Giriş
Antik çağlarda bile özgür irade gibi bir konu üzerinde tartışan düşünürler vardı. Ancak Augustinus özgür irade hakkında yazan ilk düşünürdür. Özgür irade üzerine ilk yazılarından biri 388-395 yılları arasında yazdığı “De libero arbitrio”dur. Ayrıca Confessiones (İtiraflar) ve Tanrı Devleti adlı eserlerinde de bu konudan bahseder. Özgür irade hakkındaki tartışmalar günümüzde de devam etmektedir (bu konuda hiçbir zaman bugünkü kadar canlı tartışmalar olmamıştır).1 Şu anda insanın özgür iradesini çıkış noktası olarak alan iki ana akım bulunmaktadır. Bunlardan ilki, dünyanın nedensel olarak belirlendiğini, ancak insanların yine de eylemde bulunmakta özgür olduğunu ve her bireyin eylemlerinden sorumlu olduğunu varsayan “uyumlulukçuluk”tur. İkinci akım ise iki alt gruba ayrılan “liberteryanizm”dir. Liberteryanzmin ilki (buna kısaca L1 denir), failin eylemlerinden ahlaki olarak sorumlu olduğu ve bu eylemleri gerçekleştirmesinin dış unsur tarafından belirlenmediği bir özgür iradeden bahseder. L2 bu iki önermeden ikincisini şu şekilde değiştirir: İnsanlar farklı davranabildikleri sürece özgür iradeye sahiptir.2 Öte yandan, özgür iradenin artık yerinin olmadığı “katı determinizm”i3 varsayan nörobilim temsilcileri de vardır.4 Bu makalede, “İnsan ne kadar özgürdür?” sorusu Augustinus’un cevabı doğrultusunda ele alınacaktır. İlk olarak, Augustinus’un özgür irade anlayışını, kendi yazdığı “De libero arbitrio” adlı eserine dayanarak sunacağım.
Özgür irade anlayışının temelini oluşturan kötülüğün nereden geldiği sorusu Augustinus’u meşgul etmiştir.
Augustinus’a göre özgür irade
Augustinus’un özgür irade konusuna ilgisi biyografik temellidir. Confessiones’te kendisini bir armut çalmaya iten yanlış iradesini itiraf eder. Bu hırsızlık sebepsiz bir dürtüye dayanmaktadır; kendisi ne açtır ne bir kazanç elde etmektedir ne de herhangi bir dış zorlamaya maruz kalmıştır. Hırsızlığa yalnızca “yasak olanı yapmaktan zevk aldığı”5 için başlamıştır. Özgür irade anlayışının temelini oluşturan kötülüğün nereden geldiği sorusu onu meşgul etmiştir. Bir süre bu sorunun yanıtını Maniheizm’de (Manicilik) bulur, ancak daha sonra bu soruya Hristiyanlık’ta daha iyi bir yanıt bulduğu için Hristiyanlık’a geçer. Maniheizm inancındaki düalist görüş, iki doğa arasındaki savaş, onu tatmin etmemiştir. Ancak kendisiyle çelişen bir iradeye sahip olma deneyimi de onun tarafından gözlemlenmiştir. Ona göre bu, gerçekte istediği şeyi yalnızca kısmen isteyen ve kendi iradesine ek olarak başka bir iradeye sahip olan ve bu ikisinin sürekli olarak birbiriyle çeliştiği içsel insanın zayıflığının bir göstergesidir. “De libero arbitrio”da irade meselesini teodise, yani her şeye gücü yeten bir Tanrı’nın kötülük ve acı karşısında nasıl adil ve iyi olabileceği sorusu temelinde tartışır.6
Neden kötülük vardır? Kötülüğün kökeni
İnsanlar neden kötü davranır? Augustinus’a göre bu sorunun yanıtı, insanları kötü davranmaya iten şehvet (libido) ya da yasa dışı arzuda (cupiditas) yatmaktadır. Augustinus’a göre şehvet, ebedi şeylerden ziyade geçici şeylere yönelik bir arzu olarak ifade edilir. Şehvetin kökeni iradenin özgür kararına dayanır. Bu, insanın kötülük lehine ya da aleyhine karar verdiği ve sonra da özgür iradeye sahip olduğu için kötülük yaptığı anlamına gelir. Fakat bu sonuca nasıl varır?7
Tanrı, her şeyi yoktan var eden, her şeye gücü yeten ve değişmeyen bir Yaratıcı’dır. Yine de bu Yaratıcı tamamen iyi ve adildir. Augustinus tartışmasına geniş kapsamlı sonuçları olan bu temel önermeyle başlar. Eğer Tanrı tamamen iyi ise, kötü olan hiçbir şeyi yapamaz ya da emredemez. Bu nedenle, “kötülüğün neden var olduğu” sorusu Manicilik’te olduğu gibi düalist bir şekilde yanıtlanamaz.8 Kötülüğün nedeni Tanrı da değildir, aksi takdirde Tanrı hiç de iyi olmazdı.9 Aksine, insan kendi kötülüklerinden sorumlu olmalıdır. İyilik ya da kötülük istemenin nedeni Tanrı değil, insanın kendisidir.10
İyilik ya da kötülük istemenin nedeni Tanrı değil, insanın kendisidir.
Tanrı da tamamen adil olduğu için, insanların eylemlerini yargılayan mahkemede sadece gönüllü olarak yapılan eylemleri yargılayabilir. Bu da insanın iradi bir karar vermesini gerektirir.11 Aksi takdirde insanlar günahlarından (kötülüklerinden) sorumlu olmazlar ve bu nedenle cezalandırılamazlardı. Bir kişinin kötü bir eylemde bulunabilmesi için, kötü bir eylemde bulunma eyleminin gönüllü ve özgür olması gerekir. Dolayısıyla, insanın kötülük yapabilmesi için libero arbitrio’ya (özgür iradeye) sahip olması gerekir. Eğer insanın özgür iradesi olmasaydı, Tanrı için uygun bir muadil olamazdı, çünkü ilahi sevginin inisiyatifine karşılık veremezdi. Yaratıcının elindeki bir kukladan başka bir şey olmazdı.12
Augustinus, diyalog ortağı olan Evodius ile birlikte, kötülük yapma iradesinin yanında iyilik yapma iradesini de ortaya koyar. Ona göre iyi niyet “doğru ve onurlu bir şekilde yaşamak ve en yüksek bilgeliğe ulaşmaktır”. (I.25, 31). Augustinus bu iyi iradeyi en yüksek terimlerle övdükten sonra, süreç içinde inşa edilen görkemli düşünce yapısını şu sorularla yıkar: “Her yönden mutlu bir yaşam istemeyen ve bunu arzulamayan tek bir kişi var mıdır? O halde neden herkes buna ulaşamıyor?” (I.30, 38). Eğer iyi irade böylesine “övgüye değer bir yaşamı” (I.28, 36) mümkün kılabiliyorsa, neden tüm insanlar bunun için çabalamıyor? Cevap, yukarıda da belirtildiği gibi, şunda yatmaktadır: İradenin şehveti ya da yanlış arzusu. Fakat tamamen iyi olan yüce bir Tanrı neden kötülük de yapabilen bir irade yaratmıştır?13
Özgür irade kararı
Tanrı özgür iradeyi14 insanlar günah işlesin diye değil, iyilik yapabilsinler diye yaratmıştır. Çünkü Tanrı yalnızca iyi olanı yaratır.15 Dolayısıyla özgür irade kendi içinde iyidir ve özgür irade olmadan “insan doğru yaşayamaz” (II.3, 50). Tanrı insanlara özgür irade vermiştir, böylece ebedi yasaya göre ödüllendirileceklerdir. Ancak “özgür irade sadece doğru yaşamak için değil, aynı zamanda günah işlemek için de verilmiş olsaydı” bu adaletsiz olurdu (II.3, 51).16 Özgür irade kendi başına kötü değildir, çünkü Tanrı iyidir ve sadece iyi şeyler yaratır. Ancak bu irade, tıpkı diğer her şey gibi kötülük için kullanılabilir.17
Augustinus’a göre, “doğal özgürlük”18 düşüşten sonra da vardır, çünkü insanlar iyilik ya da kötülük yapmayı seçme özgürlüğüne sahiptir. Ancak Adem’in aksine, düşüşten sonra insan “gerçek” özgürlükten19 , doğru ve adil yaşama özgürlüğünden yoksundur ama asla kendi seçimine bağlı olarak günah işleyebileceği “doğal” özgürlükten yoksun değildir. Düşüşün bir sonucu olarak liberum arbitrium captivatum’dan (hapsedilen özgür irade) söz edilir (Contra duas epist. Pelag., III, 8,24), ancak bu yine de bir liberum arbitrium (özgür irade), yani esaret altında bir liberum arbitriumdur.20 Bu nedenle Augustinus’un insanı kesinlikle “özgür” olarak tanımlamadığı, ancak yazılarında Ambrose’a kadar uzanan “özgür irade kararı” formülünü kullandığı belirtilmelidir. İnsan, iradesini kullanmak isteyip istemediğine karar vermesi gerektiği anlamında özgürdür (voluntas, arbitrium voluntatis, liberum arbitrium, liberum voluntatis arbitirum). Başka bir deyişle, insan günah işlemek isteyip istemediğine karar vermekte özgürdür. Dolayısıyla insan eylemi “iki yönlü bir güç”21 olarak tanımlanabilir; skolastisizmde “potentia ad utrumque” olarak da adlandırılır. Kararın insana ait olmadığı bir irade, irade olarak adlandırılmayı hak etmez.22 Aziz Augustinus’un yazdığı gibi:
Bizim gücümüzde olmasaydı bizim irademiz olmazdı ve bizim gücümüzde olduğu için bizde özgürdür. (III.8, 124)
Ancak günah işleme isteğimiz günah işlememe isteğimizden daha güçlü olduğundan (düşüş nedeniyle), insan bir anlamda özgür değildir.23 Çünkü insan istemediği halde günah işler. Augustinus’un sunduğu çözüm her insanın özgür olduğudur, çünkü insan Tanrı’nın lehine ya da aleyhine karar verebilir.24 “De liberio arbitrio”da Augustinus, düşmüş insanın ilahi kurtuluş teklifini kabul edebileceği varsayımından yola çıkar.25 Tanrı, kendisinden isteyen herkese her zaman lütuf vermek ister, böylece iyi eylem için bilgi ve irade güçlenir. İnsanlar özgür iradeleriyle verdikleri kararlar nedeniyle günahkâr olurlar, bu nedenle de tamamen Tanrı’nın lütfuna muhtaçtırlar; bu lütuf da insanları iradeleri ve bilgileri açısından güçlendirecektir.26 İnsanın suçu, yapabilecekken Tanrı’dan bilgelik istememiş ve Tanrı’dan iyilik yapma (örneğin günah işlememe) iradesini güçlendirmesini istememiş olmasında yatar.27 Dolayısıyla “ikinci dereceden iyi arzu”28 (günah işlemek istememek) ona Tanrı’dan güç isteme özgürlüğü verir. O zaman Tanrı insanın iyilik yapma iradesini güçlendirecek ve sonuç olarak düşmüş insan artık günah işlemeyecektir (istemeyecektir).29
İnsanlar özgür iradeye sahip olmalıdır, çünkü günah işleme kabiliyetine sahiptirler.
Tanrı’nın önceden bilmesi ve insanın özgür iradesiyle karar vermesi
İnsanlar özgür iradeye sahip olmalıdır, çünkü günah işleme kabiliyetine sahiptirler. Eğer özgür iradeleri olmasaydı, dünyadaki kötülükten Tanrı sorumlu olurdu ki bu da bir çelişkidir. İrade kendi başına kötü değildir, ancak bazen kötülük için kullanılır; yine de insanlar her zaman günah işlemek isteyip istemediklerine karar vermelidirler. Bu, Aziz Augustinus’un üçüncü kitabında tartıştığı bir soruyu gündeme getirir:
Tanrı insanın günah işleyeceğini önceden bildiğine göre, Tanrı’nın gelecekteki bir olay olarak önceden bildiği şey mutlaka gerçekleşmelidir. Zorunluluk bu kadar kaçınılmaz görünürken irade nasıl hâlâ özgür olabilir? (III.4, 118)
Aziz Augustinus bu noktada bile insanın özgür iradesine tutunmak ister ve şöyle der: “Gerçek senden harika bir şekilde konuşuyor, çünkü sadece yapmak istediğimiz anda yaptığımız şeyi gücümüz dahilinde olarak görebilirsin.” (III.7, 122). Tanrı her şeyi bildiği ve ne yapacağımızı gördüğü halde, bize eylemde bulunma gücü vermiştir; bunu zorlamayla yapmayız, gönüllü olarak karar veririz (bkz. III.7, 123).30 Tanrı yalnızca iyi şeyler yaratabilir ve bu nedenle kötü eylemlerden sorumlu tutulamaz. Günah işleyen insanlar, seçtikleri eylemlere kendi iradeleriyle karar vererek suçlu hale gelmişlerdir, çünkü Harrison’un yazdığı gibi Tanrı onlara “varlık, değişmez gerçeğin ve neyi istemeleri gerektiğinin bilgisi ve bunu yapma gücü” vermiştir.31
Peki özgür irade ile Tanrı’nın önbilgisi birbiriyle nasıl ilişkilidir? Kendi başına bir çelişki yoktur, ancak her iki ifade de, yani insanın özgür iradesi ile Tanrı’nın önbilgisi, çelişki olmaksızın yan yana durabilir ve doğru olabilir.32 Tanrı’nın önbilgisi, gerçekleşecek şeylerin bilgisidir.33 Bazı olaylar zorunlu bir nedenden ötürü meydana gelirken, bazıları insanın seçim özgürlüğü sayesinde meydana gelmiştir. İnsan Tanrı önceden bildiği için seçim yapmaz, öyle olsaydı seçim özgür değil belirlenmiş olurdu ama Tanrı insanın nasıl karar vereceğini önceden bilir. Vurgu “çünkü” üzerinde değil, “nasıl” üzerindedir.34 Eğer insan kasten başka türlü karar verseydi, Tanrı bunu öngörürdü ama belirlemezdi.35 Eğer insan “a”yı istiyorsa, bu istek ancak özgür bir irade sonucu kararı vermiştir. Bu nedenle, Tanrı’nın önbilgisi, insanın ne istediğinin, yani insanın “a”yı istediğinin bilgisidir.36 Ya da yine Aziz Augustinus’un sözleriyle, Kitap I’de daha önce formüle edildiği gibi:37
Ama bizim gücümüze verilmemiş olsaydı, bu bir irade olmazdı. Dolayısıyla Tanrı da bu gücü önceden bilmektedir. Bununla birlikte, Tanrı’nın bu önbilgisi sayesinde, güç benden geri çekilmez, ama tam da önbilgisi asla aldatmayan O, onun benim emrimde olacağını önceden bildiği için, daha da kesin olarak benim emrimdedir. (III.8, 124)
İnsanların kötü eylemlerinden Tanrı sorumlu tutulamayacağına göre, bu eylemlerin açıklaması, insanların nasıl davranacaklarına karar verebilecekleri özgür bir iradeye sahip oldukları olmalıdır.
Sonuç
Augustinus’a göre dünyada kötü eylemlerin olduğu açıktır. Bu nedenle kötülüğün nedenini, yani kötülüğün neden var olduğunu araştırır. İnsanların kötü eylemlerinden Tanrı sorumlu tutulamayacağına göre, bu eylemlerin açıklaması, insanların nasıl davranacaklarına karar verebilecekleri özgür bir iradeye sahip oldukları olmalıdır.
Augustinus’a göre, bu nedenle, insanın “özgür irade kararı” vardır. Her insan bir eylemin gerçekleştirilmesi lehine ya da aleyhine karar verme olanağına sahiptir; ya hapsedilmiş iradesinin kendisini yönlendirmesine izin verdiği için kötüden yana ya da Tanrı’dan bilgelik ve iyi iradesinin güçlendirilmesini isteyerek iyiden yana olabilir. Özgür irade kararı açıkça günah işlediğimizde ortaya çıkar.
Tanrı yalnızca iyi şeyler yaratmıştır, bu nedenle özgür irade iyi bir şeydir, ancak insan tarafından kötüye kullanılmaktadır. İnsanın neden kötülük lehine karar verdiği sorusu açıklanamaz, ancak kesin olan bir şey vardır: İnsan kötü eylemleri gönüllü olarak yapar (voluntates).38 Bu nedenle insan, iyi işler yapmasına yardım etmek isteyen Tanrı’nın lehine ya da aleyhine karar verebilir.
Nihayetinde, Tanrı’nın önbilgisinin özgür iradeyle nasıl ilişkilendirilebileceği sorusu kalır. Augustinus burada bir çelişki görmez; Tanrı’nın önbilgisinin insanın eylemlerini belirlemeyen bir bilgi olduğunu, ancak insanın seçim özgürlüğünü bildiğini ve hâlâ vermesi gereken kararları öngördüğünü varsayar. Tanrı’nın önbilgisi, insanın nasıl karar vereceğini önceden bilmesidir.
Kaynakça
Arendt, Hannah. The Life of the Mind: Volume Two Willing, New York: Harcourt Brace Javanovich, 1978.
Augustinus, Aurelius. Der Freie Wille, 4. baskı. Paderborn, Almanya: Verlag Ferdinand Schöningh, 1972.
Augustinus, Aurelius. Die Bekenntnisse, 3. baskı. Einsiedeln, İsviçre: Johannes Verlag, 1994.
Harrison, Carol. Rethinking Augustine’s Early Theology: An Argument for Continuity. Oxford: Oxford University Press, 2006.
Harrison, Simon. Augustine’s Way into the Will: The Theological and Philosophical Significance of De Libero Arbitrio. Oxford: Oxford University Press, 2006.
Kirwan, Christopher. Augustine. New York: Routledge, 1991.
McSorely, Harry J. “Luthers Lehre vom unfreien Willen.” Beiträge zur Ökumenischen Theologie. Dü. Heinrich Fries. Münih: Max Hueber Verlag, 1967.
Özçelik, Yoel. Aziz Augustinus’un İlahiyatı: Günah ve Kurtuluş Doktrinlerine Katkısı. e-manet, https://e-manet.blog/tarih/aziz-augustinusun-ilahiyati (20.02.2024 tarihinde erişildi)
Schochenkhoff, Eberhard. Theologie der Freiheit. Freiburg, Almanya: Herder Verlag, 2007.
Stump, Eleonore. “Augustine on Free Will” The Cambridge Companion to Augustine. (Ed. Eleanore Stump) 8. bas. Cambridge, İngiltere: Cambridge University Press, 2010.
Timpe, Kevin. Free Will in Philosophical Theology: Bloomsbury Studies in Philosophy of Religion. New York: Bloomsbury Academic, 2015.
Van der Kooi, Cornelius ve Gijsbert Van den Brink. Christian Dogmatics: An Introduction (İng. bas.). Grand Rapids, Michigan: William B Eerdmans Publishing Co., 2017.
Wilson, Kenneth M. Augustine’s Conversion from Traditional Free-Choice to “Non-free Free Will”: A Comprehensive Methodology (Studien und Texte zu Antike und Christentum). Dü. Christoph Markschies ve Martin Wallraff. Tübingen: Mohr Siebeck, 2018.
- 1Kevin Timpe, Free Will in Philosophical Theology: Bloomsbury Studies in Philosophy of Religion (New York: Bloomsbury Academic, 2015), s. 1.
- 2Bkz. Eleonore Stump, “Augustine on Free Will”, The Cambridge Companion to Augustine, Ed. Eleonore Stump, 8. bas., (Cambridge, İngiltere: Cambridge University Press, 2010), s.125. Stump, Augustinus’u L2’yi reddeden ama L1’i destekleyen bir liberteryenizm destekçisi olarak görür (bkz. s.133).
- 3Cornelius Van der Kooi ve Gijsbert van den Brink, Christian Dogmatics: An Introduction, İng. bas., (Grand Rapids, Michigan: William B. Eerdmans Publishing Co., 2017), s. 275.
- 4Bkz. Van der Kooi, Dogmatics, s. 274-280. Victor Lamme “Özgür İrade Bir Kurgudur” başlıklı bir kitap bile yazmıştır: Victor Lamme, De Vrije Wil Bestaat Niet (Amsterdam, Hollanda: Uitgeverij Bert Bakker / Prometheus, 2010). Ancak felsefede sadece birkaç kişi “katı determinizmi” savunmaktadır (bkz. a.g.e.).
- 5Aurelius Augustinus, Die Bekenntnisse, 3. bas., (Einsiedeln, Almanya: Johannes Verlag, 1994), s. 59.
- 6Bkz. Eberhard Schockenhoff, Theologie der Freiheit, (Freiburg, Almanya: Herder Verlag, 2007), s. 27-31.
- 7Bkz. Carol Harrison, Rethinking Augustine’s Early Theology: an Argument for Continuity, (Oxford, İngiltere: Oxford University Press, 2006), s. 204-210.
- 8Manicilik hakkında daha fazla bilgi için bkz. Yoel Özçelik, “Aziz Augustinus’un İlahiyatı: Günah ve Kurtuluş Doktrinlerine Katkısı,” e-manet https://e-manet.blog/tarih/aziz-augustinusun-ilahiyati > (20/02/2024 tarihinde erişildi).
- 9Bkz. C. Harrison, Rethinking, s. 204-206. Aziz Augustinus şöyle yazar: “Ama bunu sorarsanız, size hiçbir yanıt verilemez, çünkü tek bir kişi değil, her kötü kişi kendi kötülüğünün yazarıdır. Bundan kuşku duyuyorsanız, az önce söylenenleri düşünün: kötü eylem Tanrı’nın adaleti tarafından cezalandırılır. Eğer eylem iradeyle yapılmamış olsaydı, bu ceza adil olmazdı” I.1, 2 (Aurelius Augustinus, Der Frei Wille, 4. bas., (Paderborn, Almanya: Verlag Ferdinand Schöningh, 1972).
- 10Bkz. Schockenhoff, Theologie der Freiheit, s. 34.
- 11Bkz. C. Harrison, Rethinking, s. 204-210.
- 12Hatta Aziz Augustinus, özgür iradesiyle günah işleyen bir yaratığın günah işleyemeyen bir yaratıktan daha mükemmel olduğunu söyleyecek kadar ileri gider. Bkz. Schockenhoff, Theologie der Freiheit, s. 31-34.
- 13Bkz. C. Harrison, Rethinking, s. 208-211.
- 14Augustinus için irade, voluntas, bilginin ön koşuludur. Simon Harrison “inkâr edilemez bir iradeden” söz eder. (Simon Harrison, Augustine’s Way into the Will: The Theological and Philosophical Significance of De libero arbitrio, (Oxford: Oxford University Press, 2006), s. 116.
- 15Kötülük de yapabilen özgür irade, evrenin mükemmelliğine katkıda bulunur. Sadece iyilik yapmayı isteme iradesi değil, kötülük yapmayı isteme iradesi de Tanrı’nın bütünsel yaratma eyleminin bir parçasıdır. Schockenhoff’un doğru bir şekilde belirttiği gibi, burada günahkâr iradenin kendisinin mükemmel evrenin gerekli bir bileşeni olarak görülüp görülmeyeceği sorusu ortaya çıkmaktadır. Günah işleme iradesi iyi bir şey mi olmalıdır? (bkz. Schockenhoff, Theologie der Freiheit, s. 33).
- 16Bkz. C. Harrison, Rethinking, s. 211-212.
- 17Bkz. S. Harrison, Augustine’s Way into the Will, s. 95-98.
- 18“Doğal özgürlük” McSorley’in insanın seçim özgürlüğünü tanımlamak için kullandığı bir terimdir. “Bir güç ya da irade yetkisi olan irade...” (Harry J. McSorley, “Luthers Lehre vom Unfreien Willen”, Beiträge zur Ökumenischen Theologie, Ed. Heinrich Fries, Cilt 1 (Münih: Max Hueber Verlag, 1967), s. 36.
- 19McSorley’den de bir kavram (bkz. McSorley, “Luthers Lehre vom Unfreien Willen”, s. 64).
- 20Bkz. McSorley, “Luthers Lehre vom Unfreien Willen”, s. 64-66.
- 21Christopher Kirwan, Augustine, (New York: Routledge, 1991), s. 85. Bu anlayış Kirwan’ın alıntıladığı Hume’dan gelmektedir: “O halde özgürlük ile yalnızca iradenin belirlemelerine göre hareket etme ya da etmeme gücünü kastedebiliriz.” (“Enquiry concerning Human Understanding” 8.73). “İki yönlü güç”, bir kısmı eylemde bulunarak, diğer kısmı ise eylemde bulunmayarak kullanılan bir güçtür. (bkz. Kirwan, Augustine, s. 84-86).
- 22Bkz. Kirwan, Augustine, s. 86.
- 23Aziz Augustinus, “Neden kötülük yaparız?” sorusuna tatmin edici bir yanıt verilemeyeceğini belirtir. Her cevap “neden” sorusunu gündeme getirir; kişi kötülük için Tanrı’yı suçlamak istemediği sürece, bu soruya kesin bir cevap veremez (bkz. Hannah Arendt, The Life of the Mind: Volume 2 Willing, (New York: Harcourt Brace Javanovich, 1978), s. 89.
- 24Düşüşten sonra, Tanrı hakkında hiçbir şey bilmek istemediğimiz ve onu reddettiğimiz için suçluyuz (bkz. III.53, 164). İnsanlar Adem’in günahı nedeniyle değil, Tanrı hakkında hiçbir şey bilmek istemediklerini fark etmedikleri ve bu nedenle ona hakaret ettikleri için suçlu bulunurlar. Ancak cehaletlerinin üstesinden gelmek ve Tanrı’yı reddetmekten vazgeçmek için Tanrı’dan yardım isteyen herkes karşılık olarak lütuf alır (bkz. C. Harrison, Rethinking, s. 217-218).
- 25Akademik söylemde, “erken” ve “geç” Augustinus’a ilişkin farklı görüşler vardır. Bazıları Augustinus’un zaman içinde fikrini değiştirdiğini savunurken (Kenneth Wilson, Augustine’s Conversion from Traditional Free Choice to “Non-free Free Will”: a Comprehensive Methodology [Studien und Texte zu Antike und Christentum], dü. Christoph Markschies ve Martin Wallraff, (Tübingen: Mohr Siebeck, 2018); Kirwan, Augustine), bazıları fikirlerinde süreklilik olduğunu varsaymaktadır (McSorley, “Luthers Lehre vom Unfreien Willen”; S. Harrison, Augustine’s Way into the Will; C. Harrison, Rethinking Augustine’s Early Theology; Schockenhoff, Theologie der Freiheit; Stump, Augustine on Free Will). İkinci grup, Augustinus’un özgür irade hakkındaki görüşünü asla geri çekmediği ve asla değiştirmediği görüşündedir (fikrini değiştirdiği bebekler konusu hariç; bkz. Stump, Augustine on Free Will, s. 130). Retractationes’te Augustinus sadece lütuf anlayışının gelişmemiş olduğunu yazar. Yine aynı kitapta Pelagiusçuların özgür irade anlayışını paylaştığını asla iddia etmez. Augustinus için özgür iradenin “temel” tanımı Pelagiusçularla olan tartışmalardan sonra bile hiç değişmemiştir. (bkz. Stump, Augustine on Free Will, s. 130).
- 26Bkz. C. Harrison, Rethinking, s. 213.
- 27Bkz. Stump, Augustine, s. 130-133.
- 28A.g.e., s. 133. “Birinci dereceden arzu” ve “ikinci dereceden arzu” filozof Harry Frankfurt’a kadar uzanan terimlerdir. Frankfurt bu terimlerle iki farklı irade türünü birbirinden ayırmak istemiştir (bkz. Stump, Augustine, s. 126-127). Bununla birlikte, bu iradeler ilk bakışta gerçekten farklı değildir, her ikisi de aynı iradeden türemiştir. Çatışma, kendisinden şüphe edebilen iradenin kendisinde yatmaktadır (bkz. Arendt, The Life, s. 94).
- 29Bkz. Kirwan, Augustine, s. 84-86. Bir karar zorunluluktan dolayı verildiğinde seçim özgürlüğünün sınırları vardır; örneğin, tehdit veya baskı altında karar vermek zorunda olan insanlar söz konusuyken. Her ne kadar burada “özgür iradeyle verilmiş bir karardan” da bahsetmemiz gerekse de bu tür bir özgürlük daha az değerlidir. Bu nedenle Augustinus, eylem ve eylemsizliğin (iki yönlü güç) eşit derecede istemenin mümkün olması gerektiğini söyleyerek “özgür irade” anlayışını geliştirir (bkz. Kirwan, Augustine, s. 84-87).
- 30Bkz. C. Harrison, Rethinking, s. 215.
- 31A.g.e.
- 32Kirwan ve Schockenhoff haklı olarak Augustinus’ta özgür iradenin bu kadar güçlü bir şekilde vurgulanmasının ilahi önbilginin yeterince vurgulanmamasına yol açma tehlikesi olduğunu belirtir (bkz. Schockenhoff, Theologie, s. 38-39). Hatta Augustinus Tanrı’nın gelecekteki önbilgisini inkâr edecek kadar ileri gider; çünkü Tanrı zamanın dışında durur, bu yüzden O’nun için gelecek diye bir şey yoktur (bkz. Kirwan, Augustine, s. 102).
- 33Aziz Augustinus ayrıca insanın önbilgisi ile Tanrı’nın önbilgisi arasında da bir ayrım yapar. Aradaki fark, hata yapabilen insan bilgisi ile hatadan arınmış ilahi bilginin kesinlik statüsünde yatar. Tanrı, eylemleri yanılmaz bir şekilde doğru görür (bkz. Schockenhoff, Theologie, s. 39).
- 34“İnsan, irade kararlarını Tanrı tarafından önceden bilindiği için istediği gibi vermeyecektir; daha ziyade Tanrı, insanın özgür iradesi sayesinde nasıl karar vereceğini öngörmektedir.” Schockenhoff, Theologie, s. 38.
- 35Bkz. Schockenhoff, Theologie, s. 37- 41.
- 36Bkz. Kirwan, Augustine, s. 95-98.
- 37Harrison bu nedenle kitabın birleşik bir versiyonunu varsayar: “De libero arbitrio”. Augustinus, Wilson, Augustine’s Conversion, s. 134-138’de varsayıldığı gibi özgür irade anlayışını revize etmez, ancak anlayışını Kitap I’de yazılanlar üzerine inşa etmeye devam eder.
- 38Bkz. C. Harrison, Rethinking, s. 213.