Kutsal Yazılar’dan herhangi bir bölümü okuduğumuzda, bölümdeki sözcükleri, ifadeleri, uygulama ve davranışa ilişkin düşünceleri anladığımızı sanıyoruz. Neden öyle düşünürüz? Öyle düşünürüz, çünkü sözcüklerin, ifadelerin, uygulama ya da davranışa ilişkin düşüncelerin şu anki yaşamımızda, içinde bulunduğumuz kültür ortamında ne anlama geldiğini biliyoruz.
Yaşam deneyimlerimizi bir metne temel almak, yorumbilimde geçerli bir yöntem değildir.
Ne var ki, yaşam deneyimlerimizi bir metne temel almak, yorumbilimde geçerli bir yöntem değildir. Bu eğilim, “okuyucuyu temel alan yorumlama biçiminde tanımlanan yaygın bir yanlıştır. Yorumbilime uygun olanı, “yazarın amacını temel alan” yorumdur. Diğer bir deyimle, “Bu bana ne ifade ediyor?” sorusunu değil, “Yazar burada ne söylemek istiyor” sorusunu sormamız gerekir.
Romalılar 7:13-25, okuyucuyu temel alan yorumlama eğilimimizi tasvir etmek için kullanılabilir (Bu ayetleri hemen okumanızı öneririz). Bölüm, günahla boğuşan birini anlatıyor. Bu kişi Hıristiyan mı, değil mi? Şöyle diyebiliriz: “Ben de benzer sıkıntılar yaşadım. Ben de Hıristiyanım. Bölüm açıkça Hıristiyan yaşamından söz ediyor.”
Kişisel deneyimlerimizi başlangıç noktası olarak almak yerine, okuduğumuz bölümün içeriğini dikkatlice çözümlememiz lazım. Romalılar 7:13-25’in bağlamını oluşturan Romalılar 6.bölümle 8:1-12 ayetleri, açık şekilde, kurtulanlardan, Mesih’e inananlardan söz ediyor. Romalılar 7:13-25 ayetlerinde sözü edilen kişinin inanlı olup olmadığı yolunda açık bir ifade yoktur. Ama metinde çarpıcı zıtlıklar gözlüyoruz. Romalılar 6. ve 8. bölümler, Mesih’teki inananı şöyle tarif ediyor: “günah karşısında ölmüş, artık günaha köle değil, günahtan özgür kılınmış, günah ona egemen olmayacak, Yasa’nın yönetimi altında değil, günahın ve ölümün yasasından özgür kılınmış, Yasa’nın gereğini Ruh’a göre yaşayarak yerine getirebilir.” Ama Romalılar 7:13-25 ayetlerin-deki kişi şöyle tarif ediliyor: “...köle gibi günaha satılmış, günah yasasına tutsak, iyiyi yapmaya isteği var, ama gücü yok.” Romalılar 7. bölümdeki kişi benliğin yönetimindedir, 8. bölümdeki kişiyse değildir.
Bu sözler, yasanın yönetiminde olmamanın önemini açıklıyor.
Bazıları Kutsal Yazılar’ın bu bölümünün inananların kutsal kılınmasından söz ettiğini ve bu bağlamda Romalılar 7.bölümün kutsallık için verilen mücadeleyle ilgili olduğunu söylerler. Ama Romalılar 5–8 bölümleri, Mesih'in tamamladığı ve yerimizi güvenceye alan kurtuluşla ilgilidir. İsa Mesih'in ölümü sayesinde aklanıp günahtan özgür kılındık. 7. bölüm, 6:14'teki düşünceyi tamamlıyor: “Günah size egemen olmayacaktır. Çünkü Kutsal Yasa’nın yönetimi altında değil, Tanrı’nın lütfu altındasınız.” Bu sözler, yasanın yönetiminde olmamanın önemini açıklıyor. Romalılar 7. bölüm, yasanın kurtuluş sağlamadaki yetersizliğini, günahın, imansızı sürekli alt etmek için yasayı nasıl bir güçle kullandığını gösteriyor.
Peki, bütün bunlardan nasıl bir sonuç çıkaracağız? Romalılar 7:13-25’in teması şudur: “Mesih İsa’ya inanmayan kişi Yasa’nın gereklerini yerine getiremez.” Bu bölüm, iman etmemiş kişilere, içinde bulundukları durumu anlatmak, yitik durumlarını gözler önüne sermek için mükemmel bir bölüm. Kuralları yerine getirmenin kurtuluş sağlamadığını, Mesih'ten yoksun kişilerin Kutsal Yasa'yı yerine getiremeyeceğini ve günahın, bizleri köleleştirmek için kuralları kullanmakta ne denli güçlü olduğunu vurguluyor.
Yukarıda sunduğumuz çizginin tersini savunan önde gelen yorumcular olduğu doğrudur. Ama bu kişiler, yine metne dayanan farklı argümanlar yürütürler. Sonuç olarak, bireysel deneyimlerimiz, Kutsal Yazıları yorumlamak için ölçü ve geçerli bir başlangıç noktası değildir.