Ana içeriğe atla

Sitemiz işleyişi için sadece bu siteye ait çerez kullanmaktadır. Üçüncü parti çerez kesinlikle kullanılmamaktadır.
Daha bilgi edinin.

Tarih

Kilisenin Cep Tarihi

Kilisenin İlk Yılları

  • Çiğdem Özbek

Yayın Tarihi: 03.01.2014

Görsel
Kitap Kapağı

Pocket History of the Church

D. Jeffrey Bingham

Downers Grove, Illinois: InterVarsity Press, 2002

Kilise tarihi bilgisi imanlının büyümesinde canlandırıcı bir etki yapar. İmanlılar kilise tarihinin engin noktalarına ilişkin bir bakış açısı kazandıklarında çoğunlukla alçakgönüllü bir tutuma sahip olurlar. Tarihte başkalarının da benzer zorluklarla karşılaşmış olduğunu fark ettiklerinde ve benzer çözümler ile fikirlere sahip olduklarını keşfettiklerinde teşvik alırlar. Kilise tarihi bu konuda çalışan kişilere fikirler ve eylemlerin hem şimdiki zamanda hem de gelecekte neticeleri olduğunu gösterir.

Jeff Bingham’ın Pocket History of the Church (Kilisenin Cep Tarihi) kitabı günümüz imanlısına uygun harika bir genel bakış sunar. “21. yüzyılda İncil’e bağlı Hristiyanlar için özellikle önemli” (s. 9) olduğuna inandığı kilise tarihindeki ana konuları, olayları ve kişileri açıklar.

Bingham kilisenin ilk yıllarını şöyle özetler: “İlk kilise döneminde Hristiyanlar öğretiye yatkın ve tanrıbilimsel bir zekâya sahip kişiler olmalıydılar” (s. 17).

Yeni Antlaşma’yı okuyan biri Pavlus ve diğer yazarların birçok kez öğretilerdeki düzensizliklerden söz etmelerinden ötürü şaşırır. Yanlış öğretiler Yuhanna’nın Mektupları’nda olduğu kadar Galatyalılar, Koloseliler, 2. Selanikliler ve Önderlik mektuplarının yazılmasındaki büyük bir yönlendirici etkendi. Elçilerin döneminden sonra durum değişmedi. İlk kilise birçok sapkın öğretiyle mücadele etmek zorundaydı. Bunlar arasında Yahudi Senkretizmi’nin yanı sıra Doketişlik, Gnostizm ve Markiyoncu öğreti bulunur. Bu yanlış öğretilerin her biri Müjde’nin temellerini tehdit etmekle kalmamış, aynı zamanda kilisenin birliğini de tehlikeye atmıştır.

Bu karşıtlık sayesinde, ilk dönemdeki kilise önderleri, elçilerin öğretişlerine açıklık getirmiş ve böylece yanlış öğretişlerle aralarındaki farklılıkları ortaya çıkarmışlardır. Doketişlik Mesih’in insanlığını reddetmiş, Markiyonculuk ise Eski Antlaşma’nın geçerliliği ve Eski Antlaşma ve Yasa’nın Yeni Antlaşma ile sürekliliği olduğu konusunda kuşku uyandırmıştır. Gnostizm Hristiyan Kutsal Yazılar ve Hristiyan İlahiyatı terimlerini kullanmış ve kendisini bilgi ile ruhsallık açılarından seçkinmiş gibi sunmuştur. Bu nedenle onun savunduğu dualizm (ikicilik) Müjde’nin üstesinden gelmesi gereken en önemli düşman olmuştu. İreneyus gibi önderlerin ayırt etme gücü ile yanılgıları ortaya çıkartmaları ve aynı zamanda gerçeği açıklayıp desteklemeleri de gerekmiştir. Kişinin savunduklarını gerçekten anlayabilmesi için Gnostikleri okuması ve dinlemesi gerekiyordu. Ancak o zaman onların savunduklarını doğru bir biçimde çürütülebilirdi. Gnostiklerin neleri savundukları anlaşıldıktan sonra önderler elçilerin öğretişlerinin hangi bölümlerinden taviz verildiğini ya da bozulduğunu görebildiler. Karşı tezlerin dikkatlice kullanılmasıyla gerçeği ortaya çıkarabiliyor ve onun yanlış görüşlerle farkını ortaya koyabiliyorlardı. Mesih’in gerçek ve fiziksel insanlığını açıklığa kavuşturup O’nun insanoğullarının kurtarıcısı olarak yetkisini, Tanrı’nın tekliği konusunu İsa’nın kişiliği ve eylemlerinde açıklanmış olmasıyla birlikte güvenceye kavuşturdular. Eski Antlaşma ile Yeni Antlaşma’nın nasıl tek bir kurtuluş tasarısı oluşturduğu konusunu vurguladılar. Kilise Babaları Gnostikliğin düalizminin birbirinden ayırdıklarını bir araya getirdiler. Doğru öğretiye dayalı Hristiyan antropolojisinde bedenin önemi buna örnektir.

Öğretilerin tartışıldığı bu zor dönemlerde, ilk dönem Kilise Babaları kilisenin önderliğine itaatin önemini vurguladılar. Amaç, kiliseler arasındaki öğretilerin saflığını korumaktı. Zaman geçtikçe kiliselerde tek bir episkoposa sahip olmak fikrine yönelik bir hareket oluştu. Bugün bu hareket ve sonuçlarından biri dünyada açıkça görülmektedir. O da Roma Episkoposu’nun üstünlüğüdür. Elçisel öğretinin savunduğu gerçeği koruma çabasına yönelik iyi bir fikir olarak başlayan hareket, amaçlanmayan bir sonuç vermişti. Bu tür bir tepki ve amaçlanmayan sonuç, kilise tarihinde tekrar ve tekrar ortaya çıkan bir durumdu.

Hristiyan öğretisi ve uygulamaları, ilk dönem imanlılarını Roma’ya karşıt bir konuma getirmişti. Bingham şöyle açıklıyor: “Hristiyanlar sadece tek tanrıya tapındığında, çok tanrılı Romalı komşuları onları ateist olarak görüyorlardı. Hristiyanlar ibadet için Roma hayatından ayrı olarak toplandıklarında, imparatorluğun toplumsal yapısında yıkıcı bir rol oynadıkları düşünülüyordu. İmparatorun ilahi özelliğini kabul etmek istemediklerinde, kötü kişiler olarak görüldüler (s. 31). Buna ek olarak Romalılar, Hristiyanları imanlarının akıldışı olmasıyla, “gizli” toplantılarının ensest (çünkü “kardeş” dedikleri erkek ve kadınlarla evliydiler) ve yamyamlık (çünkü Rab’bin Sofrası dedikleri bir alışkanlıkları vardı) gibi “utanç verici” eylemleri örtmesiyle suçluyorlardı. Böylece kilise toplumsal baskıyla karşılaştı ve zaman ilerledikçe önce yerel, sonra devlet zulmünün etkisi altında kaldı. Kilisenin buna verdiği karşılık neydi?

Kilise ne zulümden kaçtı ne de bir yöntemle azalmasına çalıştı.

İlk olarak, kilise sıkıntı ve zulümlerin Rabbimiz tarafından vaat edildiğini hatırladı (bkz. Yu. 15:18-16:4). Bu nedenle kilise ne zulümden kaçtı ne de bir yöntemle azalmasına çalıştı. Kilisenin sıkıntıya vereceği doğru karşılığın Tanrı’nın isteğine teslimiyet olduğunu kabul ettiler. Verilen bu karşılıktan dolayı birçok kişi imanlıların kendi imanlarına verdikleri yüksek değeri fark ederek Mesih’e geldiler.

İkinci olarak, kilise gündelik yaşamlarını olduğu kadar ahlaki görüşlerini de tek tanrıcılık ve kilise öğretisi altında savunup açıkladı. Ahlaki görüşlerinin ve yaşam tarzlarının Roma idealleri ile nasıl uyumlu olduğunu vurguladılar; suçlamaların hatalı olduğuna işaret ettiler ve uygun durumlarda Roma kültürü ile aralarında köprüler kurmaya çalıştılar. Bu, kültüre karşı verilen bir taviz değil, doğru biçimde kültüre uygun davranış olarak değerlendiriliyordu.

Elçiler kiliseleri yanlış öğretiler ve bunları öğreten kişiler hakkında uyarmışlardı. Elçilerin döneminden sonra, ilk kilise dönemi Hristiyanları bilinçli bir şekilde kiliseye giren öğretişlerin farkında olmalıydılar.

Yanlış öğretişler hakkındaki bu uyarılar bizim için de geçerlidir. İlk dönem kiliselerinin hatalı öğretilere karşı ihtiyatlı tutumları ve sıkıntı çekerken gösterdikleri cesaret, onlardan yüzlerce yıl sonra yaşayan bizler için birer örnektir.

  • Telif Hakları © 2014
  • Ken Wiest
  • Tüm Hakları saklıdır. İzin ile kullanıldı.
İlk yayınlama: e-manet Sayı 34 (Ocak - Mart 2014), s. 10–11.