Makaleler: Li-derkenar
Makaleler: Li-derkenar
Li-derkenar kilise önderlerini düşündürüp, Mesih gibi önderlik yapmalarına hardımcı olan bir köşe yazısı dizisidir.
Li-derkenar
Ruhsal Önderin Övgü Sınavı
Nükteli bir söz var: “kerameti kendinden menkuldür.” Bir kişinin hakikaten kerameti varsa, bu durum zaten kendine dikkat çeker, dillerde dolaşır. Ama ya kerametin haberini yayan tek kişi “ermiş” kişi olursa...? Sanırım “ermiş” olmanın püf noktası, kendisi için reklâm yapmaya gerek duymamak olur! Övgü söz konusu olduğunda, inisiyatif erdemlerimizi fark eden diğer kişilerden gelmelidir.
Li-derkenar
Sevindirici Acı
Bazı durumlarda acı, sevince kavuşmak için, geçmemiz gereken bir geçit olur. Üç oğlum var, ellerinizden öperler. İlk bebeğimizi beklerken kendisi de anne olan bir hanım, “Unutma, doğum sancısı hayat veren acıdır” diyerek eşimi yüreklendirdi. Doğum sancısı insanın çekebileceği en şiddetli ağrıdır derler. Buna rağmen, insan soyu tükeneceğine çoğalıyor. Neden? Çünkü o yepyeni hayat doğunca, en korkunç ağrılar bile unutulur. Nitekim Rab İsa, “Kadın doğum yapacağı zaman ağrı çeker. Çünkü saati gelmiştir. Ama doğurunca, dünyaya bir çocuk getirmenin sevinciyle çektiği acıyı unutur” (Yu. 16:21) dediğinde bu benzetmeyi kendisi hakkında kullanıyordu. Kutsal Kitap’ın bu kavram hakkında daha neler yazdığın öğrenmek için devamını okuyun.
Li-derkenar
Son Çünkü
Bağlaç. Yani cümlede iki düşünce arasında ilişki kuran yardımcı kelimeler: eğer, ile, çünkü, böylece, veya, ama gibi. Kubbealtı Lugatı’ndaki bağlaç maddesi şöyle diyor: “Yalnız başına anlamı olmayıp ... kelime öbeklerini veya cümleleri birbirine bağlamaya yarayan kelimeler.” Anlamsız ama işe yaramaz değil. Dahası var: Muharrem Ergin hoca bunların hepsinin Türkçeye yabancı olduğunu, dile sonradan göç ettiklerini söyler: “Türkçede aslında bağlama edatı yoktu. Bağlama edatları Türkçede sonradan ve yabancı dillerin tesiri ile ortaya çıkmıştır.” Süleyman’in Özdeyişleri kitabının yorumunda bağlacın çok önemli bir fonksiyonu vardır. Bunu daha yakın bir şekilde inceleyelim.
Li-derkenar
Taş Fırın Çoban?
Devlette, şirkette veya ailede bir lider nasıl biri olmalıdır? Türkçe’mi ilerletmek için bir arkadaşa “uysal” kelimesinin nasıl bir çağrışım yaptığını soruyordum. O sıralarda ona, “‘Uysal lider’ olur mu?” diye sordum. Arkadaşım çok güldü. “Olmaz!” dedi. “Lider uysal olmaz, sert olur” dedi. Yine de, bir lider tanıyorum ki, O’nun liderlik anlayışı bundan çok farklıdır. O’nun adı İsa’dır. O’nun liderlik anlayışına dikkatlice bir bakalım.
Li-derkenar
Ufkumuz Öykümüzden Kaynaklanır
Vaat ile hak arasında nasıl fark var? Hakkımı arıyorum deriz. Peki, vaat aranır mı?
İkinci bir soru: Hırs ile özlem arasında nasıl fark var? İkisi de duygusal haller ve bizi arayışa iter. Aynı şey mi o zaman özlem ile hırs?
Beklemek ille de pasif bir davranış mı?
Ufka doğru ilerlesek bile, bizden hep uzaklaşır ki oraya asla varmayız. O zaman ufuklar bizi neden cezbeder? Yoksa o yüzden midir ufukların bizi öylesine cezbetmesi?
Bu sorular size soyut gelmiş olabilir. Konuyu somutlaştıralım o zaman!
Li-derkenar
Yanıldım Sandım, Ama Yanıldım!
Kutsal Kitap yaratılışın “amaçsızlığa teslim” edildiğini söyler (Rom. 8:20). Biz de Mesih’in yeniden gelip “zavallı bedenlerimizi” değiştirmesini dört gözle bekliyoruz (Flp. 3:21). Hasarlı dünyada yaşayan hasarlı insanlarız. Gün be gün birlikte yaşadığımız yürek, “Her şeyden daha aldatıcıdır” (Yer. 17:9). Sonuç olarak, yanılmak işten bile değil. Nitekim Yakup, imanlılara hitaben, “hepimiz çok hata yaparız” demiştir (Yak. 3:2). Ama kendimizi öyle görmeye meyilli değiliz. Tanrı’nın hikmeti, “İnsan izlediği her yolun doğru olduğunu sanır” der. Acayiptir, kardeşin gözündeki çöpü idrak ederiz ama kendi gözümüzdeki mertekten habersiziz.
Li-derkenar
Yazar Yaşar
Yazar olarak, son günlerde “Yazar için başarı nedir?” sorusunu düşünüyorum. Bu sorunun bazı yanıtlarına somut örneklerden yola çıkarak bakmak istiyorum.