1. Giriş
Genellikle Yasa’nın Tekrarı ve Yeşu kitaplarında Kenan diyarının İsrail öncesi sakinlerine1 soykırım yapılmasının emredildiği varsayılır. Bu görüş Richard Dawkins tarafından da dile getirilmiştir:
Musa’nın zamanında başlayan etnik temizlik Yeşu Kitabı’nda kanlı bir şekilde doruğa ulaşır; bu metin, neşeyle yayılan yabancı düşmanlığıyla olduğu kadar kaydettiği kana susamış katliamlarla da çarpıcıdır.2
Bu çalışmada, Dawkins’in İsrailoğulları’nın Kenan diyarının İsrail öncesi sakinlerine soykırım uyguladığı yönündeki iddiasının metinsel olarak savunulabilir olup olmadığını analiz etmeyi amaçlıyorum. Bu doğrultuda, öncelikle herem terimini detaylı bir şekilde ele alacağım. Bu terim en sık Yeşu kitabında geçtiği için, çalışmanın temelini Yeşu kitabındaki herem terimi üzerine yapılan bazı tefsirsel gözlemler oluşturacaktır. Daha sonra, Kenanlıların yok edilmesi ve sürgün edilmesinde merkezi bir rol oynayan Eriha ve Ay şehirlerine odaklanacağım. Özellikle Yeşu kitabında geçen “erkekler ve kadınlar, gençler ve yaşlılar, koyunlar ve eşekler” ifadelerinde yer alan “hepsi” terimini ayrıntılı bir şekilde inceleyeceğim. Bu analizlerin ardından, Yeşu kitabının retoriğini eski Yakın Doğu metinlerindeki savaş retoriği ile karşılaştırarak daha geniş bir bağlamda değerlendireceğim.
2. Herem – חֵרֶם
Herem terimi (ḥrm) genellikle savaş bağlamında kullanılır, ancak "kutsal savaş"3 kavramıyla birebir örtüşmez. Herem fiili, Levililer 27:28 hariç olmak üzere, tüm bu kullanımlarda hifil vezninde ve askerî bağlamda geçer. Hrm fiil kökü, anlamına “tamamen yok ettirmek, yok edilmesine sebep olmak” gibi bir ettirgenlik yükler. Herem terimi genellikle düşman şehirlerine yönelik fetih seferleri sırasında kullanılan bir ifade olarak karşımıza çıkar.4
Heremin uygulanması genellikle Kenan halkına (bkz. Say. 21:2 vd.; Yşu. 6:21; 8:26; 10:1,28 vd.), Sihon ve Og krallarına (bkz. Yas. 2:34; 3:6; Yşu. 2:10) ve Amalekliler’e (bkz. 1Sa. 15) ya da İsrail’in bir kısmına (bkz. Yas. 13:16; Hak. 21:11) yönelikti. Bazı bölümlerde heremin uygulanması sadece insanları değil, hayvanları ve/veya ganimetin tamamını da kapsar (bkz. Yas. 13:16 vd.; Yşu. 6:21 vd.). Yeşu 6’da anlatılan Eriha’nın yıkımı sadece askeri bir zafer olarak değil, her şeyden önce kutsal bir eylem olarak anlaşılmalıdır. Bölümde çoğunlukla Eriha’nın yıkımı sırasında gerçekleştirilen ritüeller anlatılır. Kent ve sakinleri Rab’be kurban olarak sunulur; hem maddi malların (Yşu. 6:18-19; 7:1,11) hem insan hayatının (Yşu. 10:28,35,39-41; 11:11,20) hem de kentlerin yok edilerek (Yşu. 6:21; 8:26; 10:1,37; 11:12,21) Rab’be sunulması söz konusudur.5
Özetlemek gerekirse, Yasa’nın Tekrarı dışında ḥrm’in Kenanlılar’a atfen de kullanıldığı, ancak daha çok onların eserlerine (מעשיהם), yani binalarına, putlarına veya resimlerine atıfta bulunulduğu gözlemlenir. Ancak Yasa’nın Tekrarı’nda bu terim şiddet içeren bir bağlamda kullanılır, çünkü Yasa’nın Tekrarı 20:16-17’deki ifade, sadece etkilenen şehirlerin sakinlerinin hayvanlarıyla birlikte tamamen yok edilmesine yönelik bir çağrı olarak anlaşılabilir.6
3. Yeşu kitabı üzerine tefsirsel gözlemler
Yeşu ve Hakimler kitaplarında adama, yok etme (herem) genellikle Kenanlıların şehirleriyle ilişkilendirilir. Bu da yasağın sadece şehir sakinlerine değil, aynı zamanda binalar ya da kült nesneleri gibi eserlerine de atıfta bulunabileceğini göstermektedir. Yeşu 2:10’da herem’den Og’la bağlantılı olarak söz edilir, ancak tümden yok edilmeye yönelik bir savaştan söz edilmez. Yeşu 6:17-21’de herem Eriha ile bağlantılı olarak tekrar ortaya çıkar. Şehrin tamamen yok edilmesi emredilmesine rağmen, Rahav ile ailesi İsrail’e yardımları ve Tanrı’ya bağlılıkları nedeniyle bağışlanırlar. Herem’in ancak Eriha’nın kapıları kapandıktan (Yşu. 6:1) ve kent Tanrı tarafından İsrail’in eline verildikten (Yşu. 6:2) sonra uygulandığı anlaşılmaktadır. Eriha sakinleri Tanrı’nın planını kabul etmek ya da kaçmak yerine savaşmaya karar vermişlerdir (Yşu. 24:11).7 Benzer bir örnek olan Yeşu 8:26’da, Ai (Ay) kenti herem kapsamına alındığında görülür. Burada da tamamen imha emri verilir ve hiç kimsenin canı bağışlanmaz. Kent İsrail’e teslim edilir (Yşu. 8:1) ama ancak Ai kralının askeri saldırısından sonra (Yşu. 8:14) kent yok edilir. Bu durum, İsrail’e boyun eğen Givonlular gibi (Yşu. 9) kralın da başka bir seçeneği olduğunu gösteriyor olabilir.8
Herem kökü en sık Yeşu’nun 10 ve 11. bölümlerinde geçer. Olaylar Yeruşalim kralı Adoni-Zedeq’in dört müttefikiyle birlikte Givon’a saldırmasıyla başlar, çünkü Givon İsrail’le ittifak yapmıştır. İsrail Givon’u desteklemeye gider ve Tanrı bu düşmanları onların eline teslim edeceğine söz verir (Yşu.10:8). YHWH düşmanlara karşı bizzat savaşır (Yşu. 10:10-11). Kenanlılar İsrailliler’den kaçarlar (10:10) ama bazıları İsrailliler’in kılıcıyla öldürülür (10:11). Savaştan sonra İsrailliler Gilgal’a dönerler (10:15). Hayatta kalan Kenanlılar tahkim edilmiş kentlerine çekilirken, Givon’a saldıran beş kral Yeşu tarafından öldürülür (10:26).
Benzer şekilde, 10. bölümde olduğu gibi, 11. bölümde de İsrail’e karşı savaşmak için birleşen krallar vardır (Yşu. 11:5). Ancak, 10. bölüme kıyasla burada savaşın savunma niteliği daha belirgin hale gelmektedir. Bu durumda da Tanrı, düşmanları İsraillilerin eline teslim edeceğine söz vermektedir (11:6). İsrail düşmana saldırır ve onları bozguna uğratır (11:7-8). Savaşlardan sonra herem iki kez, önce Hasor bağlamında (11:11) ve ardından genel olarak Yeşu’nun krallar üzerindeki zaferi olarak (11:12) kullanılır. 14. ayette hiç kimsenin hayatta kalmadığı vurgulanırken, 12. ve 15. ayetlerde herem’in kişisel iradeye bağlı olarak değil, yalnızca Tanrı’nın buyruğuna göre uygulanabileceği açıkça belirtilmektedir.9
4. Eriha ve Ai kentleri
Kutsal Kitap ve Kutsal Kitap dışı materyalleri inceleyen bazı Eski Ahit bilginleri, yok edilmesi hedeflenen Kenanlıların sivillerden ziyade siyasi liderler ve onların orduları olduğu sonucuna varmışlardır. Ortadoğu edebiyatında “tüm canlılar” terimi genellikle kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere genel nüfusa değil, askeri tahkimatlara ve garnizonlara yapılan saldırılar bağlamında kullanılır. İsrail’in savaşı kralın, ordunun ve kâhinliğin bulunduğu askeri tesislere ve hükümete yönelikti. Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar şehirde yaşamıyor olsalar bile “erkekler ve kadınlar, gençler ve yaşlılar” terimleri kullanılmış olabilir. Eriha ve Ai bağlamında “hepsi” ifadesinin kullanılması, “muhtemelen tamamen savaşçılardan oluşan kaledeki tüm insan yaşamının yok edilmesi için kalıplaşmış bir ifadedir.”10 Aşağıda, bu tezin lehine olan çeşitli kanıtlar ele alınmıştır.11
Genellikle “kasaba” veya “yerleşim yeri” olarak çevrilen İbranice עִיר (‘ír) kelimesi bu bağlamda özellikle önemlidir. Kale bağlamında ‘ír’in anlamı özellikle ilginçtir. 2. Samuel 12:26’da Ammonlular’ın Rabbah kalesini tanımlamak için kullanıldığı gibi, Davut’un Siyon’daki kaleyi fethettiği 2. Samuel 5:7,9 ve 1. Tarihler 11:5,7’de de ‘ír geçer. Buradan, ‘ír’in zaman zaman bir kaleyi de ifade edebileceği anlaşılmaktadır.12 En iyi arkeolojik kanıtlara göre, Eriha ve Ai askeri kalelerdi. Eriha, Şeria Vadisi’nde yer alıyor ve tepe bölgelerde yaşayan yerleşik halka giden yolları koruyordu.13 Eriha, Ai ve diğer birçok Kenan şehri kale olarak inşa edilirken, nüfusun geri kalanı çevredeki kırsal kesimde yaşıyordu. Bu nedenle Eriha, Ai ya da adı geçen diğer kentlerin sivil yerleşim yeri olmadığı göz önünde bulundurulabilir. Dolayısıyla öldürüldüğü belirtilen “herkes”in, savaşçıların yanı sıra siyasi ve dini liderleri tanımladığı anlaşılır. “Hepsi” sözü, “gençler ve yaşlılar” ve “erkekler ve kadınlar” gibi geniş anlam taşıyan ifadeler, bizzat kadınlar ve çocukları olmasa bile, tümlüğü anlatmak üzere kullanılan yaygın ifadelerdi.14
Benzer bir terim olan melek (kral), o dönemde Kenan’da genellikle bölgede bulunmayan daha yüksek rütbeli bir yöneticiye bağlı olan bir askeri lider için kullanılırdı. Bir kalenin valisi anlamına gelen bu görev, esas olarak emrindeki birliklere komuta etmek ve olası düşmanlara ve onların ajanlarına karşı güvenliği sağlamak için askeri sorumluluk taşıyordu.15 Buna ek olarak, arkeolojik kanıtlar Eriha’nın muhtemelen küçük bir kale olduğunu, daha az olmasa da yaklaşık 100 asker barındırdığını göstermektedir. Küçük olması nedeniyle, İsrailliler’in tüm şehri bir günde yedi kez kuşatması ve ardından savaşması mümkündü. Alanın küçüklüğü göz önünde bulundurulduğunda, kentte savaşçı olmayan çok sayıda kişinin bulunması pek olası değildir.16
Ai kenti Eriha kalesiyle benzer özelliklere sahiptir. Ai’den ‘ír olarak da bahsedilir, bu da onun bir şehirden ziyade bir kale olduğunu gösterir. Şeria Vadisi’ni koruyan Eriha gibi, Ai de Beytel’e koruma sağlıyordu. Bu durum askerlerin kaleyi savunmak üzere neden Beytel’den Ai’ye geldiklerini açıklar (Yşu. 8:17), zira Beytel’den gelen askerlerin Ai’den gelenlerle aynı olduğu anlaşılmaktadır. Buna ek olarak, kale bir melek (kral) tarafından yönetilir ve savaşçı olmayanlardan söz edilmez. Metne tek bir ekleme Yeşu 8:25’te bulunur: “O gün kadın erkek bütün Ai halkı on iki bin kişiydi.” Giriş bölümünde vurgulandığı gibi, İbranice “elef” sözcüğü aynı zamanda bir askeri birliği de ifade edebilir. Dolayısıyla elef belirsiz büyüklükte bir birlik olarak da anlaşılabilir. Bu durumda Ai’de 100-150 civarı asker bulunduğu ve Eriha gibi küçük bir kale olduğu söylenebilir.17
Peki ya ne askeri ne siyasi ne de dini bir lider olan ve aynı zamanda bu kalede yaşayan Rahav’la18 ilgili ne söylenebilir? Rahav muhtemelen, kalenin içinde bir meyhane veya han işletiyordu.19 Kervanlar ve kralın habercileri sık sık bu tür yerlerde konaklardı. Hammurabi Kanunları’nda Yeşu 2’ye paralel bir hüküm bulunur: “Eğer bir grup kanunsuz, bir [kadın] meyhane sahibinin evinde toplanır ve bu kanunsuzlar yakalanıp mahkemeye teslim edilmezse, meyhane sahibi idam edilecektir.”20 Meyhaneler, özellikle casuslar, haydutlar ve asiler için elverişli mekânlardı. Bu tür yerler kale için potansiyel bir tehdit oluşturduğundan, Hititler kale duvarlarının yakınına meyhane inşa edilmesini açıkça yasaklamışlardı.
Eski metinlerde, “herkes” ya da “erkek ve kadın” gibi bazı ifadelerin, kelimelerin birebir anlamını yansıtmadan abartılı anlatımlar olarak kullanıldığı sıklıkla gözlemlenir. Bu ifade kalıpları, belirtilen grupları gerçekte kapsamadan, dramatik bir etki yaratmak veya bir eylemi genellemek üzere bütünlüğü vurgulamak amaçlı kullanılabilir. Bu tür terimlerin kullanımını ayrıntılı olarak analiz etmek ve metin içindeki işlevlerini anlamak için şimdi dikkatimizi Yeşu Kitabı’nın retoriğine çevireceğiz. Bu analiz, yazarların niyetlerini deşifre etmeyi ve askeri raporlama ile sosyal gerçeklik arasındaki dinamik etkileşimleri incelemeyi mümkün kılacaktır.
5. Eski Yakın Doğu metinlerinde mübalağa
Yeşu’nun kullandığı topyekûn imha dili eski Yakın Doğu savaş retoriğinde yaygındır.21 Genellikle abartılıdır, topyekün bir yok edilmeden bahseder. Eski Yakın Doğu metinlerinin uzmanları bu ifadelere abartılı anlamda yer verilmesine aşinadır, bu yüzden ifadeyi birebir anlamıyla görmezler.22 Antik dönemde başka metinlerde geçen “tamamen yok etmek” gibi ifadeler de kelimesi kelimesine yorumlanmamıştır. Birkaç örnek23 :
- III. Tuthmosis MÖ 15. yüzyılda şöyle yazmıştır: “Mitanni’nin sayısız ordusu bir saat içinde devrildi, (şimdi) var olanlar gibi tamamen yok edildi.”24 III. Tuthmosis, ordunun “sanki hiç var olmamışlar gibi, küller gibi tamamen yok olduğunu”25 anlatmaya devam eder, ancak Mitanni Krallığı MÖ 14. ve 15. yüzyıllarda varlığını sürdürmüş ve savaşlara devam etmiştir.26
- Hitit kralı II. Murşili (M.Ö. 1322-1295) “Aşarpaya Dağı (insanlardan) boş” ve “Tarikarimu dağları (insanlardan) boş” diye bildirmiştir.27
- II. Ramses’in kayıtlarında Suriye’de daha az zaferle sonuçlanan savaşlardan bahsedilir (MÖ 1274 civarı). Yine de firavun “tüm kuvvetleri öldürdüğünü... tüm ülkelerin tüm şeflerini... majestelerinin onları yerlerinde katlettiğini ve öldürdüğünü...” beyan eder.28
- Merneptah Steli’nde (MÖ 1230 civarı), İsrail’in MÖ 722’ye kadar varlığını sürdürmesine rağmen “İsrail’in yok olduğu, soyunun tükendiği”29 belirtilir.
- III. Ramses, Nil Deltası’nda istilacı Deniz Halkları’na karşı yapılan savaş hakkında şöyle demiştir (MÖ 1175): “Denyenleri adalarında öldürdüm, Tjeker ve Filistliler kül oldu. Denizdeki Şerden ve Vaşeş’i yok ettim.”30 Oysa bu zafer Mısır’ı ekonomik yıkıma ve nihayetinde çöküşe sürüklemiştir.31
- Moav kralı (MÖ 840/830) İsrail’in tamamen yok edilmiş olmasıyla övünüyordu, oysa İsrail Asurlular tarafından ancak MÖ 722’de yenilgiye uğratılmıştı.32
- Bir Asur hükümdarı olan Sanherib (MÖ 701-681) şöyle yazar: “Hirimme’nin askerlerini, tehlikeli düşmanlarımı kılıçtan geçirdim; bir tanesi bile kaçamadı.”33
Bu savaş retoriği Yeşu Kitabı’nda da bulunur. Kitapta tamamen yok edilmeden bahsedildiği halde Yeşu kitabın sonunda Kenanlıların hâlâ topraklarda yaşadığını ve İsrail için tehlike oluşturabileceklerini belirtir, halkı putperestliğe ve Kenanlıların yollarını izlemeye karşı uyarır (Yşu. 23:12-13). Benzer bir ifade Yasa’nın Tekrarı 7:2-5’te de görülür. Tanrı İsrailliler’e Kenanlılar’ı tamamen yok etmelerini buyurmuştur, ancak İsrailliler sonraki ayetlerde Kenanlılara karşı uyarılırlar. Kenanlılar tamamen yok edilmiş olsalardı bu uyarının hiçbir anlamı olmazdı. Eğer gerçekten yok edilmiş olsalardı, İsrailliler neden onlarla evlilik yapmamaları konusunda uyarılsınlar?
6. Özet
İsrail’in Vaat Edilmiş Topraklar’ı fethi, askeri bir zaferden çok daha fazlasıydı. Askeri savaşlara ek olarak, sızmalar (bkz. Hak. 1:1-2:5), iç çatışmalar ve diğer faktörler de önemli bir rol oynamıştır. Kutsal Kitap’taki tanıklık Kenanlılar’ın ülkede yaşamaya devam ettiğini açıkça ortaya koymaktadır ki bu da askeri bir seferden daha fazlasının gerçekleştiğini göstermektedir. İsrail’in Kenan diyarına girişi sadece askeri amaçlarla olmamıştır. Eski Ahit bilgini Gordon McConville Yeşu kitabıyla ilgili olarak bu durumu uygun bir şekilde açıklar: “elimizde basit bir fetih modeli yoktur, daha ziyade başarı ve başarısızlığın, ani zaferin ve yavaş, uzlaşmaya dayalı ilerlemenin karışık bir resmi vardır.”34
Şimdi soykırımdan söz edip edemeyeceğimiz sorusuna dönelim. Bu çalışma, Richard Dawkins’in suçlamasının abartılı olduğunu ve Kutsal Kitap’taki bulguların hakkını vermediğini açıkça ortaya koymuş olmalıdır. Bir yandan, Tanrı Kenanlıların yok edilmesiyle değil, tüm dünyanın kurtuluşuyla ilgilenmektedir. Kenanlılara uygulanan herem terimi gerçekten de bir halkın tamamen yok edilmesi anlamına gelir, ancak daha önce de açıklandığı gibi, bunun gerçekleştiğini Kutsal Kitap metinlerinde görmüyoruz. Kendi döneminde yazılmış olan Yeşu kitabı, Yeşu’nun düşmanlarına karşı kazandığı zaferi anlatmak için sık sık retorik olarak abartılı üslup araçları kullanır. Kadın ve erkek tüm insanlar öldürülmemiştir, ancak öldürülenler de muhtemelen askeri personeldir. Yıkılan şehirler de muhtemelen askeri amaçlara hizmet eden kalelerdir.35
Benim sözlerim edebi üslupla ilgili bir çözüme odaklanıyor. Tartışmanın keskinliğini bir nebze olsun azaltmış olmayı umsam da, temel soru açık kalmaya devam etmektedir: Tanrı neden İsraillilere Kenanlıları yok etmelerini emretmiştir? (“Yok etmek” retorik bir abartı olsa da soru geçerliliğini korumaktadır.) Sadece “neden” sorusu önemli değil, belki de daha da önemlisi, böyle bir emri biz nasıl değerlendirmeliyiz? Bu etik soruya bu metinde birkaç kez değinildi, ancak tatmin edici bir yanıt verilmedi.36 Benim görüşüme göre, nihayetinde net bir cevap yoktur, bizler bu noktada Tanrı’nın gizemli doğasının bilinmezlik alanına giriyoruz ve bu durumlarda Tanrı’nın hikmetinin sınırlarını anlamak bizim açımızda pek mümkün olmayabiliyor.
Not: Bu konuda daha fazla bilgi edinmek için Marc Madrigal’ın yazdığı “Kenan Fetihlerini Anlamak” adlı makaleye bakınız. Makale e-manet’in 51. sayısında yayımlanmıştır. Bu bilgiler ayrıca Madrigal’in Mısır’dan Çıkış ve Kenan Fetihleri kitabında ücretsiz olarak çevrimiçi bulunmaktadır.
- 1Kutsal Kitap metninin Kenanlılar için kullandığı çeşitli terimleri kapsayacak şekilde “İsrail öncesi sakinler” terimini kullanmaktadır. Bkz. Markus Zehnder ve Hallvary Hagelia (ed), “The Annihilation of the Canaanites: Reassessing the Brutality of the Biblical Witnesses,” Encountering Violence in the Bible (Sheffield, İngiltere: Sheffield Phoenix Press, 2013), s. 263-290, burada 263 vd.
- 2Richard Dawkins, Der Gotteswahn (Berlin: Ullstein, 4. Baskı, 2018), s. 342. Benzer yorumlar Pekka Pitkänen, Joshua, Apollos Old Testament Commentary, (Nottingham, İngiltere: Apollos, 2010), s. 60, 88’de ve Wesley Morriston, “Did God Command Genocide? - A Challenge to the Biblical Inerrantist,” Philosophia Christi 11/1 ( (2009), s. 7-26 ve Randal Rauser, “Let Nothing that Breathes Remain Alive - On the Problem of Divinely Commanded Genocide” Philosophia Christi 11/1 (2009), s. 27-41. Kapsamlı bir genel bakış için bakınız Zehnder ve Hagelia, “Annihilation of the Canaanites”, s. 264 vd.
- 3J.P.U. Lilley, “Understanding the Herem,” Tyndale Bulletin, 44 (1993), s. 169-177; burada s. 173. Antik dönemdeki tüm savaşlara göksel ve dünyevi güçler dahil olduğundan, bireysel savaşlar “kutsal savaşlar” olarak adlandırılamaz. Richard S. Hess ve Elmer A. Martens (ed.), “War in the Hebrew Bible: An Overview,” War in the Bible and Terrorism in the Twenty-First Century (Bulletin for Biblical Research Supplement) (Winona Lake, Indiana: Eisenbrauns, 2008), s. 19-32, burada s. 25).
- 4Bkz. N. Lohfink, “חָרַם,” ThWNT III, G. Johannes Botterweck / Helmer Ringgren / Heinz-Josef Fabry, ed. (Stuttgart: Kohlhammer, 1982), s 192-213, burada s.195.
- 5Bkz. Lohfink, “חָרַם,“
- 6Bkz. Zehnder, s. 271vd.
- 7Lawson G. Stone, “Ethical and Apologetic Tendencies in the Redaction of the Book of Joshua,” The Catholic Biblical Quarterly, 53/1 (1991), s. 25-36, burada s.34.
- 8Zehnder, s. 282.
- 9Zehnder, s. 284.
- 10Richard S. Hess, Gerald A. Klingbeil, Paul J. Ray Jr (dü.), “The Jericho and Ai of the Book of Joshua,” Critical Issues in Early Israelite History (Winona Lake, Indiana: Eisenbrauns, 2008), s. 33–46, burada s.46.
- 11Paul Copan, Is God a Moral Monster? Making Sense of the Old Testament God (Grand Rapids, Michigan: Baker Books, 2011), s. 175 vd.
- 12Hess, s. 35.
- 13Hess, s. 36 vd.
- 14Copan, s. 176; Ayrıca bakınız Paul Copan, Is God a Vindictive Bully? Reconciling Portrayals of God in the Old and New Testaments, (Grand Rapids, Michigan: Baker Academic, 2022), s. 204–206.
- 15Hess, s. 39–41.
- 16Hess, s. 41 vd.
- 17Hess, s. 54vd.
- 18Yeşu Kitabı’nda Rahav ile ailesinden savaşa dahil olmayan tek aile olarak açıkça bahsedilmektedir. Diğer savaşçı olmayanlardan bahsedilmez, bu da böyle insanların var olmadığını gösterir (bkz. Hess, s. 38 vd.).
- 19Copan, Is God a Moral Monster? Making Sense of the Old Testament God, s. 177.
- 20Copan, Is God a Moral Monster? Making Sense of the Old Testament God, s. 177.
- 21Bkz. Christopher J. H. Wright, Old Testament Ethics of the People of God, (Nottingham, İngiltere: InterVarsity, 2. baskı, 2004), s. 474–475. Ayrıca bakınız K. Lawson Younger Jr., “Ancient Conquest Accounts. A Study in Ancient Near Eastern and Biblical History Writing,” Journal for the Study of the Old Testament, Supplement Series 98 (Sheffield, İngiltere: Sheffield Academic, 1990), s. 253; Gordon Mitchell, “Together in the Land. A Reading of the Book of Joshua,” Journal for the Study of the Old Testament, Supplement Series 134, (Sheffield, İngiltere: Sheffield Academic, 1993), s. 53-56; Iain Provan, Philips V. Long ve Tremper Longman III, A Biblical History of Israel (Louisville, Kentucky: Westminster John Knox Press, 2. Baskı, 2015), s. 201-204; Lohfink, s. 202-206.
- 22Örneğin, Asur, Susa ve Mısır’ın bir günde fethedildiğinin söylendiği savaş tasvirleri vardır ki bu, “galiplerin ihtişamını artırmak ve tanrılarının desteğine sahip olduklarını kanıtlamak” için yazılmış abartılardır. Lissa Wray Beal, Joshua (The Story of God Bible Commentary), Tremper Longman III, ed. (Grand Rapids, Michigan: Zondervan Academic, 2019), s. 225.
- 23Ayrıca bakınız Lori L. Rowlett, “Joshua and the Rhetoric of Violence. A New Historicist Analysis,” Journal for the Study of the Old Testament, Supplement Series 226, (Sheffield, İngiltere: Sheffield Academic, 1996), özellikle 5. bölüm.
- 24Copan, Is God a Moral Monster? s.172.
- 25Kenneth A. Kitchen, On the Reliability of the Old Testament (Grand Rapids, Michigan: Eerdmans, 2006), s. 174.
- 26Younger, “Ancient Conquest Accounts,” s. 190–192.
- 27Copan, Is God a Moral Monster? s. 172.
- 28Younger, “Ancient Conquest Accounts,” s. 245.
- 29Copan, Is God a Moral Monster? s. 172.
- 30James B. Pritchard (ed.), Ancient Near Eastern Texts Relating to the Old Testament (Princeton, New Jersey: Princeton University Press, 3. baskı., 1969), s. 262.
- 31Copan, Is God a Vindictive Bully? s. 201.
- 32Kitchen, On the Reliability, s. 174.
- 33Copan, Is God a Moral Monster? s. 172.
- 34Gordon McConville, “Joshua,” Oxford Bible Commentary, John Barton ve John Muddiman, ed. (Oxford: Oxford University Press, 2001), s. 158-175, burada s. 159.
- 35Mike Del Rosario, “Does the Battle of Jericho Depict Genocide?”, Academia, Mayıs 2017 https://www.academia.edu/84505844/Does_the_Battle_of_Jericho_Depict_Genocide?email_work_card=view-paper > (28.02.2025 tarihinde erişildi).
- 36Ayrıca bkz. William Lane Craig’in verdiği yanıtta Paul Copan, Matt Flannagan ya da Richard Hess’in yorumlarıyla, bu yaklaşımın kendi başına etik soruyu kesin olarak yanıtlamadığına işaret etmektedir (bkz. #225 “The ‘Slaughter’ of the Canaanites Re-visited”, Reasonable Faith, 08 Ağustos 2011, https://www.reasonablefaith.org/writings/question-answer/the-slaughter-of-the-canaanites-re-visited >) (28.02.2025 tarihinde erişildi).