Ana içeriğe atla

Sitemiz işleyişi için sadece bu siteye ait çerez kullanmaktadır. Üçüncü parti çerez kesinlikle kullanılmamaktadır.
Daha bilgi edinin.

Li-derkenar

Bir Soru Sorabilir miyim?

Yayın Tarihi: 11.01.2021

Bir usta mesleki hayatında ne kadar zor, beklenmedik durumlarla karşılaşsa bile çözüm bulmayı bilir. Bunu nasıl becerir? Çünkü ustadır! Yılların birikimiyle artık her türlü durumda ne yapacağını anlar. Mesleğinde olgun ve yetkin bir kişidir.

Çırak ise, toy, deneyimsiz bir çocuk olarak başlar. Çıraklık nasıl bir süreç ki, çırak sonunda usta çıkar? Çırak, ustanın yanında kalır, onun mutlak yetkisine boyun eğer. Arada sırada da ustanın bu ilişkiyi suiistimal ettiği de olmuştur. 16. yüzyılın sonlarında, Ankara’da, Hacı Yahya bin Hacı Kasım adlı bir usta, yolculuğa çıkarken çırağını da yanında götürmüş. Usta yolculuktan döndüğünde çırağı yanında değilmiş. Çırağın anne ve babası paniğe kapılmışlar ve onu başka bir kasabada bulmuşlar. Sonra ustanın çırağı epeyce bir para olan 18,000 akçeye sattığı anlaşılmış. Bu durum çırağın babasının ustayı mahkemeye vermesiyle sonuçlanmış.1

Çırak ustayı dikkatlice gözlemler, taklit etmeye çalışır, deneme yanılma yapar.

Tabii ki bu sıradan bir çıraklık deneyimi hikâyelerinden sayılmaz. Ama çıraklığın epey zorlu bir öğrenim süreci olduğu gerçektir. Çocukluk antropoloğu David F. Lancy, çıraklığın tipik unsurlarını tespit etmek üzere, çok sayıda tarihsel ve uluslararası etnografik kaynakları gözden geçirdi. Sonuç olarak çıraklıkta tutarlı görülen 11 unsur ortaya çıkardı. Bunlardan iki tanesi özellikle ilgimi çekti.

İlki, ustanın aktif eğitiminin az olması. Çırak ustayı dikkatlice gözlemler, taklit etmeye çalışır, deneme yanılma yapar. Genelde çırağın soru sormasına sıcak bakılmaz. Sözgelimi, bir kaynakta çırağın çömlekçi ustasına soru sorduğunda ustasının onu azarladığından söz edilir: “Dikkat etseydin anlardın!” Yunanistan’daki usta çırak ilişkisinde de, çırağın ustaya soru sorması saygısızlık sayılır, çünkü çırak ustanın yetkisine karşı gelmiş olur! İkinci ilgimi çeken nokta şuydu: Usta, kendisini uzman kılan özel bilgilere sahiptir. Ama bu püf noktaları gizli tutar; usta bunları kendine saklar. Çırak, bu can alıcı bilgileri ustadan “çalmak” için sebatkâr ve kurnaz olmak zorundadır.2

Neden bu konulardan söz ediyorum? Çünkü son günlerde, Mesih’e benzerliğe giden sürecin ne kadar zorlu bir çıraklık olduğu üzerinde düşünüyorum. Yakup, mektubunun birinci bölümünde, mealen şöyle diyor: İyi haberim var! Sıkıntılar, seni imanlı olarak dener, sana dayanmayı öğretir. Dayanmaksa bir süreçtir. Denenmeler esnasında imandan, Rab’den, kiliseden vazgeçmek yerine bu süreci kucaklarsan, sonunda olgun, yetkin, Mesih’e benzer kişi haline gelirsin. Razı olunan birçok sıkıntı aracılığıyla çırak usta olur, imanlı da Mesih’e benzer olur.

Denenmeler esnasında imandan, Rab’den, kiliseden vazgeçmek yerine bu süreci kucaklarsan, sonunda olgun, yetkin, Mesih’e benzer kişi haline gelirsin.

Ama niye yalan söyleyelim, Mesih değiliz ve sık sık yaşadığımız sıkıntılarla nasıl baş edeceğimizi bilemeyiz. Ne yapmalıyız? Bu soruya cevaben dikkatinizi iyi bildiğiniz bir ayete yönlendirmek istiyorum: “İçinizden birinin bilgelikte eksiği varsa, herkese cömertçe, azarlamadan veren Tanrı’dan istesin; kendisine verilecektir” (Yak. 1:5). Yani, çırak olarak yüce “Ustamız”a sorabiliriz. Nasıl bir usta bu? Vermeyi seven, cömert bir usta. Çektiğimiz sıkıntıyla baş etmeyi bilemediğimizde O’ndan anlayış dilersek, azarlamadan, alay etmeden gereken anlayışı bize verir. Yeter ki, öylesine sadık ve sevecen bir usta olduğuna kuşkuya kapılmadan güvenelim (bkz. Yak. 1:6-8).

İmanlı hayatımda bu ayete sayısız defa başvurmuşumdur. Böyle durumlarda yaşanan sıkıntıyı, Rab’bin de bir şekilde bana gereken bilgelik vereceğini tekil olay olarak düşünmüşümdür. Ama bu son günlerde Yakup 1:5 ayetindeki bir nüktenin farkına vardım. “İstesin” olarak çevrilen buyruk, Grekçe’de şimdiki zaman kipindedir. Bu ne demek? Süreklilik veya tekrarlanan bir davranış kasteder. Buna göre, çıraklığımız süresince bilgeliği istemeye devam etmeliyiz.

Jamaikalıların bir atasözü var: Dağların ötesinde yine dağlar var. İmanlı hayatımızda da denemeler bitmez. Ama her seferinde Ustamıza gidip, “Ne yapacağımı gene anlayamadım. Bir soru sorabilir miyim?” diyebiliriz. O da, “Canım benim! Sor tabii! Sor ki sana şimdi ne yapacağını göstereyim” diyecektir.

  • 1Suraiya Faroqhi, Artisans of Empire: Crafts and Craftspeople Under the Ottomans (Londra: I.B. Tauris, 2009), s. 40.
  • 2David F. Lancy, “First You Must Master Pain: The Nature and Purpose of Apprenticeship,” Anthropology of Work Review, 23:2, 2012, s. 118-19.
  • Telif Hakları © 2021
  • Chuck Faroe
  • Tüm Hakları saklıdır. İzin ile kullanıldı.
İlk yayınlama: e-manet Sayı 61 (Ocak - Mart 2021), s. 3–4.