., s. 111.
  • 20Radmamcher, a.g.e., 90.
  • 21Richard Mouw şu gözlemde bulunmuştur: “Eğer Tanrı’nın insanlığa yönelik derin sevgisi günahın tüm etkilerine rağmen sürmekteyse, o zaman biz Hristiyanların bu sevginin önemini anlamak ve yansıtmakta etkin olması gereklidir. Müşterek lütuf öğretisi bu girişimimizi güçlü bir şekilde destekler.” A.g.e., s.101.
  • 22A Faith to Confess; The Baptist Confession of Faith of 1689, 8. baskı (Leeds, İngiltere: Carey Publications, 1997), s. 41. “16. Bölüm: İyi İşler”den alıntılanmıştır; vurgu eklendi.
  • 23Mouw, a.g.e., s. 39.
  • 24Mouw, eski bir ilahiden alınan bu sözü yukarıda anılan kitabının adı olarak kullanmıştır.
  • Telif Hakları © 2005
  • Steven K. Mittwede
  • Tüm Hakları saklıdır. İzin ile kullanıldı.
İlk yayınlama: e-manet Sayı 6 (Nisan - Haziran 2005), s. 3–5.