Bu makale Kutsal Ruh’la ilgili serinin ikincisidir. Ruhsal armağanlar konusu kimi kilise için ruhsal hayatın anahtarıdır, kimi kilise için sanki önemsenmez. Kiliselerin bu konuda görüşleri ve uygulamaları farklı oldukları halde, bu fark birliğimizi bölmemeli. İhsan ile Ken arasında yıllardır bu konunun bazı noktalarında görüş ayrılığı vardır (aşağıdaki makale bunu yansıtır) ama birbirlerine saygı gösterirler, birbirlerinin hizmetini desteklerler ve birbirlerini severler.
Ruhsal Armağanların İşlevi Nedir? İmanlının Büyümesi Konusunda Hangi Yönlerden Önemlidir?
İhsan: Kutsal Ruh ruhsal armağanları dilediği gibi dağıtır (1Ko. 12:11). Bu armağanlar “herkesin ortak yararı” gözetilerek verilir (1Ko. 12:7; 14:26). Bu ortak yarar, kilisenin üyelerinin birbirini tamamlayacak biçimde armağanlar almış olarak kilisede birliğin sağlanmasında, ihtiyaçların karşılanmasında ve kutsalların hizmet görevini yapmasında, kilisenin gelişmesi için donatılmasında görülür (1Ko. 12:12-31).
Her ne kadar armağanları veren ve bunu dilediği gibi yapan Kutsal Ruh olsa da, imanlılar bazı armağanlara sahip olmayı istemeleri için Kutsal Kitap’ta teşvik edilmişlerdir (1Ko. 12:31; 14:1,12-13,39-40). Bu teşvik, bazı kilise üyelerinin diğerlerinden üstün olmayı arzulaması, daha fazla güç talep etmesi gibi dünyasal gerekçeleri desteklemez. Bütün imanlılar “inanlılar topluluğunu geliştiren” armağanlara sahip olmayı arzulamalıdır (1Ko. 14:12). Nasıl dünyasal babalar çocuklarına her istedikleri pahalı, gösterişli armağanları almazlarsa, Göksel Baba da çocuklarına yararlı olacak armağanları verir. Her istediğinizi alamasanız da Tanrı’nın vereceği armağanlar onu alanlar için değerli olacaktır (Mat. 7:7-11).
Kutsal Ruh’un armağanlarının nelerden ibaret olduğu tam anlamıyla belirli değildir. İncil’deki dört listenin (1Ko. 12:8-10,28-30; 1Pe. 4:11; Rom. 12:6-8; Ef. 4:11) birbirlerinden farklı olması, kilisenin değişen ihtiyaçlarına göre Kutsal Ruh’un da listede olmayan armağanlar verebileceği beklentisini ortaya çıkarmaktadır.
Sahip olunan armağan ne olursa olsun, armağanı kullanan kişinin kutsallığına, olgunluğuna ya da niyetlerine bir kanıt oluşturmaz. Amacına uygun kullanılmayan armağanlar getirileri büyük olsa da Tanrı’nın huzurunda bir yarar sağlamayacaktır (1Ko. 3:10-15). Bir imanlı iman ettiği anda Kutsal Ruh’u alır (Ef. 1:13), Kutsal Ruh da iman eden herkese armağanlarından verir (1Ko. 12:5-7).
Kilise üyeleri armağanlarını nasıl öğrenebilir ve geliştirebilirler? Kutsal Kitap bu konuda açık bir kılavuz sağlamaz. Bütün imanlılar ait oldukları yerel toplulukta hizmet etmekle yükümlüdür (1Pe. 2:4-10; Rom. 12:1-8). Bunu yaparken de en önemli yardımcısı sevgi olacaktır (1Ko. 13:1-13). Her imanlı hizmet fırsatlarını elinden geldiğince değerlendirmelidir. Mesih’in bir öğrencisi olarak kilise önderlerinin gözetiminde her alanda hizmet etmek için istekli ve gayretli olmalıdır. Bu hizmet olanakları kişinin sahip olduğu armağanların başkaları (özellikle de önderler) tarafından fark edilmesini sağlayacaktır. Armağanların kullanımı sırasında imanlı kendisinin değil, topluluğun, yani başkalarının yararının öncelikli olduğunu unutmamalıdır (Flp. 2:3-4).
1. Korintililer 12-14. bölümler ibadetin belirli bir düzen içinde yapılmasını vurgular. Herhangi bir karışıklığa fırsat vermeden, armağanlar Kutsal Kitap’ta açıklanan ilkeler ve kilise önderliğinin yönlendirişi altında kullanılarak ibadetin akışı sağlanmalıdır (1Ko. 14:32-33).
Ken: Ruhsal armağanları açıklayan en önemli ayetler: 1. Korintliler 12-14; Romalılar 12:3-8; Efesliler 4:11-16; 1. Petrus 4:10-11.
Ruhsal armağan nedir? Yeni Antlaşma’da birkaç ruhsal armağan listesi vardır (1Ko. 12:8-10, 28; 1Pe. 4:10-11; Rom. 12:6-8 ve Ef. 4:11-12). Bazıları armağanların sadece güçlendirilmiş insani yetenekler, bazıları ise olağanüstü birer yetenek olduklarını ileri sürerler. Bazıları içinse armağanlar bir yetenek ya da hüner değil, hizmet fırsatlarıdır. Bu son görüşü 1. Korintliler 12:4-6’nın ışığında kabul etmek zordur ama ilk iki görüşü değerlendirmek daha zordur. Belli ki mucizevi armağanlar insani yeteneklerin güçlenmesi değildir. Öte yandan, hizmet etmek ya da iman etmek nasıl armağan olabilir? Bu armağanların kullanımı ile imanlının bir buyruğu yerine getirmesi (“iman edin”, “bağışta bulunun”, “hizmet edin”) arasındaki fark nedir bilemeyiz; Kutsal Kitap tutarlı bir cevap vermiyor bu konuda.
Aynı zamanda odak noktası şudur: Bedenin (kilisenin) her üyesi bedenin ihtiyaçlarını karşılamak için hizmet etmelidir. Ruhsal armağanlar hizmet etmemiz için verilir. Kutsal Ruh onları belli amaçlarla verir: Mesih’in bedeninin büyümesi ve gelişmesi; birliğin korunması ve büyümesi (Ef. 4:11-16; 1Ko. 12:7-11).
Kutsal Ruh ruhsal armağanları mutlak surette sağlayandır. Ayrıca hizmet fırsatlarını ve hizmetin sonuç vermesini de sağlar (1Ko. 12:4-11). Toplulukta hizmet etmek üzere her imanlının en azından bir armağanı vardır. Bu armağanlar hem topluluk biraraya geldiğinde hem de topluluk dışında kullanılabilir. En çok da imanlı kardeşlere yönelik hizmet için kullanılır.
İmanlıların Kutsal Ruh’tan herhangi bir armağan rica etmesi Kutsal Kitap’ta bulunmuyor. 1. Korintliler 12:31 ve 14:1’de talepten çok topluluğun hevesi ve şevki söz konusudur (bkz. 1Ko. 14:1’de “istemek” çevrilen fiil, 1Ko. 14:12’de aynı kökten gelen “heveslenmek” kelimesine çevrilmiştir). Ayrıca bu ayetler topluluğun hevesini vurgular, bireyin hevesini değil. Pavlus bu bölümde bazı kısıtlamalar ve eleştiriler yaptığı için olumsuz tepkiyi önlemek istemiştir; hevesli bir tutum oluşturmayı amaçlamıştır.
Yeni Antlaşma’da, imanlının kendi armağanını anlaması ve armağanların nasıl işlediği konusunda belli öğretiş yoktur. Ancak herhangi bir hizmet yapabilmek için kişinin kendi armağanın ne olduğunu ya da işlevini bilmesi gerekmediği bellidir. Mesela, “ben bu hizmeti yapamam, armağanım yok” ya da “bu hizmet benim armağanıma yakışmaz, yapmam” tavırlarından kaçınılmalıdır.
Diğer bir husus, ruhsal armağan listelerinin birbirine benzememesidir. Büyük ihtimalle listelerin hiçbiri kapsamlı değil. Belki her kilisenin farklı ihtiyacı olduğu için armağan listeleri de farklı. Armağanlar iki ana gruba sınıflandırılabilir: hizmet ve sözel armağanlar. Tabii ki gruplar arasında kesişme görülür; örneğin, sözel armağanlar hizmet etmek için kullanılır.
Anlaşılan bazı armağanlar ötekilerden üstün görülür (1Ko. 12:28; 14:1). Bu üstün armağanlar bedenin daha fazla gelişmesini sağlar. Ayrıca Pavlus’un daha az vurguladığı armağanlar, kimi zaman imanlılar arasında yanlış kullanıma veya yanlış tutumlara yol açmıştır. Yabancı dillerle konuşma 1. Korintliler 12:28’deki listenin sonunda yer alır; büyük ihtimalle Korint kilisesinin bazı sorunlarının nedeniydi.
1. Korintliler 12:12-26, armağanları yanlış anlamanın imanlılar arasında bir anlaşmazlık nedeni olduğunu gösterir. Pavlus bir gerçeği vurgular burada: Tanrı en çok daha zayıf, küçük görülen imanlıları kollar. Pavlus herhangi bir imanlının belli bir armağana sahip olmadığı için beden dışında hissetmesini, ayrıca aynı sebepten ötürü başka imanlıların herhangi bir imanlıyı dışlamasını istemiyor. Belli güçlü armağanlara sahip olan değil, herkesin gözünde önemsiz olan Tanrı’nın gözünde değerlidir; Tanrı özellikle onlara bakar. Kilise de öyle davranmalı; kilisede bir imanlının değeri sahip olduğu armağanlara bağlanmamalı.
Sevgisiz hizmet yararsızdır. Bunun sonucu olarak, kilisede en üstün değer armağanların kullanımı değil, sevgidir. Sevginin öneminin vurgulandığı 1. Korintliler 13. bölüm bağlam içinde okunmalı. 1. Korintliler 12-14. Bölümlerde Pavlus, Hristiyanlar arasındaki rekabet ve kibir karşısında sevginin önemini anlatıyor. Büyük ihtimalle Korint kilisesinde yabancı dillerde konuşmak konusunda rekabet ve kibir problemi yaşanıyordu. Pavlus sanki kilise toplantılarında dinleyenin yararı için yabancı dil kullanımının azaltılmasını ister. Armağan ne olursa olsun hizmetin motivasyonu sevgi değilse, o hizmet yararsızdır. Başka deyişle bir imanlının motivasyonunun, kendi itibarı, ünü veya çıkarları olmaması lazım.
Armağanlar ve armağan sahipleri farklıdır ama bir şekilde birbirlerine benzerler. Efesliler 4:11-16 ayetlerinde bulunan armağan listesi Tanrı’nın dünya çapındaki kiliselerin mensuplarıyla ilgilidir. 1. Korintliler 12.-14. bölümlerden peygamberlik ve elçilik armağanlarının olduğunu biliyoruz. Tanrı ikisini de kilisenin birliğini korumak ve geliştirmek için verdi.
Armağanların kullanımı ne kadar bereket kaynağı olsa da, ne yazık ki günah yüzünden sorun oluşturabilir. Günah armağanların işlevini engeller. Pavlus, hem Romalılar 12 hem de 1. Korintliler 12. bölümde imanlıların armağanla ilgili düşüncelerini ve yaklaşımlarını düzeltmiştir. Armağanlar doğru kullanılmazsa topluluğun gelişimi ve birliği bozulabilir. Armağanları topluluk için kullanmaya yanaşmayan imanlılar İsa’nın bedenini zayıf bırakır.
İnsanlar armağanlarını isteksizce kullanabilir ya da hiç kullanmayabilir. Armağanlar rafta kalmış olabilir ve yeniden alevlenmesi gerekebilir (2Ti. 1:6-7). Armağanların düzenli kullanılması kilise ve kilisenin gelişimi için son derece önemlidir.
Kiliselerin Farklı Görüşleri
İhsan: Tartışmaların önemli kısmını “güç ya da yetki” gösteren armağanların oluşturması şaşırtıcı değildir. İnsan doğal benliği ile hizmeti değil, egemen olmayı düşünme eğilimindedir. Hiçbir imanlı diğerinden daha ayrıcalıklı ya da önemli değildir. Sahip oldukları armağanlar da onlara bunu sağlamaz. Ancak armağanların Korint kilisesinde olduğu gibi yanlış kullanımı kilise büyüdükçe devam etmiştir. Kimi zamanlarda da bazı armağanlar kimi kiliselerde gözükmemiştir. Yine de kilise tarihinin her döneminde Kutsal Ruh armağanlarını Kilise’ye vermeyi sürdürmüştür:
Elçilik: Pavlus ve on iki öğrencinin sahip olduğu elçilik yetkisi ile sonraki elçilerin durumu farklıdır. İlk elçiler, İsa ile yüz yüze görüşmüş, O’na birinci elden tanıklık eden kişilerdi (1Yu. 1:1-4; Va. 21:14). Ama İncil başka elçilerden de söz ediyor (Elç. 14:14, Barnaba; Rom. 16:7, Andronikus ile Yunya; 1Se. 1:1; 2:7, Silas ile Timoteos; 1Ko. 4:6, 9, Apollos). Bu kişilerin ortak noktası İsa’yı görmek değil, hiç ulaşılmamış yerlerde, kilisenin kurulmadığı yerlerde Mesih’e tanıklık etmek ve başkalarını hizmet etmek üzere donatmaktır.
Peygamberlik: Elbette İncil Kanonu tamamlanmıştır ve vahiy getirecek biçimde ilk elçilere özgü bir peygamberlik artık kilisede yoktur. Ama İncil kilisenin ruhça gelişmesi, teşvik ve teselli edilmesi için bu armağanın gerekliliğinden söz eder (1Ko. 14:3). Üstelik hem Eski Antlaşma zamanında hem de Yeni Antlaşma zamanında Kutsal Kitap’a tek sözleri bile girmemiş peygamberlerden söz edilir (örn. Elç 21:9’da Filipus’un dört peygamber kızı; Say. 11:26’da Eldad ile Medad). Tanrı’dan gelen sözler olan peygamberlik en önemli armağan olarak belirtilir (1Ko. 14:1).
Yabancı Diller: Dünyada konuşulan diller (örn. Arapça, Elç. 2:4-11), meleklerin dilleri (1Ko. 13:1), bilmedikleri diller (Elç. 10:46-47) gibi isimlerle adlandırılan bu armağan, konuşan kişinin doğal olarak anlamadığı bir dildir. Kimi zaman işitenlerin bildiği veya hiç bilmediği “göksel” olarak tanımlanan bir dil konuşulur. Bu dillerin çevirisiyle birlikte topluluğa hizmet edildiğinde yabancı diller armağanı peygamberlikle eşdeğer sayılır (1Ko. 14:5). Çeviri yapan kimse yoksa bu armağan kullanılmamalıdır (1Ko. 14:28). Topluluğa yönelik kullanılan bu armağanın bir başka yönü de kişinin kendisini geliştirmesidir (1Ko. 14:4). Bu konuşma herkesin duyacağı biçimde değil, Tanrı’ya yönelik kendi kendine konuşmadır (1Ko. 14:2, 28). Bu tür dua şefaat ve dua hizmetinde de kullanılır (Rom. 8:26-27).
Hastaları iyileştirme: Armağan listesinde bulunan bu armağan da kilisenin yararı için verilmiştir. İsa’nın çarmıhta ölümünün sağladığı bir lütuftur (Yşa. 53:4). Bütün armağanların kullanılışında olduğu gibi şifa armağanı kullanıldığında da İsa yüceltilir. Kullanılışı konusunda İncil ayrıntı vermez. Tanrı bu armağanın nasıl kullanılacağını kurallarla sınırlandırmamıştır.
Mucize yapma: Kutsal Kitap tarihi Tanrı’nın mucizeleri tarihidir. Yaratılış kitabında ilk on bir bölüm sürekli mucizeler (ve soyağaçları) ile doludur. Sonra İbrahim, Sara, İshak, Yakup, Yusuf gibi ataların hayatlarında mucizeler görülür. Kimi göğe çıkan bir merdiven görür, kimi görümlerle peygamberlik eder, kimi Rab’bin Meleği ile güreşir. Musa ve Yeşu zamanı da aynı mucizelerle doludur. Halkın Tanrı’yı egemen olarak görmediği Hakimler döneminde bile birçok mucize ile karşılaşılır (örn. Hak. 2:1-5, Gidyon ve Şimşon’un yaşamları). Samuel kitabı peygamberin mucizevi doğumuyla başlar. Krallar ve Tarihler kitabı iki büyük mucize adamı İlyas ve Elişa’yı anlatır. Onlardan sonra sürgün dönemi gelse de hem mucizeler sürer (Daniel kitabı) hem de peygamberler olağanüstü bir kurtarıcıyı işaret ederler (örn. Mik. 5:2-5; Yoe. 2:28-32). Sonra da Kurtarıcı İsa mucizeleri ile gelir.
Bütün bu mucizeler Kilise döneminde de sürmüştür. Armağanların ortadan kalktığının klasikleşmiş savunucusu B.B. Warfield (1851-1921), İS 404 yılında Kuzey Afrika’da mucize yapılan hiçbir merkezin olmadığını ama sonraki yirmi yıl içinde birçok merkezin açıldığını yazar.1 Bundan Augustinus’u suçlamaktadır. Augustinus ilk zamanlar armağanların ortadan kalktığını ileri sürerken sonraları bu armağanlara tanıklık etmiştir.2 Augustinus Tanrı Kenti (De Civitate Dei) adlı eserinin 22. kitap sekizinci bölümünü yalnızca mucizelere ayırmıştır. “Augustinus’a göre sayısız mucize olmaktadır ama hiç kimse bunlara dikkat bile etmemektedir.”3 Aynı şekilde Khrysostomos’u, önce her türlü mucizenin ortadan kalktığını ileri sürüp “olağanüstü güçlerden bir kırıntı bile kalmadı” demesine karşın sonra yine de döneminden bunların olduğuna örnekler vermekle suçlar.4 Warfield, kitabında mucizelerden söz eden Kilise Babaları arasından ve sonraki dönemlerden çeşitli örnekler vererek onları eleştirir: Justinos (100-165), Basileios (329-379), Cyprianus (200-258), Büyük Gregorius (540-604), Tourslu Gregorius (538-594), Asisili Françesco (1181-1226), Tourslu Aziz Martinus (316-397), Parisli Françesco (1690-1727).
Jack Deere de kitabında mucizelerin ve doğaüstü armağanların varlığına tanıklık eden isimleri sıralar: John Wesley (1703-1791), George Whitefield (1714-1770), Jonathan Edwards (1703-1758), Robert Fleming (1630-1694), George Wishart (1513-1546), John Knox (1514-1572), Samuel Rutherford (1600-1661), Alexander Peden (1626-1686), Robert Bruce (1554-1631).5
Yukarıdaki örnekler sadece değişik dönemlerden seçilmiş bir grup örnektir. Kilisede bu kişilerin olduğu her dönemde onların karşısında armağanların ortadan kalktığını söyleyenler olmuştur. Augustinus örneğinde olduğu gibi, bir kişi iki rolü de üstlenebilmiştir. Yine de bu armağanlar devam etmektedir. Kutsal Kitap’ın hiçbir yerinde açıkça bu armağanların ortadan kalkacağından söz edilmemiştir. Tersine en az dört temel kitapta bunlardan söz edilmiş, bir kullanım düzeni getirilmiş, engellenmemesi istenmiştir (1Ko. 14: 39-40). Bu nedenle bu armağanlar devam ediyor olmalıdır. Kutsal Kitap’ta tek yerde anlatılan bir konu önemlidir; bir konu birçok yerde ele alınmış ve hakkında uyarılar verilmişse çok daha önemlidir. Verilen bu önem armağanların devamına kanıttır.
Ken: Kiliseler arasında en belirgin görüş farkı “belirti armağanları” dediğimiz armağanlarla ilgilidir. Belirti armağanları şöyle tanımlanabilir: Tanrı’nın vahyinin verilmesinde görülen ve kullanılan mucizevi armağanlar.
Belli başlı görüşlerden biri belirti armağanların devam etmediğini, diğeri o armağanların tümünün devam ettiğini söyler; arada kalan görüşlere göre bazı armağanlar ilk günkü gibi verilmeye devam ederken, bazıları devam etmemektedir.6
Devam etmediği görüşünde olanların savunduğu önemli noktalar şunlardır:
Tarihçilere göre bu armağanların işaretleri 1700 sene boyunca sıkça ve tutarlı şekilde görünmemiştir; en azından Yeni Antlaşma döneminde görülen orantıda. İS 400’lerde yaşamış, imanlılar topluluğunun atalarından İoannes Khrysostomos’a göre bu armağanlar o kadar uzun zamandır görülmemiştir ki, armağanın nitelikleri artık bilinmemiştir.
Kutsal Kitap’ta mucizelerin çoğunlukla devamlı sürmediği görülür; en çok Tanrı’nın vahyinin verilişine bağlıdır. Musa ile Yeşu (Tevrat’ta, Yeşu’da yazılıdır), İlyas ile Elişa (bütün peygamberler kitaplar dahil olmak üzere, 1Sa. ile 2Kr. Arası kitaplarda yazılıdır) ve İsa ile öğrencileri zamanlarında (Müjde’lerde yazılıdır) mucizeler yaygın görülmüştür. Diğer dönemlerde arada bir görülmüş olsa da, mucizelerin Kutsal Kitap döneminde her zaman yaygın olduğunu söylemek zor.
Belirti armağanlarının devam ettiği görüşünde olanların savunduklarını, bunlara itirazlarla birlikte şöyle sıralayabiliriz:
Bütün armağanlar devam etmelidir. Bu görüşü destekleyen ayetler yoktur. Aynı zamanda çok az kişi elçi konumunun ve armağanının devam ettiğini söyler. Pavlus elçilerin ve (Yeni Antlaşma’daki) peygamberlerin kilisenin temeli olduğunu söyler. Temel bir kere atılır. Eğer aynı armağan ve konum yaygın devam ediyor olsaydı, Pavlus’un sözleri etkisini kaybederdi. Elçi kelimesi Yeni Antlaşma’da bazen kilise temsilcisi için kullanılır ama o kişiler Pavlus’un ve öteki elçilerin konumuna sayılmazlar.
Belirti armağanlarının yoksunluğu imanlıların az inancından veya ilgisizliğinden kaynaklanır. Bu armağanları Tanrı verdiği için onların varlığı imanımıza bağlı değildir.
Biz az ve eksik müjdeliyoruz, çünkü “belirti armağanları”nı gösteren Tanrı’nın gücünden yoksun davranıyoruz. Doğal olarak insanlar doğaüstü etkilere hayrandır. Halbuki İsa Müjde’nin duyurulmasında mucizelerin yetersizliğini vurgulamışlardır (Luk. 16:19-31; 1Ko. 2).
Bugünlerde görülen belirti armağanlarının göstergeleri aynıdır. Kutsal Kitap’ta bu armağanlar şöyle tanımlanmış ve kullanılmıştır:
İyileştirme, mucize armağanları: Burada Tanrı’nın dua aracılığıyla kişiyi iyileştirmesi tartışma konusu değildir. Bu iyileştirme gerçektir, bunun için dua etmeliyiz ve iyileşmeyle sonuçlanması da beklentisinde de olabiliriz. Tartışma konusu olan nokta “iyileştirme armağanı”na sahip olmak, yani bir kişinin yeteneği. İstefanos hariç en çok elçiler mucizeler yaptılar. Nitekim mucizeler yapmak bir elçinin işaretidir (2Ko. 12:12; Rom. 15:18-19). Eğer herkes mucize yapabilseydi, mucizelerin “kanıtlama” etkisi kalmazdı. Mucizeler yapmak İncil’de ne buyrulmuş ne de bir imanlının sorumluluğu olarak gösterilmiştir. Mucizeler genelde açık alanda, büyük kalabalıkların önünde ve çoğunlukla inanmayan kişilere veya onlar görsün diye yapıldı.
Hasta iyileştirmek de aynıdır. Büyük kalabalıkların önünde ve genelde inanmayan kişiler iyileştirildi. Sonuçlar hemen ve tam görüldü ve sonucu herkes kabul etti. Hastanın iyileşmesi her zaman kendi imanına bağlı değildi. Hastalıklar ciddiydi ve görünürdü; gizli, iç hastalıklar değildi. Hastanın iyileşmesi ne dokunmaya ne duaya ne de bir toplantıya katılmasına dayanıyordu. (Bazen bunlardan biri yapılmış olsa da, arada bir yapılması bunun gerekli olduğunu göstermez.)
Peygamberlik armağanı: Eski Antlaşma’da peygamberler Tanrı’nın esini olan sözünü direkt bir şekilde Kutsal Ruh’tan alıp ilettiler (onların ilk sözleri: “RAB böyle diyor”). Tanrı’nın sözü tamamen doğru ve yetkiliydi. Peygamberlerin standardı Musa’ydı (Yas. 13 ve 18). Bütün peygamberlikler şu ölçütlere göre sınandı: Tanrı’nın önceden bildirdiği sözüyle uyum var mı? Bildirdiği peygamberlik doğru çıktı mı? Peygamberin hayatı Tanrı’nın yasasına yaraşır düzeyde mi?
Geleceği görmek peygamberliğin önemli parçasıdır. Bu önemli parça yoksa peygamberin normal insandan farkı olmazdı; peygamberleri başkalarından farklı kılan nokta buydu. İncil zamanında da peygamberler vardır. Eski Antlaşma ve Yeni Antlaşma’da sözü edilen peygamberler arasında önemli bağlantılar vardır. Aynı sınanma uygulanmıştır (1Ko. 14:29; 1Yu. 4:1; 2Pe. 2; 2Yu. ve 3Yu.; Va. 2-3) ve görevleri aynıdır: geleceği görmek, Tanrı’nın sözünü doğrudan alıp iletmek, tarihte ortaya çıkan olayları yorumlamak. Yeni Antlaşma’ya göre “elçiler ve peygamberler” imanlılar topluluğunun temelidir. Onların işlevleri (özellikle İsa Mesih ile ilgili “sır”ı yorumlamak ve Tanrı’nın sözünü iletmek) Yeni Antlaşma’da da devam etmektedir (Ef. 2:20; 3:5; Va. 22:18-19). Bazı insanlar vaaz etme ile peygamberlik yeteneğinin aynı olduğunu iddia ederler. Ama peygamberlik yeteneği “Tanrı’nın esinini ve tamamen yetkili sözünü iletmek”tir; mevcut bir metni yorumlamak, onu etüt ederek ders veya vaaz vermek değildir.
Yabancı Dillerle Konuşmak: Elçilerin İşleri 2; 10; 19’da yabancı diller hakkında şunları öğreniriz: Bu bölümlerde bahsedilen yabancı diller birtakım anlaşılmaz sesler değil, gerçek dillerdi. Elçilerin İşleri 10 ve 19’da olgular aynıydı (bkz. 11:17’ye). Elçilerin İşleri 2’den önce yabancı dillerle konuşmak olumsuz bir şeydi; puta tapanlar yaptılar. Pentikost’ta böyle bir olay olması beklenmezdi (Yoe. 2’de dilleri konuşma geçmiyor mesela). Bütün armağanlar gibi yabancı diller konuşma armağanı da verildi. Hiç kimse bunu rica etmedi. Yalnız Elçilerin İşleri 2’de yabancı dillerin kullanılışını görürüz. 1. Korintliler 14:22’de açıklandığı gibi, “çevrilmemiş” yabancı diller imanlılara değil, imanlı olmayanlara bir belirtidir. Yabancı dillere ilişkin öğretiler sadece 1. Korintliler 12-14’te bulunuyor. Yabancı diller konuşma armağanının toplantılarda uygulaması 1. Korintliler 14:24-38’de şu kurallarla kısıtlanmıştır: bir toplantıda en çok iki üç kişi konuşabilir, sırayla konuşsunlar ve bunun çevrilmesi lazım. Yabancı dilleri konuşma armağanından öbür mektuplarda bahsedilmiyor ve ruhsal ilerlememizin “anahtarı” olarak gösterilmiyor.
Yabancı diller konuşma armağanı, öbür armağanlar gibi (1Ko. 12:7), başkalarının menfaatine verildi. Herhangi bir armağan bir imanlının sadece kendi ruhsal gelişmesi için verilmiyor. Ayrıca yabancı diller armağanı “dua dili” olarak tanımlanmamıştır ve dua dili olarak kullanılması öğretilmemiştir. Pentikost Günü dışında herkesin yabancı dillerle konuştuğu görülmedi. Eğer yabancı diller kişisel dua dili olarak verilseydi (ve bu normal dille edilen duadan daha iyi olsaydı) neden herkese verilmemiştir? Dua dili olduğunu kanıtlamak için 1. Korintliler 14’ten kullanılan ayetlerde geçen sözlerin ille de kişisel duayla ilgili olması gerekmiyor.
1. Korintliler 13:8-13’e göre yabancı diller ve peygamberlik armağanları sona erecektir.7 Bu armağan alt düzey armağanlardan biridir (1Ko. 12:27-29).
Yabancı dillerde konuşulması (veya herhangi bir armağan bile!) ile ruhsallık veya olgunluk arasında hiçbir yerde bir bağlantı kurulmamıştır.
Pavlus’un genel yaklaşımı budur: Bütün armağanlar kiliseyi geliştirmelidir. Pavlus özellikle Tanrı’nın vurguladığı noktaları (Tanrı’yı tanımak, doğruluk, sevgi, hizmet) vurgulamak istedi. O belirti armağanlarını vurgulamamıştır.8
- 1B. B. Warfield, Counterfeit Miracles (New York: Charles Scribner’s Sons, 1918), s. 43.
- 2A. g. e., s. 43.
- 3A. g. e., s. 45.
- 4A. g. e., s. 47.
- 5Jack Deere, Surprised by the Power of the Spirit (Peabody, Massachusetts: Prince Press, 2003).
- 6Bu kaynaklar incelenebilir: Thomas Edgar, Satisfied by the Promise of the Spirit: Affirming the Fullness of God’s Provision for Spiritual Living (Grand Rapids, Michigan: Kregel, 1996); Are Miraculous Gifts for Today? 4 Views, ed. Wayne Grudem (Grand Rapids, Michigan: Zondervan, 1996).
- 7R. F. White, “Richard Gaffin and Wayne Grudem on 1 Corinthians 13:10: A Comparison of Cessationist and Noncessationist Argumentation”, Journal of the Evangelical Theological Society (Cilt 35, No. 2; Haziran 1992), s. 173-181. Bu ayet armağanların ne zaman sona ereceği tam olarak açıklamıyor; İsa’nın ikinci gelişine dek devam eden armağanlar değil, bilgidir.
- 8Bu son iki paragraftaki notkalar D.A. Carson’un kitabında vurgulanmış bir nokta. D.A. Carson, Showing the Spirit: A Theological Exposition of 1 Corinthians 12-14 (Grand Rapids, Michigan: Baker, 1987).