Ana içeriğe atla

Sitemiz işleyişi için sadece bu siteye ait çerez kullanmaktadır. Üçüncü parti çerez kesinlikle kullanılmamaktadır.
Daha bilgi edinin.

Li-derkenar

Gelecek Kirliliği

Yayın Tarihi: 02.02.2013

Diyelim ki güzel bir ilkbahar gününde Boğaz’a nazır döner yedim ve ayran içtim. Oh, ne güzel! Yemeğimi bitirince de farz edelim ki soğan kokulu kâğıdı, boş plastik ayran kutusunu, döner paketinin poşetini tek tek Boğaz’a attım.

Ya da diyelim ki canım Ankara’dan çıkmak, betondan uzaklaşarak saatlerce ormanın yeşilliği içinde gezmek istedi. Günübirlik Kızılcahamam’a gittim, saatlerce ormanda dolaştım. Susuz kalmamak gerektiğini bildiğim için yanımda su bulundurmaya özen gösterdim. Küçük pet şişelerden içtiğim suyum bitince de, farz edelim ki onları ormanda bir yana fırlatıverdim.

Ya da Antalya’da plajda saatlerce keyifli keyifli dinlendikten, denize doya doya baktıktan sonra güneş batmaya başlayınca, canım bir ateş yakmak istedi, desem. Plajda ne bulduysam (tahta parçaları, yapraklar, yosunlar, plastik şişeler, yırtık terlikler, çöp dolu poşetler) yığıp yaktım. Mis gibi bir yaz akşamüstünde, oracıkta yaslanarak gökyüzüne çıkan siyah dumanları dalgın dalgın seyrettim...

(Bakın, bunları yapmadım, yapmam da. Misal diyorum.)

Bunları yaptığımı gören biri yanıma gelip, “Beyefendi, ne yaptığınızı sanıyorsunuz?!” dese, herhalde ardından bana su kirliliğinden, çevre kirliliğinden ya da hava kirliliğinden söz edecektir.

Bu durumda biraz şaşırarak, biraz da kızarak, “Arkadaşım, olayı bu kadar büyütmeye ne gerek var? Baksana çöpler çok küçük, doğaysa kocaman, değil mi? Ayrıca, bu dünyaya çöp toplamaya mı geldik?” diye kendimi savunabilirim.

Ya da bu kişinin dediklerine hak vererek aklımı başıma toplayabilirim. Sorumsuz davranışlarımı değiştirmeye başlayabilirim.

Her durumda Rab’be yakışan bir niyet, duruma uygun bir davranış ve yaklaşım söz konusudur.

Çevre kirliliğine böylesine araç olmadığımı yukarıda belirttim. Ama yıllarca düşüncesizce araç olduğum bir başka sorunun farkına varmaya başladım son dönemde: gelecek kirliliği.

Anlatayım...

Mesih imanlısı için bilgelik son derece önemlidir. Kutsal Kitap’a göre bilgelik, Rab’be duyduğumuz sevgi ve saygıdan dolayı, hayatımızın her alanında O’nun isteğinin doğrultusunda yaşamayı bilmek demektir.

Bilgelik bizden her duruma yönelik “doğru” bir davranış bekler. Böylece bilgelik “doğru şeyi, doğru şekilde, doğru zamanda ve doğru niyetle yapmak” olarak tanımlanabilir. Yani, her durumda Rab’be yakışan bir niyet, duruma uygun bir davranış ve yaklaşım söz konusudur. Ayrıca, Rab’be yakışan bir zamanlama da söz konusudur.

Özdeyişler’de Rab’be yakışmayan zamanlama örnekleri var.

Örneğin, “Aklı başında evlat ürünü yazın toplar, Hasatta uyuyansa ailesinin yüzkarasıdır” (Özd. 10:5). İşini doğru zamanda yapmayan kişi ailesini utandırır. Üstelik, onun yapmadığı işi birilerinin sonra yapması gerekecektir.

Başka bir örnek de şudur: “İhtiyatlı kişi tehlikeyi görünce saklanır, Bönse öne atılır ve zarar görür” (Özd. 22:3). Önlem (adı üstünde) önceden alınmalıdır. Yoksa sonra sorun yaşanır.

Bir olayın zevkli kısmını (yemek yemek gibi) yapıp da yorucu kısmını (bulaşık yıkamak gibi) yapmazsam veya bir işin zorunlu kısmını yapıp (toplantıya katılmak gibi) da işin mecbur olmadığım kısmını (toplantıda aldığım kâğıtları düzenli bir şekilde saklamak gibi) yapmazsam, ne yapmış olurum?

“Sonra yaparım” diyerek geleceğe bırakmış olurum. Önceden planlamadığımda veya elimdeki işi tamamlamadığımda, işin bir parçasını geleceğe atmış olurum. Gelecek böylece geçmişin “atıkları”yla kirlenmiş olur.

Tabii ki her şeyi her zaman anında tamamlayamayabiliriz. Ama kendimize sormalıyız: Ertelenen işler hikmetlice bekletildi mi, yoksa akılsızca savsaklandı mı?

Böyle bir yorum karşısında, “Abi olayı büyütmeyelim! Savsaklanan işler çok küçük, gelecekse kocamandır” diyebiliriz.

Ya da Rab’bi hoşnut etmek için işlerimizi tam olarak ve doğru zamanda yapmayı öğrenmeye başlayabiliriz.

Ruh’un verdiği anlayış ve kudretle gelecek kirliliğini önlemeye yavaş yavaş alışalım!

  • Telif Hakları © 2013
  • Chuck Faroe
  • Tüm Hakları saklıdır. İzin ile kullanıldı.
İlk yayınlama: e-manet Sayı 30 (Ocak - Mart 2013), s. 3–4.