Ana içeriğe atla

Sitemiz işleyişi için sadece bu siteye ait çerez kullanmaktadır. Üçüncü parti çerez kesinlikle kullanılmamaktadır.
Daha bilgi edinin.

Kitap

“Bir Şey Olmaz” Demeyin: Özdeyişler’de İhtiyatlı Olmak Kavramı

3. Bölüm

Yayın Tarihi: 10.04.2017

İhtiyatlı kişi alınmaz, övünmez, fevri davranmaz. Birçok durumda ihtiyatlı kişi sessiz kalır. Bu sessizlik küslük ya da pasiflik değil, sanki iyiliğe gebe, yapıcı bir sessizliktir. O kişiye gıpta ediyorum, doğrusu!

Bunları nereden mi çıkarıyorum? Şu ayetlerden:

Ahmak sinirlendiğini hemen belli eder,
Ama ihtiyatlı olan aşağılanmaya aldırmaz. (Özd. 12:16)

İhtiyatlı kişi bilgisini kendine saklar,
Oysa akılsızın yüreği ahmaklığını ilan eder. (Özd. 12:23)

İhtiyatlı kişi işini bilerek yapar,
Akılsız kişiyse ahmaklığını sergiler. (Özd. 13:16)

Kutsal Kitap bağlamında ihtiyatlı olmak, saf olmanın karşıtıdır.

Bu serinin önceki yazısında belirtildiği gibi, Türkçe bir kelime olarak ihtiyat, “gevşek, kaygısız davranmamak, kararlar verirken veya planlar yaparken gelecekteki olası sonuçlar için şimdiden sorumluluk üstlenmek, hatta karşılaşılabilecek sorunlar hakkında şimdiden kaygı ve korku duyarak hazırlıklı olmak gibi anlamlar içerir.” O yazıda gördüğümüz gibi, ihtiyat kavramıyla ilgili İbranice kelime, ‘ormȃh, “plan yapabilmek kabiliyeti” (Toy) ve “birinin, amaçlarını (ne olurlarsa olsun) elde etmek için zeki ve kurnaz taktikleri tasarlama ve uygulama yeteneği” (Fox) olarak tanımlanabilir. Gördüğümüz gibi, Kutsal Kitap bağlamında ihtiyatlı olmak, saf olmanın karşıtıdır.

Ama Özdeyişler’deki ihtiyatlı olma kavramını daha nüanslı ve çok yönlü bir şekilde anlamak için, ihtiyatlı (İbr. ‘ārȗm) kelimesinin geçtiği sekiz ayeti dikkatlice değerlendirmemiz gerekmektedir. Yukarıdaki girişten anlaşılacağı gibi, bu yazıda bunlardan üçüne (12:16,23 ve 13:16) bakacağız. Bu ayetleri daha iyi anlamak için, ayetlerde kullanılan sözcüklere, ayetlerin paralel yapısına, içinde bulundukları yakın bağlamlarına ve Özdeyişler’de aynı konuları işleyen diğer bazı ayetlere bakacağız.

Yukarıda, ayetlerin içinde bulundukları yakın bağlamlarından söz ettim. Bunu biraz açmalıyım. Bilindiği üzere, Özdeyişler kitabının ilk dokuz bölümü daha uzun şiirsel birimlerden meydana gelmektedir. Özdeyişler’in 30. ve 31. bölümleri de daha uzun birimler içermektedir.1    Ama 10.-29. bölümlerindeki özdeyişlerin çoğu (özellikle de 10:1-24:22’deki özdeyişler), birbirinden bağımsız ve gelişigüzel yan yana yerleştirilmiş sözlere benzer. Buna rağmen bazı bilginler Özdeyişler’in tümünün dikkatlice düzenlenen bir yapıya sahip olduğunu savunur.2   Bu savı inandırıcı bulmayan bazı diğer uzmanlarsa,3   yine de kitaptaki özdeyişlerin daha küçük çapta, anahtar kelimeler, yakın anlamlı kelimeler, ses benzerlikleri ve ortak konular gibi unsurlar aracılığıyla gruplaştırıldıklarını kabul ederler.4 Aşağıda incelenen ayetlerde bu durumun örneklerini göreceğiz. Yorumlama açısından belirli bir özdeyişin anlamını keşfetmek için söz konusu özdeyişin paralel yapısına dikkat etmek her zaman son derece önemlidir. Bunun yanı sıra, bir atasözünün bulunduğu grubun konusal vurgusu bazen o özdeyişin öngörülen kastı hakkında bize bir fikir verebilir.

Özdeyişler 12:16 ve 23: İhtiyatlı Kişi “Örter”

Şimdi ele alacağımız Özdeyişler 12:16 ve 23 ayetleri, hemen yukarıda işlediğimiz gruplaşma konusunu örneklemektedir. Bu iki ayet, İbranicede, “İhtiyatlı ... örter” (‘ārȗm ... kōseh) anahtar kelimeleriyle bir özdeyişler grubunun çerçevesini oluşturur. Bu sekiz ayetlik özdeyişler grubu (12:16-23) genel olarak dilin iyi veya kötü kullanılmasını vurgular: dürüst tanık/yalancı tanık (12:17); düşünmeden söylenen sözler/bilgelerin dili (12:18); gerçek sözler/yalan (12:19); kötülük tasarlamak/barışı öğütlemek (12:20); yalancı dudaklar/gerçeğe uyanlar (12:22). Dilin iyi veya kötü kullanılması açısından o zaman çerçeve oluşturan ayetlerde ihtiyatlı kişi, duruma göre, kişisel bazı tepkilerini örtmeyi bilir. İhtiyatlının yüreğinde veya aklında bir tepki vardır ama o tepkiyi hemen dile getirmez; örter, saklar, bastırır. Sonuç olarak konuşmaktansa sessiz kalır.

İhtiyatlının yüreğinde veya aklında bir tepki vardır ama o tepkiyi hemen dile getirmez; örter, saklar, bastırır.

Peki, bu iki ayete göre, ihtiyatlı kişi hangi durumlarda kişisel bazı tepkilerini konuşmadan saklar?

12:16’ya göre, “Ahmak sinirlendiğini hemen belli eder, ama ihtiyatlı olan aşağılanmaya aldırmaz.” Burada (12:16b) özgün metin, ihtiyatlı kişi “utancı örter” diyor.5  Ama bu utanç nedir? Waltke burada kullanılan kelimenin (qālôn), “itibar edilmemek” anlamını taşıyan bir kökten türetildiğini belirtir. Böylece Waltke, bu utancın mahiyetinin, toplumsal beklentilere aykırı davranışlardan dolayı (sözgelimi sarhoşluk, fahişelik, savaşta yenilmek, maddi işlerde başarısız ve muhtaç olmak, ilahi yargı sayılan belalara uğramak vb. durumlar) insanlar içinde ayıplanmakla alakalı olduğunu kaydeder. Bu terimin karşıt anlamlı kelimesiyse “onur”dur (İbr. kābôd; Bkz. Özd. 3:35).6  Fox’un savunduğu “laf lafı açıyor” (“associative”) mantığıyla, 12:16 ayetini hemen önceki 12:15 ayetinin ışığında da düşünebiliriz. 12:15 söyle diyor: “Ahmağın yolu kendi gözünde doğrudur, bilge kişiyse öğüde kulak verir.” 12:15 ile 12:16 ayetlerini bağlayan anahtar kelime “ahmak”tır (İbr. ʼevîl). Bu iki ayete birlikte baktığımızda şöyle bir senaryo düşünebiliriz:7  Ahmak her durumda kendini haklı bulur (12:15a) ve eleştirildiğini veya saygısızlığa uğradığını düşünürse sinirlendiğini hemen belli eder (12:16a). Bunun aksine, olgunluğa erişmiş bilge/ihtiyatlı kişi alınmadan sözdinler olur (“öğüde kulak verir”, 12:15b)8 , hakarete uğrasa bile, tepkisel davranmaz, sükûnetini bozmaz (12:16b).

Peki o zaman, ihtiyatlı kişi “aşağılanmaya aldırmaz”sa, bu nasıl bir “kurnazlık”tır? Aldırmayarak bu kişi ilişkisel sorunların ortalığı karıştırmasına izin vermez. Çekişmelerin önlenmesi zaten de kendi yararına olacak.9  Uzun vadede sürekli alınan, sivrilen kişi olarak tanınmamak da bu kişinin saygınlığını artırır. İhtiyatlı kişi her zaman mevcut durumu gelecekteki olası sonuçların ve kendi nihai amaçlarının ışığında değerlendirir.

12:23 ayetinde ihtiyatlı kişi neyi “örter”? Bu ayete göre ihtiyatlı kişi kendi bilgisini “örter”: “İhtiyatlı kişi bilgisini kendine saklar, Oysa akılsızın yüreği ahmaklığını ilan eder.” Bu durum hakikaten ilginçtir. Akılsız “fikir sahibi olmadan söz sahibi olmak” isteyerek saçmalar ve bu sayede ahmak olduğunu kanıtlar. Ama ihtiyatlı kişi fikir sahibi olduğu halde söz sahibi olmaya gerek duymaz!

Bu serinin ilk yazısında değinildiği gibi bilgelik bir nevi “yaşam ustalığı”dır. “Böylece bilgelik somut duruma göre işe yarayacak bir şekilde doğru şeyi doğru şekilde, doğru zamanda ve doğru niyetle yapmak demektir” demiştik. O zaman bildiklerimizi söylemenin doğru zamanı var, doğru ortamı olur ve önemli olarak, doğru motivasyonu olur. Her durumda çok konuşarak ille de bilgili kişiler olduğumuzu göstermek hevesi yaygın olduğu kadar sağlıksız bir tutkudur. Nitekim Tanrı’nın bilgeliği der ki, “Çok konuşanın günahı eksik olmaz, sağduyulu kişiyse dilini tutar” ve “Doğru kişinin aklı yanıtını iyi tartar, kötünün ağzı kötülük saçar” (10:19; 15:28). Rabbimiz İsa da, “insanlar söyledikleri her boş söz için yargı günü hesap verecekler” diyor (Mat. 12:36). Başkalarına söylediğimiz sözler iyi, yararlı, gerekli ve bina edici olmalıdır (bkz. Ef. 4:29). Sonuç olarak ihtiyatlı kişi uygun durumda, bilgisine muhtaç ve dinlemeye istekli kişilerden bildiklerini esirgemez. Ama kibirden kaynaklanan bir tutkuyla karşılaştığı herkese ne kadar bilgili olduğunu ispatlamaya gerek duymaz! Böylece ihtiyatlı kişi insanlar ve Tanrı önünde, hem yakın vadede hem de uzun vadede daha emniyetli ve saygın bir konumda olacaktır.

“Tefekkür gafleti izale eder”

Şimdi üçüncü bir ayete bakacağız. Özdeyişler 13:16’ya göre, “İhtiyatlı kişi işini bilerek yapar, akılsız kişiyse ahmaklığını sergiler.” Bu özdeyiş de sekiz ayetlik bir grup içinde bulunur: 13:12-19. Bu grubun çerçevesini oluşturan kelimeler, “yerine gelen dilek” (13:12b) ve “yerine getirilen dilek”tir (13:19b). Waltke, bu ayetlere “dış çerçeve” diyerek 13:13 ile 13:18 ayetlerini “iç çerçeve” olarak nitelendirir, çünkü ikisi terbiye ve söz dinlerlik konusunu vurgular (“uyarılara kulak asmayan”/”buyruklara saygılı olan”, 13:13; “terbiye edilmeye yanaşmayan”/”azara kulak veren”, 13:18). Bu özdeyişler grubunda başarılı olmak/murada ermek ile söz dinler ve karakter sahibi olmak arasında bir bağlantı kurulur. Böylece, söz dinler ve güvenilir olup olmamanın sonuçları vurgulanır (“bedelini öder”/”ödülünü alır”, 13:13; ”yaşam kaynağı”/”ölüm tuzakları”, 13:14; “saygınlık kazandırır”/”yıkıma götürür”, 13:15; “belaya düşer/”şifa getirir”, 13:17; “yokluk ve utanç bekliyor”/”onurlandırılır”, 13:18).

Kutsal Kitap’a göre çalışkan olmanın ötesinde, gerçek anlamda başarılı olmak için olgun ve erdemli karakter gereklidir.

Bu bağlamda Garrett şöyle bir gözlemde bulunur: Dünyanın anlayışına göre, başarılı olmak için çalışkan olmalıyız. Ama bu ayetlere bakılırsa çalışkan olmanın yanı sıra güvenilir olmalıyız. Bu özdeyişlerde gördüğümüz gibi Kutsal Kitap’a göre çalışkan olmanın ötesinde, gerçek anlamda başarılı olmak için olgun ve erdemli karakter gereklidir. Bu karakterin gelişmesi için de hikmetli öğretmenlere boyun eğmek gerekir. Güvenilirlik ve çalışkanlık böyle olgun karakterden kaynaklanır ve başarı bunların meyvesi olur.10

O zaman 13:16 ayetindeki ihtiyatlı kişi muradına erdiren ve başarılı kılan nasıl bir karaktere sahiptir? Bu özdeyişin ihtiyatlının karşıtını betimleyen ikinci satırına göre, akılsız kişi... ahmaklığını sergiler. İnsanlar içinde ahmaklığını sergiliyorsa, o zaman davranışlarımız (olumlu veya olumsuz) karakterimizi ifşa eder. İhtiyatlı kişi öyle gülünç ve saygınlığı zedeleyen duruma düşmeyerek “işini bilerek yapar.” Fox’a göre burada kullanılan İbranice kelime (beda’at) hem bilgi hem düşünce kavramlarını kapsar. Buna göre, ayetimizi de şöyle okuyabiliriz: “... ihtiyatlı kişi işini düşünerek yapar.” Fox, bundan yola çıkarak ihtiyatlı kişinin fevri davranmadığını, düşünerek hareket ettiğini kaydeder. “Akılsız durup düşünmez, aklından ne geçerse ağzından çıkar.”11  Hayatta karşımıza çıkan durumlara ve sorumluluklara yeterli olmak ve bizi sınayan durumlardan başarılı çıkmak için bilgi lazım ve düşünce de lazım.

Belki artık kullanımdan düşen bir kelimedir ama fikir kökünden çıkan “tefekkür” cuk diye oturan bir kelime bu durumda. Sözlüğe göre tefekkür, “derinlemesine, inceden inceye düşünme” demektir. İhtiyatlı kişi gafil avlanmak istemez, insanlar içinde ahmak yaftasını yemek istemez, başarısız olmak da istemez. Dolayısıyla düşüncelidir. İçinde bulunduğu durumu, muhatap olduğu kişileri, anlaşılması gereken konuları, olası sonuçları vs. derin derin düşünür. Dahası, kendisinin nasıl bir insan olduğunu düşünür, özeleştiri yapar (Bkz. 16:8). Tom Nichols adlı bir bilgin, Amerika’daki insanların uzmanlara giderek ne saygı ne de gerek duydukları kanaatine varmıştır.12  Çeşitli araştırmalara göre, birçok kişi belirli bazı konular hakkında teknik bilgilerden yoksun oldukları halde, söz konusu alanlarda kendi performanslarını çok yanlış algılarlar; tutarlı olarak başarılarını çok abartırlar. Sözgelimi çok düşük not hak eden öğrenci çok iyi bir not almayı bekler. Nichols’a göre bu durumun sebebi, insanlarda “düşünce üstü düşünme” (“metacognition”) niteliğinin olmayışıdır. Yani, birçok insan kendini gözlemleyerek nasıl düşündükleri hakkında düşünmeyi bilmez. Nichols diyor ki, “İyi şarkıcılar yanlış bir nota çıkarırlarsa bunu fark ederler. İyi bir yönetici tiyatrodaki bir sahne başarısızsa bunu anlar. Düşünsel olarak kendini tanıyan kişiler de, içinde bulunduğu duruma yeterli değillerse bunu kavrarlar.”13

Birçok insan kendini gözlemleyerek nasıl düşündükleri hakkında düşünmeyi bilmez.

O zaman ihtiyatlı kişi işini bilerek ve düşünerek yapar, fevri davranmaz. İnternet’teki Ekşi Sözlük’te bir vatandaş, “fevri davranış” terimini muzip bir şekilde şöyle anlatmıştır: “az düşünce, bol asabiyet... sonra üzülürsün bazen ama...” Eskiler de, “Tefekkür gafleti izale eder” derlerdi. Yani, dikkatli düşünmek gafleti ortadan kaldırır.

O zaman başladığımız yere döndük: İhtiyatlı kişi alınmaz, övünmez, fevri davranmaz. Böyle davrandığı için de kendini sayısız sorunlar ve acılardan kurtarır. Ama gene sormalıyız, Özdeyişler’de ihtiyat esasında “ruhsallaştırılmış” menfaatçilik mi? Kutsal Kitap’ta, ihtiyata en yakın kavram kurnazlıktır. Kurnaz, kendi istediğini elde etmek için zekice plan yapar, taktik kullanır, diğer herkesi alt etmeyi de bilir.

Tabii ki, yaşamda mücadele etmek gerek. Ama Özdeyişler hitap ettiği kişileri aynı zamanda Tanrı’dan korkmaya, O’nun hoşlandıklarından hoşlanmaya ve O’nun tiksindiklerine tiksinmeye çağırır. Kendimizden daha büyük, daha üstün bir davaya (aile, meslek, toplum veya Tanrı’nın egemenliği gibi) bağlandığımızda, o davanın ilkelerine ve değerlerine sadık kaldığımızda, bu sadece kendi kişisel menfaatlerimiz için mi olur? Örneğin, iyi bir usta müşterisinin işini ustaca yaptığında, sadece kişisel kazancı için mi öyle yapar? Tabii ki geçinmek zorunda ve rızkını kazanıyor. Ama aynı zamanda yaşadığı toplumun düzgün işlemesi için, müşterinin ihtiyaçlarının karşılanması için, kendi mesleğinin saygınlığının ve ustalık kurumunun devam etmesi için de çalışıyor.

Bu açıdan, imanlıların “çıkarları” ile Tanrı’nın “çıkarlarının” nasıl örtüştüğünü düşünmeliyiz. İhtiyatlı kişi kendini ve kendi saygınlığını korur. Ama toplu ve ilişkisel düzeyde iyi ve yararlı karakteri ve hareketleriyle Rab’bin “şalom” vizyonuna hizmet etmektedir. 

  • 1Özdeyişler’deki başlıklara (1:1; 10:1; 22:17; 24:23; 25:1; 30:1; 31:1) dikkat edilirse, bu kitabın yedi ana derlemeyi içerdiği anlaşılmaktadır. Bkz. Bruce K. Waltke, The Book of Proverbs Chapters 1-15  (Grand Rapids, Michigan: Eerdmans, 2004), s. 9.
  • 2Bkz. a.g.e., s. 9-21.
  • 3Bkz. Michael V. Fox, Proverbs 10-31  (New Haven, Connecticut: Yale University Press, 2009), s. 481-2. Duane A. Garrett,  Proverbs, Ecclesiastes, Song of Songs  (Nashville, Tennessee: Broadman Press, 2003), s. 46-48.
  • 4Garrett, a.g.e., Fox, a.g.e., s. 478-80. Fox’ın düşüncesine göre, grup oluşturan özdeyişlerin birlikte bulunma sebebi muhtemelen söz konusu özdeyişlerin konusal ve/veya biçimsel yakınlık sergiledikleridir. Böylece “laf lafı açıyor” mantığıyla (Fox: “associative thinking”) sıralanan bir özdeyiş kendisini izleyen öbürünü akla getirmiştir. Fox’a göre bu yaklaşım, Özdeyişler’in İbranice metninde görülen ve özdeyiş gruplarını işaret eden “ses yinelemeleri, kelime oyunları, sav sözler ve bazı kelimelerin, köklerin ve ibarelerin tekrarlanması” gibi unsurların varlığını açıklamaktadır (a.g.e., s. 80). Bu yaklaşım akla yakındır ama bununla birlikte Özdeyişler’in bazı yerlerinde daha geniş çaptaki alt derlemeleri işaret eden özdeyişlerin bulundukları Goldingay tarafından savunulmuştur (bkz. John Goldingay, “The Arrangement of Sayings in Proverbs 10-15,” Journal for the Study of the Old Testament, C:19, S:6, 1994, s. 75-83).
  • 5Bkz. Kitab-ı Mukaddes 12:16b: “Fakat basiretli adam utancı örter.”
  • 6Waltke, a.g.e., s. 273-4.
  • 7Özdeyişleri “laf lafı açıyor” mantığıyla okuyarak yorumlamak bizi tek, kesin “doğru” anlama ulaştırmaz. Bunun yerine (ve atasözünün/özdeyişin edebi tür olarak esprisine uygun olarak) düşüncelerimizi belirli bir ayetin olası önemine yönlendirir, özdeyişin dersini derin derin düşünmeye çağırır. Bkz. Zoltan Schwab, “The Sayings Clusters in Proverbs: Towards an Associative Reading Strategy,” Journal for the Study of the Old Testament, C: 32, S:1, 2013, s. 59-79.
  • 8Özdeyişler’de azar ve öğüde kulak vermek, baskın bir vurgudur ve dolayısıyla bilge/olgun kişinin başlıca niteliklerinden biri olarak sayılmalıdır. Bkz. örneğin, 10:17; 12:1, 15; 13:1, 10, 13, 18; 15:5, 10, 12, 22, 31; 16:20; 19:20; 18:2, 13, 15; 25:12.
  • 9Fox, a.g.e., s. 555.
  • 10Garrett, a.g.e., s. 137.
  • 11Fox, a.g.e., s. 567.
  • 12Bkz. Tom Nichols, The Death of Expertise: The Campaign Against Established Knowledge and Why It Matters (Oxford: Oxford University Press, 2017).
  • 13Tom Nichols, “How America Lost Faith in Expertise: And Why That’s a Giant Problem,” Foreign Affairs, Mart/Nisan 2017, s. 65.
  • Telif Hakları © 2017
  • Chuck Faroe
  • Tüm Hakları saklıdır. İzin ile kullanıldı.
İlk yayınlama: e-manet Sayı 46 (Nisan - Haziran 2017), s. 8–13.