Ana içeriğe atla

Sitemiz işleyişi için sadece bu siteye ait çerez kullanmaktadır. Üçüncü parti çerez kesinlikle kullanılmamaktadır.
Daha bilgi edinin.

Li-derkenar

Rab’bin Sesini Tanımak…

Yayın Tarihi: 11.07.2018

Mezmur yazarı, “Ayrılmam hükümlerinden, çünkü bana sen öğrettin” diyor (Mez. 119:102). Bu imanlının Tanrı’nın hükümlerinden vazgeçmeye niyeti yoktu. Rab’bi izlemeye kararlıydı. Neden? “Çünkü” diyor, “bana sen öğrettin.”

Mezmurcu Rab’bin kendisine öğretmenlik yapmasını şiddetle arzuluyordu, nitekim defalarca “kurallarını bana öğret” diye dua etti (bkz. Mez. 119:12,26,64,68,124,135).

İnancımızın temelinde, Rab’bi kişisel olarak tanımak ayrıcalığı yatmaktadır. Rab bizi sever, bizimle ilgilenir, yüreklerimize seslenir. Ama Rab’le aramızdaki bu kişisel ilişkide, O’nun sesini doğru tanımayı nasıl öğrenebiliriz? Bunun yanıtı, önemli ölçüde, O’nun bize verdiği kitaba nasıl yaklaştığımıza bağlıdır. Bu yazının kalan kısmında, sizi Yeni Antlaşma uzmanı Craig Keener ile baş başa bırakmak istiyorum. Bakın Tanrı’nın sesini tanımak konusunda neler söylüyor...

… Tanrı’nın sesini Kutsal Kitap’ta tanımayı öğrenen kişiler Ruh’un sesini, onların yüreklerinde seslendiğinde, tanıyacaktır.

Kutsal Yazılar üzerinde çalışırken ayrı ayrı bölümlerine ve ayrı ayrı kitaplarına, kendi bağlamları içinde dikkat etmeliyiz.

Ama Tanrı’nın sesini Kutsal Kitap’ta duymak sadece rastgele bazı ayetleri anmaktan ibaret değildir… Tanrı Kutsal Kitap’ı verdiği zaman birbirinden kopuk ayetler halinde vermedi. O bize Kutsal Yazıları ayrı ayrı kitaplar halinde verdi. Tanrı’nın Ruhu Kutsal Yazıları bu şekilde esinlemiştir, bu yüzden O’nun sesini oradan en iyi şekilde duyabilmek için o şekilde yaklaşmalıyız. Kutsal Yazılar üzerinde çalışırken ayrı ayrı bölümlerine ve ayrı ayrı kitaplarına, kendi bağlamları içinde dikkat etmeliyiz. Sadece kendimizin (veya başka birinin) “esini”ne dayanmamalıyız. Tanrı’nın bize Kutsal Yazılarda verdiği vahyi ihmal ederek Kutsal Yazılara aykırı “yeni vahiy”leri tercih etmek tehlikeli bir yaklaşımdır…

İster karizmatik ister karizmatik olmayan imanlılardan olalım, Kutsal Kitap’ı yorumlama konusu çoğumuzun sandığından daha ciddi bir olaydır.

Kiliselerde rastgele anılan ayetlerin çoğu, önceden bağlamları içinde incelenerek değil, ezberden alışılmış bir şekilde anılmaktadır. Dolayısıyla bu ayetlerin birçoğu onlara mal ettiğimiz anlamlara aslında sahip değiller…

Samimi, gayretli kardeşler duyduklarını sorgulamadan popüler vaizlerin söylediklerini kabul ederler. Halbuki bu vaizler kullandıkları neredeyse bütün ayetleri asıl bağlamlarından kopuk kullanırlar… bir yorum gerçek anlamda metne bağlı değilse, metni inceleyen herkes o anlamı orada bulamazsa, bunu Mesih’in bedenindeki diğer herkese “yetkili” bir yorum olarak öğretemeyiz …

Tanrı’ya hizmet eden kardeşlerin O’nun sözünü yanlış kullanmalarını göz ardı edersek, onların suçunu paylaşmış oluruz. (Biri bizim sözlerimizi bağlamlarından kopuk aktararak asıl niyetlerimizi yanlış yansıtmaya kalksa, herhalde onu mahkemeye veririz!) Ruh’un taze bir uyanış vermesi için dua edelim; öyle ki Tanrı’nın kilisesi O’nun Sözü’nün gerçeğine uyansın.1

İnancımızın temelinde, Rab’bi kişisel olarak tanımak ayrıcalığı yatmaktadır. Başka büyük bir ayrıcalığımız daha da vardır: Tanrı’nın Sözü’ne sahip olmak. “Rab’bi tanıyorum” demekle Kutsal Yazıları ciddiyetle incelemekten, tabii ki, muaf değiliz.

O zaman, mezmurcu ile birlikte Rab’be yalvaralım: “Kurallarını bana öğret.” 

  • 1Craig S. Keener, Gift and Giver (Grand Rapids, Michigan: Baker Academic, 2001), s. 192-193.
  • Telif Hakları © 2018
  • Chuck Faroe
  • Tüm Hakları saklıdır. İzin ile kullanıldı.
İlk yayınlama: e-manet Sayı 51 (Temmuz - Eylül 2018), s. 3–4.