Bingham Reformasyon’un reformlarını iki kısa bölümde işler. Bir önceki makalede Reformasyon’a yol açan unsurlardan bahsetmiş ve sadece teolojik meselelerden başka unsurları da içerdiğini görmüştük.
Ancak Reformasyon öncelikle teolojiye dayalı bir hareketti. Bingham Reformcuların açıklık getirmeye çalıştığı teolojinin şu üç ana hususuna odaklanır: kurtuluş, kilise ve Kutsal Yazılar. Kısaca Anabaptist’in katkısına değinse de, Bingham’ın kitabı esasen Luther ve Calvin’in bu meselelere katkılarına odaklanır.
Reformcular kurtuluşla ilgili inançlarında gayet nettiler. Birey kendi yaptığı veya kilisenin yaptığı şeye dayanarak kurtulamaz, sadece Mesih’e güvenerek Tanrı’nın lütfuyla kurtulur. Luther’in kendi yüreğinde şekillenen Tanrı’nın doğruluğu (veya aklaması) kavramı ve tövbenin anlamı ile kendi duygusal mücadelesi onun değişim yaşamasıyla sonuçlanmıştır. Tanrı’nın doğruluğunun Tanrı’nın günaha karşı adil gazabı anlamına gelmediğini, Mesih’e güvenenlere verilen karşılıksız doğruluk armağanı demek olduğunu anlamıştır. Tövbe, Katolik Kilisesi’nin belirttiği gibi, kendi kendine başlayan “pişmanlık” değildi. Günaha ve Mesih’e yönelik tutumdaki değişimdi ve bu değişim Tanrı tarafından başlatılırdı. Her doğruluk (aklanma) bir armağan olarak Tanrı’dan gelir veya doğruluğa dayanan eylemler bu armağandan kaynaklanır. Sonuç olarak, Luther’e göre bir Hristiyan, “hem aklanmış hem günahkâr, kutsal ve dünyevi, Tanrı düşmanı ve Tanrı çocuğudur.”1
Calvin’in görüşü Luther’inkine benzerdi. İmanlıların gerçekleştirdiği iyi işlerin bile Tanrı’dan armağan olup Tanrı’nın verdiği doğruluktan kaynaklandığını ve bu doğruluğunu tasdik etmiştir.
Reformcuların değindiği bir başka mesele de kilisenin tarifidir. Eğer kilise bir bina, yapı veya yozlaşmış bir hiyerarşi değilse, neydi? Reformcular için cevap kolaydı: kilise imanlılardı. Ancak Reformcular bu konunun her unsurunda aynı fikirde değildiler. Özellikle Calvin, Luther ve Anabaptistler Rab’bin Sofrası ve anlamı, vaftiz ve anlamı (veya katılanları), dünyadan veya Katolik ilkelerinden ayrılma konularındaki öğretişleri farklıydı. Günümüzde Calvin, Luther ve Anabaptistler’in öğretişlerini takip eden Protestan gruplar arasındaki uygulama farklılığı halen mevcuttur. Ancak Reformcuların hepsi en başından beri kilisenin imanla aklanmış kişilerden oluştuğu konusunda hemfikirdi. Gerçek kilisenin “gözle görünür hususlarını” büyük ölçüde kabul etmişlerdi. Bu hususlar Tanrı’nın sözünün vaaz edilmesini, (anlayış farklılıkları olsa da) ayinlerin uygulanmasını, kilise disiplininin uygulanmasını ve saygın, nitelikli kilise önderliği olmasını içerir. Bir araya gelen imanlılar topluluğunun (kilisenin) ‘gözle görünür hususları’ genel olarak kabul edilmesine rağmen, vaftizle ilgili fikir ayrılıkları şiddetle süregelmekteydi. Örneğin, bebek vaftizini reddedip sadece imanlıların vaftizine izin veren Anabaptistler, Katolik Kilisesi ve diğer Protestanlar tarafından zulüm görmüştür!
Reformcular arasında Kutsal Kitap’ın öğretisi üzerine çok daha fazla görüş birliği vardı. Üzerine eğildikleri temel soru basitti: Tek otorite kilise midir, yoksa Tanrı’nın sözü müdür? Reformcuların düşüncesine göre Kutsal Kitap tek ve nihai yetkiliydi, kilise ve kilise konseyleri bu yetkiye boyun eğenlerdi.
Bingham, Luther’le Calvin’in reformlarının Hristiyan yaşamı için ne anlama geldiğini şöyle özetler: “İnsanlığın, tamamen Mesih’e iman aracılığıyla, Tanrı’nın lütfuyla sağlanmış kurtuluşa müthiş derecede ihtiyacı vardır; insanlar kendi doğruluklarıyla değil, Mesih’in doğruluğuyla kurtulurlar; Hristiyan olmak komşunuzu sevmek ve kendinizi Tanrı’nın sözüne göre doğru davranışlara adamaktır; kilise dünyadan kutsal bir farklılık içinde kendi yolculuğunu yaşayan bir topluluktur; Kutsal Yazı’nın yorumu Kutsal Yazı’nın kendisiyle karıştırılmamalıdır; yorumlar her zaman Kutsal Kitap’ın tetkiki altında olmalıdır ve bütün okuma, öğreti ve vaazlarında Hristiyanlar İsa Mesih’e ve Müjde’ye saygı göstermelidir.”2
İşte bu yüzden imanlıların Reformasyon’a değer vermesi gerekir. İnsan sınırlılığından ve günahlılığından ötürü Reformasyon’da sorunlar olduğu doğrudur ama teolojik açıklık ve Kutsal Kitap’ın gerçeklerini savunma açısından Reformcular hepsinden iyiydi.