Ana içeriğe atla

Sitemiz işleyişi için sadece bu siteye ait çerez kullanmaktadır. Üçüncü parti çerez kesinlikle kullanılmamaktadır.
Daha bilgi edinin.

Tarih

Tanrı’nın Sözü’nü Ezgiyle Okumak

Yayın Tarihi: 20.10.2021

Almanya’da reform teolojisinin doğuşu aynı zamanda Protestan müziğinin de doğuşuydu. Ve ikisinin de başlıca aracısı Martin Luther’di.

Johann Sebastian Bach inanç beyanına göre Lüteryan’dı, kendi vardığı kanaatle de Lüteryan’dı, müzik icrasında da Lüteryan’dı. Leipzig’de kilise koro şefi olarak görevine başlamadan önce, Martin Luther’in teolojisinin en mühim noktalarının özetlendiği 1577 inanç bildirgesi Konkord Formülü’nü  desteklediğini belirterek iki teolojik sınavdan geçmişti. Bach’ın ölümünden sonra oluşturulan kitap envanterinde Lüteryan teologların yazdığı büyük eserlerin yanı sıra, Luther’in çalışmalarından iki seri (biri Latince, biri Almanca) ve çeşitli yazılarından birkaç cilt de yer almaktaydı. Bach, sadece Luther’in teolojisinin özünü takip etmekle kalmayıp aynı zamanda Luther’in ilahi yazarı ve kilise müziğinin destekçisi olarak başardıklarını aktif olarak geliştirmek üzere Lüteryan geleneğe doğrudan sahip çıktı. Bach’ın biçtiği hasat, aslında bizzat Luther’in ektiği tohumdu.

Almanya’daki teolojik Reformun doğuşu aynı zamanda Protestan kilise müziğinin de doğuşuydu ve her ikisinin de başlıca aracısı Martin Luther’di. Bach ile doruğa ulaşan müzik geleneği için Luther’in önemi üç şeyden geliyordu: Müzik teolojisi, müzik icrası ve kendisinin bizzat ilahi yazarı olması.

Luther sık sık müziğin Tanrı’dan sonraki en önemli şey olduğu kanaatini dile getirirdi. Luther’in yemek zamanlarında yaptığı ve istekli öğrencilerinin “Sofra Sohbetleri” adıyla kaydettiği yorumlarda Luther birçok kez müziği “ Tanrı’nın beni vaaz etmeye teşvik eden ve ilham veren en büyük armağanı” olarak tanımladı. Ona göre Tanrı insanlığa, erkekleri ve kadınları ilahi armağanların görkemiyle etkilemenin bir yolu olarak müziği verdi.

1542’de Luther, cenaze ilahileri koleksiyonuna bir önsöz yazdı. Önsözde gerçekleri,  dahası Kutsal Yazılardaki sözleri söylemenin ne kadar önemli olduğunu açıklıyordu. “Tanrı’nın yaşayan ve Kutsal Sözü’nü ilahi söylemek, övmek ve onurlandırmak amacıyla besteledik. Güzel müzik sanatının müziğin sevgili Yaratıcısı’na ve Yaratıcı’nın halkına hizmet etmek üzere güzelce kullanılmasını istiyoruz. Böylece Kutsal Sözü tatlı bir müzikle yüreklerimize işlediğinde O’na övgü sunulur, O onurlandırılır ve imanımız daha iyi ve daha güçlü hale gelir.”

Bundan birkaç yıl sonra, yani ölümünden kısa bir süre önce, Luther, bu kez Valentin Bapst tarafından Leipzig’de yayımlanan büyük bir ilahi kitabına başka bir önsöz yazdı. 96. Mezmur’dan alıntı yaparak başladı: “Yeni bir ezgi söyleyin RAB’be! Ey bütün dünya, RAB’be ezgiler söyleyin!” Luther’e göre Mesih’in suçlu günahkârları aklaması, ilahi söylemenin en büyük sebebidir. “Çünkü Tanrı, bizi günahtan, ölümden ve İblis’ten kurtarmak için bize verdiği sevgili Oğlu aracılığıyla yüreklerimizi ve zihinlerimizi sevindirdi. Buna ciddiyetle inanan, bu konuda sessiz kalamaz.”

İmanlının övgü meyvelerinden biri Müjde’yi yaymaktır: Hristiyanlar, “başkaları da gelip duysun diye” Tanrı’nın yaptıkları hakkında ilahi söyler ve konuşurlar. Dahası, müzikle harmanlanmış müjde gerçeği, Müjde’yi hayatlarına geçirenleri teşvik eder: “Bu nedenle basım yayımcılar birçok iyi ilahi yayımlarlarsa ve her türlü süslemeyle insanlara çekici kılarlarsa iyi ederler ki insanlar imanlarından sevinç duymaya ve seve seve ilahi söylemeye yöneltsinler.” Luther’e göre, Tanrı’nın yasasının (gizli Müjde) ciddi kılan gerçeklerine ve Mesih’teki iyi haberin (açıklanmış Müjde) teselli edici gerçeklerine, dokunaklı ve yürekten hissedilen sevinçli bir şarkıdan daha uyan hiçbir şey olamaz.

Halkım Ezgi Söylesin

 Luther’in müzik icrası teolojik prensipleri doğrultusundaydı­. Roma’dan ayrıldıktan çok kısa süre sonra Katolik ayinini yeni “reform” kiliselerinde kullanılmak üzere revize ettiği dönemde yeni ibadetler müzikle dolup taşmıştı. Koraller, makamlı ilahiler, ayinde kullanılan kısa besteler, günlük kullanımlı ilahiler ve daha fazlası; hepsi Tanrı’nın lütfuna imanlının verdiği karşılık olarak söylenecekti.

Katolik geleneğine karşı Luther, sadece rahiplerin ve özel olarak hazırlanmış koroların değil, Tanrı’nın tüm halkının ilahi söylemesinde ısrar etti.

Luther, iki önemli Hristiyan alternatifi arasında bir yol izledi. Katolik geleneğine karşı Luther, sadece rahiplerin ve özel olarak hazırlanmış koroların değil, Tanrı’nın tüm halkının ilahi söylemesinde ısrar etti. Christopher Brown gibi modern âlimler, cemaatin ilahi söylemesinin, Avrupa’da Protestanlığın hayatta kalmasını belki de diğer bütün faktörden daha çok sağladığını ikna edici şekilde savunmuşlardır. Luther’in kendi müzik standartları nispeten yüksek olmasına rağmen, tüm imanlıların müzik kâhinliği diye adlandırılabilen şeye büyük önem veriyordu. Tanrı’nın Mesih’teki lütfu herkes için olduğundan, herkes ezgi söylemelidir. Çünkü Mesih, halkını Tanrı’nın önünde Kral’ın kâhinleri yaptı; tüm kâhinlerin (yani tüm Hristiyanların) sesleri ilahilerle yükseltilmelidir. Luther, Reform hareketinin dünya çapındaki kiliseye en büyük armağanlarından biri olmaya devam eden geniş, derin ve olağanüstü derecede önemli cemaat ilahileri geleneğini başlattı.

Ancak bazı Protestan kardeşlerine aksine Luther’in müzik icrası kısıtlıdan ziyade özgür, kuralcıdan ziyade geniş kapsamlıydı. Zürih’teki Ulrich Zwingli ve Cenevre’deki Jean Calvin gibi diğer ilk Protestanlar müziğe değer verdiler ve Luther’in “Kutsal Kitap’a dayalı teoloji Kutsal Kitap’a dayalı tapınma reformu gerektirir” inancını paylaştılar. Ancak bu Reform liderleri, Kutsal Kitap’a dayalı tapınma reformunu, belirli Kutsal Kitap metinlerinin yönergesine mümkün olduğunca yakın olacak şekilde tanımladılar. Kutsal Kitap’ta çok sesli müzik (birden çok melodi ve satırın aynı anda seslendirilmesi), org kullanımı veya yeni ilahilerin özgürce bestelenmesi hakkında özel bir şey söylemediğinden dolayı kiliseler kilise müziği olarak yalnızca Kutsal Kitap materyallerini (çoğunlukla başka sözcüklerle ifade edilen Mezmur’u) kullanırdı. Bu uygulama, Calvin’in Cenevre Mezmur Kitabı ezgileri ve metinleri gibi, unutulmaz bir müzikal katkı sağlanmasıyla sonuçlandı, ancak bu yine de sınırlı bir katkı oldu.

Bundan farklı olarak, Luther, Tanrı’yı onurlandıran ifadenin her biçimini –bu övgü Kutsal Kitap gerçeğini ihlal etmediği sürece– lütuf Tanrısı’nı övmek için kullanmanın Kutsal Kitap’a uygun olduğunu düşündü. Sonuç olarak, Lüteryan kilise müziği, neredeyse bir anda koro şeflerinden, koro üyelerinden, orgculardan, bestecilerden ve sanatçılardan oluşan zengin bir kültür yarattı. 1538’de Luther bu teolojiyi başka bir önsözde, bu kez Georg Rhau (kariyerinde Bach’ın daha sonra hizmet edeceği Leipzig’deki Thomas Kilisesi’nde de görev almak da vardı) tarafından yayımlanan bir tüm ayinler, akşam duası, mezmur okumaları, karşıllıklı söylenen ilahileri ve genel ilahiler koleksiyonunda ifade etti. Protestan dünyasının diğer bölgelerinin müzik tarzları kısıtlandığı bir zamanda, Luther, çok sesliliği ve kompozisyon karmasını “Tanrı’nın Sözü’nün yanı sıra müziğin neden en çok övgüyü hak ettiğini” göstererek cesurca savundu.

Luther’e göre, bu kararın arkasındaki mantık açıktı: “[müzik] öğrenimi buna eklendiğinde … ve sıradan müziği düzelten, geliştiren ve iyileştiren sanatsal müzik eklendiğinde, ancak o zaman Tanrı’nın müzikte mutlak ve mükemmel bilgeliğiyle (tümüyle anlaşılmasa da) sergilediği harikalarını hayranlıkla tatmak mümkün olur.” Aksi yönde düşünenler Luther’in tipik ters cevabına maruz kaldılar: “[ustaca düzenlenmiş polifoniden] etkilenmeyen kim kaldıysa gerçekten de müzikle alakasız biridir ve duymayı hak ettiği de … domuzların müziğidir.”

Tanrı’yı daha da yüceltmek üzere müziği özgürce kullanmak konusunda Bach Luther’le aynı yoldaydı.

Tanrı’nın Sözü’nün yanı sıra müziğin en çok övgüyü hak ediyor.

Güçlü Kalemiz

Müziği savunan bir ilahiyatçı, müzik için çağrıda bulunan bir kilise reformcusu olan Luther, aynı zamanda müziği kâğıda döken Hristiyan bir pastördü. Luther, Papa tarafından kınandı, 1521’de imparator tarafından asi ilan edildi. Hemen ardından, kendi yazdığı ilahiler de dâhil olmak üzere, kilise reformuna dair birçok çalışma yapmaya başladı. Luther’in Eserleri’nin resmi Amerikan Basım’ında, içlerinden 24’ü 1523 ve 1524’te yazılmış veya ilk kez yayımlanmış toplam 37 ilahi bulunur.

Luther’in ilahilerinin neredeyse tamamı Kutsal Kitap metinlerine yakından bağlıdır. Bunlar hayal dünyasında uçan şiirler değil, Müjde’yi öğretmek üzere özenle hazırlanmış vasıtalardır. En ünlü ilahisi “Tanrı Bizim Güçlü Kalemiz” Mezmur 46’yı ele alıp Mesih merkezli bir genel ifadedir. Bu ilahi Luther’in kendi ruhsal yolculuğuyla hangi yönden bağlantılı olursa olsun Amerikan Basım’ın editörleri, “Bunu kendi duygularını ifade etmek için yazmadı, 46. Mezmur’u kendi dönemindeki kiliseye ve mücadelelerine uyarlamak ve bunlarda uygulamak için yazdı” şeklinde yorumlamakla kesinlikle haklılardır. Luther’in yorumunun anahtarı ikinci ayettir. Luther’in Almancasının ritmini anlaşılması daha kolay İngilizce çevirilerden daha iyi yakalayan George MacDonald tarafından yapılan çeviride, Luther, “Hepsi boşunadır, elimizden geleni yapsak da; gücümüz kısa sürede tükenir” der. Ama ardından Müjde bildirisi gelir:

Ama O bizim için savaşır, doğru adam,
Tanrı’nın kendisi tarafından seçilen.
Bu kim diye sorar mısın?
İsa Mesih’tir, ... tek Tanrı olan
Bu yüzden savaşı kazanmalıdır.

Luther, bazen ilahilerinde kullanmak için mevcut Ortaçağ metinlerini değiştirmiştir; tıpkı ezgilerinin dönemin (sık sık tekrarlandığı gibi hanlardan olmasa da) müziklerinden parçalar taşıması gibi. Çoğu zaman kilise takviminin belirli dönemlerinde kullanılması için ilahiler yazdı; Noel’de (“Cennetten sana geliyorum; iyi ve yeni bir hikâye getiriyorum”), Pentikost’ta (“Gel Kutsal Ruh, Rab ve Tanrı, Kendi lütufkâr iyiliğinle doldur; iman edenlerin kalbi, aklı,

arzusu; bunlarda senin sevginin ateşi yak”) veya Kutsal Üçlübirlik Pazarı’nda (“Baba Tanrı bizimle ol ... Kurtarıcı İsa bizimle ol ... Kutsal Ruh bizimle ol”) gibi.

Luther’in ilahilerinin Bach’ın daha sonra üst seviyeye taşıdığı iki özelliği Bach’ın önemli başlangıç noktaları olmuşlardır. Bunlardan biri, Luther’in sözleri ezgilere ustaca uydurmasıydı, onun döneminde müzik çoğunlukla eski kilise müziği tarzına dayalıydı. Bach modern majör ve minör dizilerden oluşan çok daha dolu bir repertuarla yazacak olsa da, o da Luther gibi metinlerin anlamını yansıtmak için müzikteki gelenekleri ustaca kullanacaktı.

İkinci özellik, Luther’in Tanrı’nın İsa Mesih’le gösterdiği merhametine daima odaklanmasıydı. Mezmur 130’dan esinlendiği dokunaklı sözleri günahkârın durumunu anlatarak başlar: “Derin sıkıntılardan sana sesleniyorum, ya RAB.” Bu ihtiyacın gerçekçi bir değerlendirilmesine geçer: “Eğer suçların hesabını tutarsan; gizli günahlarımız ve karanlık suçlarımız; kim senin önünde durabilir?” Cevap Luther’in teolojisinin tam merkezinden gelir:

Kan kırmızısı lekeyi yıkamayı,
Lütuf, yalnızca lütuf sağlar;
Yaptıklarımız! Yazık ki hepsi boşuna;
En iyi yaşamda bile başarısızlık olur;
Huzurunda kimse kendiyle övünemez,
Herkes senin kudretini itiraf etmeli,
Ve yalnız merhamet sayesinde yaşam sürmeli.

Dikkate değer bir husus, J.S. Bach bu ilahiyi birkaç bestesinde kullanmasıdır. Luther’in başka ilahileri için de aynısını yapmış, hatta bazılarını birkaç kere kullanmıştır.

Kutsal Yazılar’da, vaazlarda, ilahilerde ve sakramentlerde gördüğüm İsa oradadır, çünkü Luther müjdeci takipçilerine İsa’yı bunlar aracılığıyla özgürce sunmalarını söyledi.

Lüteryan Miras

Bach’ın 18. yüzyılına gelindiğinde Lüteryan akımı birbiriyle çatışan dallara ayrılmaya başladı. Pietistler, yürekte diri tutulan teolojiye ihtiyaç duyulduğunu vurguladılar. Ölü gördükleri gelenekçiliğe eleştirilerinin bir parçası olarak, daha sade kilise ayinleri ve daha sade kilise müziği çağrısında bulundular. Bach bu önergeleri şiddetle reddetti ama Pietistlerin insanın yüreğini İsa’da gösteren Tanrı sevgisine duygularla çeken Mesih odaklı din vurgusunu benimsedi.

Teolojik yelpazenin diğer tarafında Bach, akılcılık yönünde hareket eden Lüteryan teologları tanıyordu. Aydınlanma dönemi çocukları olarak insan zihninin evrenin sırlarını keşfetme yeteneğini vurguluyorlardı. Bach, bestelerinin etkileyici inceliğinin de gösterdiği üzere, bu ilahiyatçılarla aynı düzenliliğe ve düzene bağlılığa sahipti. Aynı zamanda Kutsal Kitap’ın açıkladığı insanın günahkârlığına ve Mesih’teki ilahi kurtuluşa yeterli kıymeti vermeyen herhangi bir akılcılık eğiliminden de sakındı.

Bach o çağda Martin Luther’in teolojisinin ve icrasının en güçlü savunucusuydu. Nitekim büyük modern tarihçi Jaroslav Pelikan, Bach’ın Luther teolojisinin tüm çağların başlıca yorumcuları arasında sayılabileceğini iddia etmiştir. Bach için –müzikal, dini, teolojik, mizaç ve profesyonel açıdan– çoban yıldızı Luther’in Mesih’i  ve O’nun yaptığı işi anlamasıdır. Martin Geck’in son biyografisinde özetlediği gibi, “Bunun [Tanrı’nın] ancak ... İsa Mesih’in ve takipçilerinin çektiği acı ve çarmıhı yoluyla bulunabileceği fikri Luther’den gelir ve Bach’ın birçok farklı harika yolla yazdığı kantatlar ve tutkularının metinleri ama en çok da bizzat müziğiyle aktarılır.”

İlahiyat öğrencisi ve yazar Sarah Hinlicky Wilson neden bir Lüteryan olduğunu geçtiğimiz günlerde şöyle açıkladı: “Anlayabildiğim kadarıyla, Luther’i takip etmemin tek nedeni, Luther’in Mesih’i takip etmesi… Kutsal Yazılar’da, vaazlarda, ilahilerde ve sakramentlerde gördüğüm İsa oradadır, çünkü Luther müjdeci takipçilerine İsa’yı bunlar aracılığıyla özgürce sunmalarını söyledi.” Bu sözler rahatlıkla J. S. Bach tarafından yazılmış da olabilirdi.

Kaynak: Bu makale ilk olarak 2007’de Christian History Sayı 95’te yayımladı. İzin ile kullanıldı.

İlk yayınlama: e-manet Sayı 64 (Ekim - Aralık 2021), s. 16–19.