Ana içeriğe atla

Sitemiz işleyişi için sadece bu siteye ait çerez kullanmaktadır. Üçüncü parti çerez kesinlikle kullanılmamaktadır.
Daha bilgi edinin.

Kitap

Siyah Köpek ile Beyaz Köpek

Hıristiyanların İki Doğası mı Var?

Yayın Tarihi: 31.01.2003

Talbot İlahiyat Okulu Profesörü Walter Russell, Pavlus’un mektuplarında geçen anahtar sözcük “benlik”in anlamını yeniden büyüteç altına alıyor.

Hristiyanların bir “eski” bir de “yeni” doğaları mı var?

“Benlik” ve “Ruh” sözcükleri, Pavlus’un mektuplarında tez ve antitez biçiminde sunuluyor (örneğin, Gal. 5:13-26; Rom. 7–8; 1Ko. 3:1-3). Bu da Hristiyanların zıt iki doğaya sahip oldukları yolunda yaygın bir anlayışa yol açtı: “Eski” doğa ve “yeni” doğa, “günahlı” doğa ve “ruhsal” doğa, “benlik” ve “Ruh”. “Bu iki karşıt doğanın Hristiyanlarda ciddi amaç çatışmalarına yol açtığı yönünde yaygın bir iddia vardır. Bu çatışma kapsamında Hristiyanlar, eski doğayı temsil eden siyah köpekle yeni doğayı temsil eden beyaz köpeğin bir arada bulunduğu kafesler olarak tasvir edile gelmiştir. Sözde bu köpekler, kafeslerin denetimini ele geçirmek için boğaz boğaza dövüşür!”1 Benlik’le ilgili bu görüş, antropolojiktir; Hristiyan bireyin doğasını anlatır. Bu görüşe göre benlik, “ruhsal doğaya zıt olan ve bizi günaha sürükleyen insan doğamızın psikolojik yanı olarak tanımlanabilir.” “Benlik” ve “Ruh”un ayrı iki doğa olduğu varsayımı, Kutsal Yazılar’ı okumakta kullandığımız “yorum gözlükleri”dir.

Yeni Antlaşma, ne herhangi bir kişinin günahlı bir doğaya sahip olduğunu ne de bir Hristiyanın yeni bir doğaya sahip olduğunu söyler. 

“Benlik” ve “Ruh”un, karşıt olduğu apaçıksa da, bunların inananda iki (ayrı) doğayı temsil ettiklerini söylemek ne derece geçerlidir? “Yeni Antlaşma, ne herhangi bir kişinin günahlı bir doğaya sahip olduğunu ne de bir Hristiyanın yeni bir doğaya sahip olduğunu söyler. Başka bir deyimle, Yeni Antlaşma yazarları, günahlı doğayı ya da yeni doğayı anlatmak için, doğayla ilgili en açık ve yaygın Grekçe “phusis” sözcüğünü asla kullanmazlar”2 . Dahası, eğer “benlik” Hristiyandaki eski doğaysa, nasıl olur da Pavlus bir taraftan Galatyalılar 5:24’te, “Mesih İsa’ya ait olanlar, benliği, tutku ve arzularıyla birlikte çarmıha germişlerdir” der, öte taraftan Galatyalılar 5:16’da, “Kutsal Ruh’un denetiminde yaşayın; o zaman benliğin tutkularını asla yerine getirmezsiniz” gibi sözler söyler? Benlik-Ruh tez antitezine bakmanın başka bir yolu var mı?

Karşıt iki alan olarak Ruh ve benlik

Benlik ve Ruh’a bakmanın bir diğer yolu, onları, iki ayrı çağı temsil eden iki alan olarak kabul etmektir. İsa’nın dünyaya gelişi ve ölümü, dirilişi ve göğe alınması yeni antlaşma çağını, yani Ruh’un çağını başlattı. İncil’in belirttiği gibi, insanlar ya “Adem’de” ya da “Mesih’te”dir (“Herkes nasıl Adem'de ölüyorsa, herkes Mesih’te yaşama kavuşacak” 1Ko. 15:22; ayrıca bkz: Rom. 5:12-21); ya “benlik’in” ya da “Ruh’un” denetimindedir (“Tanrı’nın Ruh’u içinizde yaşıyorsa, benlik’in değil, Ruh’un denetimindesiniz. Ama içinde Mesih’in Ruh’u olmayan, Mesih’in değildir” Rom. 8:9). “Adem’de” ya da “Mesih’te” karşıtlığı, “benlik’in” ya da “Ruh’un”  denetiminde karşıtlığına paraleldir. “Adem’de” olmaktan çıkıp “Mesih’te” olma dönüşümü gerçekleştiğinde, “benlik’ten” “Ruh’a” dönüşümü de gerçekleşmiş olur. Artık Hristiyan bireyin Adem’le ve benlik’le ilişkisi bitmiştir; Mesih’le ve Ruh’la ilişkilidir. Balık nasıl sulu ortamda yaşıyor ve deviniyorsa, Hristiyanlar da Mesih’in ölümü sayesinde aktarıldıkları yeni ortamda yaşayıp devinmelidirler. Balık, içinde yüzdüğü suyun kendisine yaşam veren oksijeninden habersizdir. Bunun gibi, pek çok zaman Hristiyanlar da, Hristiyan varoluşları için yaşamsal öneme sahip Ruh’a daldırılmış olduklarının farkında değiller. Ruh’ta olmak, Tanrı’nın beklentilerine uygun yaşayabilmeleri için Hristiyanlar’ın artık Ruh’un gücüne sahip oldukları anlamına gelir.”3

‘Benlik’te olmak, sadece insan olan bir varoluş durumudur. İsa’nın ölümünden, gömülüp dirilmesinden önce herkes ‘benlik’teydi.

“‘Benlik’ de insanların devinebildiği bir ortamdır. Balığın içinde yüzdüğü ve hiçbir kurtulma umudu olmadığı denize benzer. Kendi sulu ortamında yüzen bir balık gibi, düşmüş insanlar da, ‘benlik’te, Adem’den miras aldıkları günahlı ortamlarında devinir; çevrelerinin doğal ve kabul edilebilir olduğunu düşünürler, çünkü diğer insanlar da onlarla birlikte ‘yüzüyorlar’ (Rom. 1:32).”4 Buna göre, “Hristiyan bireyde ‘benlik’ (ahlaksal anlamda) yok; ama Mesih’ten ayrıyken ‘benlik’teydi. ‘Benlik’, Ruh olan Tanrı’ya tümüyle karşı duran, insana özgü, zayıf ve geçici bedendir. ‘Benlik’te olmak, sadece insan olan bir varoluş durumudur. İsa’nın ölümünden, gömülüp dirilmesinden önce herkes ‘benlik’teydi.”5 Bu görüşe göre, Pavlus, benlik’le Ruh’u, tarihsel-kurtuluş anlamında karşılaştırıyor. Benlik-Ruh antitezinin, Mesih’in çarmıhından önce ve sonraki “varoluş biçimleri”ni anlatan, temelde tarihsel olan bir antitez olduğunu varsayalım. Bu düşünce Pavlus ve muhatapları için ne kadar geçerliydi?

Bir kimlik sorunu

Pavlus Müjde’yi öncelikle Yahudi olmayanlara duyurdu (Gal. 2:7-9). Evrensel bir müjde duyuruyordu: İster Yahudi ister başka ulustan olsun, insanları İbrahim’in oğulları ve Tanrı’nın çocukları yapan tek şey, müjdeye iman etmek –Mesih’e olan imanla aklanmaktır. Yeni antlaşma topluluğunun bir üyesi olmanın işareti, Kutsal Ruh’a sahip olmaktır. İnananlara uygun davranış ve günahı yenme gücü, şeriatı (kutsal Yasa’yı) yerine getirmekle değil, Ruh’u almakla kazanılır. Ne var ki, bazı Yahudi kökenli Hristiyanlar, başka uluslardan olan inananların İbrahim’in çocukları kimliğini kazanıp Tanrı halkının üyeleri olabilmeleri için Yahudiliğe dönmeleri –sünnet işaretini almaları– gerektiğini öğretiyorlardı. Aynı Yahudi inananlar, başka uluslardan gelen Hristiyanların yaşayışlarını Musa’nın yasasına göre ayarlamalarını istiyorlardı. Bu nedenle Tanrı halkı topluluğunun üyesi kimliğini kazanmak ve bu toplulukta uygun yaşayış biçimini sürdürmek, Pavlus ve onun okuyucuları için yaşamsal bir önem taşıyordu.

Mesih’e iman etmenin ürünü olan günahtan özgürlüğü kabullenir ve Ruh’un dürtüsüne göre iman ailesine hizmet edersek, sonuç harikadır.

Şeriatçı Yahudilere karşı sesini yükselten Pavlus, Yahudilerle diğer uluslardan gelen inananların kilise içindeki ilişkilerini tartışmaya başlar (örn., Gal. 3-6, Rom. 7-8 ve Flp. 3). Bu kapsamda benlik, Ruh’la karşılaştırılır, ama Yasa ile birlikte anılır. Pavlus, benlik’i, İsrail’in Musa Yasası altında olduğu dönemle ilişkilendirir ve sünnet olup Yasa’ya  dönmenin –benlik’teki topluluğun üyeleri olmanın– Tanrı’nın kurtuluş tarihinde geriye gidiş anlamına geldiğini gösterir. Dahası, yasayla benlik’in birliği, (yani Ruh’un yardımı olmadan kuralları sadece insan çabasıyla yerine getirmeye çalışmak) ölümcüldür, ölüme götürür, her türlü kötü davranışa yol açar. Buna karşılık, Mesih’e iman etmenin ürünü olan günahtan özgürlüğü kabullenir ve Ruh’un dürtüsüne göre iman ailesine hizmet edersek, sonuç harikadır (Gal. 5:22-24). Benlik ve Ruh arasındaki antitezin en kapsamlı açıklamasını Galatyalılar mektubunda görüyoruz. Pavlus’un, benlik ve Ruh’u, Galatya’daki Tanrı halkının sahip olduğu rakip (zıt) iki kimliği simgeleyen “tanrıbilimsel kısaltmalar” olarak kullandığı söylenebilir: “benlik topluluğu” ( şeriatçi Yahudi inananlar) ve “Ruh topluluğu”.

“Benlik”le  ilgili olarak yukarıda açıklanan anlayış, Kutsal Yazıları araştırmak için bize yeni bir “yorum  gözlüğü” –farklı bir yorumlama çerçevesi– sağlıyor. Peki, bu yeni gözlük, Pavlus’un yazdıklarını daha iyi anlamamıza yardım edebilir mi? Bakalım!

Yeni yorum gözlüğüyle bakmak

Galatyalılar mektubundaki görüşleri bu yorum çerçevesinde ele alalım:

Galatyalılar 1:11-2:21: Müjdenin evrensel içeriği ve doğurduğu kimlik, Yeruşalim tarafından uygun görülmüş ve onaylanmıştı; ama etnik merkezli şeriatçı Yahudi inananların müjdesiyse ret edilmişti.

Galatyalılar 31-4:31: Tanrı’nın gerçek halkı kimliğini, Mesih'e olan imanları aracılığıyla onlara veren, sadece Pavlus’un evrensel müjdesiydi.

Galatyalılar 5:1-6:10: Onları günahın gücünden kurtaran ve aldıkları Kutsal Ruh sayesinde Tanrı halkına yaraşır örnek davranışa sahip kılan, yalnızca Pavlus’un müjdesiydi.

Yasa, bedensel arzuları yenmekte yetersizdir; aslında arzuları kamçılar. Ancak Ruh’un eşlik ettiği Mesih’in ölümü, bedensel tutkulara karşı zafer sağlayabilir.

Romalılar 7-8’i bu yorum çerçevesinde ele aldığımızda ne görürüz? Kurtuluş tarihiyle ilgili apaçık bir karşıtlık var: “eski yazılı Yasa’nın kuralları” ve “Ruh’un sağladığı yeni yaşam” (Rom 7:6). Geçmişteki durumumuz –“benliğin denetiminde,” “Yasa’nın kışkırttığı günah tutkuları bedenimizin üyelerinde etkindi,” “daha önce tutsağı olduğumuz Yasa”– Mesih’in ölümünden sonra sahip olduklarımızla karşılaştırılıyor: "Şimdiyse Yasa’dan özgür kılındık” (7:6); “Mesih İsa’ya ait olanlara artık hiçbir mahkûmiyet yoktur” (8:1). Bu iki bölüm, Musa dönemini (mahkumiyet, yasa altında ve benliğin denetiminde diye tasvir edilir) İsa’nın yaptıklarıyla başlayan dönemle (Ruh’a göre, evlatlığa ve oğulluğa kabul edilme şeklinde tasvir edilir) karşılaştırır. Romalılar 7. bölümde tasvir edilen kişi, yasayı yerine getirmekten acizdir. Yasa, bedensel arzuları yenmekte yetersizdir; aslında arzuları kamçılar. Ancak Ruh’un eşlik ettiği Mesih’in ölümü, bedensel tutkulara karşı zafer sağlayabilir (Rom. 7:25 ve 8:4).

Peki, 1. Korintliler 3:1-5’teki benlik’le Ruh arasındaki karşıtlığa ne diyeceğiz? Bu yeni yorum gözlüğüyle bakıldığında, Hristiyanların farklı kategoriler oluşturmadığını görürüz (benik’le ilgili doğalarına teslim olan “dünyasal Hristiyanlar” ve benlik’le ilgili doğalarına karşı koyan “ruhsal Hristiyanlar”). Bundan anlayacağımız şudur: Korint’teki topluluğun yaşam biçimi (keskin ayrılıklar, önderlerle ve önderlerin liderlik tarzlarıyla ilgili çekişmeler), benlik’e uygundur – Ruh’a göre yaşamak, önderler ve onlarla ilişkilerde Ruh’un değerlerini izlemek yerine, Hristiyanlıkla ilgisi olmayan kurallara göre yaşayan, Mesih’ten yoksun sıradan insanlar gibidirler.

Ne fark eder?

Pavlus’un mektuplarında geçen “benlik”i, Hristiyan bireyde farklı bir doğa olarak ya da Mesih’ten önce ve sonraki yaşam biçimlerinin tarihsel bir tasviri kabullenirsek ne fark eder? Şunları göz önüne almalıyız:

Hristiyanlar gerçeği arayan kişiler olmalı. Kutsal Yazılar’ı incelerken aslında gerçeği arıyoruz. Gerçeği ciddiye aldığımız için, Tanrı Sözü’yle ilgili görüşümüzü arıtmaya (yenilemeye, geliştirmeye, iyileştirmeye...) açık olmalıyız. Bir tanrıbilimci, yazdığı kitabın girişinde şu anlamlı ifadeye yer verdi: “Okuyucularımın, bu kitapta yazdıklarımın bir kısmına itiraz edeceğini tahmin ediyorum. Her şeye rağmen yazmaktaki amacım, anlaşmak, uyuşmak değildir; okuyucularımla karşılıklı bir etkileşim içine girmektir. İsa Mesih’in kilisesi, ancak üyeleri arasında gerçek bir iletişim olursa tanrıbilimsel alanda ileri gidebilir. “Ne varsa eskilerde vardır” yaklaşımı, tanrıbilimsel gelişmenin ölüm çanlarıdır. Kilise, Rabb’in başlattığı etkin yeniliği yaşamak istiyorsa, tanrıbilimsel sistemlere mutlak doğrular diye sarılarak kendisini tüm tanrıbilimsel gerçeklere yönlendiren Ruh’u boğmamalıdır.”6 Bu makaledeki görüşü basitçe kabullenmek ya da ret etmek yerine, makalede sunduğumuz yeni yorum gözlüğünü deneyin. Galatyalılara mektubunu, Romalılar 6-8’i, Romalılar 13:11-14’ü, 2. Korintliler 10:2-4’ü, Efesliler 2:1-3’ü, Filipililer 3:1-11’i ya da Koloseliler 2:6-23’ü bu açıdan yeniden okuyup değerlendirin. (İncil’in Grekçe metnini güzel ve anlaşılır bir Türkçeyle sunmak için Kutsal Kitap’ın yeni çevirisinde “benlik” sözcüğü yerine açıklayıcı sözler kullanılmıştır. Daha literal bir çeviri için Kutsal Kitap’ın eski çevirisine başvurun.)

Benlik’le Ruh arasında süren içsel mücadeleyle şaşkına dönmüş bir ‘ben’ (öz) yerine, Pavlus, Ruh’un özgürleştiren etkinlikleriyle ve benzer kimliklerden oluşan bir toplulukla teşvik bulan yeni bir ‘ben’ resmediyor.

Bu görüş, dikkatimizi, bireyci ruhsal mücadeleden, ruhsal bir toplulukta büyümeye çeviriyor. “Benlik’le Ruh arasında süren içsel mücadeleyle şaşkına dönmüş bir ‘ben’ (öz) yerine, Pavlus, Ruh’un özgürleştiren etkinlikleriyle ve benzer kimliklerden oluşan bir toplulukla teşvik bulan yeni bir ‘ben’ resmediyor.”7 Pavlus dikkatli biçimde Ruh’un denetiminde olmakla, benlik’e ya da Ruh’a göre yaşamak arasındaki farkı belirtiyor. Hristiyanlar, yeni topluluğun kimliğine uygun yaşamayı seçmelidirler. Bu açıdan yeni vatandaşlık, yukarıda suda yaşayan  balık benzetmesinden daha iyi bir benzetmedir (ne de olsa balık bir kara yaratığı gibi davranamaz!). Değişen vatandaşlıkla birlikte değişen eski kimlik (eski vatan) ve eski alışkanlıklar (eski vatanın kültür ve değerleri) da vardır. Ama artık hem Tanrı’nın yasal kararıyla hem de fiilen yeni bir toplumun üyeleriyiz. Yeni kimlikle uyum içinde olan yeni değerlere ve yeni bir yaşam tarzına sahibiz.

“Hristiyanlar Kutsal Ruh’a daldırıldığında, İsa Mesih’in bedenine de, yani kiliseye de daldırılmış olurlar. Artık hiçbiri tek başına değildir; Hristiyan kardeşlerine karşı yeni sorumlukları vardır. Hristiyanlar anlamalılar ki, Adem’den ve benlik’ten ayrılmak, sadece Tanrı’yla olan dikey yabancılaşmayı sona erdirmez; aynı zamanda insanlarla olan yatay yabancılaşmayı da sona erdirir. Hristiyanlar bir bedenin parçalarıdır ve Mesih’teki Hristiyan kardeşlerine karşı kesin sorumlulukları vardır.”8 Mesih’te büyüyebilmemiz ve eski günahlı alışkanlıkları yenebilmemiz  için kardeşlerimizle, her konuda hesap vermemizi gerektiren ilişkiler içine girmekten korkmamalıyız.

Kaynakça

Walter Russell, “The Apostle Paul’s View of the ‘Sin Nature’ / ‘New Nature’ Struggle”, Christian Perspectives on Being Human: A Multidisciplinary Approach to Integration, J.P. Moreland and David M. Ciocchi, ed. (Grand Rapids, Michigan: 1993), s. 207-227.

Walter Russell, “Does the Christian Have ‘Flesh’ in Gal. 5:13-26?”, Journal of the Evangelical Theological Society (Cilt 36, No. 2; Haziran 1993), s. 179-187.

Carl B. Hoch, Jr., All things New (Grand Rapids, Michigan: Baker Books; 1995), s. 216-225.

  • 1Walter Russell, “The Apostle Paul’s View of the ‘Sin Nature’ / ‘New Nature’ Struggle”, Christian Perspectives on Being Human: A Multidisciplinary Approach to Integration, J.P. Moreland and David M. Ciocchi, ed. (Grand Rapids, Michigan: 1993), s. 208.
  • 2A.g.e.
  • 3Carl B. Hoch, Jr., All things New (Grand Rapids, Michigan: Baker Books; 1995), s. 216-217
  • 4A.g.e., s.222
  • 5Walter Russell, “Does the Christian Have ‘Flesh’ in Gal. 5:13-26?”, Journal of the Evangelical Theological Society (Cilt 36, No. 2; Haziran 1993), s. 180.
  • 6Hoch, All Things New, s. 8.
  • 7Russell, “The Apostle Paul’s View of the ‘Sin Nature’ / ‘New Nature’ Struggle”, s. 226
  • 8Hoch, All Things New, s. 216-217.
İlk yayınlama: e-manet Sayı 1 (Ocak - Mart 2003), s. 5–7.