Ana içeriğe atla

Sitemiz işleyişi için sadece bu siteye ait çerez kullanmaktadır. Üçüncü parti çerez kesinlikle kullanılmamaktadır.
Daha bilgi edinin.

Kitap

“Bir Şey Olmaz” Demeyin: Özdeyişler’de İhtiyatlı Olmak Kavramı

4. Bölüm

Yayın Tarihi: 30.06.2017

“Görünüşe göre” ve “sonuç olarak” sözleri, sık sık kullandığımız deyislerdir. Ama hayat her zaman göründügü gibi degil; beklenmedik sonuçlarla dolu. Sözünü ettigimiz sonuçlarsa, genelde nispeten kısa vadeli olaylar olup nihai sonuçlar degildir.

İhtiyatli kisi görünüslere kanmaz, yüzeysel yorumlara kapilmaz, seçimlerimizin ciddi (ve nihai) sonuçlari dogurdugunu anlar ve üstelik hayatta anlasilmasi en zor konulardan birine hakimdir: kendini tanir.

İhtiyatlı kişi … hayatta anlasılması en zor konulardan birine hakimdir: kendini tanır.

Bu yazı Özdeyisler 14:8 ve 14:15 ayetlerine odaklanacaktir. Bu iki ayet söyledir:

İhtiyatli kisinin bilgeligi, ne yapacagini bilmektir,
Akilsizlarin ahmakligiysa aldanmaktir. (14:8)

Saf kisi her söze inanir,
Ihtiyatli olansa attigi her adimi hesaplar. (14:15)

Bu iki özdeyisin arasinda göze çarpan bir paralellik var: Ihtiyatli kisi yasayisina dikkat ediyorken, akilsiz, saf insanin aldanmasi veya kanmasi. Ibranicede bu iki ayette anlam ve ses açilarindan benzer sözlerin kullanilmasinin [14:8, ihtiyatli–bilmek = ‘arûm-habîn; 14:15, ihtiyatli–hesaplar (~ “dikkat eder”) = ‘arûm-habîn]1 iki ayet arasindaki ayetlere bir çerçeve olusturduguna dikkat çekmektedir. Önceki yazimizda Fox’in tezine göre, böyle gruplastirilan özdeyislerin belirli bir “lâf lâfi açiyor” mantigiyla bir araya getirildigi ve dolayisiyla kavramsal bir yakinlik sergiledikleri belirtilmistir. Özdeyisler kitabini okudugumuzda ayetler ilk bakista bize her ne kadar birbirinden bagimsiz ve kopuk görünseler de, en azindan bazi zamanlarda, ayetlerin gruplastirilmis olarak anlamlarina isik tutan bir baglam içinde olduklari savunulabilir.

O zaman Özdeyisler 14:8 ile 14:15 ayetlerindeki “ihtiyatli olmak” kavramini irdelerken bu ikisinin olusturdugu çerçeve içindeki ayetlere bakmaliyiz. Garrett, bu ayetlerin ortak merkezli (“konsantrik”) bir yapiya sahip olduklari gözleminde bulunur.2 Bu ayetlerle ilgili yapisal ve anlamsal iliskiye bakalim:

İhtiyatlı kişinin bilgeliği, ne yapacağını bilmektir, akilsizlarin ahmakligiysa aldanmaktir. (14:8)

Ahmaklar suç sunusuyla alay eder, dürüstler ise iyi niyetlidir. (14:9)

Yürek kendi acisini bilir, sevinciniyse kimse paylasmaz. (14:10)

Kötü kisinin evi yerle bir edilecek, dogru kisinin konutuysa bayindir olacak. (14:11)

Öyle yol var ki, insana düz gibi görünür, ama sonu ölümdür. (14:12)

Gülerken bile yürek sizlayabilir, sevinç bitince aci yine görünebilir. (14:13)

Yüregi dönek olan tuttugu yolun, iyi kisi de yaptiklarinin ödülünü alacaktir. (14:14)

Saf kisi her söze inanir, ihtiyatli olansa attigi her adimi hesaplar. (14:15)

Böylece, 14:8-14:15 ayetleri ahmaklarla saf kisilerin kolayca aldandigini vurgularken, ihtiyatli kisilerin görünene kanmadan içinde bulunduklari durumlari dikkatlice degerlendirdigini gösterir. 14:9-14:14 ayetlerinin ortak düsüncesi, davranislarimizin karsiliksiz kalmayacagidir. 14:9’da “suç sunusu” olarak çevrilen terim (Ibr. 'ašam), “suçlulugu bir karsilik vererek gidermek yükümlülügü” kavramini belirtmektedir.3 Buna göre ahmak, isledigi günahin karsiliginin ödenmesi gerekecegi düsüncesiyle alay eder ve 14:14 ayeti Tanri’nin iyi veya kötü bütün davranislarin karsiligini verecegini hatirlatir. 14:10-14:13 ayetlerinin ikisinde de “yürek” kelimesi ve kisiye özel sevinç ve aci deneyimleri ön plandadir. Bu ayetlerin ortak mesajiysa, insanlarin her zaman göründükleri gibi olmayabildigidir: dis görünüsleri iç hayatlarindaki durumu yansitmayabilir. Bu ayetler grubunun merkezini olusturan 14:11-14:12 ayetleri de, kötüleri bekleyen yikimi ve kaygisizlarin düz sandigi yolun sonunun ölüm olacagini vurgular. 14:12 (“sonu ölümdür”) ve 14:13 (“sevincin sonu kederdir”4 ) ayetlerindeki “son” kelimesi (Ibr. 'aharîtah5 ), durumlarin görünüslerine göre degil, doguracagi nihai sonuçlarina göre degerlendirilmesi gerektigini vurgular.

Hikmetli kişi hayatta her şeyin göründüğü gibi olmadığını, seçimlerimizin bedelleri şimdilik görünmese bile, kaçınılmaz nihai sonuçları olacağını anlar.

Bu ayetlerde öne sürülen vurgulari toparlayacak olursak, söyle özetleyebiliriz: Hikmetli kisi hayatta her seyin göründügü gibi olmadigini, seçimlerimizin bedelleri simdilik görünmese bile, kaçinilmaz nihai sonuçlari olacagini anlar.

Bu yazilarda, hikmetin genel anlami degil, hikmetin “ihtiyat” denen yönü incelenmektedir. Yukarida özetledigimiz kavramsal baglam göz önünde tutulursa, ihtiyatin elestirel bir boyuta sahip oldugu anlasilir. Ahmak aldanmaya yatkin, saf kisiyse söylenen her söze hemen kanmaya egilimli olabilir ama ihtiyatli kisi öyle degildir, karsilastigi insanlari ve durumlari süzer. “Süzmek” fiilinin günlük anlami, bir “siviyi içindeki tortudan, kati maddelerden ayirip tasfiye etmek için süzgeçten… geçirmek” seklindedir.6 Sözlüge göre, bu fiilin mecazi anlami da söyledir: “(Bir kimseyi veya seyi) Dikkatle gözden geçirmek, bakislariyla incelemek.” Pirincin taslarini ayiklamak her zaman kolay degildir, çünkü dikkatsizce baktigimizda taslar pirince benzeyebilir veya pirinç taslara! Elestirmek kelimesi bize itici gelebilir (kim elestirilmek ister ki!) ama elemek kelimesinden türetilen bu kelime esasinda çok yapici bir kavrami yansitir: yararli seyleri yararsiz seylerden ayirmak için elekten geçirmek gerekir. Nitekim sözlükte elestirmek kelimesi söyle tanimlanir: “Gerçek degerini belirtmek için dogru ve yanlis taraflarini ortaya koymak.” 

Geçen yazıda ihtiyat kelimesinin anlami hakkinda vardigimiz sonuçlar söyle özetlenmistir:

… Türkçe bir kelime olarak ihtiyat, “gevsek, kaygisiz davranmamak, kararlar verirken veya planlar yaparken gelecekteki olasi sonuçlar için simdiden sorumluluk üstlenmek, hatta karsilasilabilecek sorunlar hakkinda simdiden kaygi ve korku duyarak hazirlikli olmak gibi anlamlar içerir” … ihtiyat kavramiyla ilgili Ibranice kelime, ‘orm?h, “plan yapabilmek kabiliyeti” (Toy) ve “birinin, amaçlarini (ne olurlarsa olsun) elde etmek için zeki ve kurnaz taktikleri tasarlama ve uygulama yetenegi” (Fox) olarak tanimlanabilir.7

Anlasilacagi üzere, ihtiyatli kisi etkili planlar yapacak, amaçlarini elde etmek için “zekice ve kurnaz taktikler” tasarlayacak ve bunlari yaparken olasi sorunlari ve sonuçlari hesaba katacaksa, insanlar ve durumlar hakkinda yüzeysel veya yaniltici bilgilerle ve yorumlarla yola çikmamalidir! Ihtiyatli kisi, elestirel bir gözlemci olarak dogru ve gerçekçi bilgilere ve yorumlara erismeyi bilmelidir.

Bu etapta kritik bir noktaya daha deginmeliyiz. Bu konuyu daha da odaklandiracak bir nüktenin  farkina varmak için Özdeyisler 14:8 ayetinde kullanilan bazi sözcüklere ve bu ayetin paralel yapisina biraz daha yakindan bakmaliyiz. Bu ayete göre, ihtiyatli kisinin bilgeligi neden ibarettir? Kendi “yolunu anlamak”tan.8 Burada “yol” olarak çevrilen Ibranice derek kelimesi, bu baglamda “ahlaksal davranis ve karakter” gibi bir anlam tasir.9 Nitekim Kidner, “Özdeyisler’de yol ‘aktiviteler’ degil, ‘ahlak’i kasteder: böylece bu özdeyise göre, kurnazligin (yani, ihtiyatin) özü, ahlak üzerine düsünüp tasinmaktir” diyor.10 Burada “yol”umuzu anlamak için kendi mizacimizin farkinda olmaliyiz. Sözlüge göre mizaç, “insanin ruh yapisiyla ilgili meyil ve özelliklerin tamâmi” anlamina gelmektedir. O zaman ihtiyatli kisi kendi karakterini, kisiligini ve egilimlerini gözlemleyerek anlar. Bu yüzdendir ki, Kutsal Kitap çevirisine göre, “ihtiyatli kisinin bilgeligi, ne yapacagini bilmektir” (Özd. 14:8a; vurgu eklenmistir.). Özetle, ihtiyatli kisi kendini tanir.

Kendini aldatmak, baskalarını aldatmaya çalışmak ve kolayca aldanmak bu bağlam içinde birbirinden katı bir şekilde ayrı tutulması gereken davranışlar değildir; tam tersi, bunlar birbiriyle yakından ilişkili eğilimlerdir.

Özdeyisler 14:8’in ikinci satirina gelince, akilsizlarin ahmakligi neden ibarettir? Bu satirda kullanilan terimin anlami “hile”dir.11 Bu ayetteki paralel yapisini göz önünde bulundurursak, ilk satirda ihtiyatlinin hikmeti kendini tanimaksa, bu satirdaki “hile” kelimesi özellikle akilsizin kendini aldatmasini kastetmelidir.12

Tabii ki, kendini aldatmak, baskalarini aldatmaya çalismak ve kolayca aldanmak bu baglam içinde birbirinden kati bir sekilde ayri tutulmasi gereken davranislar degildir; tam tersi, bunlar birbiriyle yakindan iliskili egilimlerdir. Nitekim Pavlus, Timoteos’a söyle bir uyarida bulunmustur: “Ama kötüler ve sahtekârlar, aldatarak ve aldanarak gittikçe daha beter olacaklar” (1Ti. 3:13; vurgu eklenmistir). Bu özdeyisler grubunun çerçeve olusturan diger ayeti özellikle kolayca kanan saf insani, “Saf kisi her söze inanir” diyerek vurgular (14:15). Yukarida da gördügümüz gibi, bu ayetler yaniltici görünüslerin sakladiklari gerçek durumlari ve sonuçlari ayirt edemeyen akilsiz kisilere bir uyari olusturmaktadir. Waltke, akilsizlarin hilesi baskalarina yönelik oldugu halde kisinin kendisi için bir tuzak olusturduklarini gözlemleyerek söyle diyor: “… akilsizlar, ahlaksal duyarsizliklarindan ve dikbasliliklarindan dolayi, kurbanlari için aldatici planlar yaparken, kendilerinin kurban olacaklarinin farkinda degillerdir.”13

Bilgelikten yoksun kisilerin içinde yasadiklari bu farkindasizlik, Özdeyisler’in önemli vurgularindan biridir. Örnegin, suçlar islemeye hevesli kötü arkadaslardan uzak durma uyarisinda söyle ilginç bir açiklamayla karsilasiriz:

Oglum, böyleleriyle gitme,
Onlarin tuttugu yoldan uzak dur.
Çünkü ayaklari kötülüge kosar,
Çekinmeden kan dökerler.
Kuslarin gözü önünde ag sermek bosunadir.
Baskasina pusu kuran kendi kurdugu pusuya düser.
Yalniz kendi canidir tuzaga düsürdügü.
Haksiz kazanca düskün olanlarin sonu böyledir.
Bu düskünlük onlari canlarindan eder. (Özd. 1:15-19; vurgu eklenmistir.)

Kus gibi saf ve akilsiz (hani, “kus beyinli” derler) bir hayvan bile görünen tuzaga düsmez, anlamina gelen bu atasözünü kullanirken, böyle çeteye katilmaya razi olan gencin görünmez bir tuzaga düsecegini söyler. Dahasi, gencin katilacagi hirsizlar da tuzagin farkinda degildir, ama sonunda, “yalniz kendi canidir tuzagi düsürdügü.” Bu kurnaz genç hirsizlar kendilerini böylece yok edeceklerinden habersizdir.14

Benzer bir sekilde, zina isleyen kadin hakkinda söyle bir açiklama yapilmaktadir:

Ayaklari ölüme gider,
Adimlari ölüler diyarina ulasir.
Yasama giden yolu hiç düsünmez,
Yollari dolasiktir, ama farkinda degil. (Özd. 5:5-6; vurgu eklenmistir.)

Böyle bir kadinla zina islemeye razi olan genç de yaptiginin sonucunun farkinda degildir:

Kesimevine götürülen öküz gibi
Hemen izledi onu delikanli;
Tuzaga düsen geyik gibi,
Cigerini bir ok delene kadar;
Kapana kosan bir kus gibi,
Bunun yasamina mal olacagini bilmeden. (Özd. 7:22-23; vurgu eklenmistir.)

Belki bu arada, “Hirsizlik ve zinanin olumsuz sonuçlarinin farkinda olmaz miyim hiç!” diyerek kendimize iltifat ediyor olabiliriz! Ama farkindasizligin çok daha ince ve sinsi yönleri vardir. Kendi niyetlerimizi ve tepkilerimizi samimi ve sagduyulu bir sekilde degerlendirmemiz kolay degildir, çünkü günah yüzünden kendi kendimizi aldatmaya meyilliyiz. Hepimizin iyi bildigi bir ayet yine de hepimiz için geçerlidir: “Yürek her seyden daha aldaticidir, iyilesmez. Onu kim anlayabilir?” (Yer. 17:9). Özdeyisler 16:2 ayetine göre de kendimizi kayiran önyargilarimiz vardir: “Insan her yaptigini temiz sanir, ama niyetlerini tartan RAB’dir.”

İhtiyatlı olmanın eleştirel boyutu kendimize yapmamız gereken özelestiriyi kapsar!

O zaman ihtiyatli olmanin elestirel boyutu kendimize yapmamiz gereken özelestiriyi kapsar!15 Ihtiyatli olmak için kendimizi tanimaliyiz. Kendimizi tanimak içinse, özelestiri yapmayi aliskanlik haline getirmeliyiz. Nasil bir insan oldugumuzu, motivasyonlarimizi ve niyetlerimizi dogruca kavramak erdemli bir düsünce yapisidir, önemli bir melekedir. Meleke ilginç bir kelimedir. Sözlüge göre, bu kelimenin birbirinden biraz farkli iki anlami var: Bir açidan meleke dogustan kabiliyetleri kasteder. Bu açidan sözlük meleke kelimesini söyle tanimlar: “Insanda idrak, hâfiza, hayal etme, muhakeme kabiliyeti gibi dogustan var olan güçlerden her biri.” Ama ayni kelime, dogustan degil, kazanilan kabiliyetler için de kullanilir. Gene ayni sözlügün ayni maddesinde söyle bir tanima rastlariz: “Bir is veya davranis üzerinde devamli ugrasma, tekrar ve tecrübe ile kazanilan aliskanlik, beceriklilik, yatkinlik.” Ayni kelimenin iki anlamini baglayan kavramsa, bu kabiliyetlerin “sahip olunan seyler” olmalaridir.16 Dogustan düsünsel ve ahlaksal kapasitelerimiz var: anlayis ve vicdan var. Ama erdemler dogustan gelmez. Niyetlenerek, ugrasarak, “tekrar ve tecrübe” ile kazanilan aliskanliklardir.

Özelestiri konusunda – ve dolayisiyla ihtiyat konusunda! – ilerlemek istiyorsaniz size iki yöntem tavsiye edebilirim. Bunlarin ilkini çok begeneceginizi sanmiyorum. Ama bunun çaresi yok! Ilk yöntem, baskalarindan gelen elestirilere, ögütlere ve azarlara kizmadan ve alinmadan dikkat etmek. Bütün elestiriler geçerli olmayabilir gayet tabii. Ama kendimizi kayiran önyargilarimizdan dolayi, zayif yönlerimizi fark etmekte güçlük çekeriz. Söyle bir örnek düsünün: Bazi giyim magazalarinda üçlü aynalardan vardir. Böyle aynalar sayesinde kendimize farkli açilardan bakarak nasil göründügümüzü daha rahat anlayabiliriz. Baskalarindan gelen elestiriler veya ögütler kendimizi farkli açilardan görme imkâni saglar… alinmazsak! (Üçlü ayna beni kilolu gösteriyorsa suç aynada degil!) Nitekim Tanri’nin hikmeti bize söyle der: “Terbiye edilmeyi seven bilgiyi de sever, azarlanmaktan nefret eden budaladir” (Özd. 12:1).

Özelestiri yapip kendimizi daha iyi tanimak için uygulayabilecegimiz ikinci yöntem, dua ederek her seyi bilen Tanri’nin bizi kendimize göstermesini istemektir. 139. Mezmur’da Davut Tanri’ya, “Ya RAB, sinayip tanidin beni” diye söze baslar (Mez. 139:1). Ilerleyen ayetlerdeyse Davut, Tanri’nin sasilasi bilgisini ele alir: O bütün düsüncelerimizi, niyetlerimizi ve yaptiklarimizi, dogustan önceki varligimizi ve hayatta yasayacagimiz günleri önceden bilir. O’ndan kaçamayiz, saklanamayiz. Davut, Tanri’nin her seyi bilirligine ilginç bir tepki göstererek söyle bir talepte bulunur:

Ey Tanri, yokla beni, tani yüregimi,
Sina beni, ögren kaygilarimi.
Bak, seni gücendiren bir yönüm var mi,
Öncülük et bana sonsuz yasam yolunda! (Mez. 139:23-24)

Bizi tam olarak taniyan göksel Babamiz’dan samimi bir sekilde, hayatimizda gördüklerini bize göstermesini isteyebiliriz. Ama gene, görmeye razi olmaliyiz.

Akilsiz kendini tanimadigi için, neden ve nasil davrandigini bir türlü anlayamaz. Böyle kisi zifiri karanlikta yürüyerek sendeleyip düsen insana benzer. Ihtiyatli kisiyse, kendini taniyan biri olarak sorunsuz hayat yasamaz ama sorunlarin farkinda olarak emin adimlarla yolunda ilerleyebilir, Özdeyisler’de aynen açiklandigi gibi:

Oysa dogrularin yolu safak isigi gibidir,
Giderek ögle günesinin parlakligina erisir.
Kötülerin yoluysa zifiri karanlik gibidir,
Neden tökezlediklerini bilmezler. (Özd. 4:18-19)

Kendini bilmeyen veya kendini begenmis kisiler degil, Rab’bin önünde kendini taniyan insanlar olmaliyiz. Rab hepimize ihtiyata hizmet eden bu erdemi kazanmaya gayret etme gücünü versin! 

  • 1Bruce K. Waltke, The Book of Proverbs, Chapters 1-15 (Grand Rapids, Michigan: Eerdmans, 2004), s. 588.
  • 2Duane A. Garrett, Proverbs, Ecclesiastes, Song of Songs (Nashville, Tennessee: Broadman, 1993/2003), s. 142-43. Waltke bu yorumu destekler. Bkz. Waltke, a.g.e.
  • 3Waltke, a.g.e., 589.
  • 4Kitab-i Mukaddes çevirisi bu iki ayette ayni Ibranice kelimenin kullanildigina dikkat çekmektedir.
  • 5Krs. Türkçede kullanilan Arapça köktes “ahiret” kelimesi.
  • 6Ilhan Ayverdi, Kubbealti Lugati. Bu yazida baska kaynak belirtilmedikçe “sözlük” dendiginde bu eser kullanilmaktadir.
  • 7Chuck Faroe, “‘Bir Sey Olmaz’ Demeyin: Özdeyisler’de Ihtiyatli Olmak Kavrami (3. Bölüm),” e-manet S: 46 (Nisan-Haziran 2017), s. 8.
  • 8Kitabi Mukaddes: “Basiretli adamin hikmeti yolunu anlamaktir.” (Vurgu eklenmistir.)
  • 9Francis Brown, S. R. Driver ve Charles A. Briggs, A Hebrew and English Lexicon of the Old Testament (Oxford: Clarendon Press, 1951), s. 203.
  • 10Derek Kidner, Proverbs (Leicester, Ingiltere: Inter-Varsity Press, 1964), s. 107. Bu alintida, “ahlak üzerinde düsünüp tasinmak” olarak çevrilen tabirin özgün Ingilizcesi, “moral reflection”dir.
  • 11Burada kullanilan Ibranice mirmâh kelimesi, sözgelimi, 11:1 ayetindeki “hileli terazi” ve 12:17’de yalanci tanigin soludugu “hile” için kullanilir. Kitabi Mukaddes’te bu satir, “Fakat akilsizlarin sefahati hiledir” olarak çevrilmistir. (Vurgu eklenmistir.)
  • 12Delitzsch, bu özdeyisin paralel yapisinin hilenin “kendini aldatmak” anlamini makul kildigini belirtmekle birlikte, mirmâh kelimesinin herhangi bir yerde bu anlami tasimadigini söyleyerek bu yorumu reddetmektedir. Bkz. F. Delitzsch, Proverbs, Ecclesiastes, Song of Solomon (Grand Rapids, Michigan: Eerdmans, tarih yok), s. 294. Buna ragmen, Fox ve Waltke gibi önde gelen çagdas uzmanlar bu yorumu savunmaktadir. Bkz. Michael V. Fox, Proverbs 10-31 (New Haven, Connecticut: Yale University Press, 2009), s. 575 ve Waltke, a.g.e.
  • 13Waltke, a.g.e.
  • 14Bkz. Michael V. Fox, Proverbs 1-9 (New Haven, Connecticut: Yale University Press, 2006), 88-90.
  • 15Özelestiri konusunda bkz. Charles E. Faroe, Gerçekten Yana Olmak: Gerçegi Arayis, Taraftarlik ve Düsünsel Erdem (Istanbul: Babylon Kitapligi, 2006), “Yürüsün Peynir Gemimiz!” adli bölüm, s. 164-176 ve Chuck Faroe, “Zor ve Gicik Oldugu Kadar Önemli bir Aliskanlik: Özelestiri,” e-manet, S: 11 (Nisan-Haziran 2007), s. 3-6.
  • 16Sevan Nisanyan, Sözlerin Soyagaci: Çagdas Türkçenin Etimolojik Sözlügü (Istanbul: Adam, 2002), s. 288. Meleke, “mülk” kelimesiyle köktes olup Arapça mlk kökünden türetilmistir.
  • Telif Hakları © 2017
  • Chuck Faroe
  • Tüm Hakları saklıdır. İzin ile kullanıldı.
İlk yayınlama: e-manet Sayı 47 (Temmuz - Eylül 2017), s. 9–13.