Makaleler: Li-derkenar
Makaleler: Li-derkenar
Li-derkenar kilise önderlerini düşündürüp, Mesih gibi önderlik yapmalarına hardımcı olan bir köşe yazısı dizisidir.
Li-derkenar
Fikir Sahibi Olup Zikir Sahibi Olmamak...
Kişisel bir zaafım var. Çok konuşkanım. Türkçedeki “fikir sahibi olmadan zikir sahibi olmak” deyimi akla gelir. Bir vatandaş bu olayı kısa bir şekilde tanımlamıştır: “Dolmadan taşmaktır”! Peki, ama hiçbirimiz bilgisiz değiliz. Belirli bir yere kadar birikimimiz vardır. Yani, “dolmamış” sayılmayız. Bildiklerimizi başkalarına anlatmayacak mıyız yani? Özdeyişler’den bu konuyla alakalı olarak anlamlı bir ayet var: “İhtiyatlı kişi bilgisini kendine saklar, Oysa akılsızın yüreği ahmaklığını ilan eder” (Özd. 12:23). Bruce Waltke bu ayeti şöyle açıklar: “…Doğru durumu bekleyecek kadar özdenetimli ve ne zaman açıklaması gerektiğini bilecek kadar sağduyuludur…”
Li-derkenar
Gurbet
Bulunduğumuz yere bağlanmaya eğilimliyiz. Bu doğal ve meşru bir durumdur. Hatta kaçınılmazdır. Bu bütün insanlar için geçerlidir. Fakat Mesih’e ait olan bizleri tanımlayan çok daha temel bir olgu var: iman. Tanrı’ya, Mesihi’ne, Müjde’sine, vaatlerine iman edenler olarak öz memleketimizi özler dururuz.
Li-derkenar
Hayırseverlikten Vaz mı geçsek?
Gazetelerde ve internette yayımlanan birçok makaleye bakılırsa, Hristiyanlar’ın giriştikleri hayırseverlikler samimiyetsizdir, yıkıcı ve bölücü amaçlar güden misyonerlerin sinsi bir taktiğidir. Söz konusu makalelerin yazarlarına göre, hem Türkiye’deki hem de dünyanın diğer ülkelerindeki depremzedelerin imdadına koşan, hasta, muhtaç veya kimsesiz insanlara yardım eden ve bunlar gibi çeşitli ‘hayırsever’ girişimlerde bulunan Hristiyanlar takdir değil, kınamayla karşılanmalıdır. Acaba, suçlanmamak için bunları yapmaktan vaz mı geçsek?
Li-derkenar
İlişkinizi Kesin: Kilise Disiplini Ruhsallaştırılmış Küskünlük mü?
Bir zamanlar disiplin altına alınarak kiliseden uzaklaştırılan bir kişinin Hristiyan olmayan akrabası bu durumu anlatmak üzere (mealen) şöyle demişti: “Beğenilmeyen şeyler yaptığı için kilisedeki insanlar ona küs oldular.” Bizim inancımızda küsmek var mı?
Li-derkenar
İmanlının Takısı
Süs deyip geçmeyin. Takı tanıtır. Takı, takan kişinin zevkini, yapan kişinin de marifetini sergiler. Takının sade ama değerlisi olduğu gibi, gösterişli ama değersizi de var. Mücevherin sahicisi olduğu gibi taklidi de var. Bir haberde, “Öyle güzel taklit mücevher yapan ustalar var ki moda dünyasında, yalancısını sahicisinden ayırmak mümkün değil” dendiği halde, hangisinin hakiki, hangisinin de sahte olduğunu anlayan anlar, ayırt etmeyi bilir. Takı ama aynı zaman da Süleyman’ın Özdeyişlerine göre sözler için kullanılan bir benzetmedir. Hristiyanın takısı nasıl görünmeli?
Li-derkenar
İsa Nasıl Konuştu?
İsa nasıl konuştu? Celile’deki bütün kent ve köyleri dolaştı, bütün hastaları iyileştirdi. Müjde’yi duyurdu, ders verdi. İsa’nın gittiği her yerde de yanında bir kalabalık oluşurdu. O kalabalık içinde olup konuşmasını dinleseydik, ne duyardık? Mükemmel insan mükemmel konuşur. İsa konuşurken, insanlar dinlemeye doyamıyordu. Nitekim bir sefer kalabalık, tenhâ bir yerde üç gün süreyle dağılmadan O’nu dinlemiş, yiyeceksiz kalmıştı. İsa’nın konuşması insanları cezbederdi.
Li-derkenar
İsa’ya benzer olmak için daha mı karamsar olalım?
Hayal ettiğimiz ilişkiler nasıl? Kardeşlerden neler bekleriz? Bir soru daha: İnsanlar ve ilişkiler neden bizi bu kadar sık hayal kırıklığına uğratır? Buna Hristiyanlar olarak tepkimiz ne olmalıdır? Bu makale bu düşünceleri irdeler.
Li-derkenar
Karanlık Kuşakta Parlayan Işık
Hâkimler kitabında defalarca tekrarlanan bir cümle var: “O dönemde İsrail'de kral yoktu. Herkes dilediğini yapıyordu” (Hâk. 21:25). Anlaşılan İsrail halkına bir çoban lazımdı, onları Rab’bin sadakat ve kutsallık yollarında güdecek iyi bir kral lazımdı! Ama yoktu. Ama bu karanlık kuşakta, Beytlehem Kenti’nde bir adam vardı ki, sanki o zifiri karanlıkta parıl parıl parlayan ışık gibiydi. Adı Boaz’dı. Rut kitabının Hâkimler dönemine rastladığını hatırladığımızda, Boaz gibi bir insanın varlığı bizi hem şaşırtır, hem içimizi ferahlatır. Böyle güzel, Rab’bi seven, dört dörtlük bir imanlı nereden çıktı bu karanlık kuşakta?
Li-derkenar
Kendiliğimden Bir Şey Söyleyemem
Kim böyle konuşur? Sorumluluk üstlenmekten kaçan, vatandaşı başından savmaya çalışan bir memur mu? Yoksa daha bilgili kişiye danışmadıkça ne söyleyeceğini bilemeyen, özgüveni olmayan bir acemi mi? Başka bir olasılık var: Baba Tanrı’nın bildirisini en ufak şekilde çarpıtmamaya kararlı “sadık ve gerçek tanık” olan Rab İsa Mesih.
Li-derkenar
Kişisel Kaosa Karşı Bir Sabah Duası
Edith Schaeffer, “Hristiyanlar uğradıkları hayal kırıklıklarını paylaşarak birbirini teşvik etmeliler” demiştir. Bu sözü severim. Neden? Çünkü böyle samimiyet bizde gerçekçi kutsallık geliştirir. İnsan olmak, zorlanmak demektir. Hristiyanlar bu durumdan muaf değiller. Rab İsa, “Dünyada sıkıntınız olacak. Ama cesur olun, ben dünyayı yendim!” diyor bize (Yu. 16:33). Rab’de her zaman sevinmeliyiz, doğru. Ama kaygısızlık maskesi takarsak, bu ne kardeşleri geliştirir, ne Rab’bi yüceltir. Usta, herhalde, “Usta olmak kolay” demez. Olgun imanlı, “İsa’yı izlemek kolay” da dememeli.