Ana içeriğe atla

Sitemiz işleyişi için sadece bu siteye ait çerez kullanmaktadır. Üçüncü parti çerez kesinlikle kullanılmamaktadır.
Daha bilgi edinin.

Li-derkenar

Duygusallık mı, Olgunluk mu, Yoksa Her İkisi De Mi?

Yayın Tarihi: 01.07.2013

Bugünkü konumuz duygusallık. Duygusallıktır ki, genelde marifet değil, zaaf sayılmaktadır.

Nitekim çoğumuz şu veya bu durumda, “Duygusallığa kapılma, biraz mantıklı ol!” gibi bir cümle hem duymuş hem de kullanmışızdır.

Duygusallığın bu kötü şöhretini İnternet’te biraz araştırdım. Çeşitli sitelerden derlenen aşağıdaki duygusallık yorumlarını birlikte okuyalım…

Duygusallık denen bu illeti insanın kendi mantığı ile önleyip yok etmesi veya sabitleştirmesi gerekir.”

Hepimiz duygusallık ilacıyla aptal bir makineye dönüştürüldük!”

Duygusallık dünyada milyarlarca insanı etkisi altına almış bir cahiliye kültürüdür.”

Olgun insan, duygularına esir olmayan, ters durumlara derhal yenilmeyen kişidir.”

Bu hükümlere göre duygusallık bizi aptala dönüştüren, mantık, medeniyet ve olgunluğa aykırı bir hastalıktır.

Tabii ki aşırı duygusallık insanları birçok durumda sorumsuzca ve zararlı davranışlara itebilir. Bu, su götürmez bir gerçektir. Ama aynı zamanda bizi yaratan Rabbimiz bize yalnızca zihinlerimizi vermedi. Duygusal varlıklar olarak da bizi yarattı.

Bizi yaratan Rabbimiz bize yalnızca zihinlerimizi vermedi. Duygusal varlıklar olarak da bizi yarattı.

Son yıllarda yapılan araştırmalara bakılırsa, mantık ile duyguların esasında birbiriyle çelişen olaylar olduğu düşüncesi eski geçerliliğini kaybetmektedir. Önde gelen nörolog Antonio Damasio duygu ile mantığın  işbirliği  yaptıklarını şöyle vurgular: “En iyi durumlarda, mantığın imkânlarından yararlanmamız için duygular bize hangi yöne bakmamız gerektiğini ve kararlaştırma sürecinin neresinde olduğumuzu gösterir.”1

Artık “duygusallık” deyip geçmemeliyiz!

Robert C. Roberts adlı bir düşünür, duygularımızı Kutsal Kitap açısından inceleyerek şu ilginç sonuçlara varmıştır:

Duygularımız önemlidir:  Doğru anlamda sevinçli, minnettar, ümitli, esenlikli ve merhametli olmak kurtulmuş, kutsallaştırılmakta ve dönüştürülmekte olan imanlının bir belirtisidir.

Bazı duyguları duyumsamamız emredilebilir:  Sözgelimi Pavlus sadece sözle değil, yürekten şükretmemizi ve Rab’de sevinmemizi buyurur (1Se. 5:18 ve Flp. 4:4).

Duygular lütuf anlayışımızla biçimlendirilebilir:  Hristiyanların olgun ve ruhsal olduklarını gösteren duygular Kutsal Kitap’ın ilahiyat öğretilerine dayalıdır.

Roberts son derece önemli bir başka gözlemde de bulunur:  Duygularımız önemsediğimiz konuları nasıl algıladığımızı yansıtır.

Basit bir örnek düşünün: Şiddetli bir dolu yağmuru bostandaki sebzeleri mahveder. Bu sebzeleri yetiştirmek için çok emek harcayan bostan sahibi derin bir üzüntü duyar. Dolmuşla geçerken bostanın halini gören bir kişi belki “Yazık olmuş” deyip az sonra unutur. Ama farz edelim ki, bu bostan zamanında hileyle komşudan çalınmıştır. Eski bostan sahibi olan komşu bakıp “İlahi yargı işte!” diye düşünerek tatmin veya sevinç bile duyabilir.

Bostan aynı, zarar aynı ama duygular farklı farklıdır. Kaldı ki, önemsediğimiz bir konu ve o konuyu belirli bir durumda algılayışımız duygularımızı belirler.2

O zaman duygularımızda anlayışımız önemlidir. İsa Mesih öğrencilerine Yeruşalim’de öleceğini ve üç gün sonra dirileceğini söyledi. Petrus bunu ilk sefer duyunca kızdı ve İsa’yı azarladı! İkinci defa aynı mesajı duyunca öğrenciler “çok kederlendiler” (bkz. Matta 16:19-22 ve 17:22-23). Öğrenciler İsa’yı sevdiler. Ama Mesih’in misyonunu henüz anlamamışlardı. Üstelik İsa, “dirileceğim” deyince, niye kızmışlar veya kederlenmişlerdi? Çünkü İsa’yı önemseyen ama anlayıştan yoksun kişiler olarak bu durumu zafer değil, bir yenilgi olarak algılamışlardı.

Başka bir örnek düşünelim. Birçok kent, İsa’nın bütün şaşılası mucizelerine rağmen, tövbe etmedi. İsa bu kentleri azarladı. Ama bu durumda İsa, “Beceremedim!” veya “Bu insanlar bana saygı göstermiyorlar!” diye hayıflanmadı. Baba’ya şükretti. Çünkü önemsediği konu, Baba’nın yüceliğiydi. Bu durumun da Baba’nın hikmetli takdirine bağlı olduğunu anladığı için sevinerek şükretti (bkz. Matta 11:20-30).

Duygusal olup olmamamız söz konusu değil. Duygusal varlıklarız! Artık İsa’nın öğrencileri olarak kendimize şunu soralım: Duygularımız ruhsal hayatımız hakkında bize neleri gösterir? 

  • 1Antonio Damasio, DesCartes’ Error (New York: Avon Books, 1994), xiii. “At their best, feelings point us in the proper direction, take us to the appropriate place in a decision-making space, where we may put the instruments of logic to good use.”
  • 2Robert C. Roberts. Spiritual Emotions: A Psychology of Christian Virtues Kindle Baskısı. (Grand Rapids, Michigan: Eerdmans, 2007) Kindle Konumları 106-110. Bostan örneği Roberts’ten uyarlanmıştır.
  • Telif Hakları © 2013
  • Chuck Faroe
  • Tüm Hakları saklıdır. İzin ile kullanıldı.
İlk yayınlama: e-manet Sayı 32 (Temmuz - Eylül 2013), s. 3–4.