Ana içeriğe atla

Sitemiz işleyişi için sadece bu siteye ait çerez kullanmaktadır. Üçüncü parti çerez kesinlikle kullanılmamaktadır.
Daha bilgi edinin.

Li-derkenar

Ufkumuz Öykümüzden Kaynaklanır

Yayın Tarihi: 16.07.2020

Vaat ile hak arasında nasıl fark var? Hakkımı arıyorum deriz. Peki, vaat aranır mı?

İkinci bir soru: Hırs ile özlem arasında nasıl fark var? İkisi de duygusal haller ve bizi arayışa iter. Aynı şey mi o zaman özlem ile hırs?

Beklemek ille de pasif bir davranış mı? 

Ufka doğru ilerlesek bile, bizden hep uzaklaşır ki oraya asla varmayız. O zaman ufuklar bizi neden cezbeder? Yoksa o yüzden midir ufukların bizi öylesine cezbetmesi?

Bu sorular size soyut gelmiş olabilir. Konuyu somutlaştıralım o zaman!

Manevi ufkumuz – ne denli dar veya geniş olursa – kimlik öykümüzden kaynaklanır.

Yeni evlenmiş bir göçebe düşünüyorum. Yaklaşık kırk yaşında. Hayatı çadırlarda geçmiş. Ama karısını, taze gelinini düşünüyor; gelin kentli, eve alışkındır. “Çadırı bırakıp ev yapsak, kent kursak mı acaba?” diye aklından geçirir. Böylece çadırının önünde oturan babasının yanına gider, elini öper ve “Baba, bu topraklar kimin?” diye sorar.

Babası, “Niçin sordun oğlum?” diye karşılık verir.

“Yani, gelin kentte büyümüş – şikâyetçi değil, tabii – ama yine de buraya yerleşsek, kendimize ev yapsak mı diye düşündüm efendim.”

Yaşlı babasının gözünde bir parıltı belirir. Sanki yıllarca aralarında paylaşılan hoş bir bilmece gene tekrarlamak üzereymiş gibi, muzip ifadeyle, “Bu topraklar kimin? Özetle, bizim. Esasında onun. Şimdilikse, onların” diye yanıtlar. “Ev konusuna gelince...”

“Anlıyorum baba, daha zamanı değil.”

“Gelin artık bizim öykümüzün bir parçası oldu, oğlum.”

İbrahim çok zengindi. O yörenin bazı oymaklarıyla müttefikti ve o döneme göre hatırı sayılır bir savaşçı gücüne sahipti. Tanrı ona ve soyuna bütün o toprakları vereceğini vaat etmişti. İbrahim yeğeni Lut’u kurtardığı zaman oranın krallarını yendi. İsteseydi herhalde vaat edilen toprakları o şekilde alabilirdi.

Ama Tanrı’nın kendisini yaşamaya çağırdığı öykünün öyle olmadığını düşündü. Böylece Sara öldüğünde İbrahim o yörenin sakinlerine, “Aranızda konuk ve yabancıyım. Bana mezar yapabileceğim bir toprak satın” demeye razı oldu. Razıydı, çünkü ait olduğu öykü ufkunu hayli genişletmişti.

Ufuk kelimesinin Arapçadaki esas anlamı nahiye yani “sınır”dır.1 Manevi ufkumuz – ne denli dar veya geniş olursa – kimlik öykümüzden kaynaklanır. Basit bir örnek vereyim.

Yıllar önce hastalandım ve Ankara’daki İbni Sina’da yattım. Orada bir iki hafta kadar mahsur kaldım. Bir gün başka bir hastayla birlikte koğuştaki pencereden aşağıda serbestçe gezinen insanlara bakıyorduk. O abi bana, “Oraya çıkmak var ya... mest olursun!” dedi. Onu çok iyi anladım. Yaşamakta olduğum öykü “hasta olmak”tı ve yüreğimi rehin alan vizyon – ufkum – taburcu olmakla sınırlıydı.

İbrahim ve soyu bir gün ailece göçebeliği bırakacaklarını biliyorlardı. Deruni bir heyecanla vaat edilen topraklarda yerleşik hayatı bekliyordu. Nesillerce her ne kadar vaadin yerine gelmesini özleseler de, hırslı bir şekilde, “hakkımdır alacağım” demenin bir anlamı olmadığını bellemişlerdir. Şeftali ağacının sahibi ham şeftalileri toplamaz, olgunlaşmasını bekler.

Ama öykünün seyrinde bu beklenen olgunluk düzeyi sonunda ne olacaktı?

İbraniler mektubunun yazarı bu konuda şaşırtıcı bir nükteyi yakalar: Öykünün kapsamı sonunda o toprakları ele geçirerek orada kentler kurmakla sınırlı değildi.2 Öykü bundan çok daha derin, iman ufku da çok daha geniş çıktı. Bu göçebelerin bekledikleri kent, mimarı ve kurucusu Tanrı olan temelli kent”ti (İbr. 11:10). Aradıkları vatan yeryüzünde olmayacaktı artık, göksel bir vatandı.

Bizler de onlarla birlikte aynı öyküye ait olmuşuz, aynı göçe katılmışız: Gözlerimizi diktiğimiz ufukta, Baba’nın sağında oturan Rabbimiz Mesih İsa’nın yanına doğru. 

  • 1Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Okul ve Yazışma Sözlüğü (Ankara: Türk Dil Kurumu, 1964), s. 1343.
  • 2 Bu paragrafta göndermede bulunduğum İbraniler 11:8-16 ayetlerini dikkatlice, doya doya okumanızı öneririm. Bütün bu bölümü yazının gövdesine dahil etmeyi çok isterdim ama yazının kelime limiti buna izin vermedi.
  • Telif Hakları © 2020
  • Chuck Faroe
  • Tüm Hakları saklıdır. İzin ile kullanıldı.
İlk yayınlama: e-manet Sayı 59 (Temmuz - Eylül 2020), s. 3–4.