Ana içeriğe atla

Sitemiz işleyişi için sadece bu siteye ait çerez kullanmaktadır. Üçüncü parti çerez kesinlikle kullanılmamaktadır.
Daha bilgi edinin.

Li-derkenar

Nesnel, Bulaşıcı, Ölümcül

Yayın Tarihi: 29.09.2020

Fark edilmez, en azından hemen. Başlarda belirtisi olmayınca da kimi insan varlığını inkâr eder. Önlem almaya yanaşmaz, önlem alanlarla da alay bile eder. Ama insanın bunun varlığının farkında olmaması gerçek olmadığı anlamına gelmez. Nesneldir. İnansak da inanmasak fark etmez. Varlığını düşüncelerimizden bağımsız olarak sürdürür. Gerçektir.

Er geç belirtileri ortaya çıkar. Acayip bulaşıcıdır. Sinsi bir şekilde insandan insana geçer. Yayar ve kirletir. Arınması çok da pahalı ve zahmetlidir. Kimi insan, “Hafif geçirdim” dese bile, yanılmamak lâzım; ölümcül bir hastalıktır bu. Kurbanları tahminlerimizi çok aşar. Hayatı cehenneme çeviren bu vebadan kurtuluş yok mu?

Tanrı’nın varlığının bizim farkındalığımıza bağlı olmaması gibi, bazı davranışlarımızın O’nun kutsal karakterine aykırı olduğunu kavramıyor olmamız da günahın varlığını değiştirmez.

Bu satırları okuyan herkes neden söz ettiğimi hemen anlamıştır tabii ki: Günah.

Kutsal Yasa, antlaşma halkı için kutsallık eğitimiydi. “Kutsal olacaksın çünkü ben kutsalım” düsturunda yatan günah gerçeğini sadece doktrin değil, tiksinti olarak belletmekteydi. Yiyecek, giyecek, evin duvarları (küf meselesi), eşya, hayvan leşleri (affedersiniz) ve insan cesetleri, vücut sıvıları (gene affedersiniz), insanın kararları, davranışları, ilişkileri –hele ilişkileri– ve daha neler, insanı kirletmek için sanki pusuda yatardı.

Yukarıda belirttiğim gibi, günah nesneldir. Bu açıdan Levililer’in bazı yerlerinde geçen “bilmeden” kelimesi anlamlıdır. Sözgelimi, şöyle bir hüküm buluruz: “Eğer halktan biri RAB’bin buyruklarından birinde yasak olanı yapar, bilmeden günah işlerse, suçlu sayılır” (Lev. 4:27; vurgu eklenmiştir). Kişiye işlediği günah açıklanırsa, gerekli sunuyu da sunarsa, “kişi bağışlanacak” diyor bu metin (Lev. 4:28-31). Tanrı’nın varlığının bizim farkındalığımıza bağlı olmaması gibi, bazı davranışlarımızın O’nun kutsal karakterine aykırı olduğunu kavramıyor olmamız da günahın varlığını değiştirmez. Nitekim Davut, “Kim yanlışlarını görebilir? Bağışla göremediğim kusurlarımı” diye dua etmiştir (Mez. 19:12).

İsa, insanı kirleten günahların –“kötü düşünceler, fuhuş, hırsızlık, cinayet, zina, açgözlülük, kötülük, hile, sefahat, kıskançlık, iftira, kibir ve akılsızlık” gibi şeyler– yüreğinden kaynaklandığını söyler (Mar. 7:20-22). Böyle davranışlar pek bireysel de kalmaz, bulaşır; başka insanları günaha düşüren tuzaklara yol açar (bkz. Mat. 18:6-9).

Üstelik tüm Kutsal Kitap –Adem ve Havva’nın bahçeden kovulmasından, “adı yaşam kitabına yazılmamış olanlar ateş gölüne” atılmasına dek– günahın fiziksel, ruhsal ve sonsuz ölüme sebep olduğuna tanıklık eder (Va. 20:11-15).

Hayatı dehşete düşüren korkunç bir karabasan gibidir günah. Ama gerçek.

İmanlı ailede büyüyen bir genç, “Hayata bu kadar olumsuz bakmak şart mı? Habire günahtan söz edip duruyorsunuz!” diye itiraz etmiş annesine. Bu genci anlayabilirim. Hristiyanların günah vurgusu “Pes, artık!” dedirtecek kadar olumsuz, sanki inanılamayacak kadar kötüdür. Ama bu yazının girişinde benzetme yoluyla ima ettiğim Covid-19 salgınında olduğu gibi, bazı sorunların ciddiyeti kaçınılmazdır. İnkâr etmek, göz yummak, durumun ne kadar vahim olduğunu değiştiremez.

Dünya, günah gerçekliğinin farkında değil. Dolayısıyla günahla mücadele etmeye gerek duymaz. Bu vebanın tek ve mutlak çaresi olan Mesih’in “günahların bağışlanması için” akıtılan kanının kıymetini de bilmez (Mat. 26:28).

Ama biz günahın asıl mahiyetini biliriz. Dolayısıyla kilisede sürekli günahla mücadele etmemiz gerektiğini anlamalıyız. Pavlus, “Birbirinize hoşgörülü davranın. Birinizin ötekinden bir şikâyeti varsa, Rab’bin sizi bağışladığı gibi, siz de birbirinizi bağışlayın” diye buyurmuştur (Kol. 3:13). Bu ayetten yola çıkarak değerli pastör Mark Lauterbach, “gerçekçi kutsallık” anlayışını ortaya koyar. Diyor ki, “Kilisede günah var. Yoksa birbirimizi bağışlamaya gerek olmazdı… Kutsallığın ardından koşmak, kutsallık maskesi takmak anlamına gelmez. Müjde’ye muhtaç günahkârlarız… Kilisedeki kardeşler kutsal olma mücadelesinde omuz omuza ‘silah arkadaşı’ olmalıdır…”1

Başka ne diyebilirim? Rab hepimize bu lütfu versin!

  • 1Mark Lauterbach, The Transforming Community: The Practise of the Gospel in Church Discipline (Carol Stream, Illinois: Reformation & Revival Ministries, Inc., 2003), s. 67-68, 76-77.
  • Telif Hakları © 2020
  • Chuck Faroe
  • Tüm Hakları saklıdır. İzin ile kullanıldı.
İlk yayınlama: e-manet Sayı 60 (Ekim - Aralık 2020), s. 3–4.