“Mesih’in benzerliğine dönüştürülmek…”
Birçok Hristiyan, imanlı hayatında ulaşmaya gayret ettiği amacı belirtmek için, Rom.8:29’den alınan bu sözleri kullanır. Gayet tabii davranışlarımızla Mesih’e benzemeye gayretli olmalıyız. Nitekim 1. Yuhanna 2:6’da “‘Tanrı’da yaşıyorum’ diyen Mesih’in yürüdüğü yolda yürümelidir” deniyor. Fakat Romalılar 8:29’u imanlının dünyadaki yaşantısını betimlemek için kullanırsak, ayeti yanlış yorumlamış oluruz. Bunu nasıl söyleyebiliyoruz? Ayetin bağlamına dikkat ederek! Ayetin bağlamını gözden kaçırmazsak, Romalılar 8:29’daki dönüştürmenin yeryüzündeki bir süreç değil, Mesih’in dönüşünde alacağımız görkemli bedenle ilgili olduğunu kolayca anlarız.
Romalılar 8:29’daki dönüştürmenin yeryüzündeki bir süreç değil, Mesih’in dönüşünde alacağımız görkemli bedenle ilgili olduğunu bağlamına dikkat ederek anlarız!
Bu ayetin bağlamı Romalılar 8:18’de başlar: “Kanım şu ki, bu anın acıları, gözümüzün önüne serilecek yücelikle karşılaştırılmaya değmez.” Bağlamda, imanlının acı dolu dünyada yaşarken neden ümitsizliğe kapılmaması gerektiği konusu işlenir. Önce Pavlus, acıların geçici olup bizi bekleyen görkemin ise sonsuz olduğunu hatırlatır (8:18-25). Bunun ardından, aynı konuyu sürdürerek bu çetin şartlarda dua etmeye çalışırken Kutsal Ruh’un “güçsüzlüğümüzde bize yardım ettiğini” vurgular (8:26-27). Son olarak, bütün acılara rağmen Tanrı’nın “her durumda iyilik için etkin olduğunu” açıklar (8:28-30).
Ama burada sözü edilen “iyilik”le ne kastediliyor? Sağlık mı? Refah mı? Tersliklerin şaşılacak şekilde düzelmesi mi? Bu iyiliğin ne olduğunu anlamak için, yine ayetin bağlamına dikkat etmeliyiz. Bu ayeti izleyen Romalılar 8:29, bu iyiliği tanımlamaktadır: “Çünkü Tanrı önceden bildiği kişileri Oğlu’nun benzerliğine dönüştürmek üzere önceden belirledi.” Bu iyilik, Mesih’in benzerliğine dönüştürülmektir. Peki, bu dönüştürme olayı neden imanlının günlük hayatında güttüğü bir amaç olarak anlaşılmasın? Çünkü bağlam öyle bir yoruma izin vermiyor.
Bağlamın verdiği bilgilere bakılırsa, bu dönüştürme imanlıların sağladığı bir şey değil, Tanrı’nın önceden belirleyerek gerçekleştirdiği bir olaydır. Üstelik bu, gayretli bazı kişilerin eriştiği özel bir durum değildir; tersine bu dönüştürme Tanrı’nın artık düşman değil, kendisini seven ve O’nun Mesih’teki amacı uyarınca çağrılmış olanlara, yani bütün imanlılara vaat ettiği bir sonuçtur. Ayrıca, görkemli geleceğimizden söz eden bağlamda sahip olacağımız diriliş bedenleri (“bedenlerimizin kurtulması”) önemli bir vurgudur (8:23). Romalılar 8:29-30’da Pavlus, Tanrı’nın bizi kurtuluşun bu görkemli son aşamasına ulaştırmak için kurduğu kurtuluş zincirini (önceden bilmek, çağırmak, aklamak ve yüceltmek) açıklar. Sonuç olarak bu ayetlerde iyilik diye de adlandırılan dönüştürme, imanlının Mesih’inki gibi diriliş bedeniyle yüceltilmesiyle eşanlamlıdır: “Tanrı önceden bildiği kişileri… yüceltti” (8:29-30).
Kutsal Kitap’ı hayatımızda uygun bir şekilde uygulayabilmemiz için, öncelikle doğru anlamamız gerekiyor. Kutsal Kitap metnini doğru anlamak için metnin bağlamına dikkat etmek zorundayız.
Bağlamdan açıkça anlaşılan bu yorum, ayetlerde geçen bazı terimlere anlambilimi (semantik) açısından bakıldığında doğrulanır. Sözgelimi, incelediğimiz ayette benzerliğine dönüştürüle-ceğimiz Mesih hakkında “ilk doğan” denir. Aynı “ilk doğan” terimi, Mesih’in dirilişiyle ilgili olan Koloseliler 1:18 ve Vahiy 1:5 ayetlerinde de kullanılır. Üstelik incelediğimiz ayetten başka, burada “dönüştürmek” olarak çevrilen Grekçe kelime yalnızca Filipililer 3:21’de geçer. O ayette de bu terim, imanlının diriliş bedeni hakkında kullanılır.
Kutsal Kitap’ı hayatımızda uygun bir şekilde uygulayabilmemiz için, öncelikle doğru anlamamız gerekiyor. Romalılar 8:29’daki Mesih’in benzerliğine dönüştürülme konusunda da gördüğümüz gibi, Kutsal Kitap metnini doğru anlamak için metnin bağlamına dikkat etmek zorundayız. Peki, bağlamına göre yorumladığımız Romalılar 8:28-30 ayetlerinden günlük hayatımız için nasıl bir ders çıkarabiliriz? Şöyle bir ders çıkarabiliriz: Dünyadaki bütün acılara rağmen Tanrı’nın her durumda bizi kurtuluşumuzun görkemli sonucuna ulaştırmakta etkin olduğundan emin olabiliriz. Bu yüzden maruz kaldığımız fiziksel, duygusal veya ruhsal acılara bizi bekleyen sonsuz görkem açısından bakmalı, ümitsizliğe kapılmaktan vazgeçmeliyiz.