Ana içeriğe atla

Sitemiz işleyişi için sadece bu siteye ait çerez kullanmaktadır. Üçüncü parti çerez kesinlikle kullanılmamaktadır.
Daha bilgi edinin.

Kitap

“Bir Şey Olmaz” Demeyin: Özdeyişler’de İhtiyatlı Olmak Kavramı

2. Bölüm

Yayın Tarihi: 04.10.2016

Bu yazının başlangıcı olarak iğrenç bir ayet paylaşmak istiyorum. “Rica ederim kardeşim, Tanrı’nın Sözü’nde iğrenç ayet mi var?” dediğinizi işitir gibiyim. Evet, iğrenç bir ayet var. Okuyun da siz karar verin: “Ahmaklığını tekrarlayan akılsız, kusmuğuna dönen köpek gibidir” (Özd. 26:11). Eğri oturup doğru konuşalım, (affedersiniz) kustuktan sonra dönüp kusmuğunu yalayan köpek bize tek kelimeyle iğrenç gelir!

Kutsal Kitap’ın buradaki mesajına gelince, ibret almadan aynı ahmaklığa tekrar (ve tekrar) düşmek sadece yanlış değil, iğrençtir. Geçen yazımızda Özdeyişler’deki hükümlerin neden gerçek ve hikmetli sayılacağını açıklamak suretiyle, bir “ahlaksal estetik”ten söz etmiştik. “Ahlaksal estetik” terimi, Tanrı’nın sahip olduğu uyumluluk ve güzellik vizyonunu kasteder. Bu anlamda bütün davranışlarımız tanrısal bir uyumluluk doğrultusunda Tanrı katında güzel veya çirkin, iğrenç veya hoşnut edicidir. O yazıda anlattığımız gibi, bilge kişi yalnızca Tanrı’nın buyruklarına değil, Tanrı’nın duygularına duyarlı olur.

Özdeyişler’de ‘ihtiyatlı olmak’ kavramı bulunduğuna göre, ‘ihtiyat’ bu tanrısal uyumluluk ve güzellik vizyonunun bir parçası olmalıdır.

Böylece yukarıda okuduğumuz Özdeyişler 26:11 ayeti, “meta düzeyde” son derece ilginç bir şey yapar: Sadece hikmetin ve ahmaklığın nasıl olgular olduğunu anlatmakla kalmadan, bize Tanrı’nın hikmet ve ahmaklığa yönelik duygusal tepkisini yaşatır, ahmaklığın iğrençliğini bize hissettirir. Bu yazı serisinin konusu, Özdeyişler’de ihtiyatlı olmanın anlamı. Ama bu yazıların daha büyük amacı, hepimizi Tanrı’nın uyumluluk ve güzellik vizyonunu paylaşmaya çağırmaktır. Bunu da Özdeyişler’deki “ihtiyatlı olmak” kavramını irdelemekle yapmaya çalışacağım.

Özdeyişler’de “ihtiyatlı olmak” kavramı bulunduğuna göre, “ihtiyat” bu tanrısal uyumluluk ve güzellik vizyonunun bir parçası olmalıdır. Ama “ihtiyat” ve “ihtiyatlı” ne demek?

Türkçe bir kelime olarak “ihtiyatlı”

“İhtiyat” kelimesi sizde nasıl bir çağrışım yapar? İhtiyatlı kişi nasıl davranır? Ayrıca, bu kelime ne kadar yaygın bir şekilde kullanılır? Bu soruları bazı tanıdıklara sorarak küçük bir anket yaptım. Anket belki sayısal açıdan bilimsel olmayabilir ama yine de işime yaradı. Çünkü Türkiye’de yaşayan ve Türkçe konuşan insanların bu kelime hakkındaki tepkilerine dair bir fikir edinebildim.

Kardeşlere ihtiyatlı kelimesinin nasıl çağrışım yaptığını, ihtiyatlı kişinin nasıl davrandığını sorduğumda, şöyle yanıtlar aldım: tedbirli, dikkatli, temkinli, akıllı, ölçülü, öngörülü olmak; önlem almak, sakınmak, bir şeyden sürekli korunmak ihtiyacı hissetmek, korkarak yapmak, karşılaşılabilecek bütün riskleri hesap ederek davranmak vs. Birisine, “O zaman tedbir ile ihtiyat tam eşanlamlı mı?” diye sorduğumda, o kişi, “Hayır, tedbirde korku yok” dedi. Birkaç kişi ihtiyat kavramını gelecekle ilgili kararlara bağladı. Sözgelimi, “karar alırken ileriyi düşünmek,” “karar verirken olası sonuçları düşünmek” veya “karar verirken ve verilen kararı uygularken aceleci davranmayıp sonuçlarının önceden hesaplanması.” Bazı arkadaşlar bazı teknik ve hukuki kullanımlar andı, “ihtiyati tedbir” veya “ihtiyati para” gibi. Bankacılık sektöründe çalışan biri, kişinin kendi parasal durumunu yönetmesinde ihtiyat kavramı hakkında şöyle bir açıklamada bulundu: “Bir kenarda bir miktar para bulundurmak, acil işler ve beklenmedik olaylar için.” Hani ataların dediği gibi, “Ak akçe kara gün içindir.”

İhtiyat veya ihtiyatlı kelimesinin ne kadar yaygın kullanıldığına gelince, birkaç kişi “kullanırım” dediği halde, şöyle tepkiler daha ön plandaydı: “Günlük hayatımda kullanmıyorum. Kullanan kişilere de pek rastlamıyorum,” “Ben kullanıyorum ama ben eski sözcükleri çok severim,” “Hayatımda hiç kullanmadım, 90 jenerasyonundan itibaren de kullanan olduğunu hiç duymadım,” “Genç nesilden pek duyamazsınız, 35 yaş üstü kullanır,” “Ben söyleyemiyorum bile!” vs.

Küçük anketime katılan herkese yürekten teşekkür ederim, çok yardımcı oldular. Aldığım bu sonuçlardan yola çıkarak şöyle bir gözlemde bulunacağım.

Özdeyişler’deki bu kavram bazı incelikler içermektedir ve bu nüansı yakalamak için böyle bir kelime seçmek daha uygun olmuştur.

Kutsal Kitap’ı çeviren kişiler genel olarak daha Öztürkçe kelimeler kullanmaya çalışmıştır. Ama özellikle bu konuyla ilgili daha eski, günlük hayatta daha az kullanılan bir kelime tercih etmişler. Bundan şunu çıkarıyorum: Özdeyişler’deki bu kavram bazı incelikler içermektedir ve bu nüansı yakalamak için böyle bir kelime seçmek daha uygun olmuştur. Daha eski çevirilerde daha başka kelimeler tercih edilmiştir: Kitabı Mukaddes’te “basiretli” kelimesi kullanılır. Sözlüğe göre1 basiret, “Kalp gözüyle görme, kalp gözüyle görerek bir şeyin gerçeğini kavrama, anlama, idrak etme” demektir. Ali Bey tercümesinde de “zeyrek” kelimesi kullanılır. Sözlüğe göre zeyrek, “anlayışlı, aklı başında, zekî, zîrek” demektir.

Bir zamanlar bir arkadaş bana “sözlükler yanılgısı” kavramını anlattı. Sözlükteki tanımla olayın tam olarak ne olduğunu kavrayacağımızı sanmakla ilgili yanılgıdır bu. Sözgelimi, yukarıda, ihtiyatlı kelimesini anlatmak için biri, “temkinli” dedi. Peki o zaman, sözlük açtım ve “temkinli” maddesini buldum. Şöyle bir tanımla karşı karşıya buldum kendimi: “Ölçülü, ağır başlı, tedbirli, ihtiyatlı...” O zaman temkinli olmak, ihtiyatlı olmak demek, ihtiyatlı olmak da temkinli olmak demektir! Aynı şekilde “ihtiyat” maddesine baktığımda, “Olabilecek şeyleri hesâba katarak tedbirli ve ölçülü davranma, sakınma.” Yani kelimeleri kelimelerle anlatırız ama olayın kendisi nedir? Yanlış anlaşılmasın, sözcükler çok değerlidir, sözlükler de. Ama bir kelime içinde bir takım olay barındırabiliyor. Yukarıdaki anket yanıtlarından anlaşılacağı gibi, Türkçedeki ihtiyat kelimesi gevşek, kaygısız davranmamak, kararlar verirken veya planlar yaparken gelecekteki olası sonuçlar için şimdiden sorumluluk üstlenmek, hatta karşılaşılabilecek sorunlar hakkında şimdiden kaygı ve korku duyarak hazırlıklı olmak gibi anlamlar içerir. Ama sonuç olarak bir kelime yaşanan bir durumu temsil etmek için seçilir ama temsil eden kelime ile anlatılan durum arasında basit teke tek ilişki söz konusu değildir.

Ayetlerdeki kavramı Türkçe kelime açısından biraz işledik ama çağrışımlar ve sözlüklerden sonra, bakmamız en gerekli yer, tabii ki, Eski Antlaşma’nın kendisidir. O zaman ihtiyatlı olalım ve çevrilen İbranice kelimeye biraz bakalım.

İhtiyatlı olarak çevrilen İbranice kelime

İhtiyat kavramımızla ilgili İbranice kelime grubu şöyledir: Sıfat şekli, ‘ārȗm (ערום), Eski Antlaşma’da on bir defa geçer (Yar. 3:1; Eyü. 5:12; 15:5; Özd. 12:16,23; 13:16; 14:8,15,18; 22:3; 27:12). İsim şekli, ‘ormȃh (ערמה) beş defa geçer (Çık. 21:14; Yşa. 9:4; Özd. 1:4; 8:5,12) ve fiil şekli, ‘āram (ערם), da altı defa geçer (1Sa. 23:22; Eyü. 5:13; Mez. 83:3; Özd. 15:5; 19:25). C. H. Toy, ‘ormȃh kelimesinin temel anlamını “plan yapmak kabiliyeti”2 olarak özetler. Fox da kelimeyi şöyle tanımlar: “‘Ormȃh birinin, amaçlarını (ne olurlarsa olsun) elde etmek için zeki ve kurnaz taktikleri tasarlama ve uygulama yeteneğidir.”3

Ormȃh birinin, amaçlarını (ne olurlarsa olsun) elde etmek için zeki ve kurnaz taktikleri tasarlama ve uygulama yeteneğidir.

Fox’un burada söz konusu amaçlar hakkında “ne olursa olsun” demesi önemlidir. Bu kelime grubunun örneklerinin yarısından fazlası Özdeyişler kitabında geçer ve bu yazı serisinde işlediğimiz gibi, hikmetin bir yönü olarak, olumlu bir anlam taşır. Fakat, ilginç bir şekilde, Özdeyişler’in dışında, tutarlı olarak bu kelime olumsuz çağrışım yapan, hileli kurnazlıkla alakalı bir terimdir. Bu anlamda, Özdeyişler kitabının dışında, ihtiyatlı kişi kurnazdır. Sözlüğe göre, kurnaz kelimesi “işine gelen hususlarda çok açıkgöz olan, başkalarını kandırmasını bilen, kendisi kolay kanmayan” bir kişi tarif eder. Yani kurnazlık başarı kasteder ama prensipsiz bir başarı. McKane, ‘ormȃh kelimesinin bu olumlu veya olumsuz çağrışımı hakkında şöyle bir gözlemde bulunur: “Kelime olarak ‘ormȃh hep yericiliğin sınırında bulunur.”4 Bu yoruma göre, Özdeyişler’de “ihtiyatlı” her ne kadar takdir eden bir sıfat olarak kullanılsa bile, sanki yine de bir “kurnazlık kokusu” var! Bunun neden böyle olduğunu açıklamak için de McKane, Özdeyişler kitabının insanları “mevcut dünyayı daha iyi hale getirmek için değil, dünyanın mevcut gidişatında başarıya ulaşmak için” eğittiği görüşünü savunur.5 Bu noktada, şimdilik yanıtlamayacağım ama bu yazı serisinde zaman zaman yeniden ele alacağımız bir soru ortaya atmak istiyorum: Özdeyişler’in ortaya koyduğu “ihtiyatlı olmak” kavramı esasında bir nevi menfaatçilik mi? Yani, öncelikle “işimize gelen” konularda başarılı veya güvenlikte olmak için aranan bir nitelik midir?

Yukarıda, ihtiyat kelimesine Türkçe bir kelime olarak baktığımızda gördüğümüz gibi, bir kelime ile dünyada yaşanan olay arasında basit bir teke tek ilişki yoktur. Böylece sözlükteki tanımın yanı sıra bir takım yakın anlamlı kelime, çağrışımlar ve örneklere bakarak kelimenin ne anlama geldiğini kavramak için sanki etrafında dönüp dolanarak kavrama yaklaşmaya çalıştık. Şimdi İbranice kelime düzeyinde de aynısını yapıyoruz. Sıfat olan ‘ārȗm kelimesi ile kökteşlerinin Eski Antlaşma’da nerelerde geçtiğini tespit ederek olumlu ve olumsuz çağrışımlar hakkında biraz fikir edindik ve “kurnaz” gibi temel bir anlama sahip olduğunu öğrendik.

Bilindiği üzere, Özdeyişler’de ayetlerin ve hükümlerin paralel yapısı çok önemlidir. Özdeyişler’in bazı yerlerinde “ihtiyat” ve “ihtiyatlı”nın yakın anlamlı kelimelerine rastlayacağız. Ama bu terimin anlamını keşfetmek için, onunla peş peşe dile getirilen karşıt kelimeleri değerlendirmek hiç de yabana atılacak bir imkân değildir. Ağırlıkla inceleyeceğimiz sekiz ayet (Özd. 12:16, 23; 13:16; 14:8, 15, 18; 22:3; 27:12) bu açıdan ele alınırsa, ilk dördünde ihtiyatlının karşıtı “ahmak” (12:16, İbranice ’evîl [אניל]) ve “akılsız” (12:23, 13:16, 14:8, İbranice kesîl [כסיל])’dir. Waltke, ahmak veya akılsız anlamına gelen bu iki kelimenin kastettiği kişiler hakkında şöyle diyor: “Ahlak açısından karakterleri zayıf olduğu için akla aykırı bir şekilde davranırlar. Bunlar tam bir ‘odun’, çünkü bilgeliğe kulaklarını kapatmışlardır, çarpık olduğu halde sahip oldukları ahlak anlayışlarına yüzde yüz güvenirler ve dolayısıyla topluluğun yararına olan değer yargılarını çarpıtmaktan zevk alırlar.”6 Amanın! Hikmete duyarsız, iyiliği yanlış anlayan, kendinden çok da emin, kamu düzenini zevkle alt üst eden insanlar bunlar! Özdeyişler’de ihtiyatlı olmak, bunun tersidir.

İhtiyatlı olmayı örnekleyen diğer dört ayette, ihtiyatlının karşıtı, “saf” kişidir (14:15, 18; 22:3; 27:12, İbranice petî [פחי]). Kutsal Kitap’ın Özdeyişler kısmında, petî kelimesini (ve bazı kökteşlerini) çevirmek için “budala” (bir defa, 1:22), “toy” (bir defa, 7:7), “bön” (altı defa, 1:32; 8:5; 19:25; 21:11; 22:3; 27:12) ve “saf” (yedi defa, 1:4; 9:4, 6, 13, 16; 14:15; 14:18) kullanılır. Bu bağlamda, ilginçtir ki, Türkçe düzeyinde saf kişi, sözlüğe göre, “aklı kurnazlığa ermeyen” kişidir. Özdeyişler’de “saf” (petî) kişinin temel özelliği kolay aldanır olmasıdır,7 nitekim onun hakkında, “saf kişi her söze inanır” denir (Özd. 14:15). Eski Antlaşma’da, Özdeyişler dışında, saf kişi saflığı için suçlanmaz. Ama Özdeyişler’de eğitilmek büyük bir marifet, akıllanmamaksa, büyük bir ayıptır.8 Aslında, petî kolayca etkilendiği için, eğitilmesi de mümkündür. 1:4 ayetine göre, Özdeyişler’in hitap ettiği başlıca kesim zaten bu anlamda “saf” olan kişilerdir: “Bu özdeyişler... Saf kişiyi ihtiyatlı... kılmak içindir” (Özd. 1:2-4). Ama ne yazık ki, saf, bön kişi biraz inatçı, biraz sorumsuzca, çok da tutarsızca davranmaya eğilimli olduğu için iyiye doğru değil, kötü sona doğru kayabilir: “Bön adamlar dönekliklerinin kurbanı olacak” (Özd. 1:32). Gene Özdeyişler’e göre, ihtiyatlı kişi saf kişinin tersidir. Bu yazıyı bitirmeden önce, Kutsal Kitap’ın temel bir saflık örneğine bakalım.

Önemli bir saflık örneği

Özdeyişler kitabı Türk milletine çok yararlı olabilir.

Özdeyişler’de “ihtiyatlı” olarak çevrilen ‘ārȗm sıfatı, bilgelikle ilgili Eyüp ve Özdeyişler kitaplarının dışında sadece bir ayette geçer. Bu ayet, “RAB Tanrı’nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı [‘ārȗm] yılandı” diyen Yaratılış 3:1 ayetidir. Hepimiz bu ayetle başlayan öyküyü iyi biliriz. Havva ile Adem’in yılanla tanışmaları nasıl bir karşılaşmaydı? Yılan kurnazdı, en kurnaz yaratıktı. Fox’un ‘ārȗm’un temel anlamını nasıl tanımladığını hatırlayalım: “İşine gelen hususlarda çok açıkgöz olan, başkalarını kandırmasını bilen, kendisi kolay kanmayan.” Yılan öyleydi. Ne yaptığını, amacına nasıl ulaşacağını tam olarak biliyordu. Adem ile Havva ise çıplaktılar. İbranice metinde onların çıplaklığı ile yılanın kurnazlığına özellikle dikkat çeken bir kelime oyunu var. Yaratılış 2:25 ayetinde, Adem ile Havva’nın çıplak olduklarını belirten İbranice kelime ‘ārôm, yılanın kurnazlığını belirten kelimeyse, bildiğimiz gibi, ‘ārȗm’dur.9 Yani, bu son derece kurnaz düşman karşısında Adem ile Havva savunmasızdı. Masum, kaygısız, mutlu ve dikkatsizdi. Biraz da asiydi. Çünkü Tanrı’ya güvenmemeye, itaatsizlik yapmaya hazırdılar. Her şey çok güzeldi. Onlara bir şey olmazdı. “Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi” (Yar. 3:6). Bu ani karar nelere mal oldu? Adem ile Havva ihtiyatlı değil, “saf” oldular.

Anketimi yaparken, bazı kişilere “ihtiyatlı olma”nın Türkiye’de yaygın bir davranış olup olmadığını sordum. Bir kişi bu soruyu çok gülerek şöyle yanıtladı: “Biz Türk milleti olarak pek ihtiyatlı değiliz. Son dakika insanlarıyız. İhtiyatlı? Hayır, asla!” Ben onun yalancısıyım! Öyleyse, Özdeyişler kitabı Türk milletine çok yararlı olabilir. Fakat Özdeyişler kitabı yalnızca bazı ülkelerin halklarına yönelik yazılmamıştır. İhtiyatlı olmamak Türklerin sorunu değil, insanlığın sorunudur.

Ama Özdeyişler bağlamında ihtiyatlı olmak öncelikle kendimizi zarardan korumak ve başarılı olabilmek için bir nevi “ruhani menfaatçilik” midir? Böyle olursa, Tanrı’nın bütün insanları ve özellikle kendi topluluğunu kapsayan güzel uyumluluk vizyonunun bir parçasını nasıl oluşturabilir? Gelecek yazımda Özdeyişler’deki ihtiyatlı olmanın nasıl bir davranış olduğunu geliştiren ayetlere doğrudan bakmaya başlayacağız. Bu soruyu da nasıl yanıtlayabileceğimiz üzerinde düşüneceğiz. 

 

  • 1Türkçe kelimelerin tanımları için genelde yararlandığım sözlük, İlhan Ayverdi, Misalli Büyük Türkçe Sözlük (İstanbul: Kubbealtı, 2005), üç cilt.
  • 2Derek Kidner, Proverbs (Leicester, İngiltere: Inter-Varsity Press, 1964), s. 37’de alıntılanmıştır.
  • 3Michael V. Fox, Proverbs 1-9 (New Haven, Connecticut: Yale University Press, 2000), s. 35.
  • 4Botterweck, Ringgren and Fabry (Ed), Theological Dictionary of the Old Testament, (Grand Rapids, Michigan: Eerdmans, 2001), C: 11, s. 364’te alıntılanmıştır. (Bundan sonra, TDOT.)
  • 5A.g.e.
  • 6Bruce Waltke, The Book of Proverbs, Chapters 1-15 (Grand Rapids, Michigan: Eerdmans, 2004), s. 112.
  • 7Fox, a.g.e., s. 42.
  • 8Fox, a.g.e., s. 43.
  • 9 Bruce Waltke, Genesis (Grand Rapids, Michigan: Zondervan, 2001), s. 90-92.
  • Telif Hakları © 2016
  • Chuck Faroe
  • Tüm Hakları saklıdır. İzin ile kullanıldı.
İlk yayınlama: e-manet Sayı 44 (Ekim - Aralık 2016), s. 4–8.